Sevgiliyi, bi mağazanın kasadarıydı. ti, in boylu, güzel bir erkek- tria tanımış olduğunu iyi ha. hapı Ragıp, bir arkadaşımın k » Delikanlıyı öyle çabuk, 8y- a Mi ki, şimdi artık hayat. Ra, < Varlık onu telâkki ediyordu. De Leylâ'ya; yon beş gün izin al da Adaya gi- Ce, kızcağız, işini kay. bile ae alarak bu teklifi se- « Teyli, Onu | DE günün ilk baltası, son dere Mimle ve zevkli geçti, Güzel meh. “e Şİ Sğümlarmda Sey gezintiler unutulur Miydiz Başlanger olduğu için, otelde Vürdı. Adeta başbaşa kalıyor- etrafından > ziyade Yüzüne bakarak vakit ge. ta onu sever gibi du- Brmeş gin Kalabalığın içinde ağlarsan 'ayıp olur! Mba a m yüzü soldu, Mek“) demişti. olağ e bir köşeye çekilerek gizice| (OO da: Sen Kadıp, — Peki... Pekil. diyerek hak ver- —N : işti, > rig al mektup? diye sorunca, Genç kadının aklında, şimşek gibi, a verdi Bey değil... Bir gey değil. İş. el hâyirir bir haber. Aaaa, © NEYE işıldıyordu. i İki gün geçmişti ki, delikan- Mim My o Mn! Ben Tatanbula dönmeğe ve Mübim bir işim var. Hayır, yay benimle gelme... Ben, der. iğ ir. Zaten İstanbulda kal- “iğay b. Belki İzmire kadar urâya, a, tabif... Ben de müteessi- bırakırım. Şaşkın sevgilisine bak, Yong, lracak gibi, donacak gibi İp f ; i i KAİ LİN ş 1 ; ik ie Vermişti: * akşam vapurile gidecekti, İçinden, esasir bir ka. ğ g if HALDE gu dağ DOLANDI- OLİNSDEN Çok garip! .İ mklik vardı. Şimdi, kolunu uzatacaktır. Köşe başındaki manavın çırağı, av- cı kılıklı bir adama bir tabanca göste, rerek: “— Bunu nafile benden beş liraya almadın... Böylesini bulamazsın!” de.| memiş miydi? İşte, gidecek, çıraktan tabancayı ala-| caktı. Azıcık dolaşmak babanesle çıktı; oğlanı buldu. Fazla pazarlığa Hizum görmeden, silâhı satmaldr. | O akşam, veda için büyük turu yap. tıkları vakit, ikisi de, hüzün içinde, ko- nuşacak bir söz bulamıyorlardı. Ertesi sabah, odada çantalar yığılmış, bavul. Jar hazırlanıyordu. Delikanlı, meyus gö- rünmek için, belli ki kendini zorluyor... Gözleri mütemadiyen saatte... Yüzünde! zorla gizlemek istediği bir neş'e var. Leylâ, son bir giyretle, süslenmiş, boyanmış, güzel pembe İpek topdöşam. brına sarılmış, sevgilisine bakryordu. Ragıp, ona: — Beni vapıza kadar teşyi etme! bin bir düşünce dolaşıyordu. Ragıp gi. decekti, O kadm: bulacaktı. Kim bilir ne hahişle sarılıp onu öpecekti. e meç- hul kadın her kimse şayet sitem edip te: “ Sen bir kadınla berabermişsin!” diyecek olursa, Ragıp, muhakkak ona şu cevabı verecekti: “e Adam sen de... O, kendimi avun. durmak için ufak bir eğleneeydi.... Sözü. nü etmek bile değmez...” | Ehemmiyetsiz... Evet.. Ragıp için ehemmiyetsiz.. Fakst ya kendi?. Ya zavalk Leylâ... Sabaha kadar uyuyamamıştı. İçi ya. nıyordu. Bağıra bağıra ağlamamak için, avuğundii İçini ısırmıştı. Şimdi bir ölü kadar rengi uçmuş, bir sairülfilmenem gibi ne yaptığını bilmeden odada dola- şıyordu. Hayır, artik ağlamak istemiyordu. Ağlamıyacaktı. Kendini yenerek, sekin bir sesle sordu: — Tuvalet masasında duran şipr los. yonunu aldın sm? Sonra, yine birdenbire altüst oldu. Gayriihtiyari, yalvarmağa başladı: — Ragıp! İçim-yanıyor! Bu, olamaz! Olamaz... Aramızda her şeyin böyle bir dakika içinde bitmesi. Buna tabam- mül edemiyorum. İstanbula indikten sonra, seni yine arasıra göreyim... Delikanlı, munis bir sesle: — İşte, bunun imkânı yok, yavrum... Artık beni unut! dedi. O, kadına merhamet ediyordu. Haki. katen acıyordu. Fâkat, ne yapabilirdi? Leylâ, hışımla döndü. Aymalr dolabın anahtarına asılı duran el çantasma göz“ lerini dikti. Orada, gayritabli, bir kaba. Onu alacaktı. Açacaktı. Ragıb'ı vura Bir türlü onun olamıyan bu erkeği, hiç olmazsa ötekine de vermiyecekti! Tam o serada, kapı vurularak, gatson içeriye girdi: Bavullar almağa gri. mişti. Leylâ, bağırdı: — Git... Çık... Bizi yalnız bırak! Ragıp, genç kadir okşıyarak: (Devam 6 ncıda) (Hatice ii SA... AcABA KAPI- DAN GİRMESİN A HABER — Akşam po: Tonton tası amcanın intikamı Miki Yediler arasında ke ğa İŞTE ALIMDA Ml LGDIM İÇERİYE KİM, FCİK GİRE - İngiliz — Amerikan deniz mu- harebeleri tarihin en heyecanlı vaka» larını saklar, Amerika, İngilterenin müstemle- kesi olmaktan kurtulunca deniz kuv- vetlerine fazla ehemmiyet verdi ve bu suretle ticaretini arttırdı. Fakat iş bu kadarla kalmıyor, Amerika kor san gemileri İngiliz ticaret gemilerine aman vermiyorlardı. 1812 yılında Geryer ismindeki İngiliz firkateyni ile çarpışan mira- lay İsak Hol'un kumandasmdaki A- merikan firkateyni büyük bir zafer kazandı. Amerika, bu zaferi sonsuz bir sevinçle kutluladı. İsak Hol'dan sonra Dekaçor # dndaki Amerika filo kumandanı da” ha büyük bir zafer kazandı. Bu ku- katarak Nevyorka getirmişti. Gene bu nrada içinde iki yüz bin dolar bu- lunan bir İngiliz posta gemisi avlan- dı. Cava adındaki diğerbir firKa- teyn yakılıp denize gömüldü. Biribirini takip eden hadiseler, denizlerin bâkimi olarak.tanman İn- gilizleri müşkül vaziyete sokuyordu. Bir taraftan Napolyonla uğraşmak, diğer taraftan Amerikada hâkimiyeti devam ettirmek mümkün olamıyor- du, 1813 yılı 25 şubat günü 124 se- ne evvel bugün miralay Lorans'n kumandasındaki Hornet Amerikan şalopesi ile Pikon İngiliz briki arasın da şiddetli bir muharebe başladı. İngilizler, son gayreti sarfedi- halde devam etti, Neticede. İngiliz gemisi bandrasını aşağı aldı ve bir kaç dakika sonra battı. Bu muvaffakıyet, Amerikan mi- ralayi Lorans'ı meşhur etmiş, Ameri- kalıların gururları büsbütün arttır mıştı. İngiliz amirali Brok, Şanon fir. kateyni ile Buston açıklarında gezi" yer, büyük bir intikam almağa hazır lanıyordu. — Amerikalılardan öyle bir in- tikam alacağım ki, şimdiye kadar ka- zandıkları bütün muvaffakryetlere bedel olacaktır. Fakat amiral Amerikan gemileri" ne rastlıyamıyordu. En nihayet mu zaffer amiral Lorans'a bir mektup “CEREYANI KIM KES. Ti BEYLE? mandan İngiliz firkateynini önüne| yorlar, her ne bahasına olursa olsun! muvaffak olmak için gabalıyorlardı.| Muharebe on beş dakika fasılasız bit | Yazan: Niyazi Anmet 124 sene evvel bugün 15 dakika muharebeden sonra Amerikalılar Ingiliz gemisini batırdılar 144 sene evvel bugün Fransada askeri, çok çabuk yükselten ve derbal mahveden bir kanun çıkarıldı 141 sene evvel bugün Köylüleri isyana teşvik eden Rahip Brenye kurşuna dizildi yollıyârak neresini kabul ederse ora» da çarpışmağa hazır bulunduğunu bildirdi. Lorans, bu mektubu almadan limandan çıkarak Amiral Brok ile karşılaştı. İngiliz gemisinin askerleri son derece talili idiler. Bu harp da on beş dakika sürdü. Fakat bu sefer tali İngilizlere güldü. Lorens 146 yaralı ve ölü verdikten sonra teslim oldu. Kendisi de yaralı idi. Son sö zü: , — Gemiyi düşmana teslim etme yiniz... oldu. Muvaffakıyet, İngilizlere umuk maz bir cesaret vermişti. Biribini ta kip eden muzafferiyetler kazandı. lar. Yükselten ve öldüren bir kanun 1793 yılı 25 şubat günü 144 sena gvvel bugün Fransada yeni bir kar nun kabul edildi. Buna göre oku” mak ve yazmak bilmiyenler on başı dan generale kadar hiç bir rütbeye nail olamıyacaklardı. Askeri rütbe- lerin üçte biri kıdeme'göre üçte biri amirellerin reyi ile ve diğer kısmı in- tihap suretiyle verilecekti. Bu ka- nundan sonra 593 general tayin ve tebdil edildi. Muvaffakıyet göster“ miyen bütün kumandanların azli ile yerlerine muvaffak olanlar getiril mesi icap ediyordu. Bu kanun, genç yaşında birçok zabitleri en büyük mevkilere yükseltti, Fakat her şeye rağmen muvaffak olmak şart oldu- gu için birçok kumandanlar muvek- kat bir şereften sonra darağacını boyladılar. Hoşar büyük bir muvaf- fakıyet kazandığının ertesi günü idam edilmişti. Asi bir rahibin idamı Fransa ibtilâli senelerinde bütün köylüler silâha sarılarak ayaklanmış- lardı. Köylüleri Brenye adında em trikacı bir rahip teşvik ediyor, cum» huriyetçilerle mücadeleye | sevkedi- yordu. Bir gün bir çiftlikte ve gene hal kı isyana teşvik ederken cumhu- riyetçiler tarafından bastırıldı ve ken disini müdafa ederken alımdan ya” ralandı. 1796 yılı 25 şubat günü, 141 se- ne evvel yapılan muhakemesinde ra* hip idama mahküm edilerek kurşuna dizildi.