NU Setler Cörü “*& aa Si A ee Ük railler; “'.'Ş"—iı,.'_'“hhı-ı...u. N.—::? yolı "—_Indnu;.ı;_ » Türkç Onları yadırgama he derece hazmet inkişafına ö- —'.İÜ"_ “türeli bir su e sosyal ve eko- " motris kuvve- u,î:""" “ziraatte kal- çalı önem K UŞmalarıı « vermekteyiz”, SÖLLram NŞ iplere”, , k “normal”, t ** işletme”, “döviz”, n ün bel kemiği- da İki büyük kuvvet se "::::—.-_—.." ":'::'”ı::n.ıuı' ymen e ğ , 'Usal emek birli, v ı..:':ıw Yezüne. likle "ıy...h—._ « Endüstrileşme", disiplin - okulu”, ' KA G İmezdik tleri ,şekilleri, es- e Bünların bir. danesi bi İ 7 Metnin ortasına gire ne bahşettiği WYörüz. YA baze a ney',, seyâlat Ve bil - ! dolayısiyle :zı;l Züzeteleri'dük dö - Vind. eya, birtakım. siyast de. verebilecek h: Ve âre. İki *©Yahatlerden onun Vaz. eylediğini, İngiltere z Beçirmeden bunu te igeldiğini de açıkça ::y;:., seyahatimde ve ü gi Pacağım seyahat. İ biy Ai Mülâhazalardan Müşahit olarak ha & malik Olduğuma kani. k mes'ut evli bir a. yetii Ve ne.de karım Di &D uzak bir Amaşltde Geğie e ç ğ iğ eeei Matbaada bizim Haberci ile masala- mız yanyanadır. Boş zamanlarımızda ah baplık ederiz. Evvelki gün böyle bir sohbet esnasında! — Buğgün hangi semte gideceksin, di. ye sordum, — Vallahi bilmiyorum,, dedi, birkaç yerden çağırdılar dı amma.. Ve sonra ilâve etti: — Neden sordun?. — Hiç! Belki beraber gelmek isterim diye, düşündüm.. Bu söz Haberci'yi âdeta sevindir — Ne iyi olur? diye cevap veri A istersen bir kere de yazısını sen yaz, ben de fotoğratları çekeyim. Bir deği - şiklik olur. Biraz sonra Sirkecide ilk gelen E. Kirnekapı tramvayına atladık. Yolda yanında durduğumuz vatman, iş kanu nunun hiçbir maddesinden istifade e. demediklerini yana yakıla analttı. Bu suretle Şehzadebaşına kadar geldik. Bu rada inip sağdaki İki sokaya saptık. Bu semti iyi tanıyan Haberci: — Evvelâr dedi, sana bir Vefa böza- 5ı ikram edeyim. Sonra mahalleleri do. laşırız.. Bozukça kaldırımlar Üüzetinde bir müddet yürüdükten sonta sağdaki cad- pıntn önünde lüks bir husus! araba du- ruyor. Dükkândan elinde boza dolu sü- rahilerle bir şoför çıktı. İçerdeki çoluk çocuğun eline tutuşturduktan sonra ye. rine geçti. Lüks araba uzaklaştı, gitti.. Arkadaşım, buraya girmeden evvel karşısındaki leblebici dükânına daldı.. Bir kese kâğıdı dolsu taze leblebi aldık- tan sonra bozacıya girdi. Ben de azka « sından tabil... 'Tertemiz bri dükkân., Raflar türahi ve bardaklarla dolu: — Elendim, küçük mü, büyük mü?, — O dane. — Yani küçlik bardak mı, yoksa.. Bizim Haberci atıldı: — Tabif büyük bardak!.. Bir yandan | Jeblebi ile boza içerken, bir yandan da dükkândaki iki kişiye soruyordun!! — Şikâyetiniz, derdiniz, nedir? İkisi de biribrilerinin yüzlerne bakı- yorlar., Dükkâna giren müşterinin bu | suali kendilerine garip görülüyor Ha. berci olduğumuzu söyleyince, şöyle ce- vap veriyorlar: — Var belki amma, Bay İsmail bilir. Bay İsmail dedikleri kim biliyor mu. sunuz? Amatör güreşlerde ve bazı Ana- dolu ve Avrupa seyahâatlerine iştirak e. eden eski Kumkapı klübünün Teisi ve Vefa bozacısının oğlu Bay İsmal! Wen. disi son bir seyahatten sonra sakal da bıraktı.; Gazetecilerin pek sevdiği bu rat © sı. rada dükkânda yoktu. Boza faslını bi. tirince çıkıp karsı sıralarda bir araba ta- mircisinin dükkânrna daldık. — Kolay gele ahbap! Söyle bakalım, mrhalleden, maLalleliden şikâyetin ne. diz?. Yüzüme baktıktan sonra başın, önü- işine devam eden ta- basında neeğip bir mü mirhanenin sahibi ayakta ve durduğumuzu anlayınca; — Benim bicbir derdim, şikâyetim yok. Şurada kazanıp yaşıyorum. — Anlaşıldı? Hamallık kalkıp ta a. Vefada bir berber dükkânmm önünd € araba hayvanlarına su vermek için ya pılan tertibat ve Vefa semiinin en es. ki esnafından 20 senedir oturduğu ma hallesinden hiçbir şikâyeti olmadığını söyliyen manav... İstanbul konuşuyor! Mahallesinden şikâyetçi, hayatın- dan memnun olan esnal Vefada.. Kadınlar mahalle aşırı çeşmelere gidip nöbet beklemekten usandıklarını söylüyorlar Yazan : Haberci Vefanın meşhur bozasını içmek için td uzak yerlerden otomabillerle Vura. ya geliy rabalar çoğalınca sizc gün doğdu, de- fsemtidir, Belediye Kırkçeşme dim.. Bu cevabıma biraz kızdı? — Hamatlığın - “xalkmasi Saşağıdiki; | yani Yemiş ve dvârindaki esnâflara yâ.* radı. Onların işleri çoğaldı. Benim ise müşterim muayyendir. Şu karşıdaki âr saya gelir, bitikirler. Ne noksanları varsa kotarırım, alırım paralarımı.. Hayatından, karancından —memnun olan ve hiç bir şikâyeti olmıyan bu va- tandaşı gıpta İle gözden geçirip Gertli bir adam aramak Üzere dükkândan çık. tık. Bunun, birkaç dükkân ötesinkleki büyük manav dükânının önünde iri bir adamla kısaca boylu bir adâm iki a- yakkabı üzerinde habire - pazarlıx edi. yorlardı. Merhabayı bastırımca, ikisi de şaşa. Iyarp benim tarafıma döndüler; — Merhaba bayımı.. Manava yaklaşıp biraz evvel tamirci- ye sorduğum sualleri açtım. Bu daha sertçe konuşan bir adam.. — Benim hiç bir şeyden şikâyetim yok.. Yirmi senedir, burada manavlık yapıyorum. İşlermi tıkırında Elhamdü - Lillâh.... O, daha söyliyecekti. Kısa boylu olan adam hemen atıldı: — Benim şikâyetim Yar. Susuzluk.. Bu benim şikâyetim değil, bütün bir p d v Vefa semtinde orlardi.. suyunu kesti. Çeşmelerimiz kurudu.. Manav Abidülkerim, satıcınım sörleri- ne kezdr, barla Üünerek: — Bu âadam burada oturmuyor. Adının Mehmet Ali olduğunu öğren- diğim Batıcı da: — Evet, 'dedi: tâ şu aşağıda oturu . yorum amma, bütün buraları Vefadır. Şikâyeti olanla olmuyanın karşılıklı münakaşaları hayli sürdü. Manav oka- dar kızdı ki uyüşmak üzere olduğu a. yakkabıları bile almadı.. Karşı sırada penç bir berber, bic yan dan âçerde çok munis veuysal bir müş teriyi tıraş ediyor, bir yandan ikide bir kafasını kapıdan uzatrp bizi dinliyordu. Arada bir dükkânmın, arabaların dur duğu taraftaki terkos musluğundean ko. valarla su dolduran arabacılardan para alıyordu. İbrahim ismindeki bu genç berber, ticaretin yolunu bulmuştu. Dükkânından dışarıya uzattığı bir 1âe tik boru - vasrtasiyle Terkosun bir ko . vasını 40 paraya arabacılara satıycrmuş. Bunun da, işi yolunda idi. Şikâyeti yok- tü Bu dükkândan çıktıktan sonra Vefa türbesine doğru ilerledik. Sağımız, solu. muz hep yangın yerleri idi. Yeni bina - lar göze çarpmıyor keğil, fakat bunlar, bir kaç dişi kırılmış insanların ağızlarına benziyor. Solda, Hamit devrinden kalma bir zaptiye binası,.. Harap olmuş bahçesin. deki ağaçlarda çocuklar öynuyor. İteri- ; İdeki mezarlık harabezâr. Güneş batmış... Yanımızdaki eli kovalı #aşlı, genç kadın © İve erkekler geçiyor! Bunlar su almıya gidiyorlar. Yaşlı bir kadıma yaklaşıp sordum ; — Suya değil mi teyze. — Öyle evlüdim.. Bütün günümüz tâ aşağıdaki mahallede olan Terkos çeşme- sinden su almakla geçiyor. Eskidon her mahallede bir çeşme ve akar gu vardı. Şimdi çoğu kapandı. Bir çeşmeye ter. kos verildi. Orada da nöbet beklemek- ten cânımez çıkryor, Yaşlı kadını, kendisine iltihak eden kadınlarla yalnız biraktım. ellerindeki kovalarla, HABERCİ ELOSESDRM 142 sene evvel bugün A4O0.000 kişi Fransız parlâ- mentosunu yakmak İçin harekete geçti 1793 yılı 5 ikinciteşrin günü 142 sene evvel bugün... Kırk bin insan, gökleri, yerleri tit. reğen bir sesle haykırıyor: — Düşmanlarımızı mahvedelim... — Bir tane sağ birakmayıncaya ka. dar çarpışalım. — Böyle yaşamaktansa ölmek daha iyidir. Bunlar, Fransız - ihtilâlcileriydi ve millet meclisine doğru akın ediyorlar. di. Karku ve dehşet her tarafı istilâ e. diyordu. Kimse canından emin değil . di. İşte bu esnada Napolyon sahnedi göründü. Burada Napolyon hakkında kısaca biraz malümat verelim. 1769 senesi 15 ağustosunda Korsikada doğ- muştu. Ada, Napolyonun doğumun - dan bir sene evvel, Fransa idaresine geçmiş olduğu için, o da Fransız te. baası olarak kaydedilmtsti. Beşl er. kek ve Üçü kız sekiz katdeşi vardı Napolyon Fransa askeri mektebinde tahsilini bitirdikten bir müddet son . ra Tulonda bulunan fırkanın — topçu kumandanı tayin edilmiş ve İngiliz . lere kargı yapılan harplerde büyük yararlıkter göstermişti. Bunun neti . cesinde miralaylıktan Jivalığa terfi etmişti. Napolyon Parise döndüğü vakit harbiye nazırı ile kargılaştı. Nazır o. na; — Henüz pek gençsiniz.., Değl Napolyon, harbiye nazırından ken. disini geçindirecek İyi bir iş istediği için bu cevabr almış”bulunuyordu. Ö vakit nazıra gu mukabelede bulundu: — Harb meydanmda insan çabuk ihtiyarlar. Bu #snada Türkiyede nizamıcedid teşkil edilmiş ve askere talim öğrete. cek muallilmer aranmıya başlanmış. tr.., Pariste bunu haber alan Napol yon derhal Türk sefirine müracaat et. ti ve: — Ben 'Türk ordusunda çalışmak İşiyorum. bana müsaade edin.., de - Fakat bu iş olurken yukarda anlat. tığımız ihtilâl kopmuş ve 40.000 kişi millet meclisini havaya uçurmrya ha. zırlanmıştı. Hükümetin müşkül ânmda bir zat Napolyonu tavsiye etti. Onun 'Tulon. daki muvaffakıyetlerini — hatırlattı. Genç kumandan millet meclisi tara . fından tavzif edildi. Napolyon derhal tedbir aldı. Sokak başlarına ve muhtalif yüksek nokta - lara toplar koydurdu ve sokaklara çı. kan |htilâlcilere aman vermemeye baş Tadı. Napolyon hakikaten muvaffak ol . muştu. Bağıran, çağıran ve millet meclisini yakmak istiyenler sokak başlarında karşılaştıkları amansız & - teg karşısmda kanlar içinde yerlere serlliyorlardı. Bunu görenler artık her hangi bir harekete cesaret edemiyor. lardı. Niyazi AHMET — Bğrlinde 3 idam Bunlardan birisi casus İmiş Berlin, $ (A, A.) — Bu sabah Ber. Jinde, vatani hryanet ve devletin em. niyetine kargı komplo cürümlerinden dolayı üç kişi Idam edilmiştir. Alman ajansmın bir tebliğine göre idam edilen eşhas, Almanya aleyhinde casusluğa kıyam etmiş olan Peter Su. sen ile gayrikanuni bir teşekkülü ye. niden vücuda getirmeğe teşebbüs et. tikleri için idama mahktim edilmiş o. lan Adolf Ramote ve Robert Stamm. dır.