“HOŞ ORD, MEŞALE RİNA, TOAA0 “UŞİY YOOp ,Am03 KRON, “YASA MAS TaAA0 Upouyoy BUYUp Yezis yazajao3 0db3y4n) 94 UnAnyo Lrvyeng “ampedek vuğnuoy IG İPEYĞLE OPUŞEDEI GAŞSOZ OYUFEYN YELE Ş ça fa0posToyğ 4, 7 Hayrola mösyö Bi *X Pİİ Praapaya bdp Başay yayım opoozıBup iszp ng yar opropsrep 10003 yazl Ypunğ u0503 i il | | giray EEİESEŞSEERER e EE dip Eifiİ İRİ e ie Gez SİEERİ Sağ iREE lir EEE inte iL 0 dipereep 2 © iliçlof . E v ME “ği"e a E EEE e z "8 «B 8 ÇE g0 3 Es Re EF o gi ğ” » ğ s0? EEE 2 g8 z rağ PE 2 | SERERE Zİ z 3 Yi ii ; ” z 5 Hi ir z zs D İRERE RE RE m Rİ rereekinlenimn kiz şet Eşsii. iip'iiiripi. iel ii 5 iştir epi biamag ği Pei ieeii işi Gçiekdzi İF mi bi ADE 2 Gileğie a A E Ev dl i 5 ğ 3 Z Höpifeş . ; bi İsis İş a a iri lir : e : a za g ği z ga SE ” g p iii alan İ , 40 “ KHOŞULIYAN FAUSTA Kavi yolu takiben biraz ötedeki mevâzi Yolda gözüken Pardayanı gösterdi. Bir taraftan Faustanın &cı Sözlerile diğer taraftan Pardayanın kendilerine #hemmiyet vermiyen hareketlerile fena halde izzeti nefisleri kırılmış oOolan bu beş silâhgor, kin ve intikam © savuran mâralarla şövalyenin peşine saldırdılar. Pasta da iyice mantosuna bürüne. tek, doğruldu ve hoş bir temaşaya ha. #ırlanıyormuş gibi pencereden dışarıya ğa başladı. Pardayanın bulunduğu yerde, yol oldukça dardı. Bir tarafta kayalardan bir nevi duvar yükseliyordu. Yolun ö- bür tarafı ida uçurumdu, Öyle ki iki sü. Yarinin bu yoldan yan yana geçmeleri âdeta imkinsezdi. Nitekim beş silâhgor buraya gelince, arka arkaya sıraya di- Zilmek mecburiyetinde kaldılar. Kirin verdiği hızla Büssi başa geçmişti, Sent lin, Şalabr ve Monseri o Sırayla onu takip ediyorlardı. Montalt en sonda bu- uyordu, Pardayan arkadan gelen nal seslerini duyunca döndü: — Hele hele! Şunlara bak! Vay canı! MA, öndeki gu bizim ahbap Büssi, diğer Üçü de Bastilden kaçırdığım üç mini mi. Bi silâhşor... En arkadaki delikanlıyı da tantmıyorum!.. Fakat anlamıyorum ki Psusta ne diye yukardayken hana bil- Sum etmelerine mani oldu?. Hiç olmaz! ie orada bol bol yer vardı! Şimdi zaval! Şocuklar bu daracık yerde teker teker İri dayan atmı çevirdi ve kılıcını çe- kerek bekte, i i Sonra, Büssi Löklerk iyize ca gülerek sordu: üssi Löklerk böy” re | 0 uz?? Yoksa bir yanma kaç ay evvel vaadetmiş olduğum eskrim dersini almağamı geldiniz? — Alçak serseri! Ben dersini veririm. Pardayan gülerek kılemı uzattı: — Zaten benim istediğim de bu. Bu sırada üç (yaver) coşarak bağır. dılar: — öldür! öldür! Vur, korkma! — Amma yaptınız ha!.. Beni öldür. meğe niyetiniz vardı da ne iliye en öne şu çocuğu koydunuz. —— Ben.. Ben Büssi gocuk haf. — Hem de öyle fena çocuk, öyle bes ceriksiz bir talebe ki.. kılıcını bile tuta. mıyor.. İştel.. Bir, iki, üçü, Büssinin kılıer bir hamlede (elinden sıçramış ve uçuruma düşmüştü OBüssi saçlarını yolmağa başlayarak bağırdı: — Ah şeytan herifi Bu anda Sent Malinin sesi duyuldu! — Kenara çekilin.. Ben geleyim. Çe- kilin.. Fakat Büesi oralı değildi ve olduğu yerde durarak ( diğerlerinin öne geç- sana Şimdi İ mesine mani oluyordu. Bu aralık atın. dan inen ve yanına kadar sokulan Mon taltın, kendisine kılıcını uzattığını gö- rünce, gilgın bir sevinçle bunu kaptı ve yeni bir ümitle Pardayana saldırdı. — Gene mi, mösyö Büssü, vallahi çok İnâtçısınız?.. Pardayan cümleyi henüz bitirmemişti ki Büssinin ikinci oOkılıcı'da elinden trlıyarak diğerinin © yanma, uçuruma gitti. — Eh! Şimdi gönlünüz oldu ya? E. ger yanılmıyorsam, sizi (o beşinci defa dır ki kılıcınızdan mahrum ediyorum.. Bana karşı taliiniz yok vesselâm. Büssi önce yumruklarını sıkarak el. m 19 İINGİLİZCRB DERSLERİ INGİLİZCE DERSLERİ Ti kelimelerinin de Fiillerde hai zamanı A little boy — bir küçük çocuk, veya, küçük bir ço- The little child (de 41 çayld) > Küçük çocuk. Cuk. Bir misal daha: The first lesson (de försi lesen) — ilk ders, “Bir” manasına gelen “a” ve “an” harfitarif yerine geldiklerini öğrenmiştik. Sıfat alan bir Yalnız, isim olan bu son kelimenin başında bulunan “the” A boy > bir çocuk. hariitarifi en başa gelir, şöyle olur; ismin başında bu kelimeler varsa onlar da sıfattan evvel gelir. Meselâ: SEE Şe gan v3 Sİ hi z İle ŞE Mi | EE? ERiKE Tİ Mar DARI Hi ömeski ği kia yiye 23 EMELE iz ABgEr dyEöE # RR Ürü HORTLIYAN FAUSTA hiç merak etmiyecektim, hattâ diyecek tim ki: “Bu asilzede (Montaltı işaret etti) ve bu muhafızlar sizin müdafas- tuz için kâfi gelir! — Aman! Aman! Mözyö, yoksa üze. rimize birkaç ordu mü yürüyecek?.. Fa kat zavallı kral Hanrinin bu kadar fazla askeri olsaydı evvelâ Fransayı işgal e- derdi. — Hayır madam, size karşı yürüyen bir ordu değil!...Bir adam, bir tek adam dır.!,. Fakat bu bir tek âdam (şeytani gekâsile bir ordudan daha (o müthiştir. Bu bir insan değildir madam, Bu, sizin Üzerinize inecek olan bir yıldırımdır.. Bu pardayandır!., Fausta kendilerine doğru süvariyi gösterdi: — İşte zaten geliyor! 'Büssi Löklerk saçları diken diken ol- muştu? — Kim... diye bağırdı. — Gelecek dediğiniz adam. Bütün başlar biranda o tarafa doğru döndü. Büssi gür bir sesle: — Paördayanl, Montalt kinle; : — Nibayetl.. Pardayan!.. diye bağır. dılar. Diğer üçü de: ğ — Si: dö Parğayan, diye tekrarladı lar Orada beş kişi idiler, beşi de mütcad. dit harplerde ve düellolarda kahraman. hk ve cesaretle temayüz etmişlerdi. Yan larında on beş silâhlı muhafız (o vardı. 'Ta Fransa ve İtalyailan, sırf Pardayan a karşılaşmak için, buraya gelmişler- di. Şimdi Pardayan karşılarında idi... Ve onlar birihirlerine bakarak (biribirleri- nin gözlerinde dehşet ve korku okuyor.! lardı.. Korktuklarını anlıyorlardı. ilerliyen “dıy” $$ ar, li iğ . ii , 13 Ee li, i ik ; pi a3 i EE iyi 0 Oi ipsi ELSE ELEME EET HÖRHEREE öu.d İğçrraz? 2d Ka iyii, ii vi BESBİiikelisşğ işmmsdâsaad z RA “does” getirilerek yapılır. “yapıyor” veya “yapmıyor” diye cevap veri- Does the boy play? — Cocuk oynuyor mu? #ualine şöyle cevap vereceğiz: 37 Pardayan ise, atının üzerinde yap- yaltız ve dudaklarında (o müstehzi bir tebessiimle kendilerine doğru ilerliyor» du, Faustanm yanma iyice sokulunca, bir tek hareketle beşi birden kılıçlarını u- zatarak beklediler. Pardayan atının üzerinde kımıldama- dı bile... “ — Geriye!.. hepiniz çekilin!.. Fausta bu emri o kadar şiddetle ver- miş, öyle hâkim bir tavır — almıştı ki beşi birden oldukları yerde o mıklanıp kaldılar. Ve Faustanm ikinci ve daba âmirane bir işareti Üzerine geriye çes kildiler, Pardayanla Fausta karşı karşıya kal, mışlarriı. Pardayan kendisine has bir zarafetle eğildi, güzel ve kurnaz bir tebessümlet — Madam, dedi, büyük (bir sevinç ve saadetle görüyorum ki, Rian sarâ& yındaki o müthiş yangından sağ ve sa- lim olarak kurtuldunuz. Fausta derin gözlerini ona dikti: — Görüyorum ki siz. o oradan da kurtulmanın yolunu buldunuz. — Sırası gelmişken sorayım madam, © müthiş yangmı hangi beceriksiz elin yaptığını biliyor musunuz?.. Hakikaten merak ediyorum, çünkü uzun müddet kıymetli mevcudiyetinizin o alevler için de kaldığını zannederek üzülmüştüm. Fausta tabil bir sesle sordu! — Bunu siz de benim kadar biliyor. sunuz Şövalye! — Ben mi madam? Nereden bileyim? — O halde mösyö, bilmediğiniz bir şeyi ben nasıl bileyim?.. — Çünkü madam, ben bir nevi balık ağını andıran bir tuzağın hatırasını hâ- lâ unutmadım.. Besim için Sen dk “Baba bir mektup yazandır” manasını verir. Bunun türkçedeki doğru manası da ancak: yor” şeklindedir. iss : ei | Şi 3 gö g ? ipi e e İİ aliş karin Atlalaridakdini ip LE “Baba mektup yazı- hal gösteren zamanın bir mek Yem b Bundan başka, Yes, he doss,