Bu hirg ada İı::;. oüı:ı:::ı'h" evden çıkmış- l Şötüdü ge Pelundüğu — tarafa b | Lilyesin güzel bir f 'içeu::: ğördü. Bu kız hari. Seriy e etip biş Gede güzeldi. Uzun, , dar ,, y Süt, güzel bir baş. İ ::LW—:..: SAfa sıhat ve gençlik Ü A inciden | ':' Yüz, taze kırmızı h ŞANlak çözı, YAZ ve güzel dişler, &i —lıqı ::;:“' bol ve kıvircik Baç. S M e ue de; U güzel kız, kız e Key yoşlbanı değildi. Sene- Mt * Kihar e TUNa sarılmış: "':b.l':' ,"Ni'ı_'?ır Adam ol diye yal. Sti aketiç y) Pemşiresiyle bü- Hüyor, genç kız Stf gı hu “Ven nadir çiçeklerden 'î'“î :x':. Bir Soktaya daha dik- —r;:"'iı:::““ hayran hay. l'ı( ir .:""fdm Veyn bunu & î’—_n.""::*xwye başladı. —d:.,' MM Dük geride kal- "llı:;,-ı.:'l İstenen çiçekleri top Dük giğe Satümle Düke ver- 'Tel - endiş, Yü e dakikada orada | ’ş,q Btzaçi Phe yok ki Dük mı 'J,:::dı Annesini hd.lk v ke, tebessümlerine dolmuştu. Genç - CEdi. Keyfiniz ga- ı.n"h',' niçni içeriye #Miyorum, Hasta *mediniz? elimdeki güzel AA ö ğ ; 'dan | v in , *Yrılmazdan ev- Ti Tüakkek gelip z | a Yazan : Şarlot Prim v X_ı"'mu tercüme kalb ve his romanı SĞi ( | Leydi Feyn, genç Dükle derin bir konuşmuya dalmıştı. Yüzbaşı Lorm da Leydi Lilyesin dikkatini çekmiye çalış- mış. fakat muvaflfak olamamıştı. Şato civarının manzarası cidden gü- zeldi. Fiskıyelerin suları gümüşe ben. ziyordu. Yüksek ağaçlar, otlar ve çi- çekler üzerine azametli gölgeler aksetti riyordu. Yemek zamanında küçük çiftlikten pek bahsedilmişti. Veyn bu konuşmaları derin bir tees- sür içinde dinledi, Sahte vaziyetten uta nıyordu, Hüviyetini ortaya koysaydı her şeyden önce Sir Rey'i gücendirecek ti. Kendisini evlâtlık diye kabul etme. sinin şartlarından biri evinden vazgeç- miş olmasıydı. Lordun davetini kabul | etmesinden pişmandı. Fakat kabul etme seydi Leydi Lilyesi göremiyecekti. Gü. zel kız kendisine karş ıne kadar tatlı bir nevaziş gösteriyordu. Leydi Lilyes ya. | runa yaklaşınca tahlillerinden kurtuldu, Genç kız bu akşam pek güzeldi. Gayet ağır dantelâlı beyaz bir akşam elbisesi giymişti. Göğsünde, kollarında ve başın da elmaslar, dudaklarında lâtif bir te- beşsüm vardı. — Mister Vibert, dedi. Niçin böyle derin derin düşünüyorsunuz. Beş daki. kadan beri size bakıyorum, Bir daha te- bessüm ettiğinizi görmiyeceğim san- dim, Bunları söylerken yavaş yavaş tara- çaya doğru yürüyordu. Veyn takip et. ti, Kır omüzları üzerine sırma saçaklı, beyaz bir ipek örtü attı. Ay ışığına çı- | kınca güzelliği göz kamaştıracak dere. ceye geldi. Şunları söyledi: — Mehtap gezmesine çıkan yalnız biz değilir. Herkes mehtaptan hoşlanı- yor. Taraçada dürmadan bahçeye - indi- ler. Bahçenin bu kısmında güzel zan. baklar vardı. Gerek bunların ve gerek güllerin güzel kokuları havayı döldürü- yordu. Veyn birdenbire durup: — Leydi Lilyes, dedi. Siz zambak- ların kraliçesine benziyorsunuz. Bana gelince ben aklına ve iradesine sahip ol, mryan biri. Düşünceme, hareketlerime hükmedemiyorum. Bana çıldırdığımı hatırlatınız, Yıldızlar benden ne kadar yzaksa siz de o kadar uzak olduğunuzu söyleyniz. Beni istihzayla — koğunuz. Çünkü sizi seviyorum. Hem bilseniz, ne kadar elim, ne kadar ümitsiz bir aşkla, Genç kazın tatlı, mağrur dudakların- dan hiç bir serzeniş çıkmadı. Güzcl göz- lerinde igbirar eseri görünmüyordu. Bil âkis, yüzü lâtif bir penbelikle kızarmış, Dudaklarında cesaret verici bir - tebes. süm belirmişti. Ve Veyn devam etti: — Tamamiyle kuvvetimi kaybetme- | den beni kovmanızı istiyorum, Leydi Lilyes... Sizin bu gönü! alıcr tebessümü nüz karşısında kim kendine hâkim ola- bilir? Sizi seviyorum. Siz, benim için bir mabetten farksızsınız. Beyaz elleri. | nize dokunsam saadetten öleceğimi sa- sanıyorum. Çılgın gibiyim. Rica ederim. büsbütün zaafa düşmeden beni kovu- nuz. Genç kız hiç bir şey söylemedi. Du. dakları heyecandan bembeyaz kesilmiş- ti. — Siz beni hiç bir zaman affetmiye- ceksiniz, Leydi Lilyes.. Ne yapayım. E- limde değil.. Ağzınızdan sevdiğinize dair dökülecek bir tek kelime benim bu rada hayatımı alabilir. Helâk olabilirim. (Devamı var) 145 sene evvel bugün —— “5.000 insan öldürüldü On altıncı Lüi kaçmış, Tülleri sarayı yağma ediliyordu 40.000 kişi tatanla meşguldü Fransız İhtilâ| tazilinin mühim vakala, rından biri de 10 #ğustoş günü cereyan eb miştir. 1792 yılı 10 ağustosunda 146 sane ev. vel bugün. Kırk sekiz belediye şubesinden kırk yedi. si kral ön altiner Luinin hal'ini — istiyordu. Her gübe gizli teşkilütlarla kral uleyhinde umum! bir isyan hazırlıyordu. Bu çalışma. lar, Ük önce içlen içe hazırlanırkan bir gün meydana çıkıverdi. — Paris — belediye relsi Petyon. belediye azaları Jle mecilse giderek belediye şubelerinin isteklerini bildirdi. Bu iste: — Kiral hal'edilsin.. 1dı, Meclis, müşkül bir vaziyetle kaldı. Kralın hal'i, kanunuesasi ahkâmına müugayirdi. Ka. rar verilemezdi. Meclise gayet ciddi bir tex. Uf yapıldı: “Krallığta hal'i ilân edilmesse, — azusto. sun doküzüncü günü geceyarısı bütün çan. lar çaldırılarak bütün millet stilâh allna da. vet edlerek isyan başlayacak..., dendi. Meclis gene süküt ediyordu. Dokuz ağus. tot günü Anâtlerce devam eden müzakere. ler de bir nettbe vermedi. Meclişe teklifi ya. pan belediye "Kenz . Ven,, gübesi İdi. Mec. lizin bir karar vermediğini — görünce kırk sekiz belediye gubesinden 28 | o gece derhal harekete geçtiler. Yeni komiserler — intibap, edilerek yeni bir meclisi beledi taşkli dildi ve fik iş olarak #araya şadık olan milll as. kersler Kumandanı Manda tevkif edildi. B kumandan, sarayın ne şekilde muhâlaza ©. dileceğini tesbit etmiş ve top koydurmuştu. Saraya yürüyecek ahali üzerine arkadan a. taş edilmesini de emretmişti. Maada tevkif edildiği vakit ilk defa kendi — Imzaladığı bu emir gösterildi, sanra: — Şimdi hapishâneye gidiyorsunuz, dendi. Fakat buna vakit kalmadı. Belediye dal. resinden çıkarken bir kurgunla yere sezildi İlkinci gün, yani 20 ağustos günü — yeni moctis eski meclisi dağıttı. Komun “10 ağua, tos belediye meclisi,, resmen teşekkil etti. Bütün gece çalıman çanlarla Parisliler silâh sltına davet edilmişti. Mandanın öldürülüşü, sarayda alman tertibatı sıfıra Ümdirdl Yeni köprü civarında tertibat alam topçular asi. lere Ntihak ettiler. Kraliçe vaziyeti daha iyi muhakeme ed. yordu. Sabah saat beşte kral en #llmcı Lür' yi uyandırarak askere görünerek - teftiş et. masin! söyledi. Fakat bu teftig, — büsbütün fenâ tesir beraktı. Çünkü kralım yüzü sapsa. yeydı. Bunu gören askerler, artık — krallığın yaşamasına imkân kalmadığını anladılar. — Yaşasın millet diye Sesler yükselmeğe başladı. Saray erkânı yaşırmışlı. Aakerler — gimadi Tülleri sarayını berakarak dağılıyordu.Ssat sekiz buçukta oc bin eilâhlı ahaliden ayrılan bin mizraklı, saraya doğru ilerlemeğe başla. dı Sarayın en büyük telişi Kralı kaçırmaktı. Paris Departmanı umumi vekili — Eteadimiz, kaybedecek baş dakika za. manımız yok. Zatı — haşmetpenahileri için mectisi mülllden daha emin yer olamaz.. ded'. Kraliçe hiddetle mukabele etti: — Sarayı bırakıp hiçbir yere gidemem. — Madam! Bütün Paris abalisi — sarays hücum ediyor. Çöare yoktu. Sapsarı kesllen kral: — Gidelim.. diye mırıldandı. Kralm kaçışmı Rödener şöyle unlatır: “Çok düşünceliydi. Üzerine tir bayaz tüy bulunas şapkasını çıkararak milli üskerden birinin şapkasını aldı, giydi. Tülleri tehçeri vaktinden dvvel ağaçlardan düğen kuru yap raklarla doluydu. Kral buna dikkat etti ve: — Bu sene, yapraklar vaktisden evvel dü #üyor, dedi.,, Kral aaraydan çıktıktan sonra balk sara. Yın her tarafını sarmışlı. Muhafızlar silâh. | larını birakıyorlardı. Mükavemet etmek m’ kânsızdı. Çünkü kral kaçmıştı. Fakat aheli saraym merdivenlerinden çıkmağa başlayın tü bir xabitin verdiği kumanda iİle — şiddetli bir ateş başladı. Bunu gören İsviçreli muha, fızlar da ateş aetilar. Birkac dakika — içinde Tonton amca Tarzan bakmayın! Fahriye banımla ne şekilde tanıştı- fımı bugün hâlâ gayet sarih olarak ha- tırlarım. Uzun bir seyahatten dön müştüm. Merhum Tahir paşanın ha- remine misafir gitmiş, orada karşılıklı çay içiyorduk. Ev sahibesi hanımefendi modern eşya merakına kapılmış, bütün | selonunu değiştirmiş, yeni usulde dö- şemişti. Yeni salon filhakika çok güzel ve kıymetli eşyalarla süslenmişti. Oturul. ması rahattı. Fakat ben aile hatıralariy- Je dolu olan eski galonu bu yeniye tercih ediyordum. Tahir paşanın haremi Aliye hanım- elendi: — Nasıl beğendiniz mi bunları? Kâ, r: kadim eşyalardan hamdolsun kurtul- dum - dedi. , Hele bu gizli ışık veren lambalarım ne hoş, Heğil mi? — Ben doğrusu bol aydınlık seve- rim, — Fâükat çiğ olmaz mı? Gözü almaz mı? Ben daha tüysüz bir delikanlı iken Aliye hanimefendi çoktandır evlenmiş, ev bark sahibi olmuştu, Lâkin şimdi ba. na tamamen akran müamelesi yapıyor- du. Her zaman yaşını saklamadığını id- dia ederek, kırkında olduğunu söylerdi. Sonra gülüp: — Kadınlar zamandan beş sene ça. larlar! - diye ilâve ederdi. Güzel bir kadındı Bu loşluk - içinde itiraf ettiği yaştan bir sene bile fazla gö- rünmüyordu. Müstetizi bir sesle, âdeta kentdi ken. disiyle alay eder gibir — Fazla ışığa ancak tuvalet adamda tahammül edebiliyorum! Senelerin yüz- de çizdiği hain izleri iyice görüp tashih etmek için! Bütün ahbaplar hakkında, birlikte, dedikoduya girmiştik, Senelerce serseri serseri sağda solda dolaştıktan sonra rahat bir Salorida sevimli bir kaldısim karşısında çay içip çene çalmak ne hoş bir şeydi. Beni sever ve bana iltifat e. derdi. Coşkun ve gayri muntazam haya- tımı müsahama ile karşılardı. Aliye hanımın yemek ziyafetleri son derece meşhurdu. Gerek aşçısının mü- kemmelliği, gerek davetlilerin güzideli. ğt diller'de destandı. Benim şerefime eşi dostu çağırmak üzere münasip bir gece seçmekliğimi söyledi. Fakat sonra ilâ- ve etti: — Haber vereyim, bak! Eğer Fahri- ye o zaman İstanbulda bulunursa daveti yapmam, — © da kim? — Benim çilem. — Allah Allah.... —Hatırliyor musunuz?Bu salondaki pi yanonun üstünde bir resim vardı: Uzun kollu, gerdarnlıklı, gözlüklü, şişmanca bir kadın, İşte o Fahriyedir. — Vallahi o kadar çok resimler var. di ki, hatırlıryamıyorum. — Sahi... Ne çok resimler Aklıma geldikçe tüylerim kabarıyor. Hepsini paket yapıp sandık odasmna at- tım, #arayın etrafındak! - tahla evler — yanmağa Deladı. Tücek dumanından göz gözü görmez oldu. Sarayda müsademenin — başlandığımı du, | yan Dinlerce Pariali buraya koştu. Yakala. nan muhalız Taviçreliler belediye Ününe ge. trilip idam ediziyorlardı. Sar Tüdleri €e İnsan saraya doldü. Horşoy Külüyor, parçalanıyordu. 'Tarih, saraya kırk bin kişinin — girdiğini ve beş bin kaşinin telef okduğunu yazar. Niyesi Ahmet devam eden çarpışmadan sonra ayı tamamile işgal edildi. Binlar. kırilıp A vardı. | | | Israr ettim: — Peki bu Fahriye hanım kim? — Gözümcem, Kocamın hemşiresi, Adanada zengin bir tüccarla evlenmiş. ti. Şimdi senelerdenberi dul, Dehşetli parası var. — Niçin sizin çileniz oluyor? — Canım rüküş gibi giyinen bir taş- ralı kadın! Benden yirmi beş yaş büyük duruyor. Ona rağmen herkese ulu orta mektepte beraber okuduğumuzu çekin- meden söylüyor. Beni pek sever, İs. tanbula gldi mi hemen bana damlar. Başka yere gidrse üzüleceğimi sanıyor. Üç dört hafta kalır, Karşı karşıya otu- ruruz. O, harıl harıl el işi yapar, Arası- ra beni şik yerlere, yemek yemeğe sü. rükler. Herkes bize bakıyor. Çekiniyor rüm. Bana şömendöfabi'lar, masa örtü leri işler. / — Sizin gibi zeki bir banımefendi böyle bir musallattan kurtulmasını be- ceremez mi? — Kolay mı sanryorsun? Elmas gi. bi kalbi var, İnsan kıramıyor. — Ne zaman gelecek? — Yarın. Aliye hanımın ağzından bu cevap çıkar çıkmaz, sokak kapısı çalındı. Dı- şarıda ayak sesleri işitildi. Biraz sonra hizmetçi kız, yaşlıca bir hanımıt odaya ar & <f — Fahriye hanım, Ev sahibesi hemen yerinden fırladı. Hayretle: ! — Safa geldiniz, kardeşim.. Fakat seni yarın bekliyordum. Nasıl oldu da bügün geldin? — Mektubumda bugün diye yazmış tım. — Zararı yok.. Ne zaman olsa başı mıan üstürnide yerin var. Zaten bu akşam bir yere gidecek değilim. İki kadına bakarken, içimden, güle. ceğim geliyordu. Fahriye hanım elli beşlik hissini ve- ren bir kadındı. Akran olduklarını dü- şündükçe kendimi zor zaptetliyordum. 'Yerlere kadar uzun bir manto, şıklık U. zentisi ve biçimsiz, Başında acaip, tüy- lü bir şapka. Kat kat eteklerle kaharan ipekli bir elbise, Herhalde gözleri iyi görmüyor ki, burnunda altın çerçeveli bir gözlük kelebek gibi görünüyordu. Elinde siyah tireden eldivenler. Ev sahibesi yardım ederek manto- sunu çıkardı. Boynunda ağır gösteğin ucunda pırlantalk bir kapalı çerçeve sal lanryordu. Herhalde içinde merhum ko. casının resmi olsa gerek. Tahir paşanın hanımı, dudaklarını bükerek, saloniyle hiç uymıyan görüm- cesinin kılığını tenkit ediyordu. Hakikaten, Fahriye hanım bu — kı- yafeti acaba nereden içat etmişti? Ku. maşları ağır ve güzeldi. Fakat yirmi beş sene evvelki moda üzerine dikiş diken terziler hâlâ ölmemiş miydi? Kır saçları, alnının ortasından ayrıl. mış, büyük bir topuzla, arkasında top- Janmıştı. Herhalde o, ömründe, bir ye. yere girip saçını kıvırtmışlardan değildi. 'Tebessüm ettiği zaman — ki tebessümü gayet tatlıydı — iki sıra inci gibi dişi ağızımda görünüyordu. Biraz daha otur- duktan sonra, iki kadını yalnız brrakma- ğt münasip bularak müsaade — isteyip gittim. Ertesi sabah Aliye hanım bana tele. fon etti. Sesinden neşeli olduğunu an- ladım: — Size garip, enteresan bir havadis vereceğim, Fahriye evleniyor. — Ama yaptınız. — Nişanlısı bu akşam yemeğe bire gelecek. Benimle tanışmak istiyormuş. Sizi de beklerim, — Rahatsız etmiyeyim? — Asla, Fahriye bilhassa rica edi yor. Geliniz. Katılıyordu. , Sordum: — Kiminle evleniyor? — Bilmem, Bir mimarmış. Fahriye. nin kocasının ne biçim olacağını elbette tasavvur edersiniz. (Arkası yarın) Nakleden: Hatice Süreyya