27 NİSAN — 1938 | Vimi küçük bir kasabadır. Eğer bu ikasabada ölen Kanadalılacın hatırası için bir âbide yapılmamış olsaydı, ka. Sabanın hiç ehemmiyet olmuyacaktı.. Fakat bu âbideyi görmek için bu küçük kasabaya akın akın seyyahlar gelir. Abi- de civarında seyyahlara barp hatıraları, ufak tefek eşya satan bir iki dükkân vardır. Bu dükkânlarm birisinde Raşel | Rönar isminde bir satıcı kız çalışır. | Bu kız bir sabah dükkâna gelmedi. Vakit öğle olduğu halde hâlâ görünme- yince araştırmağa başladılar, Abidenin g€ivarında geniş bir saha vardı. Clhılfî harbinde kanlı harplerin cereyan ettiği bu sahayı karpten sonra bozmamışlar, seyyahlara göstermek üzere muhalara etmişlerdi. Kasabanın her yeri araştırı lerken jandarmalar burayı dolışhlfl v ve bir obüsle açılmış bir-deliğin içeri- sinde Raşcelin ölüsünü buldular. Kızın tam sol memesinin altında bir bıçak ya Tağı vardı. Bir kaç gün sonra da jandarmalar F"" ©büs deliğinin biraz ilerisinde içerisin> de ekmek, sucuk ve çikolata bulunan bir € çantası buldular. Bu, zavallı kızm sâbahleyin evinden dükkâna gelirken beraberinde getirdiği öğle yemeği ld_*' Tahkikat bir türlü ilerleyemedi. BiT Çgok şüpheli adamlar yakalandı. Fakat, bunlar vak'a günü nerode bulundukla- rını isbat ettiler. Yakalananları serbest bırakmak icap etti. Vak'a 15 temmuz 1937 tarihinde ol muştü.. 12 Ağustos 1937 de, bir hmıkt gak mak suçiyle Vimiden 48 kilometre v. zaktaki bir köyde Hervo mıdnd.ı birisi yakılanıyor. Bir jandarma neferi bu â- dama 15 teramuz 1937 günü nerede ol- duğunu soruyor.. Hervo şaşırıyor. Si- lanca, nihayet ağzından gu cüm - — Genç kızı öldüren benim!.. Zabrt tutuluyor, suçlu adliyeye verili. yor. Orada da ayni itirafr yapryor.. Ver- diği cevaplar arasında hıhkıce uym- yan bir nokta var. Kızın göğsünde yal- nız bir bıçak yarası bulunmaktadır. i Hervo kızı iki defa bıçakladığını söy- İüyor., Müstantik, hatıralarını daha iyi toplamdcı için Hervoyu tevkifaneye gönderiyor. ikinci defa istintak edi. yor. Bunu d! bir çok istintaklar ta- kib ediyor. Bütün 'bu vorgulara Horvö- nun verdiği cevaplar arasında bir çok tezadlar, biribirini tutmayan noktalar var, Meselâ bir istintakında kızı öldür- mek için tanımadığı iki adamtlan yardım gördüğünü söylüyor. ETEINEN Doktor: “Ne yapıp yapıp bal Fransada alâk - Suçlu mu Raşel'i ben öldürdüm, | Jarına mahsus höcr KA basına izin alma yolunu bulma> a uyandıran b eye konulunca Si Biraz sonra yalnız başına hareket ettiğini yeminlerle temin ediyor. Vak'a- mnın tarihini soruyorlar. (17 temmuzda öldürdüm) diyor. Kızın 15 temmuzda öldüğü kendisine söylenince, “evet di. yor, tarihleri karıştırdım.. Ben onu 15 temmuzda öldürmüştüm. 14 temmuz gecesi beraber baloda idikı,..Bu ilade- lerin bir çoğu tevsik edilemiyor. — 14 temmuz gecesi Vimide verilen baloda bulunan bütün gençler kzsabvıdııı ok mryan hiç kimsenin baloda W.M ğını söylüyorlar. Bum:hn. sonraki Sor- güuda “yalan söyledim, diyor, beraber baloya gitmedik.., Yalnız bütün ilade . Jerinde israr ettiği bir tek nokta var: x FACIA ROMA HABER — AZksam postast ir Idam kararı aklı başına geldi “Raşel'i ben öldürdüm.,, Suçlu ağır ceza mahkemcee'ae verili- yor, 18 şubat 1938 de mahkeme huzu- runa çıkıyor. Hâkimlerin sorduğu bü- tün suallere tek heceli, evet, hayır gibi kelimelerle cevap veriyor. Muhakeme çok kısa sürüyor. Suç - Junun, mahkeme tarafından tayin edi. Jen ve istintak sırasında bulunmamış o- Tan avukatı kıta bir müdafaa yapıyor. Jüri, suçlunun iticafı karşısında hâkim- lerin suallerine evet diyor, Mahkeme, Hervonun idamına karar veriyor . Hervoyu hapisamede idam mahküm- larına mahsus hücreye koyuyorlar, ve idama mahküm edildiği için zincire vu- ruyorlar, O, bütün bunların farkında değilmiş gibi hapisanede derin bir sükünet ve tevekkül içerisinde eaatlerini geçitiyor. Yalnız bir gün gardiyana — kendisini niçin bağladıklarını soruyor. — Ölüm cezasına mahküm edilenler daima bağlanır, Cevabını alınca hayretle haykırıyor: — Nasıl, demek ben ölüme mahküm edildim, öyle mi?, O vakit birdenbire uyuşukluğundan uyanmış gibi oluyor, Gardiyandan kâğıt ve kalem istiyor. Avukatına verilmesi Ticasiyle bit kâğıt yazıyor. Bu kâğıtta yalnız “ben masumum,, cümlesi var . dır.. Esasen mahkemenin kararını -takip eden Fransız gazetelerinin — neşriyatı Fransada bu hâdise etrafında derin bir alâka uyandırmıştır. Bu alâka devam ediyor. Meseleyi başından itibaren bü- T tüm telerrüntiyle okuyucularına enla. tan Parl - Suvar gazetesi 24 Nisan 1938 tarihli nüshasında Hervonun suçsuz ol- duğunu kat'iyetle iddia ediyor. Ve: “Bu cinayetin Hervo tarafından ya. pilmiş olması maddeten imkânsızdır, diyor, çünkü genç kız 15 Haziran 1937 de sabahın saat sekiz buçuğunda öldürülmüştür. 15 —Haziran 193? günü Hervo, Vimiden tam 48 kilomet- re tzakta olan Fline Leralş köyünde üç defa görülmüştür. Birisi sabahın saat yedisinde, birisi sekizinde, üçüncüsü öğleden sonra bir buçukta., Hervo bu kırk sekiz kilometrelik me- safeyi yarım saatte elemaz, Bisikletle gitmiş dahi olsa bu mümkün değildir.. Tıpkı bir roman , SUÇSUZ MU? Bn. Remziye Fikri diyordu; fakat idam mahküm- bir tane değil mi? Röportaj muharririmiz dün gece şık bir kadının tecavüzüne uğradı Kapalı bulurdukları yerin pencere- sinden ip sarkıtarak kırklara karışan kibar haydud Mahmud Nadirle her işte eckadaşı olduğu anlaşıdan Bayan Rem- ziye Fiktri, gazete makineye verilin . ciye kadar yakalanamamışlardır. Fikrimize göre bugün dahi yakalana- cakları pek şüphelidir. İş çığırındarı çıkmak üzeredir. Ne ya. pıp yapıp en kısa zamanda mesclenin halli neye bağlı ise onu yapmalıdır.. Bize bu fikri veren dün geceki mü- essif hidisedir. Muharririmize tecavüz İlk günündenberi bu meselenin peşi- ni bırakmıyan ve bütün tetkikleri ve hükümleri doğru çıkan röportaj muhar- ririmiz dün gece bir tecavüze uğramıştır. Bu tecsvwüzü yapan bir kadındır! Hem zengin tuvaletli astragan mantolu ve maalesef eli oopalı bir kadındır! . Şaşılacak şey! Muharririmiz Beyoğlunda Bursa 80- kağında Etfimyadis apartımanının 4 üncü dairesinde oturmaktadır. Sinema- nın gece seansından çıkmış evine git- mektedir. Bu saatte Bursa sokağı, bilhassa Al- yon sokağına sapan kısım epeyce tenha olur.. Apartımanın bulunduğu yere beş on adım kala husust bir otomobil durmak. ta ve açık kapısının önünde bir bayen ayakta olduğu halde birisini beklemek- tedir. Bcîğlundı her zaman görülen man- zatalardan olduğu için muhatrir arka- daşımız aldırmaz. Yaya kaldırımından ve ayakta duran bayanın yanından ge. gerken, süslü ve karanlıkta 'güzel olup olmadığı - çünkü arabanın da lâmbala- rı söndürülmüştür - belli olmuyan ke- dın birdenbire muharririmize adı ile Geslenir. Nazik bir dille kendis! olup ol. madığını sorar, “benim,, cevabırr alm- ca: — Cemiyeti nizama sokacak, şunun Hervoyu yedi de, sekizde ve bir buçukta gören insanlar namuslu adamlardır. Öyle ise Hervo suçtuzdur.,, Gazete makalesinin sonunda bu idam kararının temyiz mahkemesi tarafından nakzolunması icap ettiğini heyecanlı cümlelerle anlatıyor. Bakalım temyiz mahkemesi ne karar verecek?. YABANCI DİLLERE NAKLİ Sabrinin rengi uçmuştu. Safinaz Hanım sebebini hüdiselerde aradı. Söze sitemle başladı: bunun peşine, işine düşecek bir sen mi kaldın?. Diyerek kürkünün altından kısa, ka- ln, yarım baston boyunda bir sopa çı- karmasiyle muharririmizin başına vur- ması bir olur.. Neye uğradığını şaşıran arkadaşımız kendini toplayamadan bu ağır, kalın sopa biribiri arkasına başı. na, omuzuna, vilcudunun her tarafına şimşek sür'atiyle bir çok defa iner. Ar- kadaşımız bir istimdat sesi çıkarmadan yere düşer ve otomobilin hemen uzak - Taştığını baygınlık arasında işidir. “Hüdise bunda nibarettir,, denilebi!- diği gibi “hâdise bundan ibaret değil- dir, karışık bir mahiyet almıştır,, dahi denilebilir. Bu hâdisenin Mahmut Na, dir « Remziye Fikri vak'asiyle sıkı fıkı ilişiği var denilebilir. Makmud Nadirin yâlnız Remziye arkadaşı değildir, deni- lebilir. Husust otomobilin direksiyo- nunda bir esnaf şoförden başkası vardı denilebilir. Velhasıl bir çok şeyler de- nilebilir. Ve bepsine ctevap beklenebi . lir, Arkadaşımızın tıbbi muayenesi ya- pilmiş, başının sol tarafında iki ve sol köprücük kemiği Üstünde bir clmak ü« zere Üç ağır darbe yeri tesbit edilmiş - tir, Öteki bereler nisbeten hafiftir. Arkadaşımızın yarım yamalak verdiği malümat üzerine husust otomobillerin arasında buna benzer bir otomobilin bulunup bulunmadığı araştırılmakta . dır. Hidise o kadar ani olmuştur ki ar- kadaşımız, mütecaviz kadının hangi un- surdan olduğunu anlayamamıştır, yal- mız biraz peltek ve çabuk konuştuğunu ve mantosunu farkedebilmiştir. Vaziyetin seyrini müşküle uğratma « mak için fazla bir şey yazmıyacağız, Mis sokağındaki Afiyet Kıliniğinde bir kaç gün kalmağa mecbur olan arka. daşımıza geçmiş olsun deriz. Elde edebileceğimiz malümatı yarın bildireceğiz, HABER Istanbulun en çok satılan hakiki akşam gazetesidir. İlânlarını HABER'e verenler kâr ederler. HAKKI . İMAHFUZDUR < BE - ht,, diyordu. Onun bu temennisini evdekiler Feridden tamamen nıı';idin kesildiğine yoruyorlar v!—;.'ı hy:r:.hc:ığ;ırıudı.' yılum;in lim son ! Ağabe: & âkrıko gl; îrıîblı muhitte ferahlatıcı bir hava ıc;nım’ımu :"mı. arıyacaktı. Buna muvaffak olabileceğine pek T SA yordu. Ev;len çıktı. Bıımnddeiıımı.ımîyc munc; o.ğluylı katlarıyla görüştü. Tekrar tcııe a alıbğ:lî.u alraz örüşe şartiyle | l B D ğ Bi .ı;uı:ı: "l:x)'rıxtv:e bir sivil polisle birh_kte k“kâ sef.:şi:î;.mı 'î::ıd: Kekila YA A ım::“' Bı)'ıkl)ıatı. Fe- tutmaya muvaffak olamıyarak oğlunun ytınîqdpm. Mi şa ö TaRiyiaren wmh.:iı:ğğğîlşâ»k:nîny babası olduğunu izlerini açı) u A ğ :rn!?ypr:(l'ın îırıx!e;:;ı. ısçoş,glm dudaklarında bir sevinç ve memnu- Niyet çizgisi belirdi: — Sen misin baba? S Şlum! Nasılsın? Ne 0 e ŞA a 6 , Sen nasılsm?.. Idu sana böyle yine? — Beni sorma baba... * İ gurtuldu: î;ı h oğlum Merak edeçek bir gey yok. Kürti ee C L mla göRMEİYİN: ğüm zaman seni iyileşmiş. gÖrM e aa LA habasınn Rerl igiz v hasta bulunması Ferid, halsiz ve çok Ha ettiğinin farkın Bören bir adam gibi hnrwke:, — Bâaha, görüyor musun : — Evet oğlum. ğ — Ne zamandanberi? İ y 1 oğlum. — Viyanada todavi edildi ğ VA kendi ellerimle verebilmek için kcnd.ıı_ıı tim. Yazık ki benden evvel bir davranan Feridin rengi değişti. Gözlerini kapadı Mmadı, Sonra: DE — Ellerini kirletmediğine Pa tr başkasının vermesi daha iyi değil mi v t askK n a — Doğru oğlum... Fakat onu ben öldürseydim, ' Tacaktı. a varmiğti: ZASIDI in ce Fakat annenin lk görmüyor göste bulundu. r. Bir müddet konuz- memnun olmalısın baba!.. Cezağı. ae Ha Sie HABERİN EDEBİ FEWFRİKASI: 6O Yazan: Hasan Ras mUs Mevzuun cinayete temasından orada hazır bulunan polis. ler memnun görünmediler ve bunu bir işaretle Suade anlattılar. Genç adam sözünü değiştirdi. Daha bir müddet konuştular. Fe- rTid konuştukça açılıyor, açıldıkça kafası içinde kıvranan, yü- reğini kasıp kavuran kıskacın acısınt duymuyordu. Suad, Feridin yanında müsaade edilen santten fazla kalmış- tı. Artık gitmeleri icab ediyordu. Suad ayağa kalktı. — Allshaısmarladık oğlum, - dedi.. Tekrar ediyorum, kur. tuluşumda seni iyileşmiş görmeliyim. — Güle güle baba... Kurtulacaksın ve bu çok uzun sürmiye. cek. Ferid, nemli gözlerini babasına göstermemek için başını çe- virerek yastığa gömdü. Selim köşkten ayrılmadı. Hâdiselerin sarsıntısına tahammül edemiyerek yatağa düşen annesinin yanma girdi. Ona vaziyeti kısaca anlattı. Onlar konuşurlarken kapıyı vuran Şayeste, Bü- yük Hanıma, Sabiha Hanımin ağabeysi Sabri Beyin geldiğini bildirdi. Safinaz Hantm, önce bu habere inanmadı. Bunda hak- kı da vardı. Sabri aylardanberi uğramıyordu. Sabihanın köşk. ten ayrılması Sabrinin de ayağını kesmişti. — Gelsin... Buraya gelsin, . dedi. Şayeste ayrıldı. Az sonra da Sabri içeri girdi. Safinaz Ha. nımı yatağında doğrularak bu pek beğendiği gence yer göster- di. Babri gösterilen yere geçip oturmazdan önce Biüvük Hanı- tın elini öpmek nezaketini iİhmâl etmedi — Artık bizi tamamiyle unuttuğunuzu sanıyorduk Sabri Bey, - dodi. — Unutmama imkân tasavvur edebiliyor musunuz hanıme. fendi.., Selim Beyi de burada bulduğuma çok sevindim, Necbur olmasaydım, sizi yine rahatsız etmek cesaretini kendimde bu. lamıyacaktım. — Hüdiselere merak ettiniz, değil mi? Siz tasavvur edebi. lir misiniz ki, Suad bu işi yapsın? — Hakikati bildirmeye geldim size zaten Büyük Hanım.« Nimet Hanımla Doktor Nedimi öldüren Susâ Bey değil, — Kim? — Kim olduğunu tahmin edemiyeceğinizden eminim. Hemgşi- rem Büyük Hanm... Sabiha yapmış bu işi, Bu sabah bana ha- kikati olduğu gibi itiraf etti ve doğru karakola koşarak teslim oldu. Safinaz Hanımla Selim hayretler içinde kalmışlardı. İkisi birden, bir ağızdan: — Ne? Sabiha mı? - diye sordular, l Sabri, kendisinden umulmryacak kadar sakin görünerek an- dtr: — Evet Sabiha!.. Umar mıydınız? Bana her geyi anlattığı halde, bu işi niçin yaptığını bir türlü itiraf edemodi, Doğrusu. hu söylemek İcab ederse, hayretten heyecaniımı kaybetmiş bir haldayim. Bunu niçin yapar? Neden lüzüm görmüştür buna bimiyorura. Yalnız bildiğim onun çok ıstırap çektiğidir. Hâdiselerden çok uzak kaldıkça, her şeyi oluruna bıraktığı. ha çok mütocasirim, Hele hemgiremin bugünkü vaziyete düş- müş bulunması beni bir kat daha müteessir ediyor. Fakat ne yapabilirdim ? Selim Beyle evlenmesiyle baş!lıyan ilk yanlış adımın onu böyle bir uçuruma sürükliyeceğine kat'iyyen ihti. mal vermemistim. Fakat oldu. O, benim hemşireta olmaktan çoök sizin kız'nızdı. Kararlarınıza itirazı aklımdan bile geçire- mezdim. CDevamı var.)