25 Nisan 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

25 Nisan 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yüzablar; 1 çesterton — 2 Sayers « 3 Agata Krlati C.D. H,'ve Me Ko — 8 Mivare Eigar Jepson — 12. Klemens Den — 13. Antoni Berkeley. / 8. Henri Yed — Aknoka — ii Çeviren; fa. — Evvelâ, dedi, şu pardesü var. Farz «delim ki amiral sandal ile yola çıkt. yanma aldı diye. , hava, pardesü öle kürek şekecek kadük soğule değildi ki giyin. mi şolsun. Hem İnsanın kürek çekebil. mek'işin, kollarınm serbestçe - hareket etmesine İhtiyacı vardır. Sonra, gazete r. Bu, gazeteyi nereden aldı? Gazete, buraya dün akşamki sekiz büçuk treni ile geliyor. Halbukki.. Rac bir: ire Hempstidin bütün gece nöbetçi olduğunu ve uyumadığını bas tızladı. Onu yatmağa gönüdermek çok doğru olacaktı. Bu vesile ile, kürekleri iskarmorları da gönderebilecekti. Son. ra bir şey daha düşündü, sordu: — Dün akşam, saat on Tadielerinde bu civarda hiç otomobil filân gördünüz mü? — Görüm. Saat on bire çeyrek kala, Yuighami'da bir otortobil durdu, Kapalı bir otomobil. İçinde de bir kadın vardı. — Tek başma mı? — Bilmem, Sadece bir kadın olduğu- nu gördüm. O da pencereden şöför bir şeyler söyledi de öndan. — Görseniz tanıyabilir misiniz? — Zannetmem. Otomobilin numara, sını da almadım. Zira bir sebep de yok- tu. Otomobil on dakika O kadar durdu. Sonta Vinmuta doğru yürüdü. — Böylece “de, papazın evinin önlin den geçti demektir. YEDİNCİ KISIM Yazan: D. L. Sayelş MÜFETTİŞ HAYRETTEN HAYRETE DÜŞÜYOR Müfettiş bu haberin açtığı yeni ufuk- disini bekliyordu. Çocuğa: — Ne var yavrum? Diye sordu. Çocuk: — Babam, dedi, size bir mektup gön- | derdi. Onu getirdim. Rac herhalde tedfin O merasimi için olsa gerek diyerek mektubu açtı. Oku- du: Mister Rac Bugün öğleden sonra, kilise işlerim için Londraya gitmek mecburiyetinde. yim. Hareketimde bir mahzur olmadığı »ı ümit etmek isterim. Eğer'iğim çok müs'ağel olmasaydı, gitmek © aklımdan bile geçemezili. Zira, bu O meseleye ait şehitlerin #i28 lüzumu olduğunu tahmin ediyorüm, Fakat Londrada uzun müd- det kalacağımı sanmıyorum. Herhalde öbür gün başlanacağını öğrendiğim tah kikat gününe kadar dönmüş olacağım. Beni görmek istediğiniz takdirde hare- kâtımdan size malümat verebilirim, ve şâyot, bu akşam dönemezsem, “Çering Kros otelde,, kalacağımı bildiriyorum. Hürmet'lerimin.... Rac içinden? — Al bir tane daha! Diye düşünerek, biz koltuğa oturdu. Bir müddet öylece kaldı. Ne yapacaktı? Papazın gitmesine, serbestçe hazeket et mesine sani olamazdı. Aksi - takdirde bu onu zannaltına almak demekti, Bunu da yapamazdı. Papazın © aleybine, san. dalda bulunan şipkadan © başka delile benzer bir şey yoktu. Nihayet kendisine ir pahçivan da denilebilirdi ama, müfettişin cevabını bekliyordu. — Babanızla, dedi, eğer vakit varsa birar görüşmek isterdim. Siz buraya'na Mİ geçtiniz.? — Karşıdan seslendim, Kayıkhaney'e yen: bir polis gelmiş, sandalı getirdi. Müfeştiş Hempstidin, tenbihi. veçhile yerine süratle bir başka adam göndeğ- imiş olmasına . memnun oldu, Çocukla beraber yürüdüler. Yeni geglen polise, müfettiş birkaç şey söyledi, ve sandalla karşıya geğtiler. Rac, papazimevine doğru” yürlrken şardağın civarındaki toprak - ve çimen- lerim valak, bir çok çiçeklerin de'ezilmiş olduğunu gördü. Hakikaten papiz çok âcemi bir bahgıvandı; ortalığı sulama. sm: bilmiyordu. Papaz yâzthanesinde idi. Müfettişi sarkıp | 1 bir müddet düşündü, sen | ip yatması için gönde, | rerek eve döndü. Orada Peter Munt ken | a Kirofiş — 8. Vaytçörç — enriedi — 9 Cen Royd — 10 Remald 'Tefrika numarası — 23-— sâmimi'bir şeldide karşıladı. Fakat yüzü sapsarı İdi, Müfettiş o papaz şiğdeti bir heyecan: geçirmiş olduğuna Könnat getirdi, Papazin güzel, dürüst, açık bir yüzü vardı. Namuslu bir adam yüzü idi bu. Fakat kimbilir? Herkes, onun d rüst ve çok - müşkülpesent bir“ adi olduğunu söylüyordu. Papaz: — Hoş geldiniz dedi, zannetmem ki | Londraya hareket ( çtmeme mani'ola- cakınız? Bunun için mi geldiniz? Rac gülerek cevap verdi: İ — Hayır, ne münasebet! Buzada kal saydınız daha iyi olurdu. Fakat madem | ki işiniz müstacel... —-Evet, Mühim ve müstaçel, Eğer bir iki gün sonraya bırakılabilecek ka, dar olsaydı, gitmezdim. Lâkin (o imkânı yek, » Anlıyorum, Müfe: inden, bu kadar mühim ve wüstacel işin ne olabileceğini düşünü yordu, Kenterböri başpeskaposile görü şecek değildi ya! Papazın Sim baktı, Hiçbir mana çıkaramadı. — 9 halde, dedi, mi? — Tabii, yalmız, dediğiniz gibi, hare- kâtınızdan beni haberdar ediniz. Esasen bu şekilde hareket edeceğinizi bildirdi. ğinizden delayr dx aynca size teşekkür edetim. Herkeş sizin gibi hareket et- mez, — Hepimizin birer vazifesi var mis- ter Rac, Hem size haber vermeden git. miş olsaydım, belki de beni kaçıyor #anneğebilirdiniz. Halbuki, katiyyen aleyhimde böyle bir düşünceye varılma sını İstemem. m gidet (Devamı var) Tarihi macera ve aşk romanı —46— “ İçivorum, esrar çekiyorum, herşey yapıyorum, in: (Vâ - Nü) olmayor. Eğlence âlemlerinde bana müthiş. bir can sıkıntısı basıyor Geçen kısımların hülâsası m sultanla Sünbül ağanın se, Teri mecliste hanendelik edi- yordum, Fakat oturduğum yerden onları göremiyecek vaziyetteydim. O esmada, Köşem sultanın oğlu O Tan genç ve mütereddi bir asilsade, içeriye baskın verdi. ... — Oğlum... Bu seste perişanlık ifadesi vardı. Fakat 608, Yâvaş yavaş iradesini toplıyarak hâkim bir perdeden konuş. tu: — Oğlum, niçin buraya iznimi al, madan girdin, işte neler gördün... Ben sana söylemiyor muyum bana #ormaâ, dan bir şey yapma diye... Şimdi böyle hareket ediyorsun, sonra, tahta ge * çince ne yapacaksın? — Ne mi, anne?... Zevk! zev... Zev- kedeceğim... Vallahi karışmam, billâ. hi karışmam... Ne taht isterim, ne bir sey, “Onlar, #ğabeyim “Murad hanın olsun... O hayattayken bana bir şey Söylemek düsmez."-Allah her daim o. Du üzerimizde payidar etsin... Çülgm gibi başladı çırpınmıya: — İstemem... “Tahtı da istemem ta. ci da... Bunu ağuma bile almam... Sonra maazallah cellâd! Cellâd!... Cel- lâd Kara Ali... Eliyle bir kâbuşu defetmek iter İ İ Yazan: Edgar Rice Burroughs Çüğilinsik iie: cesine, boşluğu tokatlıyordu. Diğer koluyla da kendi herhângi bir. sille yememek için yüzünü kapamıştı: — İstemem, istemem... Beni tecrü. be için mi böyle yapıyorsun, ânne... Benim tahtta vallahi gözüm yok, an. ne... Velinimetim efendim ağabeyim, kıyamete kadar ecdadımın tahtında oturacaktır... Benim haddime mi?.. Hadâlme mi?.. Estağfürullah.. Ben âciz bir gehzade İbrahimim. Padişa, hırmz isterse, cellâd Kara Aliyi şimdi yollar... Boynuma bir kaytan... Boğulmak taklidini yapar: — Çekörler, sıkarlar... Kkkkk. Git- ti bu âciz İbrahim öbür şehzadelerin yanına, Neme lâzım, neme lâzım... Şevketli ve devletli biraderim bana bu hayatımı bağışladı... Benim de bor. cum, onun ömrüne, afiyetine duadır.. Bu sözleri söylerken, * birçok, -el, baş, göğde hareketelri yapıyordu. Ne tekim, son cümleler üzerine, avuçla, rını açtı, İki yana sallanarak sözde dura etmeye basladı. Öyle komik bir hali Vardı ki.. Ayni zamanda da Şa. yanı merhametti, Çünkü, minimini bir biçare çocuğun umacıdan korku. | tulduğu gibi, o da eellâddan yıldırı! - mıştı. Osmanlı şehzadelerin mulmadık bir dakikada, hi siz olarak, odalarında boğduruluver. diğini biliyordu. Nefes aldığı her da. f Atlas Okyanosu korkunç bir sükün içinde uyuyor, haydutlar gemi ile Ceyni kaçırıyorlardı Teknenin uzaklaştığını, sonra doğu tarafındaki bir butunu döne rek kim bilir netelere gitmek üzere “gücü kuvveti bitmiş gibi, kumların üstüne düşerek yüzünü elleriyle ka” padı.. Gi İssiz adada böylece kalan beş adam, başları önlerine eğilmiş. ve yürekleri ezilmiş eski konak yerleri- ne döndüler. Ortalığı tamamiyle ka- ranlık kaplamıştı. Gece sıcak ve çok #tkimtili idi. Akşama kadar ince ince “esen rüzgâr şimdi eser yoktu. Denizin yüzünde en küçük bir kitişık bile görünmüyor, gök yüzünün Yıldızla” Yı uçsuz bucaksız bir aynayı andıran Okyanüısun #ülarrüstünde ışıldıyor: du, Yalnız, ölü deniz dalgalarının kumaalı hafif hafif yaladığı duyulu- yordu: Evet, koca Atlas Okyanusu uyu yordu. Ancak bu uyumaktan çek, birdenbire atılmak için sinmiş bir kaplanın durgunluğuna, seasizliğine benziyordu. “Kıyıda durarak sevgilisini; biricik hayat Yoldaşmi elinden alan denize bâkarken Okyanusun bu kadar es- rarlr, korkulu bir durgünluğuna rast lamadığını da "düşünüyordu, Zavallı delikanlının gözleri, vakit yakit ana' Afrika kıtasının bulun” duğunu bildiği tarafa çevriliyor, ge- miş, «cr soluklarla — gi kabarıp iniyordu, Bu demir yürek ümitsizlik ve hiç sonu gelmiyen savaşlar için- de, acaba erimiş. yumuşmış mıydı? Delikanlı bu durgunluk içindey- ken birdenbire arkadaki: ormandan bir parsı acı ve derin oulumasını ( işitti. Tarzan başmı: o yana çevirdi. Hayvanın haykırışında delikanlının o kadar alışık olduğu bir ses vardı ki kendine çok yakm bir bildiğin se- sini duymuş gibi oldu, ve kendini tutamıyarak hayvanm baykırışına karşılık verdi. Bir dakika sonra pars Şitanın sa. nr, tombul gövdesi ormandan fırla- dı. Gök yüzünde ay yoksu da parlak yıldızların ışıkları ortalığa sönük bir aydınlık sağıyordu. Bu ışık Tarzann keskin gözlerine her şeyi görmek için kâfiydi. Kocaman pars toprak ve kumlar üstünde hiç patırdı etmiyerek yavaş yavaş Tarzanm yanma geldi. Deli- kanlı eski, sadık savaş arkadaşını çok vakittenberi görmemişti. An cak azgın hayvanın delikanlıya yak- leşirken alışkan bir ev kedisi © gibi tatlı murıldânışı pek iyi gösteriyordu ki: Şita kendisini maymunların oğ- luna bağlayan sağlam yoldaşlık ve sevgi bağlarını unutmamıştı. Şita başını Tarzanın yüzne doğ rü uzatırken o da elini yumuşak, ka- ba tüylü tombul boynuna koydu, gözlerini hâlâ denizin durgun yü- zünden çevirmemişti, O anda birdenbire irkildi! Bu ne? Bütün kuvvetini gözlerine vere rek geniş ve loş geceyi delmek isti- yormuş gibi bakmağa başladı. Sopra arkasına döndü, uzakta fanilâ örtü- leri üstüne uzanmış arkadaşlarıma sesleridi. Afrikalı ile gemiciler koşarak Tarzanın yanma geldiler. Yalnız Gast onun yanındaki canavarı gö- rünce duraladı, e) ör onu baştan ayağa titretmişti, | Arkadaşları, maymunların oğlu" İ nun çevresine toplandıkları vakit delikanlı elini heyecanla denize doğ” ru Üzattır di — Bakmız! Bakınız! Denizde bir var. Bir gemi ışığı olacak. Bu, Kovri gemisinin nir iğ olmasın? Ben o gemi olduğuna yemin edebi» lirim; buraya başka gemi nereden gelecek? Şimdi işi anlıyorum: H& rifler bizden kaçtılar, karadan esen rüzgörm yardımile biraz da uzak aştılar. Fakat az sonra rüzgâr büs” bütün “kesilince denizin yüzünde kütük gibi.kaldılar. Dalgalar ve akın tı gemiyi ta önümüze kadar getirdi. —— alçak herifler şimdi şuracıkta» Nİ Heyecandan başka söz söyliye miyerek sustu, sonfa yüreğini dol A yeni bir ümitle yerinden fır” — Arkadaşlar, dedi. Herifler işte orada! Onlara şimdi. yetişebiliriz. yaptığımız sandal bizi bu havada gemiye kadar pek iyi taşıyabilir! Bu söz hetkesi canlandırmıztı!, Yalniz; onların avasma; (karışan Gast duralamış, korkuya kapılmış» ti. Kekeliyarek: ,.— Gemide, dedi, Heriflerin hep- si tepeden tırnağa kadar silâhlıdır lar, hepsi canavar gibi, hepsi kanlı | katil ve “yılmaz adamlardır. Bizim bunlara karşı koyarak gemiyi elde geçirebileceğimizi aklınıza bile - ge tirmeyiniz!.. Eğer varsa, bu iş için başka bir yol düşünmek lâzımdır. (Devama var) Kikada, »bekliye bekliye, sinirleri “oynamıştı. Bu Korku, nesilterdenberi: onda yer etmişti, Onun için, müvesvis bir hal- de, durmaksran; sağına soluna bakı « yordu. Bu, onda bir tik olmuştu. Kösem sultanın sesi: — Oğlum, sen yine duani et... kın var. Allah padişahımıza zeval ver mesin. Ben de onun çok yaşadığını is. terimi tabii... Çünkü oğlumdur. O, bü. Yük evlâdım, sen küçüğü... Cenabı hak hiçbirinizi Osmanıma benzetme * sin... Deli İbrahim: — Amin! . dedi. - Ellerini yüzüne sürdü. — Fakat, nede olsa, sen veliahtsm. Bunu sana (hatırlatmak İstiyorum. içeriye bir cellâdin girmesini ğ Hak, ma Şimdiden sonra padişah oalcik ve ev; * lât ve ahfadı da padişah doğncak sen sin... Değil mi yâ... yorum. Oğlan ya! ivarmağa başladı: — Anneciğim, bu lâflar; açma... Ye rin kulağı vardır.. İşitir, belki bir ni, yetim, olduğunu zanneder, Neme lâ - zam ?... Neme lâzım? Ben kendi zev, kimi, safamı düşünürüm... Kadın, be. yaz hadımlar, haşiş, içki.. Zevk, safa, Ağabeyim, bana bunları yasak etme, Onun için söylü, di. İstediğim kadar bunlarla uğray * mak, eğlenmek ruhsatını bana verdi, Fakat eğlenemiyorum, Aciz bir halde, yüzünü buruştur. mağa, ağlamağa koyuldu. Kösem sultan, büyük bir meharetle mevzuu değiştirebilmişti. Oğlunun za- Yar dümeYma BASArak onusinirisn , dirmiş, kendi vaziyetini unutturmuş»” tu. Fakat, bahis, döndü dolaştı, yine ayni şeye dayandı: — Ne ağlıyorsun oğlum... — Ben ağlamıyayım da kimler ağ. lasm... O kadar cariyem var, Allah ö- mürler versin anı bana ver gün birkaç tane yolluyorsun... Fakat artık ben ihtiyarlamış gibi bir şey oL. dum. Hem hepsini gönlüm çekiyor, Hem hiçbirini içim istemiyor. — Vah yavrumvah... Vah aslaner ğım vah... Macunu şahilerden yemedin mi? — Yedim, anneciğim, yedim, Fakat onlar da, beni eskiden olduğum ”“bi gönçleştirdiedi.. Bilmem ne oldu, Ba. na büyü mü yaptılar. — Büyülerite tavşan başı: — Tavşan başı, anneciğim... Tavgan bâğı. Lâkin. saz, söz, her şeyi top- luyorum... İçki masalarını, esrar tis. sil'erini hepsini hazırlatıyorum... Tsi ahenk baslıyor. cariyelerimle eğlene- seğim, gözlerime bir uyku basıyor, a0 nesiğim, bir yyku,.. Sanki kirpiklerim. den herbirinin yevnp birer çeki tagr a“Mışlar... Bu sefer öndılar :6a.- ellerini oğuş- turarak; — Vah aslanetğrm! İçlerindeti biri: « — Zencefilli mürabba içsen, şehzar dem: İbrahim: — İetim. ietim; Heseini içtim. OL muyor, olmuyor vesedlim .. - Eğlence Alemleinde, uykum: geliveriyor... Kö » #eda, somurtun ebsvuveriyarum.. Ne vüpaam nafile, Sah ağabeyim. ba. na her türlüre”lercelire müsaade et- tiği helde'bunlara bir türlü muvaf. fak olamıyorum. Eğlenemiyorum, eğ lenemiyorum... Kösem sultan; — Peki, ne yapalım acaba” İbrahim ne dese befenirsiniz; — Bunun çaresi var, — Nedir? — Su Sünbül ağayı biraz bana ve. rin... O, benim eğlenebilmem, aşk ha- yat *yabilmem icin, zencefilli mu. rabeadan bile müessir olacaktır,” (Devami var) 5 dediler, mma, MR lk önleme enbe” öne i ! $ i i

Bu sayıdan diğer sayfalar: