6 Şundan bundan Nurullah Ataç iftira ediyor ! Hacivat züppe bir adam değildir Osman Cemal Kaygılı Yazan: Bal gibi ana baha dillerinin şeker gi, bi kelimeleri dururken konuş; rasın- da lüzumsuz yere kelimeler lananlara, Nurullah Ataç, “züppe, ! Nurullahın bu sözüne ben de iş- tifak ederim, lâkin o , bu arada işin içine meşhur Hacivatr da karıştırarak — bu çeşit konuşmasından dolayı onu da züp. pe ya, Halbuki Hücivat, katiyen züppe değildir. Eğer o'pertlede. kita. yabancı betle, inşa ile, tecyitle, yabancı kelime: ler ve bir çok ıstılâhlarla konuşuyorsa, bu, onün mutlaka züppeliğine delâlet etmez. Züppelik başkadır, Haeryvatlık başkadır. Ve züppe ile Hacıyvat ara başkadır. Ve züppe ile Hativat ” ara- sındaki kadar fark vardır. Bundan yedi, sekiz mecmuada Hacı: yıl önee, vatla Karagöz iç mecmuatda Hacivatla Karagöt için yaz- sında dabi şöylediğim gibi Hacivat, nabızgirdir, ruha aşınadır, iki yüzlü dür, kalleştir, riyakârdır, “tavşana kaç, tazıya tut!,, diyen cinstendir, Kurnaz- dır, politikacıdır, yüze gülü * nün adamıdır, mentaatperesttir, allâk. tır, bir bakıma iş becerendir, kulağı de. liktir. Kendisinin de perdede söylediği gibi “insan sarafı, lâkırdı kavafı,, dir, Ve dört başı bayındır bir dalkavuk oğlu dalkavu pe deği! Fakat Hacivat, asla züp- r ve olamaz, Çünkü kendi. sinde iyi, kötü bu k; yahut hüserler, ma meziyetler, ler bulunan, bu _Şiksyoller temenniler : Eksilen kaldırım taşları Bari bozuk yerlere kullanı!sa... Kasımpa- şayı toz bulutu daha ne kadar örtecek ? Kasımpaşada oturan - okuyucuları. mızdan C. H. $. bize yolladığı bir mek- tupta Kasımpaşanın — bakımsızlığından bahsederek diyor ki: “Bütün bunlara razı olduk. Fakat sadece şu toz bulutlarından kurtulabil- sek., Beyoğlu tarafından rüzgür esme- ğe başlatlr mr yükseklerden öyle bir toz bulutu kaldırıp Kasımpaşaya savuruyor ki âdeta sis bağtı sanılabilir. Bütün bu töz toprak tâ ciğerlerimize kadar girer- ket nasıl olür — da burada tifo ve diğer hastalıklar zuhuf etmer. Bu şerait al. tında tifo olma değil, olmamasına gaşılır. Bari ana caddı iki günd bunalmaşak... iç değilse Kasımpaşanın mektebin önüne kadar sulanıverse de bu kaklar Sonra yeni yapılan dere üstü daha geniş olduğundan bir miktaâr kaldırım tağ artmıştır. Bu artan taşlarla bir kısmı tamamen bozuk - olan ana cadde tamir edilmelidir. Böylece bu taşlar gün den güne eksilmekten kurtarılmış olur, Alâkadarların nazarı dikkatlerini çek- Derin sessizlik içinde şu sert « mir duyuldu:“Haydi hüccum" aynı zamanda bir kibrit çakıldı, gazlâmbası odayı aydınlat t ve kara gölge sırtına kendisini yere yuvar layan mafithiş bir darbe yedi. Henfz neye uğradığını anlâmağa vakıt xalmadan, boylu boyuna yere yuvarlandı. | her , kadar karakter sahibi ve işgüzar olan bir adama züppe denilemer. Hususiyle, züppeliğin tamamiyle zıdd: olan baba- canlık rolün ahte de olsa icabında ustasiyle oyneyabilen Hacivat Çelebi nerede, züppelik nerede? Karağöz perdesintde züppe “Rezzaki zade Tarçın bey,, örta oyununda ayni rolü oynıyan ve adıfla da “züppe,, denen şahıstır. Bunların ikisi de eski Direkler arası Tepertüvarını teşkil eden piyesler, de ekseriyetle “Sirar,, namını alırdı ki bugünkü tiyatronun genç âşık rollerini oynıyanların fazla karikatürize edilmiş ve gerçekten de hayli gülünç birer şe. killeriydi. Manaklandaki Binemiciyan müstesna olmak üzere eski tiyatronun hemen bütün Sirarlarç gibi.. . Perdede ve sahnedeki züppeler işte bunlardı. Mütevefla Rodolf Valantino. yu da bu kadronun en kalanturlarından biri telâkki etmek hiç şüphesiz büyük bir hakşinaslık olur. Bunların sinema- larda oynıyan en yenilerine gelince on. ların en hakikilerini her vakit, her gün, at Beyoğlu sinemalarında ve taklit lerini de Beyoğlu kaldırımlarınlda ve ge, ne her vakit, her gün, her saat bol bol görebilirsiniz . Yoksa Hacivat kim, züppelik kim? Hacivadın perdede değil de meydan- da rolünü yapmış ve belki de bu rollerde Hacivattan da fazla muvaffak olmuş o- lan küçük İsmailler, büyük İsmailler, A. sımlar, Mehmetpaşa Şevketler — “pişe- kâr,, namiı altında, rollerde züppeyi değil; içlerine züppe. nin dahil olduğu çeşit çeşit karakterle- rin nabızlarına göre şerbet vererek on. ları kâh biribirine düşürmesini, kâh bi. iyle dost yapmasını, kâh Alinin külâhını Veliye, kâh Velinin külâhını Aliye giydirmesini bilen tiplerdir. Karagözde olsun orta oyunda olsun, sinemada olsun, sahnede olsun, hayatta olsun züppe Hacivattan falan büsbü- tün başka bir nesnedir. Nurullahın da yazısının başında dediği gibi, biz de tâ. kırdı aralarma bol bol yabancı kelimeler serpiştirenlere de züppeler diyebiliriz. Fakat insanın tam züppe olması için konuşmada, giyinmede, yürümede, - turmada, kalkmada, #dette, ahlâkta hat. ta okumalda, yazmada bile bir takım şartlar ve hususiyetler bulunması lâzım dır. Buna, şimdi capcanlı bir örnek mi istiyorsunuz> Vazgeçin canım, şimdi sırası değil, sırası gelince onu da göste- ririm, O. Cemal KAYGILI Sonra sirt Üstü çevrilmişti.. Bir adam göysü ne diğer birisi bacaklarına olurmuş bir ücün cüsü de onu sımagıkr bağlayordu. İki dakika fçinde, ktmrldayamiyacak bir hal almıştı. Kondisin! duvara dayadıktan sonca Kayp elan mütetavizlerini görmemişti. Biraz san ra kapı yeriden açddı ve Karagölge çok iyi | nehirin oynamış - oldukları | SAA e) gb ele v BAA Cevap Veralim ... &6 Vardal' ” blf wı adıdır Bu kelime, bir komi- teciye de lâkap olmuştur Bursada Tuzpazarında okuyucumuz | Seyfettin Yüce Vardar bize gönderdiği bir mektupta ezcümle diyor ki: "Vardar kelimesinin ne dilden ve ne manada olduğunu ve bu kelime etra- fındaki malümatınızı rica ederim... CEVABIMIZ: “Vardar,, , Yugoslavyada Kosovada Şar Hağı eteğinden çıkarak bütün Yu. göoslavya ile cenubi Sırbistanı ve Yuna. nistandaki Makedonyayı suladıktan son ra Selânikte denize dökülen 340 - kilo- metre uzunluğunda bir nehirin ismidir. Makedonya komitecilerinden Apustol, bu nehirin Makedonyadan geçen kısmın daki geniş faaliyetlerinden dolayı “Var. Yar güneşi,, lâkabınr almıştır. Bu keli- menin başlı başına veya iki hecesi biri. birinden ayrılmak suretiyle başka - bir na ifade ettiğini bilmiyoruz. Bu ke- limeyi önüne bir “yüce,, ekliyerek ken. dinize soyadı seçmiş olmanıza bakılırsa sizin Makedonyada veya Yugoslavyada doğmuş olmanıza veya buraları ile bir alâkanız bulunduğuna hükmetmek icap eder.” Sivil tayyareci olmak için Malatyatla Besni karası nüfus me- muru oğlu bay Necatiye: Sivil tayyareci yetişmek için Eskişe- | hirde hava mektebi müdürlüğüne cevap için ayrıca pullu bir zarfı muhtevi bir mektupla müracaat ederseniz bu husus. taki bütün malümatı almış çlursunuz. 500 Liraya Satılık Ford Otomobili 500 lira Ford markalı spor - bir otomobil acele satılıktır. Talip o- lanların — arabayı görmek üzere 214 numaralı 'posta kutusuna “FORD" işaretiyle bir kart yaz maları kâfidir. ga AKŞAM POSTASI İDARE EVİ: Istanbul Ankara Caddesi Posla kutusu; İstaobul 214 Telgrat a yatanbul HABER Yazı işleri taletonu; 28872 idare, ilân 124370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Ke. — 2700 730 - — 1450 400 , —— X00 150 . — 300 Benetik & aylık 8 aşlık Haylık Sahibi ve Neşriyat'Müdürü: Hasan Rasim Us Büzüldiği yer (VAKİT) Matbaası Papaz Osman Teftrikamızı dercedemedik, özür dileriz. Patris tabancasını karısına çevirm Tam ateş edeceği sırada komiser daldı ve bir sıçrayışta ... — Acaba söhbet etmiye mi - geliyor, dersin. — Bilmem fakat tehlike olsun. Patris, tabancasını koydü. — Kararımızda katiyiz, değil mi Do minik?.. — Tamamen ruhum! Seninle hariku lâde bir hayat geçirdim. Bu itibarla ismi mizin etrafında kalkacak rezaletten ev vel kaybolmamız İüzım. Patriş seni hiç zannetmem ki bir çıkâarıp — cebine Bana inanıyor musun?. — Bütün kalbimle, O kadar iyi bir zevce, bir dost, bir arkadaştın ki,. Ka der ve tali bunu çekemedi.. Küçük bir bata, bir anlık bir sarhoşluk.. Bizi bu müthiş cezaya çarptı. Ne yapalım. Karı, koca birbirlerine sarıldılar. Bü | tün benlikle kucaklaştılar. Tam bu esnada kapımın zili çaldı. Hademe içeri girerek haber verdi. — Komiser Delbo sizi görmek isti yor. — Gelsin! Hizmetçi dışarı çıkınca Patr casınt çıkardı. Dominike çevirdi, alırlı — Durunuz, çıldırdınız mı? Diye içeriye giren Delbo hir sıçtayış ta tabancayı kapıverdi, Patris: — Ne o, dedi, mütemadiyen işimize burnunurzu sokmaktan var geçmiyecek iz? Doğrusu taliiniz varmış. — Ne gibi talilmiz Jülyou yakaladı ınız, ifadesini aldığınız için mi? — Ne yakaladık, ne de iladesini al dık. Herifi arkadaşınızın evinde yaka ladığımız, daha doğrusu arkadaşınızdan teslim aldığımız. zamaı rahat konuş mak için çözmemizi rica etti. Birz de çöz dük. O zaman suratıma bir yumruk vur du. Pencereden atladı. — Kaçtı mı?. Patris bu suali heyecanla, üâdeta se vinçle sormuştu. Delbo meyüs bir ta vurla: — Kâaçamadı, dedi, yakaladık.. Yaka Jadık amma ölmüştü. Muavinim arka sından ateş etti, Jülo yurularak öldü. Bir süküt oldu .Delbo mağlübiyetini anlıyordu. Acaba buraya mağlüp o! mek için mi gelmişti? komiser, öyle kolay kolay kal eğen adamlardan değildi. Mücadeleye devam edeceğini ihsas için gelmişti: Pat- Tis İse, sevincinden sarhoş bir haldey. di. Dominik bu ümit etmediği vaziyet karşısında ne yapacağını şaşırmıştı.. Ağlıyordu. Nihayet Delbo sükütu ihlâl etti: — Evet,öldü, öldü amma, ölmeden evvel bana söyliyeceklerini bana sö ledi. Yani ifadesini verdi. Bu itibarla, muhterem üstad, adalete hesap vermek mecburiyetindesiniy. Benim için, ha « tir ve gönül denilen şey yok, yalnız a - dalet vardır..: Adalet... Patris kıstca cevap verdi | — —Mösyö Delbo, adalet ,de | ve şahit ister.. Bu itibarla.... Hem $ tarıdığı hir adamın içeri girdiğini gördü. 213 “Lavrens Şaritoo,, diye — ba; Kara Gölgenin bundan evvel bir hayli tırdığı adam alayer bir. tavırla: "Ne a iyi hafızanız var,. dedi. fakat bu defa artık elimdesiniz. Ve size kımıldamamınızı tavai ye ederim, Çünkü yandaki odada Üç adamım| var, Bir işaretim Üzerine derhal sizin had, dinizi bildirirler, Kara Gölge İstihkar dolu| bir tebestümle gülümsedi ve: Elleri ayakları bağlı bir tek adama| , Siz alçak ve korkak bir adam Adam kudurmuüça — döndü, dişlerini gıcırdattı ve bir adım gerileyerek ona bütün Kuvvetile bir tokat iadirdi — Bana Teşekkür edeceğiniz yerde.. | bir kadının sevemiyecegi şekilde sevdim | | od";: | e daha fazla alıkoymak istemti M nız mi?, » Delbo, bir köpek, dayali N köpek nasıl kuyruğunu w*% gekilirse, öyle bir vuiy:î:'dv bir an evvel bayatlarını ?' kimselere derin bir kinle N”" lip gitmişti.. . Vaktin geç olmasına ıll";',, bi doğruca adliyeye gitti. Talık # mini gördü. Avukat ile kartısı kkeresi istedi. Fakat hâ! müze is J;*ğ' seleyi dinledikten sonra böY' ispatsız bir iş için tevkif a.. veremiyeceğin! söyledi. Delbo büyük bir asabiytt Martillerin evine döndü. OI*M pacaktı?. Bilmiyordu. Likin ’l_ den deli gibi olmuştu. Fakat / avukatr ile karısının WW te çıktıklarını, adres — br ."j " ne zaman döneceklerini de lerini öğrenince ,artık )l”“k 4 , olmadığına kanaat — getli döndü, yattı.. ... Patris ile karısı, Alanson © uzak akrabalarından birine #it şatosuna gitmişlerdi. Şatonufi ihtiyar bir kadındı. Dominikt M yet yük bir muhabbeti vardı. k orada uzun müddet kaldılar. — yf Günler ve geceler geçiyofı hiç bir şey düşünmüyorlardı. ve sükünetin — tesiriyle, sof müthiş sarsılmış olan sıhhatlefi z geliyordu. Patris spor yapıyor, bedeni M'; tin tesiriyle hem sıhhat ıop'“’*:' “ de yoruluyordu. Bu yorııu"hı p geceleri rahat uyumasmı "dv İ du. Artık rezalet tehlikesi Kt tı. Dominik soruyordu: — Artık bitti, değil miz — — Evet. Poliz takibatı bitti” asıl facia bizim için “Yeşil ÇÖ7 kiminle... yattığını öğrenmemi” devam edecek. e — Bunu öğrenebilecek miyif yorsun?. “ # — Her şey öğrenilir... ııi*:wy' neceğimiz güne kadar şüpht : ö * “gati , f içimzdedir, bizi kemil Patritin hakkı vardı, Domi” tün hayatını alt üst eden 0ft ıuhnd).an bir türlü kunuM' şemiyordu. ı[.)f Patris ise, melun Jütonüun " el Laugrönenin evinde nık"d“;"l rini bir türlü unutamıyo:du. man unutmuyor değildi. Uı";*g, lar, hatırlamaz, kıskançlık, İt ,ıl': sinme bisleri coşuyor, onu hA” K dar sevkediyor, bazan kcnd'“;_’d ç bediyor, karısının Üzerine "'u,, lerini onun boynuna sarıy0'ı y cağı anda, aklı başına ı:l“':'d'g tahtik eden bu cinayet hi$5 nıp kırlara kaçıyordu. Bununla beraber, ııml“—, y , larının şiddetini azaltmaktâ güet miyordu. Ağustos ayında * günüt Patris baz? içlet 215-Sırti düvara dayalı oldüğü meler üzerinde oturan raket yapamıyordu; ti Şaritön, çehresinde bir KİR dezlle bağırdı! "Yürünüzdeki men, kim ” olduğunuzu — biliyof” görüşelim mösyö Herber Valiff*