11 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B h A İKİNCİKÂNUN — 1938 6& —a ERK Ale Ülş 4 Fakat bir İj ÇUTazak sı tj z Vı_rm.ızsc İş " olmıyacak ar İsrar Üst I I. 1 ._—gw._&:m at Uk b gu nler “1% dl[n ’taı.ğğrmwe ka ba !Uyurd NGE Büzü O beni e“wvıı, tİhee kîlmızdan K A N ——.ııltmlştlm liy%ehl d“kun a . ti Gelermem ç a kıf ___Y Ya uğ aı,ch dll'dı e lıq Tirya B- üyd 121 biri hır _'y'lptll' ı" çî.ç—_ışt la 'ğa n h aCâk ve halletmiye a— ? u — Ü L 18im paranm henüz sarfetmedi- —-ysmeme tlk u“fa'u evlerine gitmek üÜzere çık- Esinden Kurtuluşa indik. !Waydlm lıp hlktmı : liyi le sıkı sık A? Gelmi u 3rada Geü, 'Kenan Çinili — Melekzad Çinili EK — KIZ ) Ben de artık rtimdaki erkek - elbise- şartla... nf'kiracak ve kadın kacdlıncık, hanım İ Ticık evimde oturacaktım. .i len müsbet cevap bekliyorlar - m, yahi erkek elbisesini ı ;P hanım elbisesi giymez, uslu us- | *a "mazsam bu işlerle kat'iyyen alâ- | lardı. üne.. İiğaç, "et bu buyuk aile mahkemesinin aei | Ko a —ii geçti.. Ailemde en kü- hareket görülmedi. Kimse aldır- Tzi Üü Bu yorucu müzakerelerin on- Olduş ECÜP geçici bir hevesten ibaret Nü anlayınca, kendi işimi ken- rar verdim. Koşularda WÖM l“::ıuz Hicranların sokağı köşesin öm, “Ordu. Tam oradan geçerken Sevirip baktım. Hicran apartı- Plsmda bir kaç kişiyle konu- görünce: Gc h“' salladı. Ben de: sen gell. . birinin koştuğunu — işi- . Hicranla karşı kar- I"'bı;,m“h*“"llrli ceketimin yakasına İçin h Belmedin çağırdığım hal- zdım, dedim. Yakamı br İSrar ederek: vı Sokağın içine.. Sarta BÖY- Hiça, ' var.. dedi. Ya | b ığîî';îa n S TEcern aa. M h Snla U şekilde hareketi sinirime ' dedim.. Brrak şu yaka- ı yakaladığı yakamı Taşırken o! Yör müsün? . Çalıştyordum. Nasıl ol- Yüzümde ikinci toka- Um, İmize girdiğimizi — gö- Yantmıza veldiler. Bu vany" karşısında ben tmiş bir haldeydim. Eli- ” Ona Vuracağım sırada : Ytr m v“îma' dly Erkek kadma el € kollarımdan tuttular.. ONim, doğrü yolüna gi- "T sataşıyorsun ! diye ileyi famamen unut- çalışa- | Yüzi dedi ve | en üme müthiş bir tokat İin- t HSlrmış bir haldeydim.. E- O SESİNİ (ŞİCein . — 'x“ womdüm, O geceyi buyın bir iş- | sana x" H için şahitlik ederiz. p * içinde geçirdim. & (Tercüme ve iklibas hakkı mahfuzdur) — Numara 37 — mahkemesi kararını verdi “Avukat tutarız ama şartımız var ,, Mahkeme bıttıkten Sonra kadın W z — Ne hakla vuruyorsunuz, diyordu. Hicran Cemileye cevap yetiştirdi: — Siz ne karışıyorsunuz, kim oluyor- sunuz?. — Akrabasıyım... — Ben de vaktiyle senin gibi akra- basıydım.. diye bağırdı. Cemile, bu cümlesinden bir şey anla- mamıştı.. Sinirli bir halde bizi bırakıp Kurtuluşa doğru yürüdü.. Hicran da koşarcasına evinin sokağına saptı. Ben bunlardan bir kaçının isim — ve adreslerini aldıktan sonra Pangaltı mer- kezine baş vurdum. Vaziyeti anlattım. Karakol beni Galatasaraya, zabıta dok- toruna muayeneye gönderdi. Doktor muayene etti. Yüzümün muhtelif yer- lerinde, kulağımın içinde dövülme ema- releri tesbit etti ve kulağımın bir mü- Neticede şahitlerin ifadesi alındı, ra- porlar eklendi, evrak müdderumumiliğe gönderildi. Bu hâdiseden bir kaç gün sonra Ce- mile tekrar bana geldi. Bu vak'ayı on- ların umumi vekilleri bulunan İrfan Emine anlattığını avukatın beni görmek istediğini söyledi. . İrfan Emin beyi, daha küçükker. ta- nuırdım., Baba tarafımdan bır ıkraıbannn Hayır sevetn, iyi yürekli avukat İr- fan Emine de umumi bir vekâlet ver- dim. Bu şekilde beni müdafaa edecekle- rin adedi ikiyi buluyordu. Avukatım İrfan Emine birinci avukatımdan da bahsetmiştim. O: — Zararı yok, demişti. Mahkeme günü geldi. Birlikte gittik. Gazetecilerin hücumuna uğramaktan korkuyordum. Avukatım bana soğuk kanlr olmamı, kendisini müşkül bir va- ziyette bırakmıyacağımı söylüyordu . Sıramız gelinceye kadar aşağıda otur- duk, mahkeme kapısında avukatımın kâ- tibi bekliyordu . Nihayet kâtip geldi. Koridoru bir meraklı kütlenin doldurduğunu, gazete- cilerin beni aradıklarını, sıramızın gel- diğini haber verdi. İrfan Emin Bey bana: — Telâşa mahal yok, yürü, dedi. Beni elimden tutmuştu. Merdivenleri koşarak çıktık. Koridorda müthiş bir kalabalıkla karşılaştık. Avukatım, beni gözden kaçırmak için siyah cübbesinin altına sakladı. Ka- labalığı kâtibi açtı. Bir yıldırım gibi içeriye girdik, Mahkeme safhasının herkes, bilhassa gazeteciler tarafından duyulrmasını is- temediğimiz için mahkemenin — gizli yapılmasını, istemiştik.. Mahkeme hey- eti bu talebimizi makul görerek mah - | kararlaştır- | kemenin gizli yapılmasını t Biz, salona girince, dinleyiciler dışa- riya çıkartıldılar , (Devamı var) Mercandan, Tahtakaleye inen uzun çarşı caddesi üzerinde her taraf hemen hemen tertemizdi. Bilhassa geçen — ya- zımda bahsettiğim hurdacı Sezainin evi ıle 9"155 ın—:a:ln bahwa SArnta imtaaın günkü hale geldiğini öğrendim. Bura- da oturanların şimdi bir tek şikâyetleri vardı: Karanlık. . Civar sokakların hiç birisinde lâmba yokmuş. Onun için geceleri geçmek mü- him bir mesele oluyormuş : — Biz, diyorlar. Bir çok noksanları kendi kendimize yaptık, şimdi de bele- diyeden bir kaç lâmba bekliyoruz. Aym cade üzerinde biraz daha ilerle- emtine vaklasmadfa- İstanbul hanları gibi, berbat bir sefalet yuvası vardı. Bahçeli harım içini gezme- den evvel, kapısının önünde eski elbise- ler çeski ayakkabılar ve eski şapkalar satan bir adam ile könuştum. Bir kısmı- nı yere dizip, bir kısmını da hanm harap duvarına astığı mallarından başka, bir camekân içinde ayrıca şekerleme de sa- tan ihtiyar: — Eski alrp, eski satıp geçiniyoruz., Ben de 25 kuruşa ceket, 10 kuruşa pan- talon, 5S0 kuruşa ayakkabı vardır. 45 kuruşa takım elbise sattığım olür. Bu malları bazan fakir fıkara getirip bize satarlar, bazan, mahalle aralarında boş şişeler, ve eskiler satım alan eskiciler getirirler. O anlatırken, bahsedilen ceketlere, pantalonlara şöyle bir baktım, hepsi de- ğil sırta giyilecek, ele almamıyacak ka- dar harap bir halde idi. Daha doğrusu artık elbiselikten çıkmış, paçavta ha- line gelmişti. Adam, benim aklımdan geçenleri anlamış olacak ki henüz ben sormadan cevap verdi: — Bakmayın onlarm eskiliğine, fakir fıkara ne yapsın.. Parasr ancak bunlar- | dan almağa yeter.. Karda xışta eski fi- Jân amma, bu mallarla pekâlâ rsmımı gi- derler... Bu sırada ufak bir çocuk geldi. İhti- yardan kırk paralık şeker istedi. Eskici onunla meşgulken, ben de yanımda foto Âli olduğu halde, Bahçelihandan içeri girdim . Burası, tek bir kelime ile cidden ber- bat bir yerdi. Kapıdarı girer girmez, in- sanım öÖndüne çıkan dar bir koridorun çamuür ve su birikintileri ile dolu yolun- L ae H el N Yazan: i HABERCI | GRL Ü YURTAMYERANE ıııııııı-ı-—ı—ıııııı-ıı— 3ahçelihan, fam bir sefalet kaynadıdır Burada oturan- ların hali yürek- Bahçelihanım kapısı önünde eski elbise sargisi ve Bahçelihanın avlusunda ateş yakıp ısınmağa çalışan zavallılardan bir grup.. rinde eski çinko parçaları, dam vazife- sini görüyordu. Mir mediklerine şaştyorduk. Hele arkadaşım Âli bir şey keşfetti ki bu hepsinden baskındı. Ufacık ve ka- ranlık odalardan birinde, belki 20 den fazla çocuk bir araya toplanmış, yemek yiyorlardı. Kapının önünde duran bir kadına hayretle sorduk: — Bunların hepsi sizin mi? — Yok canım, ne münasebet.. Bir a- -. D Bahçelihanda oturanların sefaletini anlamak isterseniz bu resimlere bir kere bekmak kâfidir da beş on arlım yürüyünce kırık bir mer divenden 6 basamak çıkılıyor ve insan kendini hanın avlusunda buluyordu. Bir tarafma harap tenekeler, bir tara- frna da hurda variller konmuş olan av- lunun etrafı bir sürü küçük küçük oda- larla çevrilmişti. Kimisi tahta, kimisi de tuğla ve taş- larla yapılmış olan bu odaların üzerle- _r_ı_!:E:&__îrıpıaı;rrı_ııın1ar_ıre,,îpaçaııra mtalas den açıkgöz şeylermiş; — Bahşiş ide bahşiş, diye tutturdular. Yoksa çektirmeyiz resmimizi, diyorlar- dı. Bu sırada, ben de avluda garip bir tarzda ısınan zavallı bir kaç insanın ya- nına sokulupt onlarla konuşmağa baş- lamıştım. Bu biçareler, Sirkeci tren yolu üze- rtinden topladıkları taş kömürlerini bir dumarldan dolayı imkân olmadığından, yaş- Devamı $ incide HABERCİ lstanbul radyosu İSTANBUL: 17 inkılâp dersi: Üniversiteden naklen Mahmut Esat Bozkürt tarafından, 18,30 Plâkla dans musikisi, 18,45 Eminönü halk evi neşriyat kolü namımna — Nusret Safa, 19 Ralfe ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi, ve Hhâlk şarkıları, 19,30 koönfe- rans: Eminönü halkevi — sosyal yardım şubesi namına Profesör —Doktor Ösman Cevdet (Romatizmalıların öğrenmesi fay- dalı bilgiler), 19,5ö5 borsa — haberleri, 20 Klâsik Türk musikisi: Okuyan Nuri Halil, Keman Reşat, Kemençe Kemal Niyazi, Tan bur Dürrü Turan, Kanün Vecihe, ÜUt Se- dat, Nısliye Salâhaddin Candan, 20,30 Ha va raporu, 20,33 Ümer Rıza — tarafından arapça söylev, 20,145 Vedia Rıza ve arka- dağşları tarafından Türk musikisi ve balk şarkıdarı (Saat ayarı), Z2İ,15 — orkestra, 22,15 ajans baberleri, 22,30 plâkla sololar, öpera ve operet parçaları, 22,50 sön haber ler ve ertesi günün proğramı, 23 son. BUDAPEŞTE 18,15 plâk, 19,15 viyolönsel — könserti, 20 şarkı plâkları, 20,30 şarkılar, 21,15 sen fonik konser, 22,45 Rumen havaları, BUDAPEŞTE: 19,20 plâk, 22,20 sigan orkestrası, 23,15 piyano könseri, 24 cazbant. BERLİN: i9 müzik, 20,10 plâk, 21 radyo oörkestrü- &I, 23,30 hafif müzik, ve dans havalari, SOMA: 20,30 hafif müzik, 22 temsil nakli. VARŞOVA: 20,30 müzik, cazbant. 21 radyo orkesirası, 22,35

Bu sayıdan diğer sayfalar: