VAĞICI AA HIS, AŞK ve IZTIRAP ROMANI Nakleden — MAzz v0 ._ : SUHEYLA ŞEFiK | —İ9YY “ılhcıhış sonradan değişir tıpkıı Ner- dr Bibi cidai bir kadın olmaz mıy- ın,'ıf“* ğişaeydi.. — İlk aşkı goç- ker ll Sönra' - Ferid de Fikret gibi '_"l'lislni münen yalnız mt hissede- SĞt? Byet, Ni eride bu hale gelmeden için şimdi Allahıta şükür mü eliydi? ayın'a kendisi de düşün n Ki Tet çeti: * ndüm? Bir k,-'ı:’ ©vvel hiç hatırıma gelmiyen Rüle Bu nedir? Ne için.. Süzgürların ortasında yürüyorlar- ,_'“”—'n:lıı dayanarak, ufukları se. Tek ilerliyordu. Ferit onu göre- | ,_r_l!hluıır etmemek İçin btşını öteki | G çevirmişti. Çünkü rüzgâr esti- Man biraz sarı ol B u“““î:elı—-_âyuı-_ duda '“ıq)'or- Rözleri par! © eğer elinden gelebilseydi mad b BET;PZHİ.!" berabe Ölaç 7 Tuhu, temiz r,:: Bu kadımı nc k At Peride ondan evvel aşkını n LNfhayete kadar! k.î:ı'on Aylara kadar ölürken genç Margtt kulağına söylediği bütün va- k"' m t nihayet..! Ferldenin î:?'il tutmağa mı çaltı | üHt edecek, ölen Bayı & buldüğu saadeti utumamağa ©t edecekti. Evet hoer şeye rağ- e“erlhun Feridenin mahdut duşıın-l ğ İni, dikkat edilm K H.df_"'_m)'nrr'.u. K Bi *Hayır, hayır! 'İl: Ferideninkilerden çok — güzel Meniz rengi gözlere karşı dai- Mizayt Kkalacaktı. M -i4— Yo yalrdan döndükten — sonra Forit &'nıı Refiğin evlenmesile moş- ğ Adular. Hamdune hanim bu te Emnüniyetle kabul etmiş, Sa- %L #men muvafakat cevabr ver- !ı;:"din &Özü üzerine izin.alan ka- Tp çadari de gelerek nişan merasi- Dilmişti. Nerminin — sevincini "'n.h"’. rahatsızlığı bozuyordu. M #maçiik haftalardaki — hali devam Tüyiyis, Çocuk tekrar zayıflamağa| Vim (Riştı. Feridin ricası üzerine Se mkn * annesi köşke hhvâ A payeeldiler. Sevim fırsat bulduk- İnhi Üceye çıkıyordu. 'ln,k""'”"""'?“’- hiç y S AM yapıyordu. Annes Mç Slyle ümitleniyordu. Nermin | Seyi hissediyor, Se İçin imi iyl tanı- ü n ölümü neşe İle kabul| NB Rörüyordu. İ ..'l'l'_:îlln biran evvel kardeşinin dü | ;n_ man Olmasını tatiyordu. — Refik| 'Ertt b'=n bir hafta &: köske geldi. | Bn ) ©? Rofiğin gahitlâri olan Iklı etmlsti. Sabi- avet hanın teyzozadesi ile kocaşr o gün Şerife hanım onlarda misafirdi. Şe- » AY ni zamanda zarif ve çık bir kadındı. Herkesin kusurunu bolmaj; yerdi. İkinci defa evlanmek İstiyor- du. Tanıdıkları onun tuhaf ahlâkla- rünı bildikleri için hiç talip olmağı döüşünmüyorlardı. Bundan bir sene evvel Ferit bey bu kadinı Nermine tanıtmıştı. Ner- min ondun hiç koşlanmamıştı. nn da Ferit beyi sovdi *nç kadımı çok kıskanın hiçbir şeyden haherdar halde bile bü kadını sövmemiş ve şu birkaç günlük afirliğini pek ar- ga etmemişti, Nermin misafirlerile kardeşinin evlenmesi ve — daha bir eylerle çok moşgul görünüyor- du.Gizli elemini biraz unutmuş gibiy di. Feridin lâkaytliki bile pek tesir etmiyordu ondisine — güzelliğinden ! Bütün kendini beğe- nen örkeklo nrasında o yalnız bir kişiyi gör Yalnız onu, sevmesi lüzimgelen fakat sevmek İz- temiyen bir adam. Düfünden bir gün evvel bahçeden dönerken Şorife hanıma Tastgeldi. Genç kadıt açık mör bir yünlü esvap giymişti. Koyu kurşuni bir kürk ©- muzlarının be Tenginti - büsbütün açıyordu. İki.kadın biribirlerinin cl-| lerini soğukça sıktılar. Nermiİn sor-| dü: > Geziyor muydunuz? - işmanlamamak için mec buren yürüyorum; burada yürümek büyük bir zevk Sonbaharda bile bahçeler fevkalâde güzel. Biraz sustu; sonra gene devam et- bahsediyord. — Metzardan geliyorum' — Şimdiye kadar görmemiştim. Ferit — beyin | oBki karısı öldükten sonra — -buraya g, O çok güzeldi. Me- dar çiçek dolu. Ha ya hu kadar hürmeti çok İyi bu- Tayorum doğrusu. N Nermin hafif bir istihza Hle cevap verdi: — Pek de tabil değil Şerife hanim kocasının çök'iyi bir adam olmasına rağmen onun ölümü- ne hiç üzülmemişti. Genç kadın de- vam etti: — Ru pek ulvt bir şey! Ferit beyin Tk zamanları yaptığı gibi kalsâydı hayat gçok güç bir gey olurdu. Barı- $t Feride çok güzeldi. Evleri bir âşk yüvasıydı. Normln acı bir titreme hissatti Şerife hanım gözünün ucuyla bu sakin ve güzel yüzü — seyrediyordu. Nermin bu sabah eflâtun çizgili be- yaz bir yün esvap giymişti. Ömuüzun- daki körk arkasını örtüyordu. Hava, rengini güzelleştirmiş, gözlerine bir parıltı vermişti. (Devamı var) HABER — Akşam nostasr 1MART — 1938 “Kongre dansediyor ! ,, Viyanadaki meşhur 5 kapılı salonun hikâyesi Napolyon'un saltanatı Prusya saltanatı Başvekil Dollüs Bir Fransız meslekdaş, Alman - Avusturya yakınlaşmasının aka - binde, Viyanadaki hariciye bina. sını gezmek fırsatını bulmuş, Bu siyaretini şöyle anlatıyor: “Hariciye umumi kâtibi, hariciye Binasının büyük salonunu bana gez - dirmek lütfunda bulundu. Salan beyaz boyalı, ve boş. Eski yal. dızlı tahta oymaları üzerinde altın ar- malar parlıyor. İki üç tablodan başka bir tezyinat yok. Ortada kocaman beyzi bir masa, Bir asırdan beri bütün harb ve sulh oyunları bu masanın Ü- zerinde oynanmaktadır. Yarm, zarlar yeniden bu masanin üzerine atılacak. tir. Beyaz ipek kumaş kaplr yirmi san- dalye. Burada &n şayanı dikkat şey kapr. dir. Hariciye umum? kâtibi unlatıyor: — 1814 senesindey Nisanın 20 sinde Fransız âyan meclisi tarafından saltanatlar iskat ölunan birinsi Na - polyon, (Blbe) adasına gitmek üzere (Fontonblo) deün ayrılıyor. Sonteşrin: de tmparatorlar, krallar, prensler Na. polyonun mirasını taksim *çön Di aâ- londa toplanıyorlar-. Beş kapının hikâyesi Sonra, beş kapının hikâyesine gezi. d toplamak lâzımgelince jlâtta kalmış. Bunun | için, hariciye binasının salonundan da- ha münasip bir yer bulmak kabil ol - mamiş, Fakat -beş imparator ve kral hazır bulunacak,.. Alman. - ittihadımm büyük şefi, Rus çarı, İngiliz mümessi. H, Fransa mümessili Taleyran, Prusya kralı Fredrik... Meternik bir mimarla beraber salo- nu gezmiş: —- Salonun, demiş, yalnız üç kapısı var! Müttefiklerin sırasıyla değil, hep birdon içeri girmeleri lâzım. Birine ev. vel, ötekinin arkadan gelmesi muvafık değil... Bunun siyast hâdiselere mey- dan vermesi muhtemel... İcab ederse sarayı yıkmalı, yetiden yapmalı, Her- halde bana beş kapı lâzım... Mimav, boyun eğmekle cevab ver . miş, Ertesi günü işe başlanmış ve 6s- Viyana hariciye nezaretindeki kilerden daha ufak ve İki kapı Hâve o. lunmuş. Ve protokol, bu kapıları Fran- sa mümessili ile Prusya kralınm gir- melerine hasretmiş, Napolyonun aşk mektupları Viyana köngresini prens dö Linyl gu suretle tasvir eder: “Viyana kongroesi yürümüyor, dansediyordu...,, Şehir donanmıştı, Şenlikler yapılı . yordu. Viyana halkı sabahlara kadar uyumuyordu. İmparatorlar, kralar, kracıkar, prenser) » tu şerefine zevkedi lardi. Bu arada a yordu. d 'Tuileri saraytıdan kaçan Mari Lülz henüz' yirmi Üç yaşında bulunan Ro- ma kralını da beraber getirmişti. ğleniyor . al olunmu- Kraliçe kur da yapıyordu. Rusya | çarı Aleksandr'ın, Prusya kralı rik Giyom'un âşıkane sözlerini âli mekten hoşlanıyordu. Mari Lüiz, kocasınnı felâketinden müteessir değildi. Mandolin çalmasını öğrenmeye yordu. Oğlu Dük dö y eg unvanını almıştı. Napolyonun Elbe adasından gönder. diği âşıkane mektuplar, Meternikin gizli polisi tarafından alınarak sakla- nıyor. Mari Lüize verilmiyordu. Ha- riciye nazırı bu mektupların bazı sa. tırlarımı, şimdi bulunduğumuz bu beş lyonun suku- | BU SALONDA nihayet bulmuştur kurulmuştur öldürü!müştür meşhur sâlom... kapılı salonda yüksek sesle okuyor ve (beg) Jer gülüyorlardı. Napolyonun Avuslturyalı ! ÜniTorması Viyana, kıymet biçilmez bir ganimet etrafında şenlikler yapıyordu. Bu, Fontenblodan Elbe adasına kadar Na- polyonla beraber giden Avusturya mu. | rahhası Baron Kellerin üniformasıydı. Kraliyet taraftarı bir çete impara - toru kaçırmaya karar vermişti. Ahali umumi kıtalden korkuyordu. Baron, - di ifadesine göre . im- a açarken kendi üniformasını giymeyi ye etmiş,. Bu —suretla kimsenin farkına varmıyacağını söylü. miş. Napolyon kabul etmiş. Baronun Üni- formasını giymiş ve Avusturya mu - rahhası kiyafetinde seyahaât etmiğş... Viyana bu tarihi üniformayı aldı ve | harb ganimetleri arasında sakladı. 1814 köngresi, izwetinefis meselele. rinin teferrilatiyle de meşgul oldu, Hudutları henüz tanyyün etmemişti; eğleniyordu. 26 Şubat 1815, Napolyön, Juan kör- fezine hir bomba gibi düştü. Parise doğru yürümeye başladı. Kongre, alelâcele beş kapılı salona toplandı. map> Devamı 11 incide .-"l.îlmlmx DA B OD * « yanından ayrilirken ilâve etti: Uny MA öyle geliyor ki, Feride bu kitabr okutmarak daha '*whı' Ona gen, neşeli bir şey lüzem. Forid yaradılışındaki bir 4 bunu okuması bilmem doğru olur mu? Yine sen bilir- *—:::“. © dakikaya kadar elindeki kitabın ne olduğuna bak- 'hq, * Paşanin bu sözü merakını kamçıladı. Kabına göz gez- BUBABA, Ni bata hakkı olacaktı. Neden bahsettiğini bilmemekle be- y Sim, onda, kiç de İyi tesir uyandırmadı. Ati bağa 'baba, < dedi * isall hiç 'de ' 'neğeli bir 7 geye Gşfor. N:h İyisi sen, çık, odama gir. Kmüphıncmhf en Üst sı- 's,"'ıi taraflarda “Bir çalgıcmım seyahati” adında bir ki- » Onu ver kendisine... N'_'h“. kltabı kolunun altına yerleştirerek merdivenleri tır- ün tarif ettiği yerden, söylediğini alarak tekrar ç İndi. Feridin yanma geldiği zaman onu dalgm buldu. e I“N A, Ferid, . dedi . sana bir kitab getirdim. Neşeli bir ki- Beyj deden gönderdi. Nğ battaniyenin altında duran sağ elini uzattı. Kilabı ST tlinden alarak üstüne baktı. Sonra: “lekkür ederim, anne, - dedi. Kitap okumama dedem N g, “iyor mu? h&.;_:'* Mini yormamak şartiyle evet... * Foridin, kitaptan meminun o'madığını yüzlünden an- S 'Pfî:ğ"'mcdin mi? ıax qüğevıb vermedi. Neden sonra: Ürdüğünüzü ve niz, daha çok memnım Üü Sen '*'ı,, ı:'" Bgülmeye, eğlenmeye ihtiyacın var çocuğum. Ağla. üA İYorsun , 'ı Maan, annesinin kendisini anlamadığına zahip olu- üp €ğlenmek, belki kendi yaşında bir çocuğun hak- * HABERİN EDERİ TEFRİKASI: 4 Yazan: Hasan Ras'm Us kıydı. Fakat o, o çocuklardan değildi. Kendini bildiğinden on dört yaşına kadar içinde mahiyetini pek anlıyamadığı bir acı duymuştu. Hele babasınt kaybettiklen sonra annesini gizli giz- N ağlar görmesi, ağlar hissetmesi onu ifadesi kabil olmıyan bir durgunluğa sürüklemişti. Istırapla daha bu yaşında o ka- dar ünsiyet peyda etmişti ki, ona gülmek ârizi bir şey, bir maske gibi iğreti geliyordu. İ Genç kadım, oğlunun yanmdan ayrıldı. O, ayrılır. ayrılmaz da Ferid, “Bir çalgıcının seyahati” ni zayıf parmakları ara. sından çemenlerin üzerine bırakarak derin bir düşünceye daldı. Sabiha salondan geçerken hâlâ köşesinde oturup gazete oku- makia meşgul olan Paşaya, Feridin kitaptan memnun olma- dığını söylemeyi ihmal etmedi. Paşa, beyaz bıyıkları altından so'ğun dudaklarını kıpırdatarak, siyah kaşlarından birin! kal- dırdı. Sonra yine elindeki gazetenin satırları arasma gömüldü. ABİHA, odasına girerken, Selimin, bugün biraz erken Feridi iyi bulursa, beraberce şöyle kırlarda larmı hatırladı. Konsol üstünde eski model, tkârane yapılmış saate baktı: üç... Selim, nekadar er. ken gelirse gelsi ine evde beşten önce bulunamazdı. Sabi- hanm “saat üzerinde tâkilı kalan gözleri — kendisini, eski bir hayale aüörükledi. Susdi hatırladı. Bu saatj onunla evlendik- leri zaman yakın akrahalarından Naci Bey hoediye etmişti. Küçücük, sapsarı bir bülbülü vardı. Her saat başında şakar, odayt çın çın öttürürdü. Zavallı kuş... O da Suadin ölüm ha. W SO KMANRERD nn beri geldiği gündenberi susmuştu. Paşa babasının 1srarlarına rağmen Sabiha, onu olduğu vaziyette bırakmıştı. Başka şeyler düşünmeye çalıştı. Fakat bu evin neresine ba- karsa baksın, hep Suadin hatıralarına raslıyordu. Bir an gözle- rini kapâdı. Koltuğunun altma sıkıştırdığı kitabr düşürmemek için eline aldı, Adetâ sendeliyerek yürüdü. Bacaklarında bir hal- sizlik, kulaklarında bir uğultu hissediyordu. Kendisini, köşede bahçöye bakan penoerenin yanmdaki koltuğa bırakıverdi. Bir müddet hareketsiz kaldı. Sonra kitabı açtı. Şöyle bir sayfası- na göz gezdirdi. Birkaç sayfa daha çevirdi, Bu arada kitabın yaprakları arasmdan kucağına bir kâğıt düştü. Sabiha, Bunun ne olduğunu anlamak için eline aldı. Bvirip gevirdi. Düz bir kâğıt... Üzerinde yirmiyi geçmiyen satır... yazı? Suadin yaztsı... İmzaya baktı: Suad.. Ne? Sabihanın merakr arttı. Tarihine göz gezdirdi: 27 şu. bat 1828, Suadle evlendikleri geneden bir yıl önce yazılmış bir mektup. Okudu. Fakat onu bitirmeden dudakları titredi. Gözle- Ti yaşardı. Eli kucağına, siyah saçlarının süslediği başı amu, zuna düştü. Hıçkırıklarımı güç tuttüğu göüğsünün hareketin- den anlaşılıyordu. Onu bu kadar tecasüre boğan Suadin bü es. ki mektubunda ne vardı? Sabiha bu evin her küşesinde, her yo- rinde derdini, ıstırabını tazeliyen hatıraların mevcut olduğu kanaatinde haksız değildi. Etrafa bakmaktan, bir şeye dokun- maktan korkuyordu. İşte Ferid'in, “amoa” demekte ısrar etti. #i Selimin kütüphanesinde bulduğu kitap bile Suadin hâlA can- H duran bir hatırasını gizlemişti. Bu mektubu Selim, niçin bu kitab içine koymuştu? Bilerek mi? Hayır... Buna ihtim#l vermiyordu. Onu yaprakların ara. sına bir tesadüfün sakladığı, yine bu tesadüflüin bu kâğıt par- çasını Sabihanm eline geçifdiği muhakkaktı. Hâdiseler ve te- gadüfler Sabihanm Suadi unutmasma imkân bırakmıyordu. O bu evin içinde yaşadığı müddetçe her elini dokundurdu? her baktığı şey Sundi canlandıracak, yalancılığını, sözünü tutma- masını, ihanetini yüzüne haykıracaktı. £Devamı var)