YAZAN: Edgar Wallace U — GLâkin, bir keşif uçuşu (o esnasında | © Alman topraklarına düştü ve kayboldu zannedildi. Biraz sonra bunun © doğtu “olmadığı anlaşıldı, resmi gazetede hâ- dise tashih edildi. Lâkin, bu hâdiseden Abel haberdar olmadı. O, ilk havadisi kati telâkki ederek, yeğeninin öldüğü. © me hümetti. Con da bu husu'sta Kimse- | © ye haber vermedi. Kendisinin o öldüğü © haberinin etrafa yayılmış O olmasina memnundu, Harpten sonca serveti art» tt ve çocuk yuvaları kurmak merakı ile 'Belçikada yerleşti. Böylece İngiltete ve Amerikaya bu fikri de aşıladı. Diğer | taraftan Con Vwd ismini resmen kulla. nabilmek için, bu mevhum isim Jehine, | asıl ismile bir vasiyetname © birakmak | akma gelmişti. Öyleya, herkes Con Bel damiyi ölmüş bilmiyr muydu? Hiç kim- senin aklına, resmi gazetedeki tekzip ve tavzih gelmedi, bu işde halledildi. Sadece vasiyetname noterlikte kayde- dilmedi, ve Con Vud kendi o kendinin mirasına böylece kondu. ! Fiter mösyö Hovetin sustuğunu gö. rünce sordu: — Sonra? İşte hikâye bundan ibaret mösyö Piter, Fiter bir sigara yaktı, tavana doğru üflerken: — Bu civarda, dedi, küçük bir orman ve ormanda bir ev vâr, Er, Addley tay- yare meydanına tam sekiz kilometre - mesafededir. Bu tayyare: meydanma, Belçikadan gelen tayyareler Siner, ve Belçikz ile Londra arasında muntazam bir hat vardır. Piter #igarasını tavana üflemekte de- vam ederek, : — Haber aldığıma göre, dedi, Mösyö | « Vüd sik sık bu hattan istifade edermiş. — Pek mümkün! | — Alelekser, mösyö Vud, o akşama | doğru gelirmiş, ve ertesi gün erkenden kalkan tayyare ile Belçikeya dönermiş Yani eğer birisi kendisini (o Belçikada | telefonla veya bizazt arasa, hergün onu orada bulmak kabil olurmuş. (Nitekim Krigerin öldüğü gün olduğu gibi. — Evet. Bu da olabi — Mösyö Con Vudun büyük bir ma. hareti de varmış. Gayet güzel ok atar- mış. Garip bir tesadüf değil mi? — Bunu da nereden biliyorsunuz? — Belçikada bir tahkikat yaptırmış" tem. Koldharbur. Smitin oOölümünden sonra, o gün mösyö Vudun Londrada olduğunu öğrendim. Tahkikat neticesi şu oldu. Belçikada, Venduyu civarında garip tabiatli bir İngiliz (orada onu İn, giliz zannediyorlardı) hergün 6k atma #alimleri yaparmış. Tuhaf değil mi? Mösyö Hovet, Fitere döndü ve göz lerinin içine bakarak: im dedi, siz& bir şey soracağım, Sizin poliste mühim bir mevkiniz var. Bu itibarla birçok vazifeleriniz de yar. Eğer aldanmıyorsam, polisin göz yum- duğu barı cinayetler vardır. Buna “me, nafil umumiye nâmına silleât,, diyorlar | galiba, ve bu usul, (o İpgüterede tatbik edilmektedir. — O halde size hayalet kimdir? — Ciddi olarak mr soruyorsunuz? — Evet — O halde söyliyeyim. Yeşil hayalet Elen Heldi, Abel Bellaminin mahpus bulunduğu yerden çıkararak, geceyarı- sr sizin eve getiren adamdır. - Onu,'siz o zaman gördünüz ve silâhmızım tehdi- di altında bulundurarak hakikati ona i. tiraf ettirdiniz. Sonfa * tabancanızı in. dirdiniz, onun kaçmasına .yardım etti. nir. . Mösyö Hovet heyecanla cevap verdi: — Kim oldüğünü bilmiyordum. Yü. zünde maske vardi. Gizli yolu da tesa- düfen keşfettim. — Bellami de ayni yolu, son zamn- larda buldu. Hizmetçilerini (o şatodan gönderdikten sonra mutfağa konserve âramağa inmiş ve ozaman bulmuş. Lasi | bu sabah itiraf etti. Abel (o Bellaminin, şatoda, Valerinin markalarını taşıyan bir mendil, kanlı bir mendil bulduğu- “nu da söyledi. Bu mendili Valeri, bu evi | tutmağa geldiği gün kaybetmişti. Hem- po dumanların: soruyorum: Yeşil e de burada, Onu yeşil hayalet bulmuştu. y © madam Heldi, yeşil hayalet onu orman. » lardı. Tefrika numarası — 69 — ÇEVİREN» fa daki eve götürdü, Sonra, yeşil hayalet, Valerinin ağladığını duyduğu kadın da Kalrtön otelde Krigerin gazeteci Hol- landa Abelden intikâm alacağını söyle. diği vakit bu-sözleri işiterek kadar ya- kında bulunan kimse idi, Onu ne Kri- ger, ne'de Abel gelip kendisinden şato. mun satılık olup olmadığını ' sorduğu yâkit tanımamışlaşdı. Halbuki bu adam yeşil hayaletti. Yeşil hayalet, Vâleri bir | gece şatonun bahçesine onu köpeklerden. kurtaran , adamdır. Bundan başka, yeşil hayalet, madam Heldi kurtardıktan sonra Valerinin © nun kızı olup olmadığını anlamak için, Savinilerin mahpus olduğu beyaz saçlı kadınm eski hapishanesine girerek ora dan hatıra defterini alandır. Yeşil ba. yalet... —.. Kim olduğunu söyliyecek misi- niz? İsmini bildirecek misiniz? — Hayır. ““Menafii umumiye namma süküt,, edeceğim. Hem müstakbel ka. in biraderimin ismini nasıl söyliyebili- zim? Öldürdü ise bile, bir adalet hük- münü yerine getirmek için öldürdü. Mösyö Hovet ona elelrini uzattı: — Hakkın var Cim, dedi, ümit ederim ki istifanızı vereceksiniz. Böyle parlak bir istikbali terketmekte (haklısınız. Şahsan zengin olduğunuzu biliyorum. Yoksa size servetimi teklif ederim. — Esasen damadımız olacak değil mi. yim? Bu sual üzerine mösyö Hovet durdu. Gözleri daldı've nihayet: — Belki, dedi, yalnız bu sale ceva- bımı, madam Held iyileşip kendisinden benimle evlenip evlenmiyeceğine dair bir cevap aldıktan sonra vereceğim » girdiği vakit (Geçen tefrikalarn hülâsası) Ayşe, yeniçerilerin eline geçmiştir. Fakat o; benim. nişanlemdir. Fırsa- tem bularak kendisini; öpüyorum. Fakat bana baskın verdilir. Cesa. landıracaklar. ie le Ykisi de, zebella gibi yeniçerilerdi. İakönder; bileğimden yakaladı. Ko. Jumu burdu. : — Ay! Ay! Ay! Ay! - diyerek diz üstü çöktüm. Öteki, belime bir tekme indirdi: — Sen, kârata., Ölümden yakayı sı- yırmışken bizim kadimımıza ha.. Maddeten o dereve feci olan halime rağmen: — Neden sizin kadınmız olsun... de: dim. « O, benim nişanlımdı. — Hâlâ söyleniyor.. Bir tekme, bir muşta daha. İster istemez artık susmağa me bur kaldim. İskender: — Derhal hadım edelim de cezasını bulsun... dedi, O zaman çenem açıldı: İ —PBen sizene fenalrkettim de böy. el yapıyorsunuz? Düşünün ki, bu ka- dm, teyzemin kızıdır. Ben onu çocuk- luğumdanberi seviyorum, Kaçırmanız üzerine, peşine düşmem kadar tabii ne Yazan: Edgar Rice Burroughs Tarihi macera ve aşk romanı — 23 — Yazan: (Vâ - Nü) vardır? Beni hadım ederseniz, pek insâfsız, pek günal “bir iş işelmiş olursunuz. ' Çünkü, bütün emelim bu Ayseydi, Onun lunmak istiyordum. Ömrümde bir tek kadınla yatmadım., Bu safiyane sözlerim üzerine, İs kender kabaca bir kahikaha ett: — Öyleyse, vuslete nail ol. Seni | sevgilinle bir odaya kapatalım. Birin- cl ve Sonuncu defa olarak bir kadmın ne demek olduğunu öğren.. İkimizi birden, seğirin üstüne fir- attılar, Sonra, kepiyr kilitliyerek uzaklaştılar, İskenderin, sofada yürürken: “ — Şü milezsini bir istintak ede. lim. .,, dediğini işittim . Ayşeyle başbaşa kalmıştık. Nişanlım, dedi ki: — İdama malıküm ediler bir ada- mın bile, karısını hücresine gağırarak onunle bir safalı gece geçirdiğini İsİt miştim, Mustafa. Biliyorum, senin de halin fecidir. Her nasılsa bir tuzağa düşmüşstin. Fakat başbaşa geçireceği" miz bu halvet saztleri esnâsında İler. de uğraman muhtemel olan felâketi unutmalısın. Bu andan istifade edelim: Senir beni ve benim, seni istediğimiz Allahın ve kulların huzurunda muhte. lif defalar söylenmiştir. Orun için, »i- MY RL. Ormanda yaşayan bir çok hay- vanlar Tarzanın haykırışları önünde dört tarafa kaçışıyorlardı Timsahı çeneleri arasında uzun zâmati kalan bacağınım etleri parça - lanmıştı, Bereket ki kemikleri kı- nlmamıştı, sinir ve damarlarma da bir şey olmamış olacaktı ki ayağımı işletebiliyordu. « Yalnız büyük bir acı duyuyordu. Senelerce yabani hayvanlar gibi yaşamış olan delikan- Ir böyle acılara alışkın olduğu için pek aldırmıyordu. - Maymunların çocuğu, suyun yü- züne çıkar çıkmaz dereye doğru eği- len büyük birağaç dalını var güciyle sıçrıyarak yakaladı. Birkaç “dakika ağacın üstünde dinlendi ve yarasını sardı. Tarzanin yüreğinde derin bir sızı da vardı. , Kendisini, yabani kabile başın kötülüğünden kurtaran. koca karı Tambozda, ak derili kadınm çocu- ğunun öldüğünü söylemişti. Yaban ormanlarının oğlu, ger- çi gözlerinden yaş akıtarak ağlamı- yordu. Fakat, yüreği kanlı yaşlar döküyordu, : .Daldan aşağıya indi. Yaralı ba” cağiyle dere boyundan aşağı yürü- meğe çalışırken bütün düşünceleri alçak Rokofu nasıl ele geğirebilece- ğini üstünde kümeleniyordu. Vakit vakit dişleri gıcırdıyarak gözlerin den şimşekler ğ Tarzan o kadar öfkeliydi ki: Ba- yaşadığı ilk yıl. yabani! i baştan dön- müş sayılabilirdi. Ağzı köpürüyor, gıtlağından hırıltılar, kesik haykırış. lar çıkıyor, ormanda yaşıyan birçok hayvanlar bu görülmemiş canavarın önünden dört yana fırlayıp kaçıyor- | Tarzanın bu yolculuğnda yakın- İ daki köylerde oturan yerliler iki de- fa yolunu kesmek teşebbüsünde bu- lunmüşlardı.. Fakat onun Kanlı göz- lerini âçarak üzerlerine yürüdüğünü maymun boğalarının düşmanlarına meydan okudukları zaman attıkları" korkunç nara ile ormanları çınlattı. ğını görünce fırtınaya tutulmuş yap- raklar gibi titreşerek köylerine kaçış nun Y indeki yavaşlık “daldan dala yaptığı hızh yolculuklara göre idi. Delikenlmm sahil boyunca yürüyüşü, . Rokofun akıntı ile gi den kayığından geri © kalmıyordu. Bunun için Rokof'a Ceynin kayıklar Ja Kinkayt vapuruna ( yanaştıkları günün akşamı olup da gece karanlı. ğı ortalığı kap zaman Tarzan da derenin atlas okyanosuna dökül- düğü yere , Kinkayt vapurunun karşısma gelmişti. Koyu renkli derenin ve iki sa- hili kaplıyan sık ormanların üstüne o kadar koyu bir gece karanlığı çök- müştü ki: kediler gibi geceleyin gör- meğe alışkın Tarzan bile, üç dört — ilerisini güçlükle seçebiliyor Tarzan düşüncesi bu kıyılar. da Rokof ile ondan önce buraya gel. diği anlaşılan kadını arayıp bulmak- tı. : Delik'rli kendisinin bulunduğu yerden ancak yüz metre kadar uzak- ta Kinkayt vapurunun bulunduğu. nu aklma bile getirmemişti. Çünkü bu karanlık gecede vapürda tek bir ışık bile yoktu. i ! , seslerin, gürültülerin 'n Maymunların çocuğu sabah ok masını beklemiyerek bu zifiri ka: ranlıkta Rokafu veya kadını arıyo'- du. Bu sırada; keskin kulakları pek inde bir ses dudü ve dinlemeğe ko” yüldü. 2 Bu ses kendisinin bulunduğu kıyıdan biraz uzakta, dere suy” ki kayık küreklerinin © yavaş yava$ suya daldırılıp çıkarıltnasından hasıl oluyordu! su Şimdi Tarzan taş kesilmiş. gibi kımıldamadan duruyordu. Bütün aklı ve duygusu kürek seslerine çeV* rilmişti. Bir aralık kürek sesleri ve başka türlü bir gürü i Maymunlarm çocuğu işi kesildi ği bütün demek ola- cağını anlıyabilirdi. Nitekim ki an- ladı: p Kunduralı bir ayak, ipten bir gemi merdivenine basıp çıkıyor, ge“ minin çelik gövdesine çarpmasın - dan ileri gelen takırdı apaçık işitili- yordu. Dekkanlı şimdi bütün BU gözlerine vererek ileriye, derin ka* ranlığın içine bakmağa başladı. Ora" larda gemiye benzer birşey seçeme- diği için bu ıssız Afrika bucağında bir geminin bulunabileceğine de hiç inanmıyordu. Çamurlu dere kenarında dura - rak kafasını patlatacak kadar düşü. nüyor ve duyduğu seslerin ne de - mek olduğunu anlamağa çalışıyor - du. Bu sırada hiç umulmıyacak bir şey oldu, gücünü (Devamı var) işitildi. | Ayşeye birdenbire sordum: “Yoksa sen, bizim devlet namına bir yere casusluğa mı gidiyorsun ? ,, kührmiz kıyılmıştır desek hata olmaz. Ben senin mahreminim, Zevcen s4» Yılırım. Emin ol ki, blitün ömrümce erkek olarak yalniz seni istedim. (Yeniçerileri işaret ederek) bunlar İs hep arizidir.. Vazife dolayisle. Gir, — Canım, nasıl vazife?.. , 7 O cihetleri sorma. Demin, asabi bir buhran geçirerek, işte ben bü £e. dirin üzerinde kollarını vücuduma do- lamıştın.. O zaman belki şu pencere- den kaçman mümkün olurdu, Bunu düştünmedik.. Şimdi de kurtulma Ümi. din azaldı, fakat, yine de var; Mustas Ta ohu sonradan tecrübe ederiz.. Hay» di. senin de, benim de hevesimiz içi, mizde kalm, en, erkekliğini kay. ii Üzere bulunuyorsun.. Benimse Yatım tehlikede. Daha müthiş bir uçurumun başındayım. Onun için, Yalnız sözle değil, bütün vücudümu. zun heyecanile vedalaşalım.. dim uzattım, kollarımı sar. e? wizde bizi bekliyen tehlike- wan Unutarak, felekten bir saat çaldık. Ağkın, gehvetin, gayyasına rai Her Şeyi, her geyi unuttum. atta benim bakir oluşuma rağmen Bişanlımın da bakire olmadığına dik; kat bile etmedim. v İşte o saat, benim için birinci ,ve sonuncu aşk ve zevk saati oldu. O ane kadar imsak ederek beklemiştim. O andan sonrada üclebet akamete mecbur kalacaktım. Biribirimizin kollarından keniiz ay» rılmıştık ki, kapı vuruldu. İskenderin sesi; — Bir saatiniz daha kaldı! Ona gö re, . diye İstihza ile haykırdı. Ayşe bana diyordu ki: — Mustafa! Biribirimizi * belki de as'a göremiyeceğiz. Şu anda sâna mi, vailik yapmağa © mecbur değilim. Fakat emin ol ki, sevdiğim yalnız sensin, Sana sadık kalacağım. Hatta mukadder foliket başına geldikten sonra bile.. Hatta beni başka memle- ketlere götürmelerinden sonra bile. Ellerini tuttum: — Büşka memleketlere ; götürmele- rinden sonra mı? — Evet, — Bunu işitmiştim. Demek doğru — Nereden iğittin? — Sünbül ağanm “adamları bana nin gözelri testekerlek açıldı, — Sünbül ağa. Sen.onunla nasıl tanıştım ?.. Ne münasebet? Nişazılıma, bütün o gece başımdan geçenleri anlattım; gi Garip şey.. Demek umduğumdan ile daha karısık tuzaklar içindeyiz... diye gözleri daldı. ve asabiyetle elleri mi - Yoksa biz onları okka altı için “sevinirken, galebe onla! a vd rken, galebe onlar egim mslümatsız, görgüsüz olmadığımı gâten Bilirdim. O, bebast- hım memur olduğu birçok Rümeli vi. âyetlerimizi, Akdeniz © ağalarımızı gezmişti. Eniştem onu çok İyi yetiş. ÜrMİŞtİ, Zamanın bütün malümatile Kendisini techiz etmişti. Lâkin, doğ. rusu Ayşenin ağzından bu gibi sözelr gıkmasına hayret edişimin derecesi, yaptığı Beyrettiğim deminki hare ketlerine hayretimden eksik değildi, Birdenbire aklıma geldi ve sordum: — Sen nereye seyâhate çikıyorsün? Bizim devlet namma casusluğa mi gi- diyorsim yoksa ?. Gözleri faltaşı gibi açildı. Parmağını düdağma değdirip, etra, İma ürkek ürkek bakarak: — Sus! . dedi, (Devamı var)