29 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

29 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 MAYIS — 1938 ikâyetler, temenniler: Beşiktaş Köyiçi halkı şikâyetçi Bir okuyucumuz yazıyor: Beşiktaş Köyiçinde oturuyorum. E. vimizin civarında bir un fabrikası vardır, Bu fabrikanın bacası kısa ol- duğu için içerde öğütülen tunların ke. pekleri v6 tozları bütün mahalleyi bir bulut halinde kaplamaktadır. Bu yüz- den bütün mahalle halkı kapı pence- re açamaz olduk. Birkaç defa beledi. yeye şikâyet ettik. Fakat bu şikâyeti. mize her nedense ehemmiyet verilme- di. Halbuki belediyenin böyle yolmuz. luklarm önüne geçmesi ve balkın ra- hatını koruması icab etmez mi? Hak için Ucuz radyo Yerli ucuz tip radyo imali düşünülüyor Öğrendiğimize göre, hükümet 30 »- ğustosta Ankarada faaliyete geçecek ©- İan ve dünyanın en kuvvetli radyo İs- tasyonlarından biri bulunan ye: .adyo merkezinden sonra yeni bir çrogra- mun tatbiline girişecektir. Üzerin tetkik ve hazırlıklar yapılan bir proy- tam, Ankara istasyonunun kurulm ve bünü takiben İstanbulda da ku ması mukarrer bulunan büyük istasyo- nun faaliyete geçmes'ne ait prograrı tamamlıyacak mahiyette Kulunmakta- dır. Bu ptögram, yeni İstasyonların n*ş- riyatından, bu (meşriyaila (o yapılacı g en, halkın öğrenmesi lü- rülecek şeylerden haberdar ol- maları ve birçok ahvalde radyodan isti- fade edilmesi için köylere kadar radyo m“'n-lerinin tevziini istiksef etmek- tedir. Halen bu mevzü (Üzerinde Nafla vweki ce tetkikler devam etmekte. dir. Halka radyo makinesini en ucrsa mal edecek her türlü imkân ve vasıta- lar gözönünde bulundurulmakta.... 24 arada yerli ve halka mahsus bir adyo tipi imali üzerinde ehemmiyetle duru” maktadır. Bu şekil muvaffakiyet için eâ muvafık yel olarak «örülüyor, Her kö“we bir radyo makiyesi tevri- inden evvel esasen birçok köylerimizin mevcut oulunan radyo makinelerinden Oparlörler! evlere rödyo o verilmesi * gözönünde bulundurulmakta. yiz az | Pİ ea ve ii İçin gık bir elbise. Pantalonün i Pan ilmekle renginde zırhları vârdır. Ren ae beyaz ve ceket mavidir. birib, uyuyor ve bu elbi- ei Vücud ince, endamlı görünü. e Alemdar Sineması ergün iki film Saratoga Lorol - Yinrdi Hindistanda (Türkçe Sözlü) 1— — İMESELEİ HABER — Aksam postası Turistik mıntaka kurmağa uğraşan bir memle- kette dikkat edilecek mühim bir nokta Istanbul şehrine hıyanet ediliyor! Yazan: Nizamettin Nazif Turizm İşlerine e - hemmiyet verenle» 2 — Bir yolcu gemi si yanaştığı zaman Galata rıhtımında bulunmaları Bu iki yerde göre cekleri şey, sanırım ki kendilerini bir ler?., diye merak e- denler bulumur ta - bit, Eh... Bunlara da meselemizi izah edelim: Avrupa ekspresi İstanbulun Sirkeci adlı garma, sabahın çok erken bir saatin» de gelir. Bu saatte koca gar bomboştur. Bir iki polis, üç beş hamal, bir iki demir- yolu memuru, sekiz on otel kavası, bir i- ki tercüman, akrabalarını veya misafir- lerini bekliyen üç beş İstanbullu ve ba- zan dört beş gazeteci, bir iki fotoğrafçı, Eğer ekspresten inenler hep bizden ol. salar, mesele yok, Burilar Sirkeci garının, banliyö trenleri geldiği zaman nasıl dol- duğunu, dolu vagonlardan peronlara at- layan vatandaşların ne temiz o kıyaletli olduklarını, günün muhtelif saatlerinde bu garın şu şehirdeki o canlılığı, neşeyi, hayat seviyesini ne mükemmel bir tarz- da temsil ettiğini bilirler. o Binaenaleyh bunlar için gözlerine vuran manzaranm en ufak bir fevkalâdeliği yoktur. Fakat... İstanbula yeni gelen ve bel- ki de hayatında bir defa daha bu şehrin semtine uğraması mukadder olmıyan bir seyyah düşününüz. Bu adam, tren Bü- yükçekmeceye yaklaşırken uyanmış, Ye şilköyden kalkarken yıkanmış, giyinmiş, yemek vagonuna geçmiş, çayını içerken pencereden geçtiği yerleri seyre başlamış- tır. Tabit içinde bir tecessüs vardır. “Na. sl bir yer bu geldiğim yer?,, gibilerden. Ve gene pek tabif olarak oSamatyadan “bilitibar,, o teneke (mahalleler, 6 pis sokaklar gözlerine bata bata canmı sık- mıştır. Velhasıl adamcağız Sirkeci garı- ra indiği zaman zaten suratını buruştur- mağa başlamıştır. Garin boşluğu ve ö- lülüğü bu ademr bir parça daha çileden çıkartacak kâfi bir sebeb iken, bir dene görüyoruz? Üstleri başları pis. çorapları Ğİ mama an Aşk mektupları neye yarar? M vaktiyle sevdiği bir kadm vardı. Sofrada muharrir kadma: — Size vaktiyle bir aşk mektubu yazmıştır. Değil mi? ledi. Kadın cevab verdi: — Evet üstadım... Bunları itina İle sakladım. Bunun Üzerine Bemar Şov: — Tavsiye ederim madam, cevabmı vermiştir, onları derhal satınız. Artık meşhur adam oldum. Mektuplarım çok para eder... Kadm, Nevyorklu tanınmış bir artist olan Mistres O- güst Belmon'dur, Tavsiyeye hararetle teşekkür etmiş, fa- kat mektupları elden çıkarmamıştır. Yalnız, para asrı olan asrmmızda bi mektunlardan istifade etmeyi de ihmal etme- miş, muharririn mektuplarını açtığı bir sergide teghire başlamış ve bu yüzden yüz bin franga yakm para kazan. mıştır. EŞHUR İngiliz muharriri Bernar Sov bir gün Aynştaynla beraberdi. Yanlarında Bernar Şov'un yırtık, kasketlerinin kenarları yağlı, traşları bir karış uzamış, gözleri çapaklı bir kafile, bedbahta yaklaşmıyor mu? Vallahı, zevkine bir parça düşkün, ba- kacağı yer hakkında bir parça titiz olan bir insan, bu kafileye biran Obakmağa tahammül etmesi için kendisine on bin lira tekli! etseler kabul etmez. Bunlar, yukarıda, garın sabah bilâpçosunu ya- parken “sekiz on otel kavası ve bir iki tercüman, diye zikrettiğim vatandaşlar. dır, Neden bu vatandaşların bu derece ber- bat bir kıyafetleri var? İstanbulda oteller iflâs halinde midir? İstanbulda hayat bir çorp veya bir ji let bıçağı alamıyacak derecede pahalı ve- . ya bu şehir (Ovatandaşlarına Otraşol- mak imkânı veremiyecek derecede zü- ğürt mü? Hani insanın elini cebine atıp; — Al birader şu on kuruşu! Deyivereteği geliyor. İşin garibi bu adamlardan kiminin ya. kasında kiminin şapkasında, kiminin ko- lundaki bandrolda şehrimizin en pahalı, “Lüks,, otellerinin firmalarını taşımala. ndir, Bazılarının seyyahlara kışın bir porta- kalı dört liraya kadar yedirdiğini hatır- Jadığınuz bu büyük oteller,, kendi firma- larmın bu berbat kıyafetlere karışmasına nasıl tahammüi edebiliyorlar? Bir büyük otel için bü murdar kavas ve tercüman kıyafetleri kadar, fena rek- lâm yapacak başka bir Oo vasıta bulunabilir mi? Bir büyük otelin kendi adını bu sefa. Düşes Dökent saçları- İet kafilesine karış- tırmayı kabul etme. si ancak iflâs etme- ği göze alması ve sahibinin İntihara karar vermesile ka- bil olabilir, Ve şüphesiz ki bu oteller, asla, kendi adlarını böyle traş- ları uzamış, gözleri çapaklı İnsanların yakalarında ve kol» larında dolaştır - mak taraftarı de. Bildir. Böyleleri - ne kendilerini tem O halde nasıl oluyor bu iş? Madem ki ötelci ve seyyah müessesesi temiz kıya- fetli memur (kullanıyor, neden garlar böyle aceze güruhu ile doluyor? Acaba asl memurlar gelmiyorlar da yerlerine başkalarmı mı gönderiyorlar? Hayır. Gene kendileri gidiyorlar, Gün- lük hayatlarında gayet temiz kıyafetle do laşan bu insanlar, seyyahlarla münase- betleri olduğu kıyafetlerini (kasden bu hale sokmaktadırlar. Daha uzun konuşmadan sebebini söy- liyim: “Kendilerine acındırarak seyyahlardan bahşiş koparmak için... s.. Turing İşlerinde'resmi veya yarıresmi bir mesuliyetleri olanları bu işin önüne süratle geçmeğe davet ederim. Seyyahlar, garlarımızda ve rhtımla- rımızda eski Vırangel mültecilerini ha- tırlatan bu kafileleri artık görmemelidir. ler. Bunun önüne geçmik için en kolay çare sudur: “Bir vapur veya ekspres geldiği zaman, belediye memurları acentalardan, otel. lerden gelen kavas, tercüman ve rehber- leri tepeden tırnağa kadar kıyafet ve te- mizlik muayenesinden O geçirmelidirler.. Tırnakları dişleri pis,saçları yağlı, yakaları pis, üstleri başları eski püskü, yırtık ve traş olmamış olanlar işten derhal mene- 'dilmelidir. Tekerrüründe ise mutlaka ceza verilmelidir: Zira bu basit bir ihmal ve basit bir ka- bahat değil, bir hiyanettir, İstanbul şeh- tine ve turing gayretlerimize hiyanet, nın biçimini değiştirdi elman hatt ;bütün İngilterenin kibar âlemi- ne mensup şik kadınlar heyecan içindedir, Niçin mi? Çoktanberi kibar âleminde görünmiyen İngiltere kra- mm kardeşi dük dö Kent'in zevcesi düşes dö Kent Londra tiyatrolarınm birisine gitmiştir. Fakat kibar muhitinde bu heyecanı uyandıran düşesin tiyatroya gitmesi değil, saç. larmın biçimidir. Düşes tiyatroya şapkasız olarak git. miştir. Saçları erkek saçına yakın bir kısalıkta kesilmiş ve pek az ondülelidir. Düşes dö Kent İngiliz krallığınm en şık giyinen kadı. BI olarak tanınmıştır. Bu yeni saç modasının derhal bü- tün İngilterede taklid edileceğine ve kısa bir zaman içer sinde bütün dilnyaya yayılacağına hiç kimse şüphe etmi- yor. Bu moda berberlerin de işine gelecektir. Çünkü on. etmiştir. dülâsyon makinelerinin kullanılmasına ihtiyaç kalmıyaca. ğı gibi fazla emek ve zahmet sarfına ihtiyaç göstermiyor. Moda gazeteleri ise düşesin moda dünyasında fhtilâl koparan bu tuvaletten vazgeçeceği fikrindedirler, Bu gaze. telere göre, düşes, çehresine çok yakışan bu saç biçimini, meşhur İngiliz ressamına resmini yaptırmak İçin kabul Tetkik Yugoslav bası- nının tarihi Sırp istiklâlinde ve Yugos- lav krallığının kuruluşunda “matbaa,nın rolü Yazan; Şekip Gündüz Başvekli Bayarın Atina ve Belgrad seyahatlerinde tanınmış (gâzetecileri- mizden bir kaçı da bulundu. Gerek A. tinada, gerek Belgradda bu arkadaşla- rımıza çiğdden büyük bir samimiyet gösterildi. Her iki müttefikimizin pay- tahtlarında, gazeteler Türk milleti hak- kında çok kıymetli yazılar neşrettiler. Direktörümüz bu güzel seyahatten av- detinde bana bir küçük kitap hedyie et. ti, İki gün evvel bunu okuyacak za- man bulabildim: Yugoslav basını, Svetislav Şumareviç adi bir muharrir tarafından, kıymetli vesikalara dayanılarak yazılmış Okü- çük bir eser. Dostumuz ve müttefikimiz Yugos- lavya efkârı umumiyesini yaratan ve bu efkârı umumiyeye salâhiyetle ter- cülman olan matbuatın kısa bir tarihi, Bu eseri okuduktan sonra bir eksiğimi tamamladığım sanır gibi oldum. Düşününüz bir kere.. Dostumuz ve müttefikimiz (o Yugoslavya bugünkü kudretli devrine ulaşmazğan önce Sır. bistan krallığı idi. Bu krallıkla çok sı- kı mlnasebetlerimiz olmuş, barbetmiş, yanyana yaşamıştık. Ondan az evvel Sırp prensliği impa- ratorluğumuzda kâh coğrafya, kâh hâ- ximiyet hudutları İçinde bulunmuştu. Daha önce Sırplar reayamız oârâsında bulunmuşlar ve Yıldırım Beyazıt dev rinde, imparatorluğumuzun akrabaları ve müttefikleri olarak göze vurmuş. lardı. Ve bu milletin efkârrumumiyeşi- ni kuran ve yaşatan kudret hakkında benim hemen hemen hiç bir fikrim yok- tu, Fransız, İngiliz, Amerikan ve Ak man matbuatı etrafında çok geniş ma- Iümata (sahip münevverlerimizden, hattâ topunun bu mevzu üzerinde bir höyli yaya bulunduklarını çekinmeden söylemek mümkündü. Binaenaleyh Svetislav Şumareviç'in eserini iki ma, kalede hülâsa etmekle kendilerine fay» dalı olabileceğimi ve Balkan münev- verlerinin biribirini anlamasın: doğru bulan müşterek düşüncemize (o uygun hareket etmiş olacağımı sandım. .». Ilk matbaalar Şumareviç diyor ki; “Matbaanm keşfedildiği günlerde Yu- goslavlar çok elim şartlar içine düş müş bulunuyorlardı. On beşinci asrın son yarımında Türkler Balkanları baş- tân başa istilâ etmiş bulunuyorlardı. Gütemberg'in Mayans'ta İncili tab'et- tiği günlerde Türkler İstanbulu ve Tu- na üzerindeki Smederevo'yu zaptedi- yorlar ve o tarihte (Balkanların en kuvvetli sayılan iki devletini, Bizans . la Sırbistanı ortadan kaldırıyorlardı. Zeta ve Dalmaçya gibi bir iki noktadan başka her tarafta Sırp milleti için oc bir esaret devri başlıyordu. Buna rağmen Zeta voyvodası Jorji Kırnoyeviç 1492 yılında ilk Yugoslav matbaasını tesis etmiştir. (*) Bu mat- banda 1493 den 1495 e kadar dört ki- tap basılmış.,, Şumareviç, kıymetli bir sana'tkâr ol- duğunu söylediği ilk Yugoslav mat İ bascısn: da bire şöyle takdim ediyor! “Bu Makariye adlı, Karadağlı bir ke. şişti.., Fakat, keşiş Zeta matbaasında çok kalmamış, bu dört kitabı bastıktan son- ra sırra kadem basmış. Acaba ne ol. muş? Zetadaki Yugoslav prensi mat baayı tehlikeli mi görmeğe başlamış? Muharrir buna dair bir fikir vermiyor, Yalnız matbaâcı Keşişin macerasın: kr- saca şöyle hikâye ediyor; “1495 den sonra Makariye ortadın kayboldu. Onun izini ancak 1507 de bulabiliyoruz. Keşiş Romanyaya gitmiş, Karpat dağları eteğinde, Vlahya'nın büyük şehri olan Targoviştada ilk Ru- men matbaası; tesis etmiştir. Slav ilinin, bütün ortodoks kilise'e- rinde, on yedinci asra kadar kullanı'dı« dığı mallimdur. O tarihte ortodoks Rumenlerin kilise Dep Devamı 8 incide Şekip GUNDUZ (9) Pariste ilk matbaanın tesisinden yirmi iki yıl sonra,

Bu sayıdan diğer sayfalar: