25 Şubat 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

' Tefrika numarası — 33 — YAZAN: Edgar Wallace ÇEVİREN: - fa Sen biraz sonra geldi. Ötomobili Idare et- — Herkes şapkasımı, pattosünü — alsm, mediği zamanlar, milletine mahsus kostümü| Sonra birer birer önünmden geçsin. giyerdi. Bellami ona şu talimatı verdi: Bu arada öteki polisler de gelmişlerdi. | — Öteki ötomobili al. — Nevburideki dört yol ağzına git. Orada bekle. Otomobilin nu-! marasını değiştirir. İstasyon — yolundan bir' a&adam gelecek. O sana nereye gitmek ister| Ben söyliyecek, gidersin, Sonra, akşam üzeri* dönersin. Çinli şoför eğildi. Çıkıp gitti. — FAY FİKRİNİ DEĞİŞTİRİYOR O akşam polis müdüriyeti memurları balo Bu verilecekti. Fiter balo için — giyiniyordu. Baloya gitti ve saat 11 de çıkıp müdiriyet>| geldi. Orada, bir kadımın kendisini bekleri'e gint haber verdiler —. Gelsin. Kapı açıldı ve içeriye Fay Kleyton girdi: — O.. Fay, sizi buraya hanfrl rüzgür attı? — Evvelâ beni küçük ismimle çağırmals| tan vazgeçiniz. Biliyorsunuz ki evlendim.. Hoş bu o kadar ehemmiyetli değil. Asıl mü him olan gey, Fiter, şu sizin genç kıza göz kulak olmanızdır. — Hangi genç kız ? Misş Valeri Hoövet. mi? — Evet. Onun aleyhinde bir şeyler hazır fanıyor. Nedir bilmiyorum ama, — bu sabah Koldharbur Smit gelip beni gördü. Herhalde tünrramız. — Tanırım. Size ne dedi? — Affedersiniz. Bize acele acele soruyorum. Fakat tehlike... — Anlıyorum. Bana Mis Hovete bir lâti« Ye yapmak istedifğinden bahsetti, kendisine jyardrm etmemi teklif etti. Şahsan ben, bü İşin gütünç bir tarafr olduğunu görmedim. #F'ay bütün bildiklerini anlattı, * Ne zaman onu klübe götüreceklerdi. ? — Bilmiyorum. Bana gün tayin etmediler glira reddettim. Fakat hörhalde bu hafta için ide bir gece.. Fiter büyük bir endişe içindeydi. — Ayağfa Yoalktr ve: — Müadam Sayvini, dedi. Size ne dereceye kadar minnettar olduğumu söyliyemem. Bu taryada hareket ederek yüksek bir kalba ma Hk olduğunuzu isbat ettiniz. Hsasen — bun- dan şüphe etmeğe de hakkım yoktu. Fay kızardı. İlk defa olarak hakkımda bu Barzda sözler sarfediliyordu. Fiter: — Bir dakika, dedi, müsande eder misiniz, Flollanda telefon edeyim ? Fitar, gazetecinin Garda oturduğu — oteli “buldu. Spik Holland oradaydı. Telefona gelin|" 06, Fiter : —- Holland, dedi, ne 0? Nöbette değil misin? Muhatızlık vazifeni unuttun mu? Gazeteci cevap verdi: — we« Buna lüzüm kalmadı ki, Mis Hovet sür Bit yedide hareket etti. — Bizin müdüriyetten — gönderdiğiniz bir yollale. Siz çağırtmışamız, daha gelmedi mi” Fiber boğuk bir sesle: Diyerek telefonu kapadı. Fay sordu: «« No oldu? < — Mla Hovet, biraz evvel, kendisinin polis :ldnıtyıdndaı geldiğini söyliyen bir adam* gitmiş. Fiter aldığı bu haber ile sersemlemişti. Va kat bu İki dakikayı geçmedi. Derhal emirler — Bütün motosikletli polisleri — harekete getiriniz. Gölden İsti saramlar. Fiter yazıhanesinin çekmesinden bir taban ea aldr, paltosumu giyerek Faya — Size de, dedi, beraber geliniz. — derdim ama, vaziyet bir. kadmm bulunmasını icap ettirecek gekilde değil., Buraya gelirken siz! gören oldu mu? Fay titriyen bir sesle cevap verdi: — Hayır, Fakat beni dinleyiniz Fiter, Bu baydut Smit benimle Savini hakkımda bazı Şşeyler biliyor. Eğer — bir çarpışma olursa, onu sakın diri diri yakalamayın. Hüterin dudaklarında bir tebessülm belirdi vet — Biz, dedi, kana susamiş bir mahlüksı- yuz. Aşağıdaki birçok sivil memurlar öonu bek- Hyordur . — Arkadaşlar, dedi, bu akşam bir. kumar| haneyi basacağız. Arama emri yanımdadır. Üğ aydır saklryorum. Fakat bu akşam gidi yoruz, Orada bir de genç kâdım — bulmamız ihtimali var. Onu biraz evvel kaçırdılar. F- Ber orada bulursam ve ona karşı bir —fena lrk yapmışlarsa, sizden rica ederim Koldbar hur Smiti vurmama mani olunuz. Ü BASKIN “Ön beş dakika sonra polisler — Golden İts klübünün önündeydiler. Fiter daha öotomobili durmadan atlamış, kapıcınm önünden geçe” rek merdiveni koşa koşa çıkmıştı. İçerde caz -band çalryor ve on Iki kadar çift dansedi- yordu. Fiter bunlara ehemmiyet — vermeden — Koldbarhut Bmidin, kendisi olmadığı zaman Tar İşine bakan ve klübü idare eden adamı- na doğru yürüdü. — Smit nerede? Amerikan barmne dayanmış ve dansedenle da duran kapıyı açmasmı söyledi. — “Anahtar bende değli, Smitte, Fiter biraz gerildi, bütün kuvvetile kapıya yüklendi. Kapı, çatırdıyarak parçalandı. İ" Çerde, elektrik yanıyordu. Bir masanm Üze rinde, yarı boş bir şampanya şişesi, yanında bir kadeh vardı. Fiter kadehi kokladı ve: — Çabuk, dedi bir polise, şu kapıdan ini- niz, oradan sokağa çıkan bir yoöl var. Polis aşağı inerken, Fiter, ayni merdiven den vukarı çıktı. Orada kapalı bir kapı var dı. Fakat aralıktan ışik geliyordu. Fiter ka pıyı vurdu. İçerden ışık söndü. Fiter bir ham lede kapıyı kırdi ve: — Derhal, dedi, elektriği yakinız. Kim kı prrdarsa ateş ederim. Elektrikler yanınca, Fiter maâsa oyun oynayan on, oöon İki kist rördü: — Bakara mt oynuüyordunuz? — Hayır briç! — Karakolda dördinizi ânlatırsınız. Haydi bakatımı: L y Atianıla.r birer birer polislerin nezareti a!- tında dırarı o'Farken, Fiter, odanım — Öteki kapısindan dtsarı çıktı. Kücük bir sofa vard*.l dipte bir”kapı. Burası mutfaktı ve — içerde | hiçbir şey yoktu. Geri döndü. Smitin adamı orada idi. İsmi, Barnett olan bu adam: — Mösyö Fiter, diyordu, mahvoldum Ücç çün evvel Smitten klübü satm — aldım, soön paramı öna yerdim. Şimdi ge... ' — Ne yapalım?.. Hem bunlar beni R'Aküe dar etmez. Smitin yanında kimler vardi? Barnett sustu. Hakikaten bitkin bir hâlde Fiter, Barmana dönerek, - tezgâhm üarkasın 4 başmda idi ve yalan söylemiyordu., Fiter — Barnett, dedi, sana yardım etmek ist - rim. Mümkün olduğu kadar hafif bir ceza 'le| bu işten kurtulabilirsin. Hattâ, klüb müsaa desini de aldırmam. Yalnız bana hakikati söyle Smit buradan ne zaman gitti ? (Devamı var) ea — M cera veaşsşk romanı — 100 — Yazan : (Vî['_a’/ Hanci paşayı beğenirsem ona varırım... î(afls'"' iki gözü iki çeşme ağlıyarak evinden ı Geçen kısımların hülâsası: Osmanlı sarayının - Üçüncü Murad zamanında en karışık devri... İsyan isyan üstüne oluyor... Saray, kadın. ların elinde... * DA * - Saray tarafımndan ihraz edilen bu muzafferiyet üzerine, sadrazam Siya. Vviş paşa ertesi gün, “hil'ati fahire” yi giyip, atına bindi. Caka içinde, debde. beyle şehri dolaştı. Çarşıyı, pazarı ge. zerek rasgeldiği münasebetsizlikleri cezalandırdı. Halk yepyeni bir inzıbat devrinin başlamış olduğunu anlamıştı. Harici ve dahili siyasetin hepsi de intizamı. na mı girecekti?... Acaba Siyaviş pa- şa, haremden idareyi de almağı mı dü. şünüyordu?... ü Fakat,ne münasebet?... Bu büyük faaliyetten sonra, kona. ğmna ihtişamla döndüğü vakit, kapıcı- lar kethüdası padişahın fermanile ö. nüne dikildi: Sadaret mührü ondan alımıyordu. — Seben? . diye sordu. - neymiş?... | Ne kusur etmisim... — Ayağmımnda uğur yokmuş... Sada. reti esnasında iki kere isyan çıktı de- mişler... * dışarı attırırım... *İşte, devlet, sarayın bu zihniyetle, bu entrikalarla, bu kadın dolapları i. çinde idare olunuyordu.... * & 4 Üçüncü Muradım üç hemşiresi vardı. Bunların biri Esma sultandı ki, bah. settik: öldürülen Sokullunun zevcesiy- di. Diğerleri Gevher ve Şah sultanlar. dı. İkinci Selim, birincisini nasıl sad. razamına verdiyse, ikincisini kaptan paşasma ve üçüncüsünü de yeniçeri a- ğasına vermişti. Böylelikle, hanedan. la hanedanın dayandığı temeller ara . sında bir akrabalık husule getirmek istemişti. Fakat, Esma sultan, çoktanberi dul kalmıştı. Bu kadın, şeklen hayli sakil- di. Fakat sultan olduğunu düşünüyor. diğer hemşireleri evliyken kendinin dul yaşamasına razı olamıyordu. Haremdeki rekabet, yalnız siyasi noktadan değildi. Kimin kocası daha güzel ve kendisine daha bağlı oldufu noktasından da bir rekabet vardı. Üc sultanla Safiye sultan, ne zaman yan yana gelseler, hemsire sultanlar, kadı. nefendinin siyasetteki hâkimiyetini kendine zehretmek için, hep bu bahsi acarlardı. Küçük sultan kırıtarak derdi ki: Fakat yabani adamı Şitaya arka - daş diye tanıtmak öyle kolay olmadı. Pars Şita bu kara derili adama ben - ziyenlerin gevrek etlerini daha demin, tatlı tatlı yemişti, iş böyle olunca| Magambiyi niçin yememeliydi? Tarzan demir eliyle kaplanın en sesinden tutarak Magambinin tâ ya nma sürükledi. Hayvan kara insana hırıldadıkça, Tarzan burnunun üs - tüne vurmağa başladı. Magambi şaşırmıştı. Fakat bu korkudan değil hayrettendi. Gözleri fal taşr gibi açılmıştı. Bu şaşılacak bir işti; Bayağı adam, ormanların en yırtıcı, en yılmaz, en alışmaz ca: navarı olan Parsı boynundan tutup , bir köpek yavrusu imiş gibi tokatla burnuna çarparak dövüyordu. Bu nasıl adamdı böyle? Magam- bi şimdiye kadar Tarzana karşı sade- ce korkudan ileri gelen bir hürmet besliyordu; Fakat Parsa karşı hare - ketini*görünce bu hürmet bayağılık - tan yükselmiş, âdeta tapmak dere - cesine varmıştı. Öte taraftan Pars Şita da Tarzan dan aldığı dersleri benimsedi. Siyah tenli adama artık öyle aç gözlerle bakmaktan vaz geçti; İste bu an - dan itibaren Tarzanla Magambi, yan larmda Akutla Şita olduğu halde or- manda avlanmağa basladılar. Ma - gambi avdan payını alınca, ötede hir ateş yakıyor ve etini pişirerek yiyor- du; Halbuki Tarzan, Şita, Akut etlerini dişleriyle tırnaklariyle parça- İryorlar, kanlı ve çiy yiyorlardı. Ak tenli yabani Tarzanın âdetle - ri, kara derili yabaninin âdetlerin - den daha ziyade orman canavarları - na benziyordu. Bunda şaşılacak bir şey yoktu. Biz insanlar hepimiz az çok göreneğin köleleriyiz. Eğer ya- dığ muhitte âdetlerimizi ince 'yiyen bir kabile daha vardır, Yazan: Edgar Rice Burroughs Çeviren: A.E. -— İ7 — Magambi küçük yaştan beri eti pişmiş olarak yemeye alışmı Tarzan mezsek muhitimizde gördüklerimize [ uyarız ve bunları pek doğru ve pek iyi buluruz. Magambi küçük yaşımdabe-: »" pişmiş olarak yemeğe alışmıştı. Tar- zan ise büyüyüp erkek oluncaya kar dar ağzına bir defacık bile pişmiş et koymamıştı. Pişmiş eti ancak şu geçen üç sene içinde tatmış bulunu - yordu. Şimdi alışkanlığı onu çiy et yemeğe sevkediyordu. Ağzının tadı da öyle yapmasını istiyordu. - Tar - zan için en tatlı et yeni öldürülmüş bir avım taze, kanlı, çiy etiydi. Rudof gölü yakınlarında yaşıyan bir kabile vardır. Bunlar ne koyun eti, ne de öküz, inek eti yerler. Hal- buki onların komşusu bulunan başka bir kabile o hayvanların etini seve se- ve yer. Az ötede de sade eşek eti Biz medeni denilen adamlar sü - müklü böcek, yengeç, kurbağa, kap- lumbağa, ayak, kuyruk, çiy istiridye, istakoz gibi şeyler yemiyormuyuz? * * B Tarzan aklına koymuş olduğu işi hiç unutmuyordu. Bütün vakti - ni ağac kabuklarmdan, uzun ot ve sarmaşıklardan bir yelken örmekle geçirdi. Çünkü delikanlı kumandası altındaki maymunlara, koca kayık - ta kürek çekmeyi öğretmekten ümi - dini kesmişti. Yalnız bunlardan beş on danesine kendisi ve Moganibi ile! birlikte kayığa girmesini öğretmişti ; Hayvanlar artık korkmadan kayığa giriyorlardı. Tarzan ile Magambi de kürekleri ellerine alarak, bu görül - memiş kotaman ve tüylü yolcuları, denizin durgun ve dalgasız kıyılarım- â,a gezdirip alıştırmağa uğraşıyorlar - Bu kısa deniz yolculuklarında iİse... şŞtı Magambi'nin kürek çekmesini göre- rek onları taklit etmeği öğrenmişler- di; Tarzan bunü görünce hemen el- lerine birer kürek vererek öğretmeğe kalkıştıysa da, bu iş onlara çok güç geldi. Fakat, maymunların içinde arka - daşlarma benzemiyen biri vardı; Bu da kabilenin kralr kocaman Akut idi. Akut denize çıktığı ilk gündenbe- ri, bu yeni eğlence için büyük - bir merak gösteriyordu. Onun bakışı, yaptığı işler, kendisinin arkadaşları- na göre çok yüksek bir düşünce ba - samağgına yükselmiş olduğunu gös - termekteydi. Akut küreklerin ne iş- te kullanılacağını anlamıştı. Tarzan Bunu sezince — maymun adamların dar diliyle elinden geldiği kadar, kü- reklerin nasil kullanılacağımı iyice an- latmağa başladı. . Magambi ana toprağın adadan hiç 'de uzak olmadığını söylemişti. Bu yabaninin anlattıklarına göre: Va - gambi kabilesinin muharipleri, harp kayıklarıma binip de bir yere gider - lJerken ana toprak kıyılarından çokça açılmışlar, o strada kıyıdan denize doğruçok güçlü bir akıntı ve rüzgâr çıkmış, Magambilerin kayığını ala - rak bu adaya doğru sürükleyip getir - (Devamı var) Yeni Tefrikamız Papas Osman Haremağası Sünbül Ağanın cariye- sinden doğarak Papanın himayesine giren ve papas olan bu tarihi şahsi. yetin Avrupadaki saray kadınları arasında geçen' macaraları pek ya- kında bu sütunlarda başlıyor. Yazan : (Vâ-Nü) ; yîıud"” e Bende — Yeniçeriler, dünyaşn titretiyorlar... Kocam da tir tir titretiyor... Fakat Y ği zaman secdeye variyor. M le korkuyor ki.., Bana adetâ güü yor.. Gözü benden ba-âk”m"wglh yor.. Geçen gün bana sultan : dedemin bir beytini okudu: l Şirler pençei kahrımda olurk€ P y etti Beni bir gözleri âhuya 2bW* "i ggkl —| Ötekiler: — Ne güzel! ne güzel! İkinci sultan atılırdı: kejdd' — Bahriyeliler en yaman îmyof' doğrusu... Derileri bakır S'ıbw | Benim kocam, Akdenizde d0 oler sonra dışı gibi içi de bana gğiliı rak dönüyor... “Bunca diyar M senin tırnağın olacak bir adın hi dim, sultanım!” diyor... Al'kw;â'-fn fiyeler koydum... Esir aldıği © ge birine bile yan gözle bakmlyofmw. Dalkavukları hemen arkadan İ lardı: pi — Aman ne haddine sultanım #’ dimizin üzerine bir kadına P* En fazla nispet vereni, İ tandı: — Allah vermesin... - sultanı çıldırtırdı. - Bana ai erkek başka kadına - bakacak — İmkânı yok... JEP mkânı yo A ,.nkğ 5 derle!di' j Bu sözleri söylerken öY tavır takımırdı ki, bütün h : “ — Sultan olmasan dünya YÜ evlenecek bir erkek bülür muYAĞL ba?” diye onu terslemek ister'” İşte, o gün gene, sultanlar vi idiler... Herbiri, saltanatlı bir “k bir köşesine oturmuşlardı. DatTU ları yanlarında elpençe divan lardı. Yalnız Safiye sultanm bir tek haremağası vardı. O Sünbül... Esma sultan: — Vah hemşireciğim... ni terkedelidenberi hep halinİ a nürüm de acırım sana... « yir verdi. . Doğrusu, semelel'oe;:îkğf ruk ve erkeksiz yaşamak Ve Ötekiler de: — Öyle... öyle., - dediler' Esma sultan: o!'”,? "iaham” — Ben ki, bana ait olan başkasına bakmasına bile edemem... hep bB'_ Gevher ve Sah sultanlar te: — Ben de... # " — Ben de... . diye tell:l'*“'l'(m.r | Esma sultan devam etti: M — Sokulluya vardığım ğ:;m işe bir sevgili karısı vardı... lanmamız konuşulurken! “— Koğulsun! . diye habef dım,.. “Tabii, hemen o gün % boşandı... Öyle bir ağlaya " naktan çıkmış ki... Sok çenler haline gülmüşler... Safiye sultana döndü: — Hani seninle bir gün ©? Ü pahl kek kim diye konuşuyofd“ı:ın olafi” (Ali paşadır... Macaristanaâ wg demiştin... İşte, ben de ı:'i:_,? muvafık buldum. Onunla © v, gö , tediğimi biradere söyledim - ıl’; erkek.... değil mi?... Kendi$ vıl(”'a gitti.. Onun da bir karısi V | . bugün kadmı iki göz iki M ü çıkarttı.. Bu kadın da *F ği Fiy ğırmış, inlemiş... İstediği abil”, bilmek ve onu kendine ' bu y ne mutlu, hemgire... Sen Ati Safiye sultan, Sünbül'e d:â* A rurunu onlara kargşı değil, x İA İ gahsma karşı okşamış O | 1 Sünbüil? dedia glll cık!... L h Ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: