Rasih Ferid, gençliğinde gayet hoppa bir muharrirdi. Tuhaf tuhat hikâyeler, şiirler yazardı. Mualiim Nacinin işret sofralarında Oturma» ei tan, Ahmet Rasime arkadaşlık mekten, her akşam Sirkeci meyhi lerinde, Balıkpazarında, yabut da Sa, matyada kafayı tüşssülemekten zevka, lırdı, Diğer bir zevki de tabii, “mah- bubeler,, di. Fakat günün birinde, Rasih Ferid” gayet ciddi, gayet asık suratlı bir mektep müdiresiyle evlenmiş gürere* hayret . ettiler. Oğlancağızın yirnv beş senesi tam bir disiplin içinde ge;. ti... Gerçi mütemadiyen kafa tuttuğu mütemadiyen isyan ettiği bir disiplin. di bu... — O kadınla niçin evlendin? Senir üslübuna uygun muydu o? - diye iti. ! raz eden arkadaşlarına, Rasih derdi | ii; e — Avare hayatıma biraz ciddiy:: çeşnisi lâzımdı da ondan... Fakat beklenilen ciddiyet bir türl gelememişti. Zira, hani ebediy genç kalmıya mahküm tabiatta insa lar vardır, Rasih de bunlardan biriy. di. Muayyen saatte eve geldiği aslı olmamıştı. Gece dokuzla sabah üç £ rasında kapının tokmağını korkarak çalardı. Her sefer, karısından azar İşi, teceğini sanırdı. Fakat hatuncağız, o na bir nasihat verm ve neliceü: “Bir daha yapma. İşret fenadır!,, de. mekle iktifa ederdi. O da, söz verir, yemin #der, fakat söylediklerini tut- mazdı, Böylelikle yalancılığa, müra'. liğe de alışmıştı. Hiç umulmadık bir günün bir san. tinde karısı ölünce, Rasih serde Evvelâ ne yapacağını şaştmdı, sir olur gibi “korkar gibi bir haleti ruhiye gecirdi. Sonra o abus #4 Is evini darhel tasfiye soral Revağ Ytemum halifmeyrab pansiyonlarında birine faşındı. O sıralarda attmişirde HABER — Akşam - Tonton amca Halâskâr v (b biyattan da bahsediyordu. muaain bü: tün yazılarını okumuş meğer. — Ayol. Bu kim böyle?.. diye sor duk. — Benim dulum! . dedi Nefsi hakkında ne aci bir sitem Ta Aradaki yaş farkını düşünüyor. Ken, dini daha şimdiden ölmüş sayıyor. Fakat Neclâ, asabiyetle itiraz etti: — O, daha benim gibileri çok esk'- , (kuru kuru öksürdü) “diye güldüm. » Bu pcn-f” — Siz mi be yanaklarlalır i A Fakat doğruymuş meğer. Veremi ol. duğu tahakkuk etti, Ve Xecli, be hastalığa müptelâ gerçlerin bütün hassasiyetiyle ihtiyar üstada bağlıy. | dı. Rasih de, Abdülhak Hâmidin mes. huk beytini ona adapte eti Varo'a Neclâ, tavaf et ey DUL “€9 ahır önrü- mün baharı! , Kızcağız çok geçmeden Aramıza se | rığtı. Meclisimizin alışkan bir şahsi. yeti oldu. Ona “dul hanım, lâkabı taktık, Ve artik * bu söze kızmaz oldu, » » il ın arka sahan. Bir gün, bir tramvayın ağı i lığında giderken, şüpheli bir otelin kapi gözü İlişmiş... Orada, Rasih görmüş. On sekiz yirmi yaşında bir kızla birlikte çıkıyaralr. Rasih, kola. nu, yosmanın omuzuna, bir hami $av. rı ie koymuş. Neclâ: — Allaha rsmarlağı! haykırmış... - , iy üstad, bu vaziyeti tamir için, İ ne yapabilir?.. , Neçlâcık, o anda ihtiyarı nasıl sev- diğini, onsuz nasıl yaşıyamıyacağirı anlamış... Saatlerce, Beyoğlunun kala balığı içinde dolaşmış, durmuş... Na | yapabilir? Normal hayata nasıl avdet edebilir şimdi: Zira üstad yüzünden ülasiyle ölüm alâhasım heniğ A- nasınım, babasmın, ağabeylerinin 14. net'isi olmuş. Başka erkek? Gözün. k, Rasih... - di vardı. İşte böylece baba Rasihi, birdenbi re yeniden üslüp değiştirmiş, daha doğrusu asıl şahsiyetini bulmuş ola. rak gördük. Neşesi yerine geldi. Bül- bill gibi, şakımağa başladı. Şakıyan bu sonbahar bülbülü gülü. nü bulmakta güçlük de çekmedi. Eir gün ona, torünu yaşında bir genç kız. la birlikte gezerken rasladık. Kızn adı Neclâymış. Cavıl cuvul, neşeli ku- nuşuyor, bizim ihtiyara Ustad diyor, ona perestişle bakıyordu. Haspa, ede. HABER İİ axsam posTası “DARE Evi İİ istanbul ş Ankara Caddesi | Pena kutusu » İstanbul 214 Telgraf adresi: İstantul HABER 4 ABONE ŞARTLARI » Türkiye Ecmel Sahibi ve Neşriyat Müdürü; SÖYLİYECEK VR .. de yok... Bütün ümitler? hep kırıler. Bu ihtiyarı bile, kendine “benim du- lum, giyen bu ihtiyari bile zaplede- mamiş, ebediyyen bendedememiş, öy. le mi7. ; Kızcağız İnkisarla, eve girmiş, Bir konyak içmiğ” bir daha, bir daha... Arkasınan üç t8n€ de aspirin... Sonra, havagazini açın!$- Şu satırları yazmış: “Rasihçiğini «Görüyorsun ki #enin dulun olamı. yorum. Zarar yok, üzülme... Seni ya. bancı bir kadınla gördükten sonra, hâ yatındaki: yapanı kadınların biribiri. ni takip edeceğini anladım. Benim mevkiim, mıatbuat emiyetinin bir tav “ siyesiyle bir genatoryoma gitmektir. Fakat 009 da ben istemiyorum. Seni vicdan azabına sokacağım belki... Ser çok hassassın, biliyorum, Fakat beni affet, Bununla beraber, seni de anla” mıyor d - Yirmi beş seneni siki bir baskı alında geçirdikten sonra simdi rahât nefes almak istiyorsun. Fakat bön. Ben de işte karar verdim: arkâmda birakıyorum,.. Allaba b A Saat üçe doğru, sarhoş bir halde ©- uğ geldiği zaman, Rasih, kesif bir ha- kokusuyla karşılaşmış. » Ve | ti Hasan Rasim Us | | ire men, “dulumun” ölüeini |, ÇELİK yüreğin Basıldığı ver (VAKİT) matbaası görmüş-. maceraları Nakleden: Hatice Süreyya i —50- yl ni z G7 i dgETCİYE NÖBETCİ TUTUN BAĞLANIN (| | çim Di erriğiasanı | GEÇİTTEN KAÇSINLAR a e sie e m MÜD EYLER RA (ORADA ONLARI ER- OLAN TALİMATI SİZE BiR DİYORDU. | e Pay sacayak KOLİ İLE EDiT GizLi AMERİKA KON. Yazan : Haçlılar mek istenen Türk Antakya, haksız kesi oldu. Günlük gazetelerde hâ- lâbazı kargaşalıklardan bahsedili. yor. Hâlâ acer, iç sızlatan haberler geliyor. Fakat, Türk Hataym, hiç bir vakit zulüm görmesine imkân ol mıyan bir ülke olduğunu herkes an: lamıştır. Bugün bu sütunda, Antak- yanın çok acı bir gününde bahsede- ceğiz. Okuyacağınız satırlar, Antak- yanm istiklâle ne derece hak kazan- mış olduğunu daha içten anlatacak tır. Haçlılar odusu bu şirin memle- keti sarmıştı, Dokuz ay süren muha- sara, bir türlü, şehri müdafaa eden Türkleri yıldıramıyordu. Her seye rağmen sebat ediyorlardı. Haçlılar ordusuna mensup asker ler, ele geçirdikleri Türkü acımadan öldürüyorlardı. Açlık ve salelet son haddini bulmuştu. Fakat bu, Türk azmini öldüremiyordu. Tarihçi Mil diyor ki: i nen pişiriliyor ve hazırlanıyor, insan eti ise gizlice yeniyordu.,, Bu satırlar ne derece doğrudur? Bilinmez. Fakat bu satırların arka sında gizlenen hakikat, Türk azmi- dir. Daha fecii var. Bunu da tarih- g Mişodan dinliyelim: Mişo şöyle yazıyor: eline düşmüştü. Zalim haçlılar ken disinin fidyei necatı olmak üzere şeh rin teslimini istediler. Aldıkları ted İ cevabı üzerine esirleri parçalıyârak işkence ile öldürmeğe başladılar... Selçuk emirinin oğlu bunları gö- rüyor, fakat katiyen itidalini kay» betmiyordu. Kumandan, etleri parça parça ko parılan, tırnakları sökülen, elleri, a- yakları kesilerek yerlere fırlatılan €- sirleri gösterdikten sonra emirin oğ” luna: — Siz de böyle can vereceksiniz, dedi ve ilâve etti: — Kurtulmanız o mümkündür. Sizi öldürmek istemiyoruz. Fakat bunun için şehrin teslim edilmesi lâ- zım, Babanıza yazınız, şehri teslim ederek sizi kurtarsm.. — Babam şehri teslim ederek be hi mi kurtarem?.. — Tabii... — Fakat ©bir alçak değildir. i Binlerce yurtdaşını bir oğlu için de ğişen baş olamaz. P — O halde siz ölmek istiyorsu- nuz? — Biz, yurt uğrunda ölmek için yaşıyoruz. — Fakat yurdunuz nasıl olsa e- İlimize geçecek... — Namuslu insanlar, sizin gibi | yetiyle şadolur. İİ lığa karşı tarihe eşsiz zaferler hediye | İ eden Türk azmi ile mesut Hatay ül Hayvanat lâşesi ale- | “Antakyada bulunan Selcukt e- | mirinin oğlu Ehlisalib askerlerinin | 839 sene evvel bu gün Ordusu Antakyayı zaptetti Selçuk Emirinin oğlu a'uaba ve yurllaşları önünde boğazlandı. Kudurmuş gibi insan öldürenler “Allah böyle istiyor ,, diye bağırıyorlardı Boyunduruk altında idare edil ( al;akların hiç bir vakit esiri olma- mıştır, Tarih bunu kaydetmiyor. Kumandan fazla konuşmanın lüzumsuz olduğunu anlıyordu. Emi. rin oğlunu şehrin suru altma getirdi. ler. Akrabalariyle Antakyalılar uzak tan seyrediyorlardı. Düşman kumandanı seslendi: > Yite Emirinizin Oğlü. Osu buraya öldürmeğe getirdik. Şehri teslim ederseniz sağ bırakırız. 1098 yılı 4 haziran günü idi. B39 sene evvel bugün muhasara bü” tün şiddetiyle arttırılmıştı. Emirin oğlu Antakya surları altında akraba- sının ve Antakyalıların gözleri önün de boğazlandı. Türk askeri şehrin surları önün- de can vermeğe azmetmiş bulunu- yordu. Haçlılar, ya şehrin önünde can verecekler veya surları aştıkları vakit şehirlinin cesetleriyle ikinci bir surla karşılaşacaklardı. Fakat böyle olmadı, Bir gün, birkaç kulenin düşman tarafndan zaptedilmiş ol duğu görüldü. Ne olmuştu? Bu kulede Türk kuvvetleri var- ken düşman nasıl girmişti? Bu, sonradan anlaşıldı. Rozbe a- dında bir ermeni, karanlık bir gece surdan birçok ip merdivenler sarkı- tarak düşman askerlerini içeri alma” ğa muvaffak olmuştu. Hiç umulmıyan ve'beklenimiyen bu ihanet, kulelerin işgal ediliresi ile neticelendi. Muhafızlar, ani baskmla öldürüldüler. Artık büyük sur kapı- ları kolayca açılabilirdi. Öyle yaptı» lar. Haçlılar: — Dienlevent.. diye bağırarak ilerliyorlardı. Dini alet ittihaz ederek saldıran bu kudurmuş ordu "Allah öyle isti- yor,, cümlesini haykırırken neyi kas- tediyorlardı? Şüphesiz şehri almağı değil mi?,. Hayır., Öldürmeği, par- çalamayı ve boğazlamayı, Sözü gene tarihçi Mil'e bırakalım. O diyor ki: “Pek müthiş bir katliâm başle- mıştı.. Ne ihtiyarlara hürmet, ne kü çüklere merhamet ne de iffet lâtin vahsilerini zulüm yapmaktan mene- diyordu... Meşhur Arap müellifi Seyyit E- mir Ali de şöyle diyor: “Mermer saraylardan en kücük İ emakene varıncaya kadar bilcümle mesakin hâk ile yeksan edilmişti. Tekmil sokak ve maydanlar insen kanı ile mülemma olmuştu. Antak- ya katliâmında terki hayat edenlerin miktari İBakal'on bin kişiye baliğ olur.,, İşte okuyucularım.. Sekiz yüz küsür sene evvel toprakları için can veren bu binlerce Türk, elbette pe: | lecek neslin mesut yuvada saadet ve huzur içinde yaşaması için öldü- HAL ri KOLİ İLE EDiT KARARGAHTAN KAÇ- TLAR...CIM DE NÖBETSİNİN S5 ÜZERİNE LİLINİN ODASINA GİTTi*'*| LiLi DEN HAKSIZ OLARAK ŞÜPHE LEWDİM...0 BLA. GERİ ELE GEĞİR- İMEM İÇİN BANA YARDIM SDECEK YARIN Niyazı Anmet i PN A a