ii siz zammıp e) sayar MO IV 20179002 (apıf) :1300y 49J9W1/91 YS99U9J499ZI yağı Şipr ay yrayyapa — Yağı pe a yezuyape — #0 mp SaÇ O) pwopud :şuvpuod yar Tapar di ER Ear e e eg Germe anspapdu syivp say irey (j0d40y) soda zaou) :anumyo 9 uvstg Bap yg ense (on) “EYUN O D0Y EpUISUN0 YON WEZ8I 7 GUO0I 273 üç SYOOĞ KE 010) SV — my e ğa Aİermgek map 000 Eğ vaa een ŞA ÖTE EYP Ca tiigit 29 VŞ YAŞ M3 A2P AP Çüğetty Op PUAYIĞ 40p 9 “ipeyano oyy puryog 10 3036 0p po 4 ae ENİ OYMEŞİŞ ag HORTLIYA çevirdi an şı, Çİ ümitsizlik 0 hi Bölge gördü. > Orkmaldı. Hattâ hayret- tn) i > li sıklaştırdı ve dul heyecan samimi- Be imkân yoktu. via 9 kurtulur * kur. kdr ve; a Yardim ett diye ba. ğe yet atlamın iplerini ko- Mi bunun Servân- Wee, hayreti bir ket ayağa geç kaldık! y i. Zaval hirpalanmıştı ki, tuz ik! diye ; Herifler be- murrl. vaziyette| Yan, T tara ta, aya İtan, her geğen Ardım etmek ve Ji- « mitlerin; biraz da. kaybetme- savalir #8Eİ başladı, 2 z Eİ g 5 5 3 > i E i ; ğ va 00 14) 100JA ianunsjo © gp Uzma O Tı UwunyO N EKLSYo TW BK — AY 'ON— dayar Sui uo ape oyü SI — (Z 4el 9) vo ios ssofpaamma ogi sı — CE “oyası 9, puokog — Sag özumusaap (uOK IPON$ “oueyd ayı Jo yuoay ul — â100n8 9) vE BaSYAN — CF (Duy) Buşoo sanunyo « ıyarısuma MoOZl'119NI aof ap we şaduniy 9 20 4g) 4oZıTlv *400j75 ap SW) O veda * YL 9puşsozg) U1S9H “LMMAĞOP OPEN UD 40 ADA, “RA iye ag Opulaan UTUDU$I ai op an şpnu op Mevuf zöNy yevpuad ii) 344319) ımarnsuda 0) 0740 Wp dofayass UUY) VU IŞIĞA YANI 70 appıı oy Wozj söuey yavpusd 1431 oL N FAUSTA — —— ————— Servantes ise hem kendisi bu işe yar. örm ediyor, hem, bir taraftan da, cüce- ye sualler soruyordu: — Fakat senin buralarda ne işin var? Kapmın. yanında durup gözcülük etmi- yecek miydin? Eİ Şiko işine devam ederek: — Gelmediğinizi görünce merak et. tim, dedi, onun için evin etrafımda do. laşmağa başladım.. İsabet ki öyle yap- mışım, çünkü ben olmasaydım daha e. pey burada bu vaziyette kalırdınız. Hiç şüphe yoktu ki, El Şiko istediği gibi tavır ve vaziyet (o takınmakta çok mahirdi, çünkü Servantes bütün dikka. tine rağmen onun (o yüzünde bir tiya ve yalan göremedi. Sergüzeştçi edip derin bir nefes aldı? — Hakikaten öyle, dedi, sen olmasay dın, kimbilir bu feci (o vaziyetten nasıl kurtulacaktık.. Belki de boğulurduk. Bunları söyledikten sonra ayağa kalk tı ve bir kaç adım attı: — Fena Meğil, diye murıldandı. Gali- liba artık sizi istediğiniz (yere kadar takip edebilirim, Don Sezar. Sabırsızlık içinde çırpman El Torero; — Öyleyse çabuk gidelim. Diye bağırdı ve sıkı adımlarla (iler. lerken de, Servantese, pencereden atla- mak üzereyken, nasıl yakalandığını an- lat, — Demek ki, Pardayan yalnız başma pencereden atladı. Hiç merak etmeyin dostum, eğer karşısındakiler kalabal'k değilse Jiraldayı kurtaracağına (şüphe yoktur. Böylece konuşarak, gene ilk geldik. İeri yere yaklaştılar. El Torero biranda duvarın Üzerine tırmandı. Servantes de onu takip edecekti. Fakat (birdenbire gözleri cüceye ilişti. Hiç tereddüt etme- - herhangi bir şey sever, hâzzeder hiçbir şey perde bilmek MEZE af shelves: şelvz — raflar ri herhangi anything: en'itini İNGİLİZCE DERSLERİ curtain; karin — başka is fond: iz fond nothing: natinğ some: söm şef too: tü — dahi else: el, shelf: $ any: eni at home: #f hom — evde to know: #wnö DERSLERİ İNGİLİZCE Tt hangs from the ceiling. İt henge fram de sifimğ. “Bu dur bir elektrik ışık asma lâmba”, Bu bir elektrik asma lâmbasıdır, “0 sarkıyor den tavan”, Tavandan sarkıyor, And it lighta the room at night. I se0 the curtain of the door, Ay si de karin av de dör, “Ben görüyorum perde kapının” And if layts de rüm et nayi, “Ve o aydınlatır oda de.yroe” Ve geceleyin odayı ay- Ben kapının perdesini görüyorum. Do you see anything else” about: ebavt rümh Hepsi bildiğimiz kaidelere k aca gözden geçirelim; sarkmak aydml: - aydınlatır, aydınlatıyor ths the room. (De lâmp layla de > hakkında Fiiller üzerinde Bu dersimizde öğrendiğimiz fiillerin pek fazla üz. öyt lüzum yok. k tu heng ğa i The lamp “Lâmba aydınlatır oda”, Lâmba odayı aydınlatır, hangs: hengs — sarkar, sarkiyoı To hang: The pendant hangs from tk (De pondan! hengs fram lights: uyuyor. Yalnız, 'To light: rinde durm. ü vü no? Du yu si en'itinğ ele. . “Yapıyorsunuz siz görmek herhangi bir şey başka”. Başka bir gey görüyor musunuz? “Onlar dırlar üzerinde raflarının ütüphanenin”, Kütüphanenin raflarının üzerindedirler, IT am fond of books, (ay em fand av bukz). “Ben im sever kitapların”. Kitap severim. Yes, I see some books. (Yes, ay si söm bukz.) Tam sorry: ay em s0r'i, “Evet, ben görüyorum bası kitaplar”. Bazı kitaplar görüyorum. They are on the shelves of the bookcase, (Doy ar an de şelvz av de bukkes.) “Ben im milteessij”: Mütsessifim, Do yon know? D HORTLIYAN FAUSTA 153 ——— ince bir kumla kaplanmıştı. Bu suretle yürürken hiç gürültü olmıyordu. Epeyce yürüdükten sonra, Kristobal yolun iki tarafa ayrıldığmı gördü ve dönerek: — Sağa mı sola mı diye sordu? — Olduğunuz yerde durun! Ve Fausta, duvara (o yaklaşarak, hiç tereddüt etmeden ve aramadan dıvar- daki taşlardan birisini çıkardı. Hakikatte bu taş değil, taş boyanmış bir tahta parçasıydı. rengine Fausta, bu suretle açılan deliğe eli. ni soktu ve gizli bir manivelayı oynattı. Ayni zamanda küçük bir gürültü oldu ve bir iki adım ötede bir duvarın için de yeni bir kapı açlıdı. Fausta, parmağile bu kapıyı ederek emir verdi: — Geçin. Eristobal kapıdan içeriye ta da onu takip etti. Geniş ve sun'i bir mağaraya girmiş- lerdi. Buraları da ince bir kumla (dö. şenmişti. Mağaranın kubbeli . tavanın- dan birçok abajurlu lâmbalar sarkmıştı. Mağaranın bir köşesinde duran bü- yük bir masanın etralına üç geniş kol. tuk konmuştu. Diğer taraftan, masanın birkaç metre ötesinde sağda ve (o solda kalın meşeden yapılmış, büyük sıralar vardı. işaret girdi ve Bu şekilde döşenmiş olan Oomağara, elli kişinin rahat rahat (o oturabileceği bir ictima salonunu andırıyordu. Kristobal bu gizli ictima salonunu ta- nıyor muydu? Burasının ne için kulla- nıldığını biliyor muydu? Olabilir, çünkü bu mağaraya girdiği andan itibaren, yüzünde beliren endişe alâmeti, onu bir türlü terketmiyordu. Bu endişe alâmeti, (oyavaş yavaş bir (dehşet ve korkuya çevrildi. o Vücudu / , — a a ürperiyor, dehşet içinde Faustaya ba. kıyordu. Favsta, kölesinin bu korkusunun hiç farkında değilmiş gibi hareket © ediyor du. Kristobal heyecanımı gizlemeğe ça- ışarak, limbaları yaktı ve derhal şam. danı yere bıraakrak, bir sevki (o tabifle, danı yere birakarak, bir sevki tabityle, sildi. Bütün lâmbalar yakıldıktan o sonra, Fausta, bir el işaretile, Kristibole ken- disini takip etmesini emretti, Mağara- dan dışarıya çıktı ve demin açtığı de. liğin &*üne gelerek âmirane bir sesle: — Bakın, deği. Kristobal eğilerek baktı ve ayni za- mandan saçlarının diken diken olduğu- nu hissetti, Ne görmüştü? Gayet basit bir şey! Burada küçük İ deliklerden mağaranın her tarafı görü. nüyordu. Mesele bundan -ibaret olduğu halde Ktistobal doğrulunsa, ayakta duramı- yacak kadar bitkin bir hale gelmişti, Fausta, gene heyecan ve (o korkunun farkında değilmiş gibi hareket ediyor- du. Mağaraya döndü. (o Kristobal o ka. dar büyük bir heyecan içindeydi ki, ma- garaya döndükleri zaman Faustanın ar- kalarından gizli kapıyı o kapattığının farkına bile varmadı. Fausta, kölesine (dönerek sakin bir sesle: — Demin bakmış olduğunuz delikten yalnız mağaranın içi gözükmüyor, ay. ni #amanda, burada konuşulan şeylerin hepsi duyuluyor, dddi, Bu (mağarada yapılan son iki toplantıyı, Oben bu de- likten takip ettim. Her şeyi bildiğimi ilâve etmeğe lüzum var mı? “Aşma lâmba sarkıyor den tavan”, Asma lâmba tavandan sarkıyor, “Yapıyorsunuz siz bilmek”; Biliyor musunuz? Yes, I know: (yes, ay no.) “Evet ben biliyorum”: biliyorum.