1 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

1 Mart 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Si ahi Monşer, bugün canciğer bir içerek dertleşmeğe öyle ih- Yardı ki. Sana rastladığım 25 ita bir ikinci dela gelmiş ka- il tanıya- Hülâ da tontyamadın ga- B fik, karam' bardeşlrii gi & Yıllar insanı değiştirir, tanın- getirir. Hani, İstanbul lisesi- * halan ben ö VÖA ka , Fükat S T irtfi AA ALAN - - <P Na -ra Hi&âve' Mözüş m onu yap, kâfi.. €derim, mersi.. Az kalsın beni Satafim, şarap.. Bilmem sen &h"m' Canım, ikisi de şarap Kaz, Yindi ayrı ayrı geyleri içmiye- i.h' Şarap getir Sarafim.. Hiç iç- mu? Sen ona bakma, ne Haydi, *l amma... Arkadaşlardan kim- Sözmadı mı? — Gelip gittiler mi? h dılar mı? Peki Sarafim te- senden - birkaç. sımnıf dim.. Gerçi öyle uzun boylu filân yoktu amma, gene züğürt harcı mezeler, Biraz çeşitli olsun efendim.. Rica ederim, bizi ne zannediyorsun Sarafim?, Haydi canım, estağfurullahh.. Çabuk ol.. Azizim bunlar, yani “meyhaneci,, ler antika adamlardır. Ben bir zamanlar Avrupayı, sonra tangosuz yaşıyan “diyar,, 1 dolaştım.. Böyle bir filke duymzdın değil mi?.. Ha, hay.. Dur öyleyse izah edeyim., A- nadoludan bolisediyorum. Ben caz &e- s'nin hasretini yaşıyan Anadoluya bu ismi koydum. Orijinal değil mi? Camım kardeşim, böyle yakası açılmadık söz- leri yalnız muharrirler, şairler yumurt- lamiılar ya., Bizde de vardır.. Hah, hah, hay.. İcelim can dostum.. Saat te epey olmuş.. Senin işin filân yok ya.. Benim de sorduğum şeye bak.. Ne işin olabi'ir. Buradan doğru “Maksim,, e gidelim.. “Küba,, l: bir caz gelmiş.. Ha- rikulâde bir şey. in, notanın zafe- ri, azizim.. Şerefine iki gözüm karde- Adik. Mademki ayni mektepte | şim.. Yap * Geğil mi? Arkadaşız.. İbki faşmnacağım artık.. d, hotsralar, mühim şeyler. As- & Matra,, neyse, insan iç'n de *t o.. Efendim, yok canım bu ler gibi kötü hbir başlangıç kardeşim, ben biliyorsun lise- h okuyamadım.. Hattâ liseyi de “den bıraktım. — Bunda ailevi y & Mühimdi. Neyse bunları ge- “hıllmiu göre yaşıyoruz. 'udüm,, bile dememek - için », Büzeretim yok.. Taksimde bir ti tuttum. Orada oturuyo- daha - taşınmadım, birkaç arkadaşın evinde misafirim.. Şerefine Sen neden konuşmuyorsun? — Söyle efend m, bir şeyler söyle.. Hep ben mi konuşncağım?. Söyle anlat.. İnsanda söylenecek o kadar lâf bulunur — ki... Meselâ ben bir dakika konuşmadan du- ramam.. Konuşmak benim için hava almak gibi Böfiyolojik bir ihtiyaçtır... $u mezeye “fena,, denmez değil mi? Içelim canım kardeşim; içelim, şerefi- ne... Biliyor musun, ben nişanlanmış- tım.. Nişanlım fena değikli amma, yaya beraktı bizi.. Beğendiğim tarait da zengin olmasıydı. Sen, yabancı — değil- sin., Bütün gsırlarımı söylesem de ne sıkar?. Can dostumuzdan da saklıyacak de- ğiliz ya.. Kartleşim, her şey yolunda g'diyordu, Fekmt günün birinde benim züfürt olduğumu idd'a etmişler.. İşler | * birdenbire karışıverdi. Nihayet — bu bir bahane oldu, ayrıldık.. Ah bir nikâhı kıydıriverseydim, olmadı vallahi.. An- Tamıyorum, erkeğin fakirliği, zenginli.- ği mevzuu bahsolur da kızınki, neden olmıyacak.. Örfe isyan edeceğim geli- yor.. Kız bana galebe çaldı., İçelim, yarıda kalan nişanım, nişanın gerefine içelim.. Hah, hah, hayyyy-. Hayatın tadı böyle çıkar, iki gözüm. Evet, her gün muhakkak bir arkadaşa rastlarım.. Davet ederim. Ne olur ca- mum, arkadaşımıza iki kadeh içki ısmar- lamışız çok mu? Ben Dosteyeveski'nin Allonası değilim Li paromı faize vere- yim. Kazandığımı yerim, hayat böyle gelir, böyle gider. Bak bugün de sana rastladım.. Vallahi yalnız yemek ye- mek ve içki içmek olmuyor, lokmalar boğazıma diziliyor.. Yapamıyorum.. Fa- kat şimdiye kadar hiç bir akşam bir ta- tudıkla yemek yemediğim veya içmedi- gim vaki değil.. Çok arkadaşı olmanın hususiyeti böyle yalnız kalmamak gibi- mühim bir baht'yarlıktır işte... Eksik olmasınlar arkadaşlar da beni severler. Ben de onları.. Zaten arkadaşlarımdan başka kimim var? Onlar da olmasalar vay halime... Ben saadeti de böyle an- İyorum., Sen neler yapıyorsun?. Hiç bir şey anlatmıyorsun?. Şarap tuttu mu yok- sa? Vallahi bana içmek vız geliyor... Saat te epey ileriledi.. Maksim neredey- se başlar, Tramvayla mı çıkalım.. Ha- yır yetişemeyiz.. Garson hesap — getir, şuradan bir de taksi çağırın. Beyoğlu- na otomobille çıkalım olmaz mı? Dur, şurada köşede taksiler- durur, Garson gite mi? Peki, peki.. D Can ciğer bir dost : Mustafa Niyazi tum sen de bozukluk vardır. Şu hesabı ver de, ben şu taksiyi bakayım.. Oğlum taksi ile pazarlık etmezler mi? Peki, peki.. Haydi canım kardeşim, geç kala- cağız.. Yo, mazeret kabul etmem bir akşam bir arkadaşın davetini kabul e- derek Maksime gitmek günah mr ca- nım? Vallah! bırakmam, nafile ağzını açıp bir şey söyliyeyim deme? - Daha olmazsa zorla kucaklar, otornobile atar rım. Senin bu ikramın altında kalmak istemem.. Bizde de ikram etmek hevesi var, Hele revdiğimiz arkadaşlara canı- mızı bile vermekten çekinmeyiz. Sen, geç cörum.. Böyle mecasimi bırak Al. Jah aşkına.. Şoför oğlum, Maksim bara çek bakalım.. Şu Beyoğluna bak.. Ben buralara çık- tığım vakit içimden bir pencere açılmış gibi ferahlarım.. Şu havaya bak be iki gözüm. Oooh, dur doya doya şu havayı ciğerlerime doldurayım. . Haydi bakalım, inelim.. “Maksim,, e geldik.. Şoföre para versene dostum, bekletme adamcağızı.. Bende kör olsun bozukluk yok.. Yo, vallahi bırakmam... Nalle kendini üzeyim deme.. Seni bu halde bırakır miyim? Sarhoş ta değil- &in amma, çakırkeyif oldun.. Vallahi içerde bir şeyin kalmaz.. Car, ses ne harikulâde şeydir. Bırakmam dedim ya, İşte kolunu sımsıkı tuttum. İçeri gireceğiz, imkânı yok gireceğiz. Etraftan bize bökryorlar. Ayıp amma seni bu halde sokak ortasına bırakmak hiç arkadaşlığa yakışır mı?, R'ca ederim yürü.. Dün akşam da Faruk böyle yaptı.. Fakat, zorla içeri soktum.. Öyle ya birader, sen olsan sarhoş halinde bırakır mısın? Ben de tabit yaka, paça içeri soktum. Yürü ri- ca ederim, Eğer paradan çekiniyorsan, Tayı sevenleri sevmem. Gireceğir de- dim ya.. Yürü; haydi canım.. Vallahi pek ço- cuk müuşsun yah,, İki düble şarapla sarhoş değilsen bile, mestoldun.. Amma şimdi kapıya kadar geldik dönmek ol- maz.. Eğer içerde baş ağrından zerre kadar eser kalırsa ne olayarm.. Nafile kurtulmağa çabalama.. Merdivenlerden yuvarlanacağız.. Haydi canımın için.. Pardesüleri gardroba verelim, Oğlum, baytn pardesüsünü çıkarmasına yardım etsene.. Sen ona bak; benimle meşgul olma... Dikkat, şu valse, dikkat et. — Con kulağiyle dinle. Ben vals dinlerken “Türk valsi istiyoruz,, diye bağırma- mak için kendimi güç zaptederim.. Öy- leya canım kardeşim n'çin bizim de bir Ştravsımız yok? Olmalı, olması; lâ- zımdı.. Şu kızdaki sese bak.. Şurup gibi... Ne ses, ne ses.. En ufok bir falso, bir pürüz yok.. Akıyor sanki.. Caz sesi, insana “yaşa,, diyor. Yani hayat vetiyor.. Muzik ruhun gedası de- Bil, bizzat kendisidir. Bu durgun halin ne canım?.. Konuş biraz.. Maamafih soda söylemekle isxbet ettin. “Sarhoş değilim,, demeğe kalkışayım deme sa- kın., Peki sarhoş değilsin de neye öy- le dalgın dalgın düşünüyorsun? Evet, hattâ canın da sıkılıyor gibi değil mi?. *“Maksim,, e senin hatırın için gel- dim.. Vallahi sen olmasaydın “Gar. den,, e gidetektim.. Bravo.. Alkışlasana.. Hesap beyde- dir garson.. Ne dersin bar kısmına ge- çelim mi? Hayır, istemezsen peki ca- nım.. G'delim mi diyorsun? Öyle olsun, gidelim. Yalnız bar kısmında da kalsay- dık, dört başı mamur bir gece geçire- Mösyö Sarafim, bunlar, pek | K KAHRAMAN KIZ P kalmadıkları, kend.sini ne diye edecekti? . üğes Ölremişti. Şafakla beraber, a- “qhbldınıı'nn ve evi istilâ eden se- t.'*hln onu uyandırdı. Korkunç — ha- bir yıldırım darbesiyle ona tekrar tü Bana Tağmen, büyük bir gayret 'ek doğrulmağa ve bir koltuğa 6 muvaffak oldu. Aşkının ce. Yanında bulunmaktan — mütevellit Bir korku hissetm'yordu. Kalbinin Nhl ıstırabı, onu her türlü asabi en koruyordu. bir inilti, sornsuz bir erefle, mü- yen mırıldanıyordu: “ Zavallı Henriciğim... Zavallı dos- sevgili dostum. elf l _—'dtnhln. gözler'nden, boşanırcası- » Uzun müddet, saatlerce ağladı. Bözyaşları ile beraber gençliği de u, Aşıkını, bir kaç aylık âşıkını, inin cellâda attığı ve ilk önce Bibi göründüğü, Wlâhare ise, ter- t dolu hayatının hak ki ve yegâne Olan bu genç astizadeye ağladı. $ ve acı hakikati, nihayet lâyr- idrak ettiği zöman öğle zamanı " O zaman, genç kadın, kardi- bi amansız bir kin, merhamet- ? mücadeleye karar verdi ve bü- lbiyle buna yemin etti. Yatının son anma - kadar tuttuğu ietnin, onu bilâhare Bir çok yeni ve li sergüzeştlere atmıştı. Fakat hikâyemizin haricinde olduğu Y “—' temas etmiyeceğiz. şunu — söyliyelim ki, zavallı Maşukası, öğleye doğru, vazi- ı—_..“İhe:ıt kodar kendisini kuvvet- &ti Pakat yeni entrikalarına baş evvel, fışıkının cesedini göm *l& meşgul olmak östedi. Bunun kat'iyyen ürpermeden, cesed'n odaya girdi. Fakat, bütün Ve Cesaretine rağmen, kanapeye b olan başsız cesddi görünce, ..:: Yaşr döküldü, Bağırmadan, inle- & l VAA dehşet içinde gerilemekten kendini ala- madı. Sonra bütün kuvvet ve cesşretini topliyarak, cesedin yanına koymak için kafayı aradı. O zaman, birdenbire bu odanın en kâaranlık köşesinde, uyur gi- bi bir vaziyette olan Lüvinyiyi gördü. Uyuyor muydu? Hayır! Çünkü sabit nazarlarla bakan gözleri açıktı... Lü- vinyi, iki elinde tuttuğu Şalenin ka- fasını seyrediyordu ... Düşes dö Şevrörz, ellerini göğtünde kavuşturarak mırıldandı ; « — İşte, beni haklkaten sevmiş olan iki insan.. 'Tekrar kadınlaşıyordu! Mevzuu bah- settiğimiz samimiyet, şimdiden içinde yok oluyorlu. Istırabına şimdiden gu- rur hisleri karışıyordu. Yavaşça mı- rıklandı: — Lüvinyit. Lüvinyi cevap vermedi. ,Köşesinde, ayni vaziyette, mütemadiyen — Şalenin kafasını seyrediyor — gibi, hareketsiz yaslanmıştı. , Düşes ayni tavırla devam etti: — Lüvinyi, bu vaziyette cidden kor- kunçsunuz. Zavallı Hanrimin kanı bizi ebediyen biribirimizden #yırıyor, Lü- vinyi, fakat bu son sözlerim kat'iyyen kin ifade etmez, Her — şey bitmiştir. Haytli şövalye, artık ne benim, dostum, ne de düşmanımız olan bu zavallıya kar- $i son vazilemizi yapalım.. Bana yür- dım edin.. Düşesi bir ölüm bhayreti ve dehşeti sardı; Filhakika, Lüvinyi, gene cevap yermiyordu. Genç kadın yaklaşarak ©- na dokundu. Lüvinyi yere yuvarlarkdı. Ölmüştü!. Şüphesiz bir kaç saat evvel ölmüştü. Takallüs eden iki elinde tuttuğu bi kanlı kafayı seyrederek ölmüştü. Düşes dö Şevröz bütün cesaretini topladı. Ve, gözleri kapalı olduğu hal- de, dahşet ve merhamet içinde ürpere - rek boyunu otuz iki balta darbesiyle parçalanmış olan bu betbaht kelleyi al- Hesap ne kad:c? Beş lira mı? — Dos- Allah aşkına şu hasisVği bırak.. ben pa- KARRAMAN KIZ. $e1 ——— ——— ©—- -— —— — ——— ——— ——— —- *tnde yetişmem lâzim.. Mösyöler, bana atlarınızı verin.. Iki oalizade, düşesin içinde, bir silâh arkadaşı kaybetmekten mütevcllit bir istiraptan daha büyük bir ıstırap bu- Tunduğunu derhal anladılar, Druc kıs- kançlığını yenebildi. Düşesi vakla sevi- yordu. Fakat bu koörkunç facfanın ya- mnımda onun aşkı neydi ki? Bir an düşe- se baktı; müth'ş bir merhamet kalbini sızlattı. Bu sirada, iki genç erkek hiç tereddüt etmeden, atlarının eğerlerini bizzat çıkarmış ve hayvanları, araboya koşulmak üzere, arabacıya vermişlerdi. Düşes tekrar arabasına bindi. Onlara teşekkür etmek istedi. Fakat çenesi ta- ko'lüs etti . Kendisini yastıklarım üzerine attı. Araba bir toz bulutu içinde, hızla hare- ket etti. Drueyle arkadaşı, on dakika müddetle hareketsiz durarak, bir tek ielime söylemedim, düşesin kaybolduğu tarala doğru baktılar. Sonra, gene ses- siz ve, kalbleri sızladığı halde, yaya o- larak yola koyuldular . Gece oldu..» Nihayet araba Nanta vasıl odu ve dü- gerin emri Üzerine doğru şatoya gitti. Düşes şöyle düşünüyordu; — Prensi göreceğim.. Sonra omuzların: silkerek ilâve edi- yordu: — Hayır, kraliçeyi görmem lâzım!. Çılgın zihni bir yol arıyordu; — Hayır, d'ye mırıldandı, kralı gör- meliyim.. Yalnız kral buna kadirdir.... Maattcessüf! Kral demek, Rişliyö de- mektir!., Şu halde onu göreceğim!.. O. nu!.. İzzetinefsimi kıracağım, onun a- yaklarına kapanacağım.. Ben.. Aman ya Rabbim.. Ne zillet!.. Fakat.. Senin için! Sen'n için!.. Zabit onu kardinalin dairesine götü- rüzken, o da bütün kuüvvetini — toplrya- rak, söyliyeceği sözleri tasarlıyordu. Birdenbire, Rişliyönün önünde bulun- duğunu gördü. Ağzından hir tek kelimt fırladı; — Merhamett.. Dizleri üzerindeydi, elleri ileriye doğru uzanmıştı. ve hıçkırıyordü. Şo verni ikametgâhındanberi zaptettiği korkunç buhran feveran etmişti. Bu çcidden korkunç oldu. Çılgın maşuka, kardinalin amansız düşmanı, şimd/ 18- tırap içinde onun ayaklarında sürünü- yordu. Onun hıçkırıkları, iniltileri ve mütemadi bir israrla dökülen: Merha- met! Merhamet! kelimeleri duyuluyor- du. Kardinal, istirabın bu feveranından dehşet içinde kalmıştı. Zafefrinden zevk almayı düşünmü- yordu, çünkü bu zafer onun tahmanleri- ni kat kat geçiyordu. Bu kadını, âdeta tanımadan seyrediyor, ürperiyordu . Beşerf ıstirap bü derece şiddetli ola- bilir mi?. Bu genç kadın, demek, bu kaklar müthiş seviyordu!.. Korkunç bir kaç dakika geçti. Ve ni- bayet, buhran biraz sükünet bulunca, kardinal mahcup bir tavırla yavaşça mı- rıldandı; — Çok geç, madıml., O zaman, genç kadın ayağa kalktr.: 'Tekrar enerj k bir insan, aşkı âçin mü- cadeleye, münakaşaya hazır bir maşu- ka haline gelmişti. Heyecan içinde ba- ğırdı: — Çok geç mi? Kral her zaman af- fetmek hakkına maliktis!. . Dehşet içinde kalan Rişliyö, genç kadının: Çok geç! sözlerinin ihtiva et- tiğ! korkunç mânayı anlamadığını far- ketti. Bunun Üzerine, ayni şeyi tekrar- bek, Çünkü; Şale ölmüştür! demek ce- grretini gösteremedi.. Ezeceğini kendi kendine söz verdiği bu kadın, onu, ıstırabiyle, entrikaların- dan daha büyük bir dehşet iç'nde bıra- kıyordu, Çünkü, samimi gözyaşları, ha- (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: