5 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

5 Kasım 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

G 4 Cürletle'nin bu güzel roman "'"mn x Ber, Gel; !â':;' fjkrıniıde değilim, dedi. | Ra) Üfün sevkiyis dişçiyim. Bu Yoteğ,, *'kime — uygun olduğu için ':;"'“'i-::;::m dişçiydi. Beni de ken 'Nıı' Yapmak istedi. Halbuki t_lıeverdım Bu mesleği bıra- Nİ Afrikaya gittim. Tecrübe kı:ı:h için, giriştiğim işte iflâs y"lamm yardımına başvurarak “Da yerleşmeğe mecbur kal üü : Olduğ e e şimdı de mi k esleğinizi terkederek YA n gide X Se, ceki'niz? 'a b $ ; Meçep OUT bunün için beni mecbür 5T B Tememni A Ba,, Penni ettiğiniz bir şeyi, çerai N z nh,ı—l a pmağa mecb y Placak bir yeydi K Mariye döndü: ei h».,q:l Seyahat etmeğe hiç bi W!i '*_f“m:melmd.r Maama Ptk severim. İyi bir şeydir. DA u * ı..._l“'nueı. Size bir teklifte bulu> Tn K Geltcek haftı Parise gidiyo- | ister T gae Dtin olmasını ister — misiniz? 4 Mazj hım Maâş veririm. S AnışHü salladı. —Ühı iıı:"nm Mâağazasından ayrıl- | Kattti “Mem, Berberlik çok iyi bir S K x'"ll ettiğim iş de iyi i S Siaç ikin muvakkat iş. Ktum, ** ayni derecede iyi bir iş bu- s , t "'.'Ş'- Muhaâtaralı işe girişmek- Tim, 9. Ona #srarengiz bir tebessüm- oluşu- diye pol's ha- me telefon edil- Mevzuu bahsettiği üt mudür vesiydi. vi üü 'et, mı]lmırıl. Londradan pazar NÜ ayrılıy YA *aber ddi mi söylüyorsunuz? Sizinle &elebilir m dez; Sabit. , İstimti eai Fakat ne oldu?. Fibrinizi mm” Sebep redi, ü vanla fena halde kavga et- | N adını teakin ede: Yerde, açtim ağzımı, İti vüyük seyahatleri Aötlirea " ahatlerin dir işte... x'—:'*'*.'"ııı Kati sey *Tüm ki, hayaliniz başka yer- N!—l'.: t ediyordu. adem 50 sadı, Kendimi tu t * ÂAh, kadının — gözlerini | Yuvalarından dışarı te bu r vazife arıyaca, bir Paris uğ: yüzden i seyahati hi Böyle >lmı ütin heyecanı ©i Te hu “*'erin- EYmy Stü sarsmıştı. bir kadının naşi, Si llxm.ını:ınıhnmiycrdu i—?ş__n e ltden Parise kadar, kumpar- "ıha., _'llm kaldılar. Puaro, bundan dal *derek j i at Projelerini genç kıza S Pu B e TÜ Hzim ve Mühtelif kimseleri gör- Saı—_-',"ıwm Evvelâ noter bay #mniyetten bay — Fur da halli, fakat zeki insan- YAt bay Düponla oğlunu da N babasını istintak eder- ye. M âri, bitaz kızararak: . “Sasen : b €NO hâk n Si Kördün, © Büdiseden KA Sahi m AD daha ğ *rayı sonra kendi- İ? Nerede? eti Srarak, lokantadaki mâ- Alâ, izi Pıri" n Pfk Mükemmel... i Zetirmekle mük: mmel bir eti mmel bir iş ğrnızı | #çın, mat- kün alduğu kadar Ji hstetmeyin. Lâkin | Cinayet ve aşk romanı (VA.NO) tarafından türkçeye çevrilmiştir. Jan Düpon bundan bahsederse tabii mu hâvereyi uzatmaktan çekinmeyin Ledi ediğine dair atini kendisine ve- Kendisine mese- ersiniz ki, ben Parise Ledi Horbüri ile madam Jizelin münasebatına dair Furniyeden malümat almak üzere gel- mişim güya... — Zavallı Ledi Horbüri! Siz, onu âdeta paravana gibi kullanryorsunuz. — Bu tarz kadımları takdiz etmem. Hayatta bir işe yarasılar bar: Bir dakika tereddütten ti dedi kiz — Bay Puaro! Yoksa Düpondan mı c Tei nuz? , hayır! Sadece ma- | 'a, Ma- şikâyet ediy — Hayı mat almak Genç kıza baktı: — Bu delikanlı hoşunuza gitt tiyorum. gal Gülümsiyerek ? — Seksapil'i var Mari, gülmekten katılryorau. — Hâyır, pek'o kadas yok. Yalnız nazik ve basit bir çocul.. Hoşa gider. İşte o kadar — Demek © — Evtet, Se uzak bir hayat nederim.... Puaro: — Doğru... - dedi ve kahraman bir şah kemlesinde titre Mari gülümsedi — Norman'ın müşteril görmüşümdür. ( arasında bu tarz büyük insanlar bulunmadığınır sanırım. — Kanadaya gitmeğe hazırlanması vazıkr doğrusu, 1 Zelahdaya gitmek Ü- iyor. İklimin daha elverişli u düşünüyor — Her halde çok vatanperver bir çocuk. Bir İngiliz müstemlekesinde yer leşmek istiyor. ki buna mecbur ol- maz, İşlerinin düzelmesini temenni e- del Genç kı: zarlarını Puaroya istifhamkâr na- — Ben stizi baba gibi seviyorum. Bana itimat ediyar musunuz? - diye sor düu - Fakat müthiş b manm kar- şısında bulunduğumu san:yo: bitmemiş, perde kapanmamıştır henüz. Matmazel galiba bazı sürprizlerle kar- şılacağır. Ö el Parite geldikler Puaro ile kâtibesi kü Düponların karşısında yeme dı. Baba Düpon, Mariye, oğlu kadar sevimli göründü. Lâkin onunla kon! mak fırsatını bulamadı. Tâ başlangıçtan hasretmiş den ikt gün sonra ik bir Tokantada k yiyorlar- itibaren Puaro onu kendine bulunuyordu. Jan — Düpon ise. genç kıza, Londra lokantasında olduğu de- recede itibi ve alâka gösteriyordu. Çapkın hali ve ruhunun tazeliği genç kızın hüsnü nazarını celbetti. Yemek yeyip içki içer ve Janla ge- vezelik ederken, — Mari, arada sırada, yanımdakilerin ne konuştuklarına da lak veriyordu. Puaronün ne çeşit malü- mat almak iste ni öörenmeğe çabalı- hıyordu. O ana kadar Puaro cinayetten bahsetmekten kaçınıyor intibamı — ver- İrandaki tarihi tetkikatla fev- | mişti olmuya benziyordu. — Eyvah! Trenin dönilş biletini dü. şürdüm! k köpek bekçilik içi uykusu çok ağır.. Hırsız gelirse küçü. | ği ha Yak Onu uyandırıyor! Tavsar;ar çok'_ çabuk ürüyor Tavşanlar, diğer herhangi hayvan. dan daha çabuk ürer ve artarlar, Bu hayvanlar, senede altı defa çiftleşir ve harbir defada sekize kadar yavru verirler. Yavrular.-birkaç ay - icinde olgunluk devresine girerler ve sülâle. ierinin artmasında faal bir rol oyna. mıya başlarlar, Yapılan hesaplara göre, bir - çift | tavgan üç sene içinde tamamı ön üç Mmilyon tavşan olur. Avustzalyalılar, tavganların ne ka. dar süratle ürediklerini ve bunlardan nekadar fazla isitfade edebilecekleri. ni düşündükleri için evvelce İngiltere. den Avustralyaya tavşan getirmişler. di. Şimdi bu tavşanlar, pek mühim Mmiktara baliğ olmuş ve Ayustariyali. lar bu yüzden epey Para kazanmıya başlamışlardır. HAB AKŞAM POSTASI İDARE Evi; Istanbul Ankara C i Posla kutusu : İstanı I.İdlldes' İSİSNDU! HABER telefonuş 2 e ŞARTLARI Türkiye Eenebi | 2.700 Kr. ABONE Benelik 6 eylik 8 aylık 1 aşlık Sahibi ve Neşriyal'Müdürü! Hasan Rasim Us Basıldığı yer. (VAKIT ) Matbaası Ton Ton amca Züccaciyeci Yazan: Mustafa Niyazi Dünkü hikâyenin devamı l » I Bu anlattığımız deve güreşinden ye- di sekiz yıl sonra “Çüukur. Dumdura- 1 salgın gibi bir kara sevda alt, üst Bu, — salgın gibi ortalığı kasıp ka- | Saha geçen yıla kadar “Kavak se mantonatalık vuran — dere,, nahiye müdür yapmış bir kadındı Nahiye müdürü bir rüşvet “dam,, a (1) giriverince kadır da açık. ta kalmış.. Nihayet Çukur Dumdü: cığın delikanlıları onu alıp köye getir - ylenenlere göre her har- yüzünden mişlerdi. man sonu nalbant, berber hakkı gibi bir de “avrat hakkı,, vereceklerdi. Bu ka- dın yüzünden, bitibirlerinin kanma gi- renler de eksik değildi, Köyün ileri gelen ağıları tuttuğunldanı sürdürmenin de imkânı “avrat,, T yoktu. Yetişmiş oğlu, olan aileler, t deydiler. Hallı vakti yerinde olanlar oğlunu, | everiyor; fıkaralar borca, derde gire- rek hiç olmazsa yâvukluyorlardı. Fakat bütün bunlar boş, ve istenen şey yapmaktan çok uzaktı. Köy _v?kı | silktiği bu kadını, bir bit gibi gene ba- gında taşıyordu. Delikanlılar onunla bir gece kaiabil. mek için - babalarından gi için | davar, anbardan ekin çalı parasiyle altın bozduruyorlardı. Nah oğlu Zeyneli kayrının kızı € yavukluladıktan son: liyeceği sıra başına — bü. - işte böyle bir mediğinden, bütün elindekilerin hepsi. satmış bulunuyordu. Yoksa; bütün babalar gibi onun hali Ge dumandı?!. Fakat Zeynel her şeye rağmen bir şey bulüyor, satarak parasını o mayaya (Feyzullah, o kadına böyle derdi.) veri- yordu. | Feyzullah, evvelâ bu ufak, tefek şey leri - Zeynelin yüzüne vurup yüz, göz olmaktan çekindiği için . görmemezlik- ten geliyor, kulağı üstüne yatıyordu. Buna daha da devam edecekti. Amma bir gün oğlunun kat ön ederek kasaba- ya inidirdiği sekiz, on davarı sattığını ve o (maya) ile bir, ortadan kayboldu- gunu duyunca aklı başından çıkayar. dıe Kız tarafı olan bitenden haberleri yokmuş gibi hareket ediyor, bir şey tın- mryorlardı. Evet, kız evi, — Cennet müstesna ol. mak şartiyle — bunu olagan şey'irden sayıyorlardi. Fakat Cennet böyle düşün müyor'du. Ona göre, yarın, öbür gün ko Jacak delikanlının bir kapatmayı dağa kaldırmasını kendisine yapılabilecek ha- karetlerin en büyüğüydü. İşte hazmede- mediği buydu. Cennetin bu işte suçlu bildiği patma avrattı. Yoksa, yavuklusu Zey. nel'in hiç bir taksiratr yoktu. | Bir yandan zaman yürüye dursun, Centetin yüreğindeki yara — olgunlaşı- l ©. yordu. O kapatma avrata deve kini gibi son- suz bir hımcr vardı. ..» Aradan bir hafta geçmişti. Rir gün ortalığa Zeynel ile o kadının kasabada bir evde oturduklarına dair bir tevatür yayılıverdi. Pazara gidenlerden bir çokları gözleriyle gördüklerini, evlerin- de kahve içtiklerini yemin billâh temin ediyorlardı. Söylenenlere bakılırsa oğlan kasaba belediyesinde bir iş te bulmuştu Feyzullah bunu haber alır almaz çıl- gin Ve bu. bitkaç gün devam etti. Demek Zeynel, sözüm bir arzuya kepıldı. yaba « kapatmaya ev tutmuş ha? K belki nikâh ta kıydıracaktı?. Bu mali hatırlar hatırlamaz deliye döndü. hti- Sinsilelerinde böyle nikâhla orospu ka- rı alan kim vardı?. yakın saatlerden - biriydi. semerleyerek kasabaya yollan . Akşama Eşeği di. Yolda çeşit çeşit haleti şadı. “Gel, eteğinideki taşı dök,, demeği, tatlılıkla yola getirmeği düşündü ert, tehdide varan sözler tasarladı. dıklarının — topu birden gelip geçici şeylerdi. Doğru, dürüst hiç eler ya- Fakat tası bir şeye karar veremiyordu. Arkada bıraktığı köy, kaybolduğu zaman akşam iyiden iyiye bastırmıştı. Bu hal, sanki oğlu, binbir adam artı- ğ kapatmayı nikâhla almış kadar içine işlemişti. “Kızanları biribiri; tırıp seyre bakan maya,, sözler di kendine tekrarlayıp, Kasabaya kavuşur kavuşm: veye girmeği düşündü. Fakat ona, sanki oğlu bu dakika o mayayı nikâhla alış müş gebi geliyordu. Tariflere gö ndı, Belki yanlışttr diye komşula- lara 80: matlı bir kapı göster« diler. Yüreğinde acayip bir eziklil: var. dr. Kapının önüne geldiği vakitı bu his büsbütün artmıştı. Halkayı vurdu içer- den bir ses, sada çıkmadı. Tekrar çala- rak bekledi. Gene bir cevap veren ol. aştı. Sokağa bakan alçak pencerede Bu, evde insan oldu- ğgunu göstermez miydi? Pencereden içe. ri bakmak için ardıklı, fakat inik.perde oluyordu. Tekrar halkayı vurdu: — Zeynel ben geldim, diye seslen - dlr İçerde ayak tıkırtısına benzer sesler duyar gibi oluyordu. Beklemeğe başla. dı. €, oğlaun oturduğu eve Dakikalar geçtiği halde, hâlâ kapıyı açmamışlardı. Feyzullah boyuna: — Zeynel ben geldim, sözlerini tek- ralıyordu. Nihayet kapı açıldı . İhtiyar içeri girip girmemek arasın . sında bir saniye duraklaklı. Bu kadın kendisine nâmahrem değil miydi? Gü- nah olmaz mıydı sonta . — Zeynel evde yök mu? diye sordu.; Taşlık karanlıktı. Kapınım - siperinde Mimdik bir kadın karaltısı duruyor, ves çıkarmıyordu. Gizli bir kuvvet onu içe. ri çekmişti. Oda kapısını açar açmarz ge- riledi: — Birne? diyebildi. Boğazı kupkuruydu.' Seki üstünde boylu boyunca uzanmış, kanlar - içinde bir kadın yattyordu. Elbisesi param par ça olmuş, ağ£ı tıkanmıştı. Başını çevir. diği vakit, hafif bir çığlık kopardı: — Gu, Cennet sen ne arıyon burada, hmm?, Feyzullakın yanı başındat dimdik a- yakta duran Cennet, sararmış yüzünü « kaynatasından kaçırmak ister gibi - başka tarala çevirerek kekeledi: — Ölü başı bekliyoz ya... Halinde, soğuk kanlı bir sükünet vardı. Fakat bu, çok sür - medi.. Bitdenbire ağlamağa başladı.. olduğu yere çöktü, — Öldürdüm işte.. Ne yaptığımı bile. medim, gibi vüzukhsuz şeyler sayıklıyor du. Feyrullah gelini olacak kızı dinlerken palabıyıklarını geveleye geveleye uzun uzun düşündü. Sonra: — Hedi gi Hemen köye var git, dedi. Eşeği kapıya bağladımdı, hedi. Cennet, aptal aptal yüzüne bakıyor. du. — Hadindiya, söz dinle işte.. Sonra kaynatan olmam emme.. Hedi gadın gi- Devamı 11 inclde Mustafa NİYAZİ () Dam . Hapishane,

Bu sayıdan diğer sayfalar: