“dişçi meselesi Yazan: 4. Güneri Bugün, düne kadar mevcut olnuyan mühim bir mesele karşısında bulunu- yoruz. Sânayileşen Türki vekili Celâl Bayar, bu mühim mesele- yi Büyük Milet Meclisi kürsüsünden söyledi “Bir amele meselesi vağ,,, Celâl Bayarın ağzından bu mesöleyi bir #ere daha. dinliyelim: “Bizde amele vazifesine henüz sıkı bir surette ““bağlanmamıştır. Bu endiatririçin büyük bir tehlike olabi, lir. Amele“geliyor, * evvelâ çırak ola. rak fabrikalarımızda ileret vererek O. kutuyoruz. Fabrikaya geçiyor. Üç ay mükemmelen çalışıyor, Bir sabah ba. kıyorsunuz,. tezgâh boz... - İşlerini bu suşetlö grup halinde terkedip köye dö- nenler vardır, Iktisat vekilimiz vaziyeti bütün vu-, zuhile görüyor ve gösteriyor. Filbaki. ka bugün-zararsız görülebilen bu hal, yarım, sanayi için bir tehlike olabilir. Bunun için iktisat vekili sözlerine ilâ. ve ediyor; “— Fabrikalarımıza kalifiye amele Jeneraşyonu yetiştirmek o kadar fay. daldır ki, herhalde bu masrafı, külfe, ti seve seve iktiham etmeliyiz. Bunu yapmak. kararındayız ve o istikamete doğru gidiyoruz.., Büyük sanayi! kuran ve yeni bir sa- nayi istikbaline namzet olan Türkiye, bu sanayii çevirecek elemanı da tabii düşünecekti,. netekim. düşünüyor ve teğbir alıyor, Yalnız bu noktada bir sual hatıra geliyor: Acaba fabrikayı ve yevmiyesini bırakan işçi neden kö- yüne gidiyor? Bu #ualin ceyabı sarih olmak gerek. nin iktısat | tir, Bir inkılâbm üzerinde bulunuyo. ruz., Tarlasında, sabunı başında çalı. | şan köylüyü sanayi muhitine çağırı. | yoruz. Ona daha iyi bir para ve iyi | istikbal vaadediyor a Fakat tarlası, sarı öküzü, damı ve Fatmasiyle yav- rucukları geride... O köy ki, saf düy- gülârmmi bin bir masum hatirasını saklıyor. Bir gün, hasadın. yaklaştı. ğını, ekinlerin sarardığını, başâkların dolduğunu bildiren mektup gelince ar. tık duramıyor. Gitmekten hiçibr kuv. vet menedemiyor. Çünkü o sıla delisi olmuştur. Biriktirdiği parayı sa na koyuyor, değneği omuzuna vuru- yor ve geldiği gibi sessizce çıkıp gi- diyor. Bu Türk köylüsünün toprağa ve hürriyete olan aşkının en büyük bir misalidir denilebilir. Fakat büyük bir hak'kat de bu münasebetle kendini gösteriyor, Muhakkak ki köydeki tar. lanım hasadını yapacak, tarlayı yeniş den sürecek ve tohumu atacak biri ol. sa, Mehmetçik ekmeğini tepip geri gitmiyecektir. Bugün, kurulan fabrikalarm “ekseri. si tarlaya dayanıyor. Yani tarla fab- İ rikayı yaratmıştır. Bunun sonu şü dur: Fabrikada tarlayı çoğaltacak, Fakat bu tarlada da, o fabrikada da İ çalışacak bol eleman lâzım... © Fabrika Türkiyenin ekonomik kur. tuluşu davasmın esarıdır; onu ihmal edemeyiz. Ya ziraat? Onun da genç Türkiye Cumhuriyeti için hiç ihmale gelen tarafı yoktur. O halde her ikisi. ne de değil, herbirine ayrı ayrı bağlı &leman bulmak gerek, Yoksa yeni ku. rulan 'Türk sanayii gel geç işçi ile ida. re edilemez. Bunu daha çok evvelden gören Başvekil İsmet İnönü şöyle söylemişti: “— Bilgisi, çalışması, hevesi az 0- lanlarm sığınmaları için millet fabri- ka yapmıyor ve yapmıyacaktır. Fab. rikaların kapılarından ilk günü giren herkesin bu esası evvelâ yüreğine yer. leştirmesi lâzımdır, A. Güneri Onlar ermiş miradma ss. Vindsor Di evlendi Merasimde yalnız 12 kişinin bulunmasına müsaade edildi Tout 3 CASA) — Dükde Vindsor, sa9t11,47.de'evlenmiştir. Nikâhtan evvel "Teüts-3 (A.A) — Dük de Vindeor, içün evleniyor. Hava, çok güzeldir. »zaalada İngiliz, Amerikan ve Fransiz? vaytakları dalgalanmaktadır. Sapahtanberi 120 polis memuru Can- de'şatosünün etrafını ve civar (yolları nezakek altında bulundurmaktadır. Sçatland Yardın iki (o memurile bir miktar korucu Dük ile nişanisnnın ra- hatsız edilmemelerine nezaret edenler- arasında, bulunmaktadırlar, Nasıl evlendiler ? Cande şatosu 3 (A.A.) — Saat 12,15 te medeni ve-dini nikâh merasimi sona ermiş bulunuyordu. , Meğeni-merasim. şatonun büyük kır- mızı salonunda saat 11,35 te başlamış- tır, Monts belediye reisi doktor Mer- cier,her'iki yişanlıyı selâmlamış ve on- lar da isimlerini söylemişlerdir. M Mercler, bundan sonra şahitlerin i sormuştur. İe Vindsorun şahidi: o Binbaşı fe, Mar. Varfisidin, şahidi: Ro- Dr, Mereler, bundan (sonra Fransa i'meğenisinin 212,213 ve 214 ün #iadöklerini okumuştur. Saat 11,47 Belediye relsi, heyecan tesirile boğuk bir sesle ananevi suali sormuştur : “. Mistres Vallis Vartieldi zevceli ge Sabul ediyor musünuz?,, Ve sonra Mistres Varfielde dönerek: Ham Son Altes Dük de Vindeoru zeve iğe kabul ediyor musunüz?., Dük, azimkârane — Bir eda ile “evet,, diye cevap vermiştir « isis v d ise “evet,, diye ce- vap verirken sesi heyecandan titriyor- du; Bunün üzerine Dr. Mereler, şöyle dömüştir?”. A Sizin izdiYiç rabıtasile biribirinize bağli olduğunuzu ilin ederim. Müteakiben küçük bir hitabe söyle. miştir. Öğle vakti Dük de Viridsor ile Va'lis Varficld, kıraat salonuna gimek Üzere kırmızı salondan mülfarakat etmişlerdir. Evliler, rahip Jardinein Oo önünde dize gelmişler ve rahip de kendilerini takdis eylemiştir. Bundan sonra evliler, tekrar İırmızı salona dönmüşlerdir. Orada bulunmak. ta olan davetlilerle şahitler, kendilerini hararetle tebrik etmişlerdir. Burüda yalnız 12 kişi hazır bulunu- yordu. İndre et - Eoire Prefesf M. Sernet, Dr, Mercier, Nante'daki İngiliz general könsolosü M. Graham, binbaşı Mettal- fe, Monsenyör ve Madam Rogers, Vaj- lisin teyzesi o Mrs. Merryman, ve beş gazeteci, Vindsorun oğlu ve Dükün şahsi dos- tu Randoph Churchil misafirlerle gaze- tecileri salona ithal etmiştir. Şatonun ber taralı çiçekler, ikliler ve buketlerle tezyin ddilmişti. M. Leon Blum, kendi şahsı namına Fransa bayrağını temsil &den üç renkli çiçeklerden müteşekkil ve Amerika bayrağını (temsil eden bir kordelâ ile bağlanmış muhteşem bir 4€- İ pet göndermişti. Dük de o Vindsor gri| bir jaket giymişti. Yaka iliğinde çok gü zel beyaz bir karanfil vardı. Vallis ise baştanbaşa “Vallis mavisi,, denilen ku- İ maştan bir elbise giymişti, yalnız şapka sırda birkaç beyaz iye bulüttayordu, | Kral Aleksandır abidesi Belgrat, 4 (A.A,) — Şövalye - Kral HABER — Akşam amm HABER O Akşam postam, Acı bir “ yıldönümü Şair Ahmet Haşim... Dört yıl önce bugün Türk O ve sanat âlemi büyük bir üstadını in ilm adl 4 Haziran 1933... Büyük Türk şâiri Ahmet öldüğü gündür. Bugün 1937 © yıkdört Haziranındayız. Demek ki Türk edebi- yatı duyduğu bu büyük acının dördün- cü yılına ulaşmış oluyor. Dört yık Bü dört yılın şahit olduğu büyük lâkaydi, Ahmet Haşim gibi bir şairin yok-oluşu ile var oluşu arasında €n ulak bir mana fark: duymadığımızı iddia ettirebilir? Acaba Ahmet Hâşim edebiyat ve fikriyat âlemimizin bu de- rece sağır Ve nâsırlı bir hissizliğine mu- hatap olmak için ne yapmıştır? Onun kadar canlılığı büyük bir dost- tan mahrym olanlar, dört yıl içinde on- dan boşalan Yeri ne ile doldurabilmişler dir? ir Yoksa münevver bünyemizde Haşim ağır bit ur muydu da dört yıldanberi bu Urdan kurtulmuş olmanın rahatlığı için- de bulunuyoruz? Acı hall Fena misal? Bereket versin ki şürin ve sanatin Tür kiyesinde muasır bir gençlik var ki yal nız dostluk hatıralarına bağlılık ve du- yulmuş bir hayranlığa mukabele ile uğ- raşmıyorlar, ayni zamanda sanat tarihi- nin seyrinde kiymetlerin unutulmama- «e lâzrmgelen derecelerine karş: da açık bir hassasiyet gösteriyorlar. Faraza mü. nevver gençler tarafından (o neşredilen Yücel mecmuasının Haziran sayısında genç bir muharrir, Halük Şehsüvar oğ- la şu satırları Yâzıyor: Abdülhak Hâmid divan edebiyatın- dan yeni edebiyata atılan (o büyük bir geçiti. Tanzimattan sonraki edebi mek- teplerin hepsinde onun getirdiği yeni- lik hüküm sürer. Serveti Fünunun da Fecriâti'nin de Hattâ daha sonraki edebi nesillerin de şairleri bilerek, bilmiyerek Hâmidin tesirinidedirler ve hepsi de az gök biribirine benzerler. Abdülhak Hâ- midin getirdiği bu teceddüt hareketi İ- çinde yalnız kendine benziyen (OAhmet -Yiağisiğir. yi 2.0 şleri ie adiği kadar hattâ dapa çok nesirleri ile de şairdir, Vakitsiz ök dü. Ve kendinin dediği gibi, “ne yazık ki vücudun harabisi zekânın olgunluk zamanına tesadüf eder, manasız çocuk- Tul, tatsız gençlik sinni kemale hazır- lanmaktan başka nedir, zekâ mar, ayva, portakal gibi geç renk ve rayiha bulan bir sonbahar (o mahsulüdür, En az ktık sene güneşte pişmedikçe bu asil meyve ballanmıyor., Ve Haşim kırk altı yaşın- da'en güzel eserlerini vereceği bir çağ- da gözlerini hayata yumdu. Haşim gibi bir sanatkârı unutmak.ve onun ölüm gününü anmâdan geçmek a'ledilmez kayıtsızlıklarımızdan biridir, Bu ölen şairin hatırasına saygısızlık ol- duğu kadar yarının Ha şairine korkunç bir örnektir. Öldüğü zaman edilen vaitleri hatırlı, yorum, Haşimi sevenler cemiyeti kuru- lacaktı. Onu her yıl anacaktık. Ve bir sürü vaitlerimiz vardı. Fakat her ölen büyüğe yaptığımız gibi söyledik, geçtik. Gazeteler üç yıldır 4 Haziran tarihini Haşimin 4 HAZİRAN — 1937 e e Birlik ÜNÜ gününe uymaz,. sözü .çol kimsenin dilinde bir sitem; Dağ oldukça ağır'bir hükümdür. Kendimizin hevesimize göre hareket etmek hakkımızı ileri sürsek bile baş kalarının her işinin tahminimıze uy. gün çıkmasını isteriz: bügün söyle. dikleri yalnız dünkü değil, yillarca evvel söylediklerinden ayrılmamalı, onların bir devamı olmakdır. Eski id. diaları İle şimdikiler arasında ufacık bir fark gördük mü: “Ona da inan o. lur mu? fırıldak gibi dönüb duruyor, deriz. Halbuki bu, ekseriya kendi zaafımı. İs; daha döğrüsü kafamızın tembelli. Şair Ahmet Haşim (Reanam Münllin eseri) Haşimi anmadan geçiyorlar. o Halbuki dört yıl evvel ona ağlıyanlar, onun bü. yüklüğünü söyliyenler ve sanatına hay tan olanlar vardı. Eğer bu. insanlar öl | medilerse herhakle bunamışlardır. De- lik ve çatlak halızalarından o Xoca bir Haşim sıyrılıp gitti, LL Şair Haşim hayatının bütün seyri Türk gençliğine karşi duyduğu büyük itimatta hata etmemiştir. İşte dört yil lık uzun bir Jâkaydiden sonra onu İlk hatırlayan gene gençler olmuştur. HABER, 4 Haziran 1933 de duydu- ğu acıyı 4 Haziran 1937 ide de aynen duymakta bulunduğunu kaydeder. HABER Hâl müdür - muavini Feyzi Gercik-beraet etti On bir ay evvel işten el çektirilip | hakkında başlıyan tahkikat ile mahkeme ye sevkedilen hâl müdür muavini Fey. 3i Gerciğe isnat olunan şahsi hizmetin- de hademe istihdamı Asliye 3 Üncü Ceza mahkemesince yapılan açık du - ruşmada sabit ve vaki olmadığı ve biç bir suretle sujistimali de görülmediğr ve bilâkis Feyzinin hâlde çok dürüm çalıştığı nihai mahkemede tebeyyün €t- mekle 3—6—0937 tarihinde 212 dosya numa: iyle ittifakla beractine Karar yedlemişek 7 lenin ayn vi Lİ Mareşal Blumbergip ziyaretleri Roma, 4 (A.A.) — Von Blumberg'i Je Musolini dün öğleden sonra Torum- da 11.000 genç faşistin jimnastik hare- ketlerini seyretmişlerdir. Duçe, bumdari sonra maregalin #€refi- ne bir akşam ziyafeti vermiştir. — Yeni Biyoloji Enstitüsü Biyoloji Enstitüsünün o dünle açılış metesininde bulunanlar Üniversitenin yeni Biyoloji Enstitüsü dün merasimle açılmıştır, 377 bin li. Aleksande namma © dikilen heykel 20 İ taya mal olan bu müessese büyük bir ihtiyaca cevap vermektedir. Haziranda Visoko'da merasimle açıla. caktır. Merasimde, Kralın bir mümes - | sili, nazırlar, sivil ve askeri erkân ha - zır bulunacaktır Yeni enstivi, 600 kşilik büyük büyük bir kütüpaneyi, leri havidir , Wir modern anfiyi, sterilizasyon lâboratuarları, müteaddit profesör, doçent Ve asistan varyomu, müzeleri ve yüz kişilik mütcaddit dersant ximya, bakteriyoloji, odalarını, ğini > etmekten başka bir şev de, ğişmez, hele tamamile değişebilen bel- ki'bir insan bile yoktur. Bir dediğinin bir dediğine uymamasına « bakmayın, bunlar igin dış tarafıdır, özü kavrıya- bilirseniz onun hep ve her şeye rağmen kendi kendine benzer olduğunu görür- sünüz, Demin Boğaz'ın sularını inişi. ni seyrettiğiniz kayık yavaş yavaş ve, ya birdenbire dönüp de o suları çık. 1" der misiniz? Kay kayıktır. Hâdiselerin itimine kapılıp fikirden fikre geçen adam da yine O adamdır. Sözl değil, sözletindeki edayı dinleyin: bu sefer sebalına, ken- disi belki 'hiç istemediği halde sarsıl- İ mak nedir bilmez sebatina şaşarsınız. O Kadar ki: “Bu âdam dâ nasil gey! günler, yıllar onda hiç bir tesir birak- madan geçip gidiyor,, dersiniz. Ne yaparsak yapalırı, kendi kendi. mizi tekrar, kendi keridimizi taklid et. mekten kurtulamayız. Bu; ferdler için doğru oldüğu gibi belki bütün insan, lik için de doğrudur. Biribirimizden * pek. farkir olduğumuzu -sanmıyalım: derin ve etraflı bir dikkat, biribirine hiç uymaz gibi gözilken iddialar hep bir şeyi söylediklerin! isbat edebili Yalnız şu var ki anleşamıyoruz. Her. bangi, bir kimsenin bir fikrini redde kalktığınız zaman onun ilk #özü: “Be- Memili İL ETİ kıwwardır; fikrini ne kendi “aulatabil miş,“ne'dermiz anlaniışsınız. Allah'a; ulaşmak istiyen Nemrud Babil kulesini yaptırmağa başlamış; fakat ona engel ölmak istiyen Allah, külenin inşasına çalışan insanlari, bi. ribirlerinin. dilinden anlamaz etmiş... Hepimiz Allah'a, yani hakikate ulaş. mak istiyoruz. hep bir yolda ca ruz; fakat yazik ki kimse kimsenin dilinden anlamıyor, liç kimse istedi. gini, bildiğini tam olarak söyliyemi- yor. Nürullah Ataç SAÇ mam Yanlışlarla dolu bir saat 29 mayıs tarihli nüshamızda resmini gör düğünüz kapaklı saatte ali: yanlış yardır; 1 — O rakâmi tarafında görülen «it kapağı menteşesi (o Tüzumsuzdur. alt kapak mehteğeleri yerde Bulunur. 2 — Birle iki rakam; © arasında $ dakika * çizgisi vardır. 3 — Saatin yelkoyanile akrebi bir boyda yapılmıştır. Akeebin yelkovandan küçük ol ması lâzımdır. 4 — Saniyeleri gösteren kadran &s:l söint kadranmın merkezine bitişmişlir. Bu yani; tar, 6 rakamı görürmiyecek #urette bu kad Tanım âşağıda ve merkezden uzak (olması icap ederdi, 5 — Kapaklı saatlerde 12 rakamı 9 reka nh bulunduğu yerde olur ve saatin diğer rükarıları da bunn göre tanzim edilmiş bulu nur — Rumen rakamlarile yazi saatlerde 4 rakamı hiçbir zaman IV şeklinde değil II tarşında yazılır. Bu meveleyi hiçbir okuyucumuz tam ola» fak Balledememiştir. Bununla © bertber kın men cevap vermiş olanlardan 4 kişiye vandet tiğimiz hediyeleri takdim edeceğiz. İsimleri şunlardır: 1 — Ortaköy Papazoğlu sökük No, 11 de Mehpare, 3 — Ortaköy 39 uncu ilkokul 282 Mehlika, 3 — Vefa iisezi 1198 Fikret. 4 — Uzkldar Divitçiler caddesi Nurullah Şengük Matbaamıza uğrayarak Bediyeterini alma» dir, 4 rakam Öyle dört adedi tam bulumuz ki bunların en bÜYOZU ile en küçüğü hamlı darbinn ye künu diğer 1ki rakamın hasılı darına müsa vi olsun. Bugun cevabımı yarınki müshamızda bula GAKSINIA,