17 HAZİRAN — 1938 Münakaşa Ermeni vatandaşlar Türk isimleri almalıdırlar Türk vatandaşı Ermenilerin isimleri. l ni Türkçeleştirmeleri fikrini gazetemiz j vasitasiyle neşrettiği bir açık mektupta müdafaa eden Elektrik İdaresi mühen- dizlerinden $. Keleciye, Markaryan im. | zasiyel verilen evabr da münakaşaya ka rişmaksızın geçen gün neşretmiştik. S. Keleci bu cevaba mukabele etmiş ve neşri ricasiyle gazetemize ikinci bir | mektup göndermiştir. Bunda, mektup a: sahibine hitaplâ şöyle diyor: "Ervel emirde bir insanın Iâübali ol- i madığı ve hiç tanımadığı kimseye J ancak soyadı ilç hitap etmesi lâzım ge- lir. Şayet yazılarıma cevab vermek his. sini duyarsanız, lütfen bana soyodımla j hitap etmenizi dilerim. Soyadım Kele. İİ cidir ve Türkçede mânası varır. Bay Markaroğlu; Türkçeden başka i her şeye benzeyen yazınızı okudum, tekrar okudum, baştan başladım, fakat menlesef hiç birmâna çıkaramadım. Bununla beraber sizi tenvir etmek iste. dim ve karine ile anlayabildiğim nok- talara cevap veriyorum. Evet Attilâdan bahsettim; “akın: ce- nubi Almanyada durmuştur ve oradaki insanlar kendilerini halis Alman diye bilirler, dedim. Bunun mânasmı anlar Müâmışsınız, izah edeyim: i Demek istiyorum ki. oradaki insanlar p dö kendilerini balis Alman zannettikleri halde Türk ırkına mensupturlar. Benim Bayem, vatanımız olan Türk toprak . larında yâşayan ve Türk ırkına men - sup olup sonradan ayrılan vatandaşlar Hum tenvir etmek ve bu ayrılıktan dö- Betek tekrar kaynaşmaktır. Evet Bay Mörkaroğlu, vatanımız olan Türkiyede Ermenilik olmaz, Türkiyede her va. tandaş Türkçeyi ana dil olarak kabul “etmetive öğrenmeli. asli, UNE ery vur usaması YOKTU; Beçen yazımda Suriyedeki hıristiyan. ları misal gösterdim, “onların Şükrü, Selim, İskender gibi Türk isimleri var tr dedim.,, Benim teklifim, nüfus cüz- nlarından hıristiyan mânasına gelen; katolik, protestan, ortodoks ve saire Bibi kelimelerin kaldırılmasıdır. Bu kelimeleri kaldırmakla insan din- siz olmaz. Bugün Türkiye hududu da hilinde bilhassa Ermeni katolik denilen binlerce vatandaşlarımız vardır ki islmm- İ ei Türkçedir ve aile içinde dahi Türk l Se görüşürler. Herkes mensup olduğu dinin akide lerini takipte hürdür, müslümanı cami, i ine, hristiyan; kilisesine ve museviyi de sinagoguna giderek ibadetini yapa- ir, İsim değiştirmek hiç bir kimse- hin dinine ve ibadetine mâni teşkil et- Mez, Mademki ırkan ve kanunen Ermeni. ler Türktür, isimleri ve Jisarları dahi Türkçe olmalıdır. Türk tabiiyetine Mensup bir kimse yabancı bir memle- kete çıkarsa kendisine bir pasaport ve- tilir, bu, pasaportta ne ırktan ve nede dinden bahsedilir. Öyle ki, Türk pasz- Portunu hâmil olan bir kimse her yerde k sayılır. Şu halde nüfüs cüzdanla. neden ırktan ve dinden bahsedil. y "İN? Bunun faydası nedir?, Bay Markacoğlu, size soruyorum: İsminizi değiştirmek için Kanunu Me- i deninin yirmi altıncı maddesine daya - Tâk hukuk mahkemesine müracaat ve bu vesile ile de nüfus cüz. Kmızdan mezhep işaretini sildirmekte er görüyorsunuz? Teklifimin ne güç mü buluyorsunuz? İyi bir di a8: olan pek kolay hazmedebilir, ancak akhselimle mantık lâzım.,.,, S. KELECİ e kii A De ŞHSAN SAMI İ i ll Tifo aşısı “O ve paratifo hastalıklarına tutul- > k için tesiri kati muafiyeti pek ; nin, taze aşıdır. Her eczancde bu- İ MİR. Meüişer 45 küruntur. t — (MESELE Şehirlerimiz arasındaki otobüs servisleri Ancak Nafia Vekâletinin sıkı bir kontrolü Memlekette yapı - i lan yoların ödedi | fazlalaştıkça i törlü vü: İ nakliyat ve bilhas İ saatobüs selerleri i artmaktadır. Buğün Türkiyede, otobüslerin taşıdı. ğı yolcu miktarı trenlerden çok da. | ha fazladır. Memleketin hemen her köşesinde da- imi otobüs servis « leri o kurulmustur. Eskiden kağ, w zun #raba, çok za. man da at sırtında şehirden şehire, ka sabadan kasaba - ya gidenler, bugün hep otobüse biniyorlar. Halkın bü karlar esaslı bir rağbet gös. İ termiş olması, karşısında, otobüs en baş. ca âmme hizmetleri arasına (girdiğine şüphe edilemez. Tren, tramvay, elektrik şirketleri ilâh.. gibi &mme hizmetine yarıyacak bütün vasıtaları Devlet bizzat idare etmek yo. lunu tutmuştur,'Sırf halk (o aldanmasın, halk zarar görmesin diye bugün devletin malı olmıyan böyle müesseseler varsa bile, bunlar üzerinde sıkı bir kontrol ya- pılarak şahsi menafatler oiçin, umumi menfaatlerin haleldar olmamasına Çalı. gılıyor. Fakat, bütün (o Türkiyede otobüs servisleri şahısların veya küçük şirketle. Şehirler arasında işliyen kün olduğu kada, tutuluyor, çalışılıyor. Bu iyi ama, otobüsler, galil Bir arkadaşım rin elinde bulunmaktadır. tan sonra Y. “xa YAZIMIZA; Buna ari Bermen "gır me dileme arasında işliy: devlet işletmesi haline sokulmasını liyecek değiliz. Fakat ne yazık ki, otobüs sahiplerinden bir çoğu, kendilerine veri» jen bu serbestiyi sulistimal etmektedir. ler. anlatıyor: Amelelik yapan avukat'ar F RANSA mesai nazırlığı, büyük bir sabırla, Fransadaki 150 000 işsize iş bulmak için uğraşıp duruyor. Bu iş- sizler, iş müfettişleri tarafından teker teker dinleniyorlar her birine ayni sualler soruluyor: — Elinizden ne gelir? Ne olmak istersiniz? İşsizler, verdikleri cevaplara göre, hafif bir imtihan ge. çiriyorlar. Sonra iş yapabilecek kabiliyette olanlar tasnif da. irelerine gönderilerek fabrikalara sevkediliyorlar. Bu suretle Paris civarında işsiz bulunan bir çok müken. disler ve muharrirler de muhtelif fakrikularda amele veya memur olarak çalıştırılmağa başlarımıştır, Fakat bilhassa iş. siz avukatların, yapılan imtihanlarında gayet iyi tornacı O. labileceği anlaşılması Fransada haklı bir hayret uyandırmış. ur. Şimdi birçok avukat, mahkeme huzurunda adalet istiye. cek yerde, memleket müdafaasının istediği silâhları yapmak- la meşguldür! ” *. Çalılıkta dev ayak izleri INDİSTANDA Assam köylü belediye reisi Kalküta- ya telefonla müracaat etmiş, ve köy civarmda bu» lunan bir devi yakalamak için muavenet istemiştir. Köy halkımdan hiç kimse bu devi gözüyle görmemiştir. Fakat mevcudiyetinden hiç kimse şüphe etmiyor. Şimdiye kadar geçen üç vaka böyle bir mahlükun yaşadığına de. lâlet etmektedir. Ormandan geçen bir otomobilin şoförü ağaçlar arkasında korkunc bir mablükun yürüdüğünü gö- rür gibi olmuştur. Şoförün ifadesine göre bu hayalin bo. yu beş metreden aşağı değildir. Bu vakadan birkaç hafta sonra ayni ormanda garib »*vak izleri görünmüş ve fotoğrafları alınmıştır. Bu ayak "zlerinin boyu 65 ve genizliği 35 santimetredir. Bu izler *ir maymun veya insan ayağıma aitse bu mahlükun boyu Tört metreden aşağı olamaz! Bütün bunlardan sonra, geçenlerde Assam köyü ya- ımlarmda ayni ayak izleri görünmüş, bunun üzerine köy »alkı belediye vasıtasiyle Kalkiltadan yardım istemiştir. Yakmda canavart aramak üzere bu şehirden bir heyet ha- raket edecektir. altına girerse düzelecektir Büyük şehirlerin, belediye içinde işliyen otobüsler, filhakika müm. 1 bir kontrole tabi Gayri mı bozulmıyacak şekilde decek makaminr bulunmadığı içi mürsele gitmisti. Orada iKi gün Bakın bu arkarlaş — Karamürseld ra, her tarafı sallanan, otobüslerden bir grup kalktıktan biraz son 7 bizi on dakika &.| deta serseme Çevi. ren otobüsümüz bi | nci Arızâsını gös daki. | uğraştıktan tekrar yola yulduk, Fakat gukluğu, beşon m etmeğe baş , Bir kilometre | r, yarım sazt ıyorduk. Niha. | yet tam yolun yarı sında külüstür oto. büsümüz artık bir daha işlememek ü. zere bozuldu. Şolör | gece yarısına kadar uğraştıktan sonra, bize artık arabasın.. dan hayır olmadığını bildirdi. Çoluk çocuk, gür hüngür az hudutları yollarda am olmalarını san taşıyuru ve Ot KİS REAKS iii tutmak düm > edir? ms dir? lin vekğidti işe ette rahat rahat bir oto. büse binmemiz nasip olmıyacak. HABERCİ karışma ve sarsıntıdah eden yangın | RANSADA Lil civarında Rube kasabasında tuhaf bir yangın başlangıct olmuştur, Yortu miünasebe- tiyle kasabada maytaplar, yakılıyor, havai fişerikler atılı. yormuş... Havai fişeklerden bir tanesi belediye dairesinin saat kulesi Üzerinde kurulmuş bir kuş yuvasınnı üzerine düşmüştür. Yuvayı teşkil eden çalı çırpı hemen ateş almış ve yangın buradan belediye dairesinin çatısını sarmaya başlamıştır. Derhal itfaiyeye haber verilmiş ve itfaiye kı- sa bir zamanda yetişerek yangın başlangıcını söndürmüş. tür. * Sise karşı musiki! AYYARECİLİĞİN en konkunç düşmanı &is, İn- giltere ve Amerikada bir çok âlimlerin çok dikkat le üzerinde durdukları bir mesele olmuştur. Sisi dağıtmak için en iyi çare onu tekâsüf ettirerek yağmur halinde yer yüzüne düşürmektir. Bu neticeye varabilmek için âlimler birçok çarelere başvurmuşlardır. Bunların arasında bize gayet garib görünecek olanlar da var, Meselâ elektrikli kocaman tabancalarla gökyüzüne doğru ince kum tanele- ri sıkılıyor.. Bu kum taneleri sisi yağmur haline getire. rek yere düşürmeye kâfi geliyor. Fakat çok masraflı ol- duğu için her vakit tatbik edilemiyor. Bazıları da tayyare iniş meydanları üzerine sâbit balonlar çıkarıyor. Bu ba“ lonlar yere kum serpiyorlar. Kum vaki sisi dağıtıyor, fa. kat tayyare roeydanı da küm tabakularıyla örtülüyor. Bu kum tabakası tayyare motörlerinde birçok arızalara #e- beb olabiliyor. Vaşingtondaki Simitson enstitüsü sis tabakalarını mu. siki ile dağıtmanm mümkün olabileceğini göstermiştir. Tabit buradaki musikiden maksat alelâde musiki değil, ih- tizaz sayısı çok yüksek olan Ültra ses dalgalarıdır. Ba. dalgalarla şaşılacak neticeler elde edilmiştir. Ses dalgaları sisi derhal yağmur halinde yere indiriyor. Amerikada tayyare sahalarına ültra ses dalgaları hâ- #1) eden canavar düdükleri konacaktır. Bu düdüklerin sis meselesini kökünden halledeceği tahmin ediliyor, Üi mdlil Du Imin şoven telâkkisi karşısında Türkive,, Dün akşama doğru, İstanbulun de ha ziyade yabancı dillere ait ikatplar satan bir kütüphanesinde yeni mec muaları ve esrleri gözden geçirmekle meşguldüm. Konuştukları lisandan, fizyonomilerinden ecnebi oldukları derhal göze çarpan iki genç, benim gibi bütün kitapları evirip çeviriyor- lar ve zaman zaman hayretlerini ifa- de etmekten geri durmuyorlardı. Ef- lâtün'un “Cumhuriyet, Freud'un ii alize methal,, i, gibi birkaç kitap lıp kütüphaneden ayrıldıktan sonra rm kim olduklarmı ve muhtelif kitap meşherleri önünde niçin şaşıp idıklarını satıcıya sordum. Bu her gencin Avrupanın büyük ve maruf bir Üniversitesinde edebiyat fakülte- sine devam ettiklerini, kendi memle- ketlerinde kolaylıkla elde edilemiyen ve serbestçe okunamıyan bazı kitap- ları Türkiyede bulunca hayretlerini gizliyemediklerini öğrendim. Bu genç seyyahların (ülkemizde fazla kalıp kalmıyacaklarını bilmiyo” rum, fakat İstanbulun ana yolların- da muhakkak ki bir kaç gezinti yapa caklar ve akşamüstü çalgılı bir bah- çede soğuk bir bira içeceklerdir. Yur- dumuzdan memleketlerine götürecek” 57 en kuvvetli ve en müsbet intiba, kiyede bir çok medeni memleket- » nazaran bütün fikir cereyanları- serbest bir mecra bulduğu ve n kafasmın mahsulü olan her ki- n herkes tarafından okunabildi- idir. a Bü yabancıların bavsalalarına &ğ. hıramadıkları hakikat, kitap şehirle- muhlelif orkestraların ahenginden havalar kendi öz şarkılarımızı umuzu olduğu kadar başkala- n dn rrlilarına makes teşkil et- ta; kulaklarımız her gün İram- yâr, yolda lokantada ve her yerde türkçeden başka dillerin ihtizazlarile dolmaktadır. Türk şuuru ve vicdanı, ahlâk cep- hesinde ve tarihin her safhasında ne kadar âlicenap ise, ilmin ve ideoloji ain bütün tahlillerine ve buluşlarına karşı da ayni hassasiyet ve derece ile müsamahakârdır. Bir Türk hekimi eline kalemini alıp ta bir reçete yazdığı zaman ilkönce düşündüğü şey karşısındaki muztarip kasta ve muayyen bir bayrağı olmi- yan tababet ilmidir. Bugün bir Ak man veya Fransız ilâcmı, başka bir vaka karşısında da bir Türk ecza. cısmm müstahzarımı yazar. Gazetelerimizi ve mecmualarımızı ka- rıştıracak olan her hangi bir yabanci, fikri şövenliğin en hafif bir izini bile bulamaz; çünkü biz gerçi sevgili top- raklarımızın ve milli varlığımızın 86- lâmeti bakımından iliklerimize kadar kemalistiz; fakat müsbet Oilminin. sanlık telâkkileri muvacehesinde de sağ ve sol tanımıyacık kadar realist düşünceli ve görüşlüyüz. İlmin bey- nelmilel bir kıymet taşıdığını ilân e den mütefekkirlerin çokça bulunduğu bir çok medni memleketlerde bir çok sahalarda ifrat derecede gövenlik ce- reyanları görüyoruz. Bir çok Fran. sız tıp kitapları frenginin en müessir devalarından sayılan Alman müstah- zarlarından “Neosalvarsan, 1 mesküt geçerek onun yerine yalnız kendi müs tahzarları olan “Solfarsenol,i zik. rederler, Ona mukabil de meselâ bir Alman tıp hocası, hasta başında ders verirken, bir Fransız âliminin İsmini taşıyan bir hastalık delilini Almanlaş; tırarak anlatır. Bir kaç ay önce Parste şah. si tecrübemle baş ağrıma çok İyi pe len bir Alman müstahzarmı yorula- rak aramış ve bir türlü bulamamış- tım. Halbuki memleketimizin en ücra köşelerindeki (o eczahanelerinde bile milliyet farkı gözetilmeksizin bütün ilâçları kolaylıkla bulabiliyoruz. Bu DEF Devami 8 incide Dr. Rasim ADASAL e m ŞE A e nn