Hatıralarım anlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” mın süvarisi Gont Feliks fon Tükner —5O0-— Yüz kişilik bir asker müfrezesi, bitap bir halde bulunan biz biçareleri hapishaneve götürdü Gelen zabit bizi osir aldığını söyle dikten sonra hlviyetlerimizi sordu. Kendimi takdim ettim: — Alman harp gemisi Deniz Kartal süvarisi Kont Fon Lüknor.. Arksdağ larım da mürettebatları bir kismi... İogiliz zabiti bu isim üzerine bembe- yaz kesildi, korkudan adeta Ltremeye başladı. Haltuki, günlerdir aç ve sv suz kalan biz zavallıların korku ve recek hiçbir halimiz yoktu. “Yeni maocramız, işte böyle, tanı baş ladığını zânnettiğimiz bir sırada ni- hâyete erdi. Esir Nihayet düşman eline esir düşmüş- tik; o kadar macera geçirip birçok) tehlike atlattıktan sonra tam muvaf- fakıyete erişeceğimiz bir srrada tam as kerce hareket ederek sivil kıyafetinde düşmana ateş etmek iztemediğimiz için esir olmuştuk. İngiliz zabiti heyecsnmaâ hâkim ola. bildiği zaman ağzını açtı: — Olrayt! dedi, isminiz bizce ma- muslu bir adam ismidir, lâyık olduğu. mix şekilde muamele göreceksiniz. Sö- ime inanabilirsiniz, ben İngilizim. “İngilizim,, derken bir kelime ize rinde bilhasun durarak İngiliz kibir ve , gururunu gösteriyordu. Amra vapuruna geçtiğimiz zamen ise karşılaştığımız muamele başka » türlü oldu. Vapurun ihtiyar kamarot kadmı: — Vahştler! diye bağırarak karşıla- âı, Yüpurun güvertesini kirleteceksi. niz! Bu herifleri siyaha boyamalı? Alinan ölmaktarsa zenci olmağı tercih ederim! Kadm ve çocuk dolu Yapurları gchir heyecan içindeydi. Yüz kişilik bir asker müfrezesi, bitap bir halde bulunan biz biçareleri hapishaneye gö türdü, Yolda İngilizler bizi tahkir edi- yorlar, yerliler ise sessiz bir takdirle bakıyorlardı. ,, Hapishanenin kapı ve pencerelerin- de yirmi beş kişi bizi nezaret altında bulunduruyordu. Altı esir İçin lüzü- mundan fazla ihtiyatkârirk değil mi? Müessese Amiri yüzbaşı Vudhavz ismin de tararsız bir adamdı. Hayatı hususi. yesinde banka memuru olan bu genç, harbin ilânı üzerine ihtiyat zabiti ol. muştu. Bize iyi muamele ettiği gibi verdiği yemek de mükemmeldi. Biz de rahat rahat keyfimize bakıyor, kendi- mizi topluyorduk. Esaretin ik günli bana sorulan su- rulan sünilere uydurma cevaplar ver. miştim. Maksadım Mopelyada kalmıs olan arkadaşlarımı kurtarmaktı. Ar - kadaşlara da ifadelerimizin birbirini nakzetmemesi için kendilerina sorula- cak #uallere cevap vermemelerini sıkı sıkı tenbih eylemiştim. Seyir Jurnal. mızı denize atmış, yalnız bir tanesini saklamıştık ki, mitsakip seryüzeştle rimizin ehemmiyetli bir rolü olan bir defterden #rrasr gelince bahsedeceğim. Bizi oldukça serbest tutan Vudhavz belki de bu insaniyeti yüzünden bir müddet sonra değiştirildi - ve yerine Vaythavz isminde bir yüzbaşı geldi. Bn herif bizimle görüşürken daima e- İlnde bir revolver tutmak suretiyle! e gülüne bir mevkie düşürüyor ” Hiç de civanmert bir adam olmıyan #ı zahit bir gün bana yaklaşarak: — Kont, deri, hazerlenmiz, Ceneral Mükenz! «İzi görmak ve görüşmek İsti vor. — Oeneral Makenzi m1? General di- ei da görmek istiyorlar m — Evet, Hemen arkadaşlara koştum: — Çocuklar, dedim, temizleniniz. Bugün öğleden sonra sazt dörtte © neral Makenziyi görecekmişiz. Göre - yim sizi! Düşman ceneralinin karşı- ema tertemiz çıkmalısınız!.. Kont fön Tâikner İngilizlere esir bulunduğu sırla Çamaşırlarımızı yıkadık, üstlerimi- zi, başlarımızı temizledik. Çamaşırlı- Tımızı vücutlarımızda kurulmaklığımız lâzımgeliyordu. Çünkü bunları değişti- recek diğer bir kat çamaşır yoktu. Bu- na da katlandık. İngiliz ceneralinin karşısmda bizi hakiki birer Alman 28- keri olarak görmesini arzu ediyorduk. (Devamı var) Macera ve aşk romanı HABER — Aksam postası kkk —— O em Yazan :(vâ-Nü) || l Küçük malül esirlerle dolu anbara girdiği |? vakit korkunç bir manzara gözüne çarptı Geçen tefrikalarm hülüsası: Altı yüz kilmur tane yeni badım olmuş Habeş çocuğunu hami gemiler, Kızıide nizde yols gütyor. Bunlar, esir | taciri barı Mustağunm tanllarıdır. Bu adamım yeni boşudığı Havva, çocukların tedavi! pine memur edilmiştir. Fakat, geride, Sünbül adinda, hadım olmamış 8—9 yaş Jarında cia gibi bir oğlan vardır ki, uh tera kırklık bir kadın olan Havva, bu Havva onu ködrim edilmekten kurtar mak için bir piin tasarlıyor. Hacı Mus tafa önunla nikfihini tazelemek siyetini izhar ottiği Için kadınm Seki İtibar avdet etmiğtir. Havva badım, çocukların bizmetina bakan cariyeleri çağırıyor. öd öiyder e a omü Ne tezat!... Küçücek kocasınm ele geçerek ha- dr edilmesinden korkuyordu... Biri- cik endiğesi buydu. Kamarasınm önünde, dört beş kişi- nin birden yürüdüğünü, sonra, sAsızın durduklarmı işitince, yüreği ağzıma geldi. Başbuşa verdikleri zenci çocukla, göz göze bakıştılar. Oğlan, atik bir hareketle sıçrayıp dolaba (saklandı. (Düşünün: dolap, kendi memleketinde yokl... Baskına uğrıyan bir âşıkm o- raya gizlenmesi Iktıza ettiğini nasıl da kagfetmişti!!...) Havva, bozuk, kısık bir sesle: — Kimdir 07... dedi, Hadım relsin sesi: — Açın! İsveçli kadın, sesi boğazmda düğüm| (Heyet, geri döndü lenerek: — Fakat benden ne istiyorsunuz? Nigin beni rahat bırakmıyorsunuz? Böyle bir artisti kolayca avladığı için âdeta çocuk — Vücudunuz tıpkı Oomâkineden bir! insana benziyor.. O kadar farla kıvrak. O kadar çok atik ve çeviksiniz ki, ben sizin vücudunuzun bütün“azasmı kırık sanıyorum hâlâ| — Herkes böyle sanryor. Ve böyle olmasa, şüphe yok ki sahnede muvaffak olamazdım. Semra şampanya kadehine elini uza- tarken: — Bu bir mümarese meselesidir. Baş ka bir şey değil. Diye ilâve etti, Prensin gözlerinin içi gülüyordu. Çok negeliydi.. Berlini biribirine (geçiren böyle bir artisti kolayca avladığı için â- deta çocuk gibi seviniyordu, Müzik. dans. Şampanya. OKadın. Onu hayatta bu dört gey kadar alâka” dar eden hiçbir cazibe yoktu. (Paraya bile o kadar çok düşkün değildi. Müzik dururken, eliyle işaret ediyor: — Durma demek istiyordu. Dansa kalkan davetliler oturmak is- terken, uzaktan verdiği ufak bir göz i- şaretile çiftler derhal biribirlerine sar kıp dönmeğe başlıyordu. Prense şampanya şişelerinin (wzun fasılalarla açılmasına da tahammül ede- miyor: — Şampanya içiniz! diye bağırıyor- dur. Garsonlar mütemadiyen şişesi açıyorlardı. Çiftler ayakta şampanya rüyorlardı. Kadın.. Bu, prensin çok kıymet ver. diği, çok sevdiği, hattâ bâzan önünde eğ i şahsiyetti, Prens Vilhelm kadına semavi bir var! Irk gibi tapardı. Onun bulunduğu mecliste kadın ol- mddığı zaman, güneşsiz geçen < bütün şampanya içerek dö- gibi seviniyordu bir gün gibi, çarçabuk sıkılır; ruhunun boğulduğunu duyardı. Maddiyata çok temaytlü olan Alman cemiyeti içinden prens Vilhelm şen ve şakrak bir Paris çapları gibi yaşardı. Semra... Prens Vilhelm sofrada (onun çekici ve mahmur bakışlarını gördükçe: — İşte, bu kadın beni yenecek.. de mek ister gibi, başını sallıyarak gülüm- süyordu. İşte klâsik bir vals. — Haydi kalk biz de. pek severim güzelim. Kalktılar, biribirine sarıldılar, meğe başladılar. Prens bu valste tango figürleri yap- mak ister gibi, bazan omuzlarını kaldı. rarak, bazan da belini kırarak Semrayı! coşturmak istiyordu. Misafirler prensin zaktan sezmişlerdi. Çapkın prens kimsenin kendisini ten- kit etmesinden çekinmiyordu, o Esasen © buraya çok sümimi dostlarımı (davet etmişti. Hemen bütün davetliler pren- sin huzurunda sık sk (o eğilen, sonsuz komplimanlar yapan dalkavuk © ruhlu kimselerdi Mağrur ve hodbin prens bunların hiç birinden çekinmiyor, hiç kimseye kıy- met vermiyordu. Onun biraz çekindiği bir tek vardı; Prenses Ayda. Bu kadm, Kayterin Oo akrabasından prens Falkenştaynın zevcesi idi. Ken disi Polonyalıydı.. Çok zeki, anlayışı ve nükteli konuşmasını (o sever İnce ve| kibar bir kadındı. Prens Vilhelmle prens Fafkenştayn| biribirlerini çok sevdikleri için, prenses; Ayda da Vilhelmle sık ve samimi görü- Ben bu valsi Dön- coşkunluğunu u- kadın — Emir getirdik... Açınız. Eyvah.. Emiri... Bu gemide Hacı Mustafadan getiri- len emir, devlet toprakları üzerindePa dişahtan getirilen fermanla, iradeyle aşti... Zavallı kadm, elleri ayakları sapır sapır titriyerek kapıyı açtı, Reis, mütehayyir: — Titriyorsunuz? Noniz var? Hasta nismrz? ! — Yok, yok... Bir geyim yok. — Fakat müteessir olmaymız. Sis ze, efendimizin selâmını getirdik... Bir de müjde!... Mısıra varır varmaz, nİ- kâhımız yenilenecek... İ — Ya. Doğrusu, Havva, bünu pek soğuk karşıladı. Muhatapları da, müjde isti- yeceklerken, şaşırıp kaldılar.. Havva Hatun, nasıl olpruştu da dört beş gür| içinde oski kocasına karşı lâkaytlaşı- vermişti... Bunun esrarı neydi?... Bilselerdi ki, esrar dolaptadır, ve bilselerdi ki, Havva, Hacı Mustafayı| artık tamamiyle unutmuştur, Onun ni kâhr, boynunda ağır bir zincir gibi &- ğır çekecektir. Düşündüğü, tasarladı ğı hep bu küçük çocuktur... Gayritabif bir hal arzetmemek için, | dudaklarında zoraki bir tebessüm hâ- sıl etti: — Benden de bilmukabele hem 86- lâm, hem de teşekkür ve minnet! - de- di, - Efendimiz, vezifemi iyi gördüğü- me emin olsunlar... Her halde beni mü kâfatlandıracaklardır. Havvn: “— Mükkfat! - diye düşündü. Mü- kâfat olarak, kendisinden üç beş kü- Yazan: Iskender F. Sertelli i Sap sn semaver sama ram şür, onun ber zaman yaptığı toplatıya iştirak ederdi. Bu sırada salonun camlı bölmesi ar- kasımdan bir gölge (görünmüştü. Bir. denbire herkeste bir telâş eseri görül dü: — İmparatorun gölgesi. — Kayser geliyor. Prens bile şaşalamış bir halde başını camlı bölmeye çevirerek bir O müddet baka kalmıştı. Fakat bu tereddüt ve sakınlık tuzun sürmedi, Gölge kayboldu. Şimdi herkes biribirine soruyordu: — Acaba sahiden imparator muydu © — Yakından göremedik çok henziyordu. ama; den) — Haydi câhım, imparatorun burade ne işi var? İ Prens Vilkelm suratını buruşturdu:” Semra sordu; — Neden sıkıldınız? Kayserin mev- cudiyeti sizi rahatsız mı edecekti? — Şüphesiz meleğim.. O burada iken biz nasıl eğlencbiliriz? | — Ah keşki gelseydi. Hiç görmedim yakından kendisini, — Bugün değilse yarın ogörürüsün, yavrum! Herhalde bu gece görmeni is temem, Rahatımız kaçar sonra. İnsan- latın neşesi tıpkı güneşe benzer, Batın caya kadar devam eder, O-talığı karan lık sarmca nasıl neşeden eser kalmaz- | Her bir kısmın sargılarını başka "yi se açmasın. Zira, bitin mesele? leri açmaktadır. Tebilike o z0599” p yüyor... Anlaşıldı mı? : p çük haremağası isterim. Benim oğlü da bunlar atasma katarım... Fakat, daha şimdiden, onu Ori” çıkarmak, umumi şartlar içinde leştirmek iktiza ediyordu. N El etek çekildikten sonra, do, yaklaştı. Kapısmı aralıyarak: v — Buraya bak, Sünbül! - deli Sakın kımıldanayım demö.. Hattâ laptan dışarı çıkmıyacaksın.. Şi” 1 Ben seni kurtaracağım... Fakat ” demeden yerinden çıkma... mi vi müsün ?.. ağ Oğlan gözlerini çapkın çapkın” f, pp: pr” — Anlıyorum, karıcığım! « ded Havva, kamarasıhi kapadıktan > ra yukarı çıktı. Zihninde müthiğ plân olgunlaşıyordu. Büyük anbar “pe Zuşunda, iniltilerle ağlaşmaların be birine karıştığını işitti. Ağır bir ortalığı kaplamıştı. Hastalarm bj |: bir kısmı bu anbardaydı. Diğer küs ba fki anbarda da gene yaralı doluydö &. Z Üç yüzden fazla küçük elil zenci ik. on kadar cariye hizmetini görüyo" fi, Yaraların bağlarını çözliyorlar, leri değiştiriyorlar; yahut da istY“4N. lere su, süt veriyorlardı. k Fakat, ekseriyetin çok ıstırap S4), tiği hallerinden belliydi, Yüzleri yahlıktan çıkmış, toprak rengini . Ni mıştı. Elleri, ayakları sıskalaşmış, “|X 4 dlâleşmişti. vü İki haremağası, bir hasır sedye “İk ©p şıyarak, Havvanm önünden geçtötğü'ki Güverteye gidiyorlardı, İsveçli kadın: Mak — Bir tane daha mı öldü? - ÖĞE b sordu. mi — Evet, efendimiz! İl “Pfendimiz!,, sözlü hoşuna gitti. ” mek ki, nikâh meselesini öğrenmi |. kalmamış, Havva, eski itibarıns Y den kavuşmuştu. Her istediğini he 3e yaplırabilecekli. 5 Şöyle bir hâzimane nazar atik |. yüz hastadan dördünün beşinin ©) yolcu olduğunu anladı, İkisi daha # diden cançekişiyordu. ö Ellerini biribirine vurdu: — Kesler! - diye Seslendi. li Hizmet caryeleri, başlarını kalö” rak, onn döndüler. i — Gelin buraya... İşlerinizi br” |. Hattâ, bir tanesi, tiftik değişti. yi yarda bırakıp kâlktı. Hepek nrmlarmın etrafında toplandıla”. Çİ — Kızlarım! « diye, Havva, A ç tallmat vermeye başladı. . Be” bir çocuğu daha kaybettik. Hareli ları, önü denize atmak üzere lar. İki tanesi de iste can çekili Bu iş böyle sökmez Efendimizi ra sokâcağız! dü. Kızlar: Ki ii — Ne yapalım? Emrediniz asif” $ dediler, e Hah, işte, plânını tatbik için ğ açrimıştı. iğ Havva, dedi ki: — Ne yapacağımız gayet Hastaları, dört beş kısma &/ rel li © İyi Nk vi, ondan daha hafifleri sarı, ds yf fifleri yeşli.. ilâh.. Mayilere sadi ye te bağlıyalım... Meselâ, en ağıl ; EU bakayım.. Onlarm yârasını bask? * — Baş üstüne efendimiz. #Üj İşte, esaslı bir adım daha #Ü — Öyleyse, gü baş taraftaki ii y ları boşaltıp oralara ağırlar! NIZ... * 5 Hanrileri 'ağır efendim? Kızlardan birinin. sorduğu ?” sunle diğerleri itiraz etti: yl. — Ama da avanakiğa soruyo ği Se sa, işte imparator gelince de ogüneşin| kiz... Hangisi bitkin bir halde &aybolması gibi neşemiz birdenbire kay bolur. İ (Devamı var) olan cudr... Havva, müdahale etti: