Hacıosman bayırı cinayetinin esrarı çözülemedi. Okuyucularımız dikkat etmişlerse, bir haftadanberi bu mev- ma dair çıkan yazılarımız hep böyle veya bu manayı taşıyan cümlelerle başladı. Çözülemedi; çözülemiyor; gün geçtikçe esrar perdesi kalınlaşıyor. Bizim gördüğümtüz, bu cinayet he. nüz çözülememekle kalmıyacak, çözü. lemiyecektir de. Çilnkü gidilen yolun yanlış olduğu kanaatindeyiz. Mikân umumiyeyi günlerdenberi büyük bir alâkavla kendisine bağlı - am bu mevzuun böyle karanlık bir perde arkasında ne zamana kadar ka- Jacağı da malüm değildir. Bir bakıma göre bu hâdise bitmiş. tir. Hem de katilin ölü olarak ele ge. çirildiği gün bitmiştir.. Çünkü bir a. dam çıkmış, Hacıosman bayırında ve ya başka bir yerde Lütfi isminde bir şoförü öldürmüş cesedini orada birak- mış, otomobili kendisi idare ederek tâ İpsalaya gitmiş, orada metereoloji me- müru Muhiddini öldürdükten sonra kendisi de ölü olarak bulunmuştur. Artık, katilin ölü olarak bulunduğu dakikada adli dosya kendiliğinden ka. panmığtır. Cinayeti yapan da ölü ol. duğu İçin sebebini uzun uzadıya araş- tırmak lüzumsuz bir külfettir, diyen. ler de bulunabilir. Fakat acaba külfet midir? Bu esrar perdesi altında seklı duran bir aşk fa- ciası mı, bir casusluk vakası mr, bir kaçakçılık işi mi, bir delilik mi, bir ei, nayetin cinayeti mi, sadece üç kişi a. rasında geçen bir vaka mı, nedir? Böyleyse yapanlar yapınışlar, edenler bulmuşlar deyip hâdiseyi bitmiş ve kapanmış telâkki edebilirdik. Fakat ya böyle değilse? Ya cinayetin esrar perdesi arkasın- da saklanıp sinmişler ve cemiyete her hangi bir şekilde muzır bir teşekkül mevcutsa? 6 İşte bu zaman cinayeti yapanm öl- müş bulunmasının hâdiseyi kapattır - masına imkân olamaz, Bu noktayı, tetkik ve tahkik eden kıymetli müddelumumi muavinlerimiz. den Hakkı Sükrü de takdir etmiş ve düşünmüş bulunacak ki, cinayet dos. yasını katilin ölmesiyle kapatmıyarak incelemeye lüzum gördü. Esrarı, bütün ümitlerin üzerinde toplu bulunduğu bir numaralı “sarı. şın kadın” m dudakları arasından çi- kan kelimeler çözemedi. Bu sözler bi- lâkis onun çok zavallı bir kadın oldu-. ğunu ortaya koyacak mahiyette görül. dü, Sarışm kadınım suçu, katil Ali Ri- zayı tanrması mıdır? Bu bir suç ola- mıyacağına güre, “çok kurnaz davra. nıp yalan söylemediği tahakkuk ede- cek olursa,, elbette serbest bırakıla . caktır. Hâdise, hangi noktadan tetkik edi- Urse edilsin, yol üstünde fikirlerin sa- lim bir şekilde yürüyüp gitmesine mâ. ni olan engellere tesadüf ediliyor. İşin en âz ihtimal toplıyan tarafı casusluk cihetidir, Binaenaleyh, hâdiseyi bir mihver et- rafında toplamak icab eder: Bir aşk faciası. Hem öyle bir aşk faclası ki, yirmi senedenberi bir eşi. ne daha tesadüf edilmemiştir. Bugün görüyoruz ki, bütün refikle- rimiz, dün ortaya attığımız ihtimali çok akla yakm bularak cinayetin asıl »sebebini bu noktada aramakta itti - fak etmiş gibidirler. Bundan uzak duran yalnız müddel. umumilik makamıdır. O buna ihtimal vermiyor, Biz dün şunu söyledik: Cinayetin sebeb! bir aşksa bunu ka- til Al Rizanm başrudan gelip geçici aşklarda aramamak (lâzımdır. Onu hem tanımadığı bir şoförü, hem, İp. sılaya kadar giderek orada birisini öldürmeye sürükliyen ancak daha kuv vetli bir aşk olabilir. Bu ihtimalin sıh- hati de ancak katilin ortada görünmi- yen eski karısını ortaya cikarmakia veya bu yolda oraştırmada bulun. makla kabit olabilir. Müddeiumumiliğin hazı gazetelerde söylediğine bakarak bu iz Üzerine düş- tiğünü, bazılarına göre de lüzum da. hi görmediğini anlıyoruz, Lüzum gör- memesi sakattır. Biz bunun tetkikinde #Arar değil, fayda görüyoruz. Çünkü katilin ölümünden evvel, ablasma söy- Tediği cümlelerde, hayatınm bütün seyrinde ve hal terçllmesinde eski ka, rısı Yanulanm büyük tesiri olduğu &. çıkça görülmektedir. Katilin hal tereümesi Katil Ali Rıza, eski karısı Yanolayı çılgınca severek ve kaçırarak almıştır. Bunu Kartal muhitinde bilmiyen yok- tur, Yanola ile Ali Rıza 928 senesinde evlenmişler iki de erkek çocukları ci. muştur. 935 senesine kadar bu karı ko. canın beraber bulunduklarını görüyo- ruz. Yanola kocasının her gittiği yere berâber gitmiş daima çnunla beraber bulunmuştur. 929 senesinde Fevzipaşa tarafların. da yol inşaatında çalışan bir ecnebi şir- ketin hizmetine girerek bunlar tarafın- dan Adanaya yollanmış, inşaatta çolı. şan şoförlerin başına şef olmuştur. Bundan sonra Devlet Demiryollarının hizmetine girerek Adanada tamir a- tölyesinde çalışmıya başlamıştır. Ali Rıza 935 senesinde yanında gene karısı Yanola olduğu halde İstanbula gelmiştir ve kendisi dargın bulunduğu için gitmiyerek korıs: Yanolayı Karta. la ağabeyisini ziyarete göndermiştir. O günden sonra Yanolayı İstanbulda gö. ren yoktur. Ali Rıza cinayetten on gün kadar evvel yanında Sevim buluna halde, ablasını ziyârete gidince “artık Yanoladan bahsetmemesini, kendisine ihanet ettiği için ayrıldığını, şimdiki karısının Sevim olduğunu,, söylemiştir. Bu ifade, Üzerinde durulmıya değer bir mahiyettedir, Muhittin Yenolanın âşıkı olamaz mı ? Cinayette bir aşkın hâkim olduğu düşünülürse - ki düşünülmesi lâzımdır. bu nokta üzerine durulmalıdır. Çün. kü katilin İpsala da öldürdüğü Muhid- din evvelce Eskişehirde, Adanada bu- lunmuştur, Ali Rızayla tanışıklıkları bu kadar eskidir. Ali Rızanın karısı da A. danada yanımdaydı. Osıralarda Muhid- din çok güzel olduğu söylenen Yanola- ya âşık olamaz mı? Onu sevemez mi ve Âli Rıza bunun farkına varamaz m:? Bütün bu suallerin varid olabileceği İpsalada vaptlan cinayet tahkikatında ortaya çıkmış gibidir. 1 — Katilin üzerinde ayrıldığını söy. İediği eski karısının çocuklariyle bir - likte çektirilmiş bir resmi, parmağın. da gene onunla izdivacma sit bir yü. zük bulunmuştur. 2 — Cinayetten önce Muhiddinden bazı tesimler istemiş ve Muhiddin bun- Jarı vermek arzusunu göstermemiştir. 2— Muhiddin çwuşa bir sırdan bah» setmiştir. Bu sır ne olabilir ? Bizce, bu sırrın sebebini . hâdise gene bir aşk meselegi gibi mütalea edi- lirse « gene Yanolada aramak lâzımdır. Katil çıldırasıya severek ve kaçırorak elde ettiği eski karısından nasıl aynl . muştur? Onun ihanetinden bahsettiğine göre bu ihaneti kiminle yapmıştır? Ka- til karısından sadece ayrılmıştır. O haf de nerededir bu kadın? İhanetini Oöğ- rendikten sonra öldürülmüş bulunması ihtimal dahilindedir. öldürmüşse, Mu, hiddin bunu bilmektedir. Kendisinden istediği resimler karısının U resimleri Mahiddinin söyleyemediği sır Ali Ri- zanm Yanolayı öldürdüğü keytiyetidir. Bizi basit bir muhakemenin ulaştır - dığı bu netice acaba böyle mi? Bunu ortaya köyacak olan adli tahkikat ve hassaten Yanola Üzerinde yapılacak tahkikattır. Yanola nerade ? Söylediğimiz gibi Yanolarn, (müslü. man olduktan sonraki adiyle Saadetin) şimdi nerede olduğunu bilen yoktur. Katil, bir iadesine göre onu Halepte bırakmıştır Acaba böyle mi?. i Bu ciheti Yanolanın İstanbulda bu. lunan akzabalarından Öğrenmek pek m Dün bu ciheti öğren - mek için bir izbui k de dal muharririmiz bu işin peşin, Fakat bunların hiç birini bul, mrya muvaffak olamadı. Yanolarn ts- tanbulda bulunan yakınlarından ancak iki isim öğrenebildik. Bunlardan biri Vasildir ki, ağabeyisidir. Bir de fırın. cılık yapan amcast vardır. Bir Üçüncü olarak ta Adal:edan birinde sütçülük yapan Yordan gösteriliyor. Fakat bu uzak akrabasıymış. Vak'ayı bir aşk hâdisesi olarak mü, oy A Lb ink lim dtikelrni dd 17 HAZİRAN — 1935 HABER — Aksam postam talea ederek bu neticeye vardık. Fakat hakikaten tetkikat derinleştirilse, Ya- nola bulunsa gene bu neticeye varacak muyız?. Buna bu dakikada cevap vermek imkânsızdır. Çünkü hâdiscde bunun yalniz bir aşk macerası olmadığına da işmet sayılabilecek noktalar çoktur. Meselâ bunlardan lâalettayin akla ge - len bir kaçı: 1 — Şöför Lütfi niçin öldürüldü). 2 « Şöför Lâtfi ile Muhiddini öldü- ren tabanca âyni tabanca madır?. 3 —Otomobilde tıka basa benzin ve yedek benzinin işi ne?. 4 — Bazı refiklerimizin hâlâ yazıp durmalarma rağmen şoför Lütfi ile saat 8 e kadar beraber bulunan müş- terinin adr Ali Riza değil, Rahmidir. Ali Riza saat $ den sonra mı müşte- risi olmuştur? 5 — Şoför Lütfinin ötedenberi sin dikkatini celbeden bir genç oldu- Zu da söyleniiğine göre onun ölümü ayrı, İpsala cinayeti ayrı telâkki edi. lemez mi? İşte düşünülse daha biribirini takip €decek bir sürü sual. İş aydınlandığı zaman belki de ci- nayet etrafında şimdiye kadar yazı- lanlar birer bayal haline gelecek. Hat. tâ şöyle bir sual daha sorulabilir: — Katilin, maktul şoför Lütfinin o- tomobiline binmesi bir tesadüf eseri midir, yoksa bir intihab neticesi mi? Adliye tahkıkatı Sarışın kadın Sevim hâli nezaret altındadır. Dün arabacı Alinin müdde. iumumilikçe yeniden malfimatına mi- racaat edilmiştir. Diğer taraftan za- bıta teşkilâtı Yanolayı aramaktadır. Hakkı Şükrü hâdisenin azami 48 sast içinde aydımlanacağını söylemiştir. İpsala cinayetine dair olan evrak Ipsaladan müddelumumiliğe bu sabah da gelmemiş bulunuyordu. Müddelü. mumilik işin tavazzuhunun bu evrakın gelmesinden sonra kabil olabileceğini söylemektedir. Görüşler : “ilmin şoven tealâkkisi karşısında Türkiye,, Mag” Paplarafı $ incide anti demokratik hareketlerin yalnız mutaassıp ve söven muhitlerde değil, demokrasiya beşik teşkil eden bazt yerlerde de müsait zemin bulabilme- leri şayanı hayrettir. Amerikanm ko. yu protestan olan bir kısım eyaletle- rinde açık fikirli eski. Frahsiz mu- harrirlerinin eserlerini postada kay- beltiren cemiyetler mevcut imig. Holandada büyük bir kütüphane sa- hibi, kitap deposunda cinsiyet ilmine alt eserler ve bilhassa meşhur Homo- söksue! Magnus Hirschfeld'in kitap. larmı bulundurduğu cihetle mutaas- sıplar tarafından zehirlenmişti, Bi- zim, bislerini ve üslübunu zevkle oku- duğumuz Oscar Vilde'in bir çok eser- leri kendi memleketinde memnudur ve Pirandello'nun (Altı şahsiyet) #£ simli güzel eseri ancak son zemenlar. da temsil edilebilmiştir. Demokrat Fransa'da dahi siyasi telâkkilerle alâkası olmıyan bazı eser- ler katolik tazyiki altında aforoza uğ rTamaktan kurtulmuş .değildir. Mar. guerite'le, “LÂ garson” romanını neş- rettikten sonra "Lejyon donör, yanından mahrum edilmedi mi gün artist Paul Müuni'nin çevirdiği filmleri Japonya veya Italya şehirle. rinde göstermek ne kadar imkânsız ise, başka bir artistin eserini Rusya. da seyretmek ayni derecede imkân- sızdir. İlk ve orta çağları, Sokrat ve Ga- Mile gibi mütefekkir âlimleri zehirle- mek veya diri diri yakmakla itham eden yirminci asr dahamı İnsaflı dır?. Binlerce sene önce resmi bir mahkeme huzurunda bir âlimi ölümle cezalandırmak katarı, yüksek modeni- yet asrımızda muhakemesiz olarak Wboratuvarndan ve kitaplarından mahrum etmek kararma nazaran çok daha hafif bir harekettir. Ne yazık ki suçları insanlık hesabıma düşün mek ve şaheserler vileuda getirmek. ten İbaret olan Frevd gibi ak saçlı “Ötomneobil cinayeti Askerlerimiz yakında | Hataya girecek Antakya, 18 (Haber) — Mifsid un. surlar, Hatayda her gün hâdise çıkar- mağa uğraşmaktan bir an geri kalmı- yorlar. Aleviler, Rumlar ve Ermeniler imütemadiyen Türkler aleyhine kışkır- tılmaktadırlar. 'Tahrikâtı yapanların başında Hasan Cebbarenin adamları | gelmektedir. Bunlar, Ermeni ve Rum ortodoks ajanlarının da yardımiyle hıristiyanları Suriyeye muhacerete teşvik ediyorlar. ! Suriye ve Lübnan gazetelerinin | Türklük aleyhindeki çirkin neşriyatı | kesilmemiştir. Ortodoks ajanları, bu müfsid matbuatla el birliği ederek, Hatay hâdiselerini mübalâğalandırı « | yor ve Arab efkârı umumiyesini he. yecana veriyorlar. Bu arada kolonel Kole'nin azlolunacağı ve muhakeme | altına alınacağı rivayetleri ortaya ati- larak fikirler bulandırılmak istenil miştir, İntihab kontrol Komisyonunun ta. rafgirliği göze batacak bir raddeye gelmiş bulunuyor, Komisyon azaları, Arab milmessillerini otomobilleriyle gezdiriyorlar. Son hâdiselerde nlimayiş yapan Rum ortodokslarınm jandarmalarca dağıtılmasma yine bu komisyonun re- isi mâni olmuştur. "Atayolu" gazetesinin, Türk askeri, nin Hataya gireceğine dâir verdiği haber burada blyük bir sevinç uyan- drrmiştır. Halk Türk kıt'alarını sa - bırsızlıkla beklemektedir. Orgeneral Asım Gündüzle Fransız askeri heyeti arasındaki müzekerele - rin birkaç güne kadar biteceği sanıl- maktadır. Konuşmalar bir dostluk ha. vas içinde cereyan etmektedir. Milletler cemiyeti heyetinin umumi kâtibi Anker, Cenevreden dönmüş, Hatay intihabatınm on beş temmuza kadar bitirileceğini söylemiştir. Halebden gölen haberlere göre, va- xiyet orada ân karışıktır. Tahrikâtçı- lar Halebde de efkârı umumiyeyi i£. sada uğraşmaktadırlar, Türkiye, Fransa ve Suriye arasında bir üçler m'sakı “Taymis gazetesinin Paris muhabiri, Türk askeri heyeti ile Antakyada mü- zakerelerin başladığını bildirerek şöy- le diyor; “Sancaktaki son hâdiseler, bu müza- kerelere geçen senekilerden daha bü- yük bir mâna vermektedir. Asayişi te- min için Türk askerlerinin oSancağa girmesi de belki görüşülecektir. “Türkiye ile Fransa arasındaki iş birliğinin Sancaktan başka sahalara teşmili müzakerelerin ikinci plânında kalmaktadır. ve bu, yapılması düşünü- len dostluk anlaşmasına dahil olacak- tır. Bu siyasi müzakereler kısmen Pa- riste, kısmen Ankarada yapılacaktır. âAtatürkle ingi- iz kralı arasında Dostluk telgralları Ankara, 16 (A.A) — İngiltere kralının doğumu yıldönümü müba. sebetile relsieümhur Atatürk ile majeste altıncı Corç arasında aşa. gıdaki telgraflar teati edilmiştir; Majestelerinin doğumu yıldönü- mü münaşebetile en hararetli teb. riklerimle şahsi saadetleri ve Bri- tanya imparatorluğunun refahı hak kındaki en samimi temennilerimi kabul etmelerini! rica eylerim. K. Atatürk « Doğumumun yıldönümü münase. betile göndermiş olduğunuz samimi tebrikleri havi telgraflarını büyük bir memnuniyetle aldım. Bilmuka. bele samimi surette en kalb! te. mennilerimi bildiririm. Kral - imparator Corç mütefekkirlere dünyamız bir melce teskil edemiyecek kadar darlaştı, Ma- amafih bu darlığa, bunca fena alâ- metlere ve bedbinliklere rağmen biz ülkemizde serbestçe olarak ilmin ve bütün olgun fikirlerin beynelmilel haklar ve kıymetler olduğunu söyliye- bilmekle cok bahtiyarız. Dr. Rasim ADASAL ii ği “Bundan sonra da Türkiye, Fransa ve Suriye arasında bir üçler misâkı akti için, üçüncü ve son bir müzakere açıla- caktır., , Bonne, Türk doslluduna kiymet! ve ehemmiyet veriyor Paris, 17 (A.A.) — Havas ajımsı bildiriyor 3 Mısır kapitülâsyonlarınm ilgası hak- ieımda 6 - 5 934 tarihine Montröde im zalanan muahedelerin tasdikini rula- zanımın kanun projesinin mebusza sne lisinde müzakeresi esnasında beyanatta bulunan hariciye nazırı Bone, hüküme- tin Föansa - Suriye ve Fransa - lübnin müâhedelerinin pek yakındı parlâmen- toda müzakere edilmesi arzusunu te- | barüz ettirdikten sonra, demiştir ki: “Hükümet, Franra ile Türkiye ara» | sulda da daima daha dostime münase- betler tesisine çalışmaktadır. Bu son haftalar zarfında bu yolda müzakerelere devam olunmuştur . Hükümetin, her taralta Fransanın meniaatlerini müdafaa azmi ile, bü meselelerin heyeti umumiyesinde Jâ. zım gelen teşebbüslerde bulunacağın - dan mebusan meclisi emin olabilir.,, Sabiha Gökçen Dap Başlarafı 1 incide ve bunda, Büyük Dost Türk Milletinin Şanlı Reisi Atatürk'ün kızı ve Türk tayyare zabiti sıfatiyle yapılan bu zi- yaretten duyulan sevinç tebarüz etti- rildi, Bayan Gökçen güzel bir cevabla buna mukabele ederek, Türk tayyare. cilerinin Yunanlı meslekdaşlarına se- lâmlarmı getirdiğini bildirdi. Merasimden sonra, kadın tayyareci. miz, Ruşen Eşrefin refakatinde ol&- rak başvekil Metaksası ziyaret etti. Aero klüp'te tayyarecimiz şerefine tertip olunan kabul resminde, klüb re isi, Türkiyeye yaptıkları seyahatlerde Türk Hava kurumunun muvaffakiyet. lerine şahid olduklarını, Türk meslek- daşlarının havacılıktaki faaliyetlerini büyük bir alâkayla takib ettiklerini anlattı. Sabiha Gökçen, saat 18 de Bayan Metaksasın çaymda bulundu ve elgi- miz Ruşen Eşref ve eşi tarafmdan 96 refine verilen 24 kişilik ziyafete işti” rak etti. Bu ziyafette Yunan Havâ Kurmay başkanı, Balkan devletleri elçileri, nazırlar da bulunmaktaydı. Yunan matbualının neşriyatı Atina, 16 (A.A.) — Yunan matbu. atı cesur Türk tayyarecisi Bayan S0- biha Gökçen'i hayranlık ve samimi" yetle selâmlamakta ve resimlerini ne$- retmektedir. Prola diyor ki: “Türkiyenin mukadderatına hâkim olan yaratıcı Döhinin tahakkuk ettir- diği büyük ıslahat bariz vasıflarmdan birini de genç bir tayyareci kızın ©8- saretinde göstermektedir. Milli fazliyetin bütün şubelerindö temayiiz eden Türk kadınının hukuk müsavatını elde edeli sanki birçe © sırlar geçtiği zannedilebilir, Reisicimhur Atatürk kızı Sabih burada ve Selânikte kendisine, Ata * türk'e ve memleketine matuf hararet 1i ve samimi sempatiler içinde yaşıyi” caktır. Eleftron Vima gazetesi de şöyle YA ziyor: Sabiha Gökçen'in Atinaya gelisi milletimizin dost ve müttefik kete karşı duyduğu en güzel tezahürüne vesile olmaktadır. Daha dün Başvekil Metaksasm öt Miselongide söylediği gibi Türkiye 19 Yunanistan birbirine çözülmez bağ!8”” la birleşmiş bulunuyorler ve Uz mlittefiklerle birlikte Ege'de ve Bi kanlarda sulhün kuvvetlenmesi İİ” sıkı İş birliğinde bulunuyorlar. Yeni Neşriyat: Köyün yolu 1936 da” Çıplaklar,, 1937 den A” Mik, isimli birer roman neşretmiş muharrir arkadaşımız Refik m Sevengil 1938 yılı için de küçük S yelerini toplayarak “Köyün Yolum simli bir kitap halinde bastırmıştır. Bıtma yeri Bluallim Ahmet Halit Ki evidir. Okuyucularımıza tavsiy& iz, ede