/ âit i 1 eği N —ATEŞRi 1993; HABER — Akşam'nostası n vi Bunları Biliyor musunuz? m Yeni bir şemsiyelik Cin Ciri, Ağ MİŞ bir 5 Yey var k i te) da mıydr diye mi - diy, intünde bir şey eksik bul; tnmek istiyorum, Yaz önay alamam aa, icap edip de bu. İ Y, miydi var ? € bir tarzda cevap ver- ia, Yükle Yerleyyı e etikten sonra tabak ça ie. Lük, e tnbir yeyin © farkına m, olacağı, ün sizce ehemmiyetli a: Ölü : zanntmem, İşte şume- İki ka, Safranga kahve fin Mpa Vürdı. İçimizden biri en Yanık, i , dilay mış olabilirir. Bu ika “bie eihet Zira kizim al ia, Canda iki kaşı, — İmetidir derler, dir ğer vi Miydıp. anlarda kaşık eksikliği e Bayer vi elendim. “Yap, v utda ben ıl m. Mitehehle bu, fincan Söyg, dim” dikkat etmeden top » ekseriya, g, sik, Du gibi dalgın Ada olu <EYİsİN en hararetli z vr. Meselâ geçen hafta in önüne balık bıçağı lm Hiç koyma- oymak hayırlıdır. Yolda bırakarak eksik ka, Mak için geri dönmek lâ Gelir, va ira iz İngiliz Kağınlariyle a- İl, Ve dönü > efendim, MİD. kana başımdaki tomba- 18 m bir kıza doğru baktı. nci kısım Taliçe Viy torya kı, okağında bei Gy rn sr B Rider bayrak verdikleri zaman, ki im hiç ge EYY maal gyerle | i Yaretçinin içim oldu- Bia ramayordu. ANE | in. 2 Sahi, Şar, Gy, i. Miş, landı. Nİ > Miş 3 €mir verdi; eğin, pin buraya, plaka hezin #üppece bir hali Lİ yakasında çiçek. Yeti İE ettimse beni affedi. de, Maya Ya adam Jizel cina- Malürsat almak için gel » bıyıklı adam - A Yer, Ya, ais bi tup, Pİ DİF şey mi var?. Bu. İN rica ederim, Bir cigara N Ba | İyiyi, * Mersin Yalnız kendime / iş aylardan İçerim. Başka cins el y Gü ran, benimkilerden | n küçücük cigara - r 5 May, © DİF nazarla süzdü. Dy > Eğer İtirazmız olmazsa Tden bir tane ya- 0 Üz ilâve erki; mler Yanlışlıkla yutabilirim. Bag vvel Poli, *7ler. Bundan. birkaç / uğ, * Müfettişi beni ziyarete yl a ane çakma ma etti. — Bu i Takaç* burunlarını Baş kendi işleriyle de a TA, yy ME Metini at almaları lâzım! 'österdi. vi fetiş ate yi y arpa, e alamlar. Fakat m be, i olsun göstermele a “iye! izzeti nefsi var. Kim — kırmağa hakları yok ll | Nr » YAZİ Yetim, fevkalâde na- onar tam karşı tarafın ği e da tabii benim ka amda cinayete kurban , Reçirseydim © tay v a fazla işkillisiniz galiba. tep “Sildi âyet ve aşk romanı SÜN'niN bü güzel romanı de Pm karışık bazı söy” ) yareye binmezdim bile.. Maamafih, Yemi soruyorsunuz. Yok | beliki de binerdim ya. (VA.Nü) türatmdan türkçeye çevrilmiştir. Bir müdded dalgın dalgın sustu. Puaro: — Bu seyahatten dolayı bir istifa- | deniz mi oldu? - diye (gülümseyerek sordu, — Niçin bana böyle bir sual soru yorsunuz? Hem istiiadem oldu, hem olmadı, Beni rahatsız ettiler, bana ezi- yet verdiler. Bu sualle: niçin bana s0- ruldu da doktor Hubbarda sorulmadı? Pardon Briana diyecektim. Doktorlar zehir tedariki hususunda daha ehildir- ler, Ben yılan zehirini nereden bulabi. Nereden bulabili- rim? Soruyorum! rim? — Diyordunuz ki, fevkalâde cası- nızın sıkılmasına rağmen. — Evet, bu menhus işin bana fayda $ı da dokundu. Gazetelerden top yekün bir para aldığımı utanmaksızın itiraf ederim. Düşünün: gözleriyle vakayı gö ren birinin bu hâdiseleri o yazması... Gareteler, benim yazımın üzerinde de ayrıca işlemişler, şişirdikçe şişirmişler ama, o cahet de başka mesele, Puaro düşünceli düşünceli; — Bir cürüm bazan kendisiyle alâ. l kadar olmiyan üzerinde bile ne umulmi yacak cihetlerden messir olur! - de- | di. - Siz, meselâ, en beklemediğiniz bir | parayı kazanmışsınız bu cinayet yü. | günden... Hem de helâl para olarak.. Rider; — Benim param Caima diye Puaroya sert sert baktı, — Sizinki olabilir... Fakat para ka- zanmak için insanlar neler yapmazlar. Sahtekârlıklara, spekülasyonlara, helâldır. lere girişirler... Sonra da, başlarına, kar ma karışık, muğlâk işler açılır. — Adam canım.. Bizim böyle şey Yerle alâkamız yök... — Aksini iddia etmedim. bay Ri- der, Gazetelerden aldığımız para tam zamanında yetişti, değil mi7? Zira, Pa riste bir ikrazda bulunamamıştınız. Rider, mütehayyir; — Nereden biliyorsunuz bunu? Puaro, gülümsedi: — Nereden bilirsem bileyim. Ha- kikat böyle değil mi? — Böyle. Fakat bunu her kese ilân etmemenizi rica ederim. — Bana itimad edebilirsiniz. Zira ber wr küpüyüm. — Bilirmisiniz içi, ehemmiyetsiz bir paranın tedarik edilememesi, bazan in sanı felâkete sürükliyebilir. İnsanm ö nünde bazan öyle vaziyetler hasıl olu” — Çök doğru... — Ha... Şey... Beni ziyaretteki mak sadınız nedir? — Mevtu biraz ehemmiyetlidir. Ku lağrma çalındı. Madâm Jizelle bir işa lâkanız varmış... — Kim söyledi? Yalan... Yalandır Müthiş bir yalan... Hayatımda bu kadını görmüş değilim. — Garib mi? Hayır, garibliği yok. Düpe düz iftira... Puaro düşünceli düşünceli ona bak & — Bu noktayı iyice tahkik etmem lâzım. , — Tahkikattan maksadnız nedir? — Darılmayın. Hr halde bir yan- şirk oldu. — Hem de rasıl bir yanlışlık! Ben yüksek sosyetenin baş vurduğu müra- bahacılara müracaat edecek derecede ahmak değilim. Oyunda kaybedip bor ca giren kadınlar onun başlıca müşte- rileriydi. (Devamı var) Resimde yeni biçimde modern bir şemsiyelik görüyorsunuz, Bunun imali basittir. Resimdeki şemsiyelik yalnız dört şemsiye alâcak surette yapılmıştır. Bunun daha fazla şemsiye alacak vazi- yette yapılması da bitabi hem kola hem de mümkündür, Şemsi tarafında şemsiyelerden akacak suların toplanması için madeni bir kap mevcut- tur. Herhangi bir marangoz, bunu size ucuzca yapabilir. Hem karyola, hem oyna sie. Mana, Buradaki resimde, küçükler için ya- plmeş karyola veya daha doğrusu, be- şikle oynama yerinin birleştirilmesin- den mürekkep, basit, fakat çocuklu ev- lerde büyük bir ihtiyacı karşılıyacak bir icat görüyorsunuz. Çok az bir mas- ralla yaptırılması mümkün olan bu be- şikte çocuklar rahatça uyuyabilecekler- dir. İcabında beşik kaldırılacak ve ço- cuğun tehlikesizce dolaşabileceği bir o yun sahası elde etdlebilecektir. Tonton amcanın Kavgası j ma yeri | / Evimin karşısındaki arsa, çocukların i, üç yaşından on ikösnie kadar mahallenin bütün çocukları, yıkık du - varlarının dibini isırganlar bürümüş bu arsadan ayrılmazlardı. ları şıkırdatarak; soluk basma entari - letinin eteklerini uçurtarak, pantalon - larının önlerinden uçkurları sarkmış yalnayak oğlanlarla burada “karı — kocalık,, oynarlardı; o kovalaşırlardı; çok dela saçsaça, başbaşa dövüştükleri e olurdu. Tarak yüzü görmemiş kumral saç - ları, güneşe bakarken uzun kirpikleri arasına kısılan iri yeşil gözleriyle onu burada tanıdım.. Dört yaşında belki yok tu bile. Ayaklarma sivri topuklu, eski bir çift iskarpin geçirmişti. Müvazene sini güçlükle bulabiliyor, katılırcasına gülüyordu . Kapıya koştum ; yakaladım.. Ağlama» dı, kaçmadı. Annesinin eski iskarpinle- rinde kaybolan yumuk yumuk ayakla - rını sevdim: bacaklarını srirtım, göğsü- me bastırdım. Gülüyordu, frkır fıkır gülüyordu . Sıcak sabunlu sularla yüzünü gözü- nü sildim. Sık tarağımı buldum, önü- me oturttum, omuzlarma havlu attım. Karışık kumral saçları güçlükle açılıyor, tarandıkçâ güzelleşiyordu, Onun ya - rım yarım konuşuşu da güzeldi. Sonradan öğrendim: Handan, dul bir | çamaşırdı kadınm kızıydı. ". . Handana kendi elimle elbiseler diktim. Bir çift rugan patik aldım. Ar- saya oynamağa gelince, ilk işi pencere - lerde beni aramal: oluyordu. İnci dişle- rini göstererek gülüyordu. Handanım oyun arkadaş: obir “kö- pek,, ti Mahallenin emekdar “Karaba- şi... Siyah parlak tüyleri uzundu Sıs- kalığını, çirkinliğini bu tüylerin altında gizliyebiliyordu. Onda bir asalet düşkü nü bali vardı. Handan altalta, üstüste, oynaşır- dı. Küçüğün mavi taşlı küpelerini, ku- Yaklarını, avuçlarını yalardı. Karabaş, bütün çocuklarla arkadaştı; amma, 6 - nun Hndan karşı dostluğu daha can - dandı. İhtiyar Karabaşta, sanki, evlât sevgisine susayış vardı. Belki vaktiyle bir sürü yavru emziriyordu. Ve kimbi- Jir kulaklarını, tüylerini yaladığı bir gün, onu yavrularından o ayırmışlardı belki .. ... Soğuk, yağmurlu bir sonbahar ak- şamı, kapımın çıngırağı Uzun uzun ve durmadan çalındı. Küçük Handanı kur- cakta getirdiler, Sırılsıklamdı; baygın- dı. Tüyler ürpertici bir kaza olmuş, na- sd, ne şekilde bilinmiyor; küçük Han - dan, dağlardan gelen sellerin taşırdığı dereye yuvarlanmış., Görenler anlatıyor: Dere, öyle ku - durmuş bir haldeymiş ki, hiç kimse, tanını tehlikeye atarak küçüğü kurtar- mak cesaretini kendinde görememiş. Handancık söz göre göre boğulup gi - deçekmis.. Onu, toprak rengi suların taşkın akıntısından, binbir güçlükle, “Karabaş, kurtarabilmiş. Biz küçüğü 2- yıltmağa uğraşı:ken, ihtiyar köpeğin kapı önünde titriyerek, tutuk tutuk do- laşışmın, acı acı havlayışının sebebini şimdi aniryordum. ... Handanım, çabuk iyileşti.. Kendi e- limle ördüğüm kırmız: hırkayı sırtına, beyaz bereyi başma geçiriyor, arsaya geliyordu. Önce, minnacık, yumuk eli- o ——— Küçük kızlar, | ayaklarına geçirdikleri büyük takonya- Mahallenin emekdarı' | Yazan: Reşat Enis ni'pengereme sallıyor, inci dişlerini gösteriyordu. Onun tündan dostu kayıptı. Saç - larını, kulaklarını, mavi taşlı küpel ni yalayan;'onunla altalta, üsüste boğu- şan Karabağ; kazadan sonra, birdenbi- re sırra kadem basmıştı. Bir gün, çötuklar, pis bir mahzenin en dibinde iyi kalbli r köpeğin ö « lüsünü buldular, Zavallı Karabaşın ölüsü Me dirini kas dar neş'e verdi çocuklara... Alayla, uy- durma tekbirler getirerek gömdüler. Küçük Handan bile, al hırkası, beyaz beresiyle cenaze merasiminde bulundu; yumuk ellerini çırptı; inci dişlerini gös tererek kahkahalarla güldü. Reşat Enis Telefonunuzu açtığınız zaman Niçin konuşamıyorsunuz? Bunun sebebi abone miktarının fazlalığıdır Son zamanlarda telefonla konuşmak istiyenler telefonu açmca açık sesi al- dıkları halde alelekser numarayı virdikten sonra konuşmak ge istedikleri yerin çaldığına veya meşgul olduğuna dair bir ses alamamaktadırlar, Bu hal bilhassa Beyoğlu tarafındaki görüşme- İerde veya başka yerlerden Beyoğluna yapdacak bir telefon açışında vaki ol- maktadır. Umumi şikâyeti mucip olan bü bal yaptığımız tahkikata nazaran telefon ücretlerinde yapılan tenzilâttan sonra şehrin umumi telefon mükâlemesinin çok artmış olmasından ve yeniden pek gök telefon konulmasından ileri gelmiş- tir. Tabiatiyle bu vaziyet bilhassa en gok abonesi ola "Beyğğlunda görü mektedir. Bu şekilde telefon idaresinin kaydettiği günlük mükâlemeler günde elli bini geçmiş binnetice ancak 6000 abone ile tesellüm edilen İstanbul tele- fon şebekesi bu kudrete tahammül ede- mez olmuştur. İşte son zamanlarda te- lefonlardan ses alınamaması bu sebeble hatların haddinden fazla mahmul ol masından ileri gelmektedir. r Telefon idaresi bu halin önüne geç mek için mütemadiyen tedbirler almak- tadır. Bu cümleden olarak Şişlide 10 bin abone kudretinde bir otomatik san- tral kurulmuştur. Bu santralın bütün hazırlıkları ikmal edilmiştir. Şimdi Bey oğlu abonelerinin mühim bir kısmı bu santrala rabtolundeak ve bu suretle şimdiki vaziyet zail olacaktır, Çikolatalar Niçin küçüldü ? Ve kaliteleri neden bozuldu ? Bilhassa son senelerde pek revaçta olan çikolataların son zamanlarda kali- tesinin bozulduğu ve ekserisinin hac- men de küçüldüğü nazarı dikkati celbet- mektedir. Bu hal alâkadar makamların da gözünden kaçmamış ve tahkikat ya- pılmıştır, Bizzat çikolata sanayii erbab: da bu vaziyeti itiraf etmektedirler. Çikolata sanayiinin bugün girdiği bu yola sebep olarak ham madde tedarikindeki müş- külât gösterilmektedir. Çikolatacıların oOkullandıklan süt tozu şimdiye kadar Holandadan geli- yordu. Şimdi ise Kars ve Bursadaki iki yerli fabrikanın mamulâtı kullanıl. maktadır. Yalnız eskiden gümrüğe gel miş fiyatı 60 kuruş olan bir kilo süt to- zu şimdi bir liraya alınmaktadır. Eskiden kakao ve kakao yağı doğru dan'doğruya © müstemlekelerden alan çikolatacılar şimdi klering vaziyetleri dolayısiyle Mısır ve Amerika yoluyin almaktadırlar: Fakat ne gariptir İd Mısırdan gelen kakao gene Hindistanın, Amerikadan gelen gene Brezilyanındır. Yalnız bu memleketler çekirdeği kıra- rak ve kavurarak gönderdiklerinden eş- kisinden yüzde 50 daha * bahalkya mal olmaktadır. Rekabet dolayısiyle fiyatlar: yük- seltemiyen çikolatacılar bu Vaziyette kaliteyi bozmaktadırlar,