Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Seî;;iı:: bir mağazanın kasadarıydı. Ü Onu n boylu, güzel bir erkek- h:ı.qı?o“r:'“ tanımış olduğunu iyi ha. ahbabıydı ; ı_hglpı bir arkadaşının İş “buk;. C!Ik':ınlıyı öyle çabuk, öy- ta Yegön €vmişti ki, şimdi artık hayat. %e Varlık onu telâkki ediyordu. " 0' Leywyî“ Üslim )» ndb’! gün izin al da Adaya gi- ği bîYİnce, kızcağız, işini kay. Yinçle hbıiîıe cştöı“ alarak bu teklifi se- t !:ir:î günün ilk haftası, son dere- fap u:ı:e zevkli geçti. Güzel meh. y miydi> Tında gezintiler unutulur üz .â blsllngm olduğu için, otelde hardr, Vardı. Adeta başba ör- - hebeği şbaşa kalıy u“yordu_ m’oı'd İ Lâkin Wbiı— Seylâ etrafmdan ziyade Yüzüne bakarak vakit ge. P ta onu sever gibi du- & > Sabah, garson kahvaltıyı Uzattr, Z.:;:n Ragıb'a bir mektup löı-mq dkR Üstündeki yazıyı görür Whn»“&. yüzü soldu, Mek- Okudu, bir köşeye çekilerek gizlice . mhl Verdi; ;ıt"y değil... Bir şey değil... İş. ?%d Sok hayırlı bir haber... , Aradan *ü';q’e ışıldıyordu. hdmı dediîî? geçmişti ki, delikan- Y Tecbuy, DÜM! Ben İstanbula dönmeğe — Biye ğ:nMühim bir işim var. Hayır, h'_l_ *uîmeli _btnîmle gelme... Ben, der. Mtag,, DİM Zaten İstanbulda kal- %T&ı Belki İzmire kadar uzaya, Ço CL tabit... Ben de müteessi- üki, | Mütecesirim... Bir kere hoş. S ', çiriyorduk... Maamafih sen * Ö, aldım, on beş günü tamam- h'lmı 4 Mrafiını gördükten başka, e Ça ih“?ıt para bırakırım. ol S3in şaşkın sevgilisine bak. a k gibi, donacak gibi Bi du—“ Tlikte hoşça vakit geçiriyor- Rağtib'm ç Yalbihe v Söylediği bu söz, hançer gibi | Tauğtuy, H;.dm' çılgınca sevdiğini duy. | bi Nedense o kadınla arası bo- nphş:'h avunmak için onunla çağırryordu! Deli. ç qt'm"“hm gitmek için; Leylt- işte.. Muhakkak, bu böyle! Muhakkak u:;"s 'd“'ı& bunları düşündükçe, zih- Tn .ğh?or. z hissediyor; boğulacak N % v &endini okşıyan bu elle. Na kadınş bu gözlerin başka Skirikları :"Ceğini düşünüyordu... A S Tasımda % b h;şl. 4 R.-E!P, istemem! Diye yal- N: HĞ?di: ;“n omzunu okşuyordu: Yap Ydİ, sabırlı ol... Üzülme.. A Ordu, Mukadder... diye teselliye Tük .. E":iî;îr Vermişti : kıd"n Kİ akşam vapurile gidecekti. da, içinden, esaslr bir ka. Çok garip! Köşe başındaki manavın çırağı, av- cı kılıklı bir adama bir tabanca göste, rerek: “— Büunu nafile benden beş liraya almadın... Böylesini bulamazsın!” de. memiş miydi? . caktı. Azıcık dolaşmak bahanesile çıktı; oğlanı buldu. Fazla pazarlığa Hizum görmeden, silâhı satınaldı. O akşam, veda için büyük turu yap. tıkları vakit, ikisi de, hüzün içinde, ko- nuşacak bir söz bulamıyorlardı. Ertesi sabah, odada çantalar yığılmıs, bavul. lar hazırlanıryordu. Delikanlı, meyus gö- rünmek için, belli ki kendini zorluyor... Gözleri mütemadiyen saatte... Yüzünde zorla gizlemek istediği bir neş'e var. Leylâ, son bir gayretle, süslenmiş, boyanmış, güzel pembe ipek topdöşam, brıma sarılmış, sevgilisine bakryordu. Ragrıp, ona: — Beni vapıza kadar teşyi etme! Kalabalığın içinde ağlarsan 'ayıp olur! demişti. O da: — Pekli... Pekil.. mişti. Genç kadınmın aklında, şimşek gibi, bin bir düşünce dolaşıyordu. Ragıp gi. decekti. O kadını bulacaktı. Kim bilir ne hahişle sarılıp onu öpecekti. 9 meç- hul kadın her kimse şayet sitem edip te: “—e Sen bir. kadınla berabermişsin!” diyecek olursa, Ragıp, muhakkak ona şu cevabı verecekti: “— Adam sen de... Ö, kendimi avun. durmak için ufak bir eğlenceydi.... Sözü. nü etmek bile değmez...” Ehemmiyetsiz... Evet.. —Ragıp için ehemmiyetsiz... Fakat ya kendi?.. Ya zavallı Leylâ... Sabaha kadar uyuyamamıştı. İçi ya- nıyordu. Bağıra bağıra ağlamamak için, avucunüf İçini ısırmıştı. Şimdi bir ölü kadar rTengi uçmuş, bir sairülfilmenam gibi ne yaptığını bilmeden odada dola- şıyordu. Hayır, artık ağlamak istemiyordu. Ağlamıyacaktı. Kendini yenerek, sakin bir sesle sordu: — Tuvalet masasında duran şipr los. yonunu aldın mı? Sonra, yine birdenbire altüst oldu. Gayriihtiyari, yalyarmağa başladı: — Ragıp! İçim-yanıyor! Bu, olamaz! Olamaz... Aramızda her şeyin böyle bir dakika içinde bitmesi... Buna taham- mül edemiyorum. İstanbula indikten sonra, seni yine arasıra göreyim... Delikanlı, munis bir sesle: — İşte, bunun imkânı yok, yavrum... Artık beni unut! dedi. O, kadına merhamet ediyordu. Haki. katen acıyordu. Fakat, ne yapabilirdi? Leylâ, hışrmla döridü. Aynalr dolabm anahtarına asılr duran el çantasına göz- lerini dikti. Orada, gayritabii, bir kaba. rıklık vardı. Şimdi, kolunu uzatacaktı. Onu alacaktı. Açacaktı. Ragıb'ı vura- caktı... Bir türlü onun olamıyan bu erkeği, hiç olmazsa ötekine de vermiyecekti! 'Tam o sırada, kapı vurularak, garson içeriye girdi: Bavulları almağfa gel.| mişti. Leylâ, bağırdı: — Git... Çık... Bizi yalnız bırak! Ragıp, genç kadımı okşiyarak: (Devamı 6 ıncıda) (Hatice Süreyya) İşte, gidecek, çıraktan tabancayı ala- diyerek hak ver-| amcanın İntikamı e Y A Yediler arasında LA K ENER HAtpe BÜ M_ RLER DOLANDI- ' 'â-' CİNSDEN LRLAM.AR! ; 4 ç Ve M AU B KU L YAL X o yi KDt LÜM — * Bd Di n ERaE İzale » SA Ş İW DUYARLARIN içiNDE DOLMADIĞINA BAKILIR Yazan: Niyazi Anmet 124 sene evvel bugün 15 dakika muharebeden sonra Amerikalılar Ingiliz gemisini batırdılar 1d4â sene evvel bugün Fransada askeri, çok çabuk yükselten ve derhal mahveden bir kanun çıkarıldı 141 sene evvel bugün Köylüleri isyana teşvik eden Rahip Brenye - kurşuna dizildi İngiliz — Amerikan deniz mu- harebeleri tarihin en heyecanlı vaka- larını saklar. Amerika, İngilterenin müstemle- kesi olmaktan kurtulunca deniz kuv- | vetlerine fazla ehemmiyet verdi ve bu suretle ticaretini arttırdı. Fakat iş bu kadarla kalmıyor, Amerika kor san gemileri İngiliz ticaret gemilerine | aman vermiyorlardı. 1812 yılmda Geryer ismindeki İngiliz firkateyni ile çarpışan mira- lay İsak Hol'un kumandasmdaki A- merikan firkateyni büyük bir zafer kazandı.. Amerika, bu zaferi sonsız bir sevinçle kutluladı. İsak Hol'dan sonra Dekaçor a- dındaki Amerika filo kumandanı da- ha büyük bir zafer kazandı. Bu ku- mandan İngiliz firkateynini önüne katarak Nevyorka getirmişti. Gene bu arada içinde iki yüz bin dolar bu- lunan bir İngiliz posta gemisi avlan- dı. Cavaadındaki diğer bir firka- ' teyn yakılıp denize gömüldü. Biribirini takip eden hadiseler, denizlerin hâkimi olarak tanman İn- - gilizleri müşkül vaziyete sokuyordu. Bir taraftan Napolyonla uğraşmak, diğer taraftan Amerikada hâkimiyeti devam ettirmek mümkün olamıyor- du. 1813 yılr 25 şubat günü 124 se- ne evvel bugün miralay Lorans'm kumandasındaki Hornet Amerikan şalopesi ile Pikon İngiliz brikı arasın” da şiddetli bir muharebe başladı. İngilizler, son gayreti sarfedi- yorlar, her ne bahasma olursa olsun | muvaffak olmak için çabalryorlardı. Muharebe on beş dakika fasılasız bir halde devam etti. Neticede - İngiliz | gemisi bandrasını aşağı aldı ve bir kaç dakika sonra battı. Bu muvaffakıyet, Amerikan mi- ralayı Lorans'ı meşhur etmiş, Ameri- kalıların gururlarını büsbütün arttır- mıştı. İngiliz amirali Brok, Şanon - fir- kateyni ile Buston açıklarında gezi- yor, büyük bir intikam almağa hazır lanıyordu. — Amerikalılardan öyle bir in- tikam alacağım ki, şimdiye kadar ka- zandıkları bütün muvaffakıyetlere bedel olacaktır. Fakat amiral Amerikan gemileri- ne rastlryamıyordu. En nihayet mu- zaffer amiral Lorans'a bir mektup yollıyarak neresini kabul ederse ora- da çarpışmağa hazır bulunduğunu bildirdi. Lorans, bu mektubu almadan limandan çıkarak Amiral Brok ile karşılaştı. İngiliz gemisinin askerleri son derece talili idiler. Bu harp da on beş dakika sürdü. Fakat — bu sefer tali İngilizlere güldü.. Lorens 146 yaralr ve ölü verdikten sonra teslim oldu. Kendisi de yaralr idi. Son sö- zü: F — Gemiyi düşmana teslim etme yiniz... oldu. Muvaffakryet, İngilizlere umuf- maz bir cesaret vermişti. Biribini ta kip eden muzafferiyetler kazandı- lar. Yükselten ve öldüren bir kanun 1793 yılı 25 şubat günü 144 sene evvel bugün Fransada yeni bir ka- nun kabul edildi. Buna göre oku- mak ve yazmak bilmiyenler on başı- dan generale kadar hiç bir rütbeye nail olamıyacaklardı. Askeri rütbe- lerin üçte biri kıdem& göre üçte biri amirallerin reyi ile ve diğer kısmı in- tihap suretiyle verilecekti. Bu ka- nundan sonra 593 gencral tayin ve tebdil edildi. Muvaffakıyet göster- miyen bütün kumandanların azli ile yerlerine muvaffak olanlar getiril- mesi icap ediyordu. Bu kanun, genç yaşında birçok zabitleri en büyük mevkilere yükseltti. Fakat her şeye rağmen müuvaffak olmak şart oldu- ğu için birçok kumandanlar muvak- kat bir şereften sonra darağacımnı boyladılar. Hoşar büyük bir muvaf- fakryet kazandığının ertesi günü idam edilmişti. ASsi bir rahibin İdamı Fransa ihtilâli senelerinde bütün köylüler silâha sarılarak ayaklanmış- lardı. Köylüleri Brenye admda em trikacı bir rahip teşvik ediyor, cum- huriyetçilerle mücadeleye yardu. Bir gün bir çiftlikte ve gene hal- kı isyana teşvik ederken cumhu- riyetçiler tarafından bastırıldı ve ken disini müdafa ederken alnmdan ya- ralandı. 1796 yılı 25 şubat günü, 141 se- ne evvel yapılan muhakemesinde ra- hip idama mahküm edilerek kurşuna dizildi. HEY:. KİM. 'CEREYANI KiM KES- Tİ İROYLEZ Y MERMABA) M EZün 3 __NASıLSı_ —.â . “A Di ç sevkedi-