eni li 1 Birinci kânun — 19396 ZAEEBERSER ji “Aleksandr” elinde bir sehpa ile i- çeri girdi, Karı koca önüme birtakım bir geyler serdiler. Bu “bir şeyleri,, is- miyle cismiyle bilmek şöyle dursun, casmdan bir temiz dayak yiyecektim galiba... Herif: — İşte ber gey tamam! Dedikten sonra bir sigara yaktı. Öte taraftaki sedirin üzerine sırt üstü uza narak sigarasmı pufurdatıp duman salmıya başladı. Kadm: — Ne gekilde durmamı istiyorsu- nuz? - diye sordu. — Keyfiniz bilir, ne şekilde durur-! sanız durunuz! Güldü. — Tablonuzda beni hangi vaziyette canlandıracağınızi bilmiyorum ki... — O halde şu vaziyeti alın bakalım. Başıma çorap örüp beni rezil kepaze Göbn kadına öyle bir vazyet verdim ki, hiç şüphesiz, aradan bir dakika geç meden tabütüvanı kesilerek : “Amanm geçtim ola!..... diyecekti. Lâkin o, asla kıpırdanmadan; mer- mer bir heykel gibi duruyordu. Beş dakika... Bir çeyrek.. Yarım saat.. “Aleksandr, uzaktan seslendi: — Kuzum ne yapıyorsunuz orada? Yağlıboya tübü o taraftan sıkılmaz! — Her yeğitin bir yoğurt yeyişi var dır. Elâlem öte taraftan &#rkar. ama , ben buradan sıkarım. Toprağı bol ol #un, profesöriüm ressam “Toriçelli, “öylemişti: Tüplerin ters taraflarında- ki boyalar her dem taze olurmuş. — İyi ama geri kalan nekadar boya Varsa kurumaz mt ya?. — Ne zarar!” Su katarız! — Su mu katarız?? Yağlı boya bu Yahu!! Yağlıboyaya su katılmaz?! — Lisandaki teteddüt hareketine a- leyhtarsmız galiba. İlle “mayi, keli Mesi gibi gayrimenus bir kelime kul - mı İstiyorsunuz?.. Herhangi bir mayiin ismini söyliyeceğime kısa- “a “mı, derim, sudan kastım ne tür. Mi mayi olduğunu anlamanız lâzrmdı... Dinliyen söyliyenden ârif gerek! Meğer ne usta hırsızmışım! Ev sahi bini bastırdım... Heri? cevap vermedi! N muvaffakıyetimden cesaret ala - — Hani ya sizin ten rengi boyanız!. diya çikıştem, — Ten mi7. i boya Me Time e Nasıl efendim, nasri olmaz!.. Mü. larda Bezmediniz mi?.. Oradaki tablo. ler bütün kadınların vücudu tabi sin sar rengi boya olmasaydı tabloyu yapabilirler miy sai Bani aptal yerine koymaym, kı- : “Ten rengi boya pahalıdır, al - Mer yahut “Ten rengi boyam kaj- » deyin kâfi! — Pardon, siz şimdiye kada; a Kullandınız mı? si Ki e Ne demek ?! Maşallah. Bibette.. ! rengi bir araya katıstır- eee başka bir renk istiheri! Düş bitmen!z Mizimdı öyleyse... | Tm pot kırdığımı anlayıp derhal) Yeltendim: HABER — Akşam postası Ten Ton amca Yaramaz çocukların kurbanı oluyor — Berlin sanaylinefise aki müdür muavini baron (Fransuva Ku- pe) renkleri biribirine hakkında yazdığı altir ciltlik eseri o- kumadınız sanırım?.. — Yoook... Okumadım! — Tavsiye ederim. Nefis eserdir.. Şey.. Bu kör biçağm burada işi ne?.. Bununla fırçaları mı yontacağız? — Fırça yontulur mu?. Hem bıçak değil ki o. “İspatüi”!.. Vay!? “İspa- tül,, Ü bıçak mı zannediyorsunuz? — (Dürkhaym) ım “Kör bıçaklar, ismindeki gaheserinde, “İspatül,, hak- kında deniyor ki... Maamafih bu cihet- ler bizi şimdilik alâkadar etmez. İşi-| mize bakalım... — Tabloyu epeyce ilerlettiniz mi ba- ri? — Eh.. Epeyes.. Ağır aksak gidiyo- TUZ... “Aleksandr, yanıma yaklaştı. Yaptı Zim resme ormuzumun üstünden baktı: — Hrımmmmn! - dedi. — Hoşunuza gitti mi? —'Tablonuz... pek, nasıl söyliyeyim? Pek orijinal!.. O kadar orijinal ki, hat tâ modele benzemiyor bile. — Demek sizinle benim “görüş tarz- ları,, mız arasında hayli fark var.. Tevekkeli mi “Emil Zola,.: “Sanat e- seri, sanatkârın adesesinden geçtikten sonra bize görünen bayattır!,, demiş. Zevcenize kendi gözünüzle bâkmea bir türlü görüyorsunuz, benim ade - semle bakınca tamamiyle başka türlü “Emil Zola,, dahidir doğrusu.. Nazari yesi de tahakkuk ediyor! — Peki ama karımın memeleri si- zin “görüş tarzmı,, nazaran kadınca - ğızın omuzunda mı? 2 — Bu ne biçim menazır kaidesi! — “Menazır knidesi,, dediğiniz ha- nrmefendinin şu tarafları mı?.. Tab- İJomde pek sarı oldu... Birazdaha beya- za boyarım... — “Monazır kaldesi,, nin renkle alâ- kası yoktur, — Bühtan!.. Ressam (Cak Conson) menazır kaidesiyle renkler arasmda sıkı bir münasebet bulmaktadır. — Tbtimal, ihtimal. Tablonuzdâki şahsm sağ ayağmdaki altmcı parmağı “caba!,, diye mi yaptınız? — Ben mi fazla parmak yapmışım?. Yalnışınız olsa gerek.. Durun, hele bir kere sayayım: Bir, iki, ilç, dört, beş. âltı.. Sahi altıymış be... Fekat bu al tmesmi parmak diye değil, gölge niye tine yaptımdı. Masmafih, hoşunuza 7 la e “ ATIM KA oününe ARİMAIŞ Yazan : Niyazı Anmet 534 süne evvsi bugün Timurun askerler! izmiri sardılar Timur “Gösmilerin içins atış değil, kesik başlar toplıyarak nız, daha 1402 yılı | birincikânun günü, (1 cemaziyülevvel 803) 534 sene ev vel bugün Himur ordusu ile İzmir önüne dayandı. Bayazıdı mağlüp ederek büyük bir dehşetle ilerlemekte olan Timur, piştar kuvvetlerine şu emri vermişti. irde hristiyan ahalisi var. dır. Şehri iyi muhasara edin. ami İzmir, elli yedi senedenberi Ro- dos şövalyeleri tarafından idare edil mekte idi. Tirnur, gehre gelir gel mez onlara islâri dini kabul etmele| rini, yabut vergi verineğe razı ol- malarını teklif etti, Bu iki emirden birini kabul etmedikleri (takdirde, heps'ni kılıçtan geçireceğini de ilâve etti. Şövalyeletin reisi, haberi getire nei — Biz, böyle emirlere kulak asa. cak insanlar değiliz. Hülkümdarınızı söyleyiniz, başıma beli aramasın.. ce. vabını verdi. Timur, tekliflerinin kabul edil. mediğini anlar anlamaz! — Harp var.. Davul ve dümbe lekler çalınsın emrini verdi. Şehre üç koldan hücuma geçildi. İzmirin muhasarası, tasihin eşine güç rastlanır vakalardan biridir, İlk önce yanar okları içeri atmak için duvarla- rm önlerine makineler kuruldu, Bun- lardan bir netice alınımaymnca sed. din imtidadınca muhtelif mesafelerde kuleler yapıldı. İçlerine ikişer yüz asker ile duvarlara çıkmak için iske eler yerleştirildi. Kuleler, tekerlek. ler üzerinde istenilen noktaya kadar çekilerek hücumu K laylağtırmakta idi. On bin lâğameı, istihkâmların temellerini kazıyordu. Deniz tarafma da büyük taşlar dökülerek gemilerin girebilmelerinin önü alınıyordu. Sed üzerine yığılan taşlar, aâkerin kara daki gibi muharebe etmeleri ve kale- ye kadar girebilmelerini temin edir yordu. Şövalyeler, büyük bir cesaretle kalelerden yanar ateşler yağdırıy — .dir, di lardı. Fakat, İzmiri sazan kuvveti öyle kolay kolay yılacak gibi değild Kumandanlar: : — Bizi hiç bir kuvvet İzmirden çıkaramaz. Düşmanı uğraştıra raştıra mahvetmek elimizdedir. midimizi kesmiyelini... Diyorlardı. Fakat bir gün, mur askerlerinin şehir önüne gi leri görülünce, mütbiş bir panik gösterdi. Reisler, vekit geçirm kadırgalara kaçtılar. o Arkalaj yalvararak, ağlıyarek gelen yelere aldırmadılar bile abali gemilere hücum ile gemicilei yalvararak halatlara, demirlere, ki reklere sarıldılar. Lâkin gemilerde bı lunanlar zerrece eseri şefkat göster mediler. O betbahtları mızrak d leriyle sed ve defederek sahilde bıra kıp kendileri denize acıldılar.,, Kaçamıyanlar Timurun elinder kurtulamadılar, Emri dinlemiye ölecekti. Karar verilmişti. He başları kesildi, i Sehir yağma edilirken birkaç | ristiyan gemisi, sahile yaklaşarak şeyle yapmak istedi. Timurun as kerleri mukabele etmeğe ken, Timur mâni oldu ve: — Gemilerin içine ateş değil, şu: ralardan kesik başlar toplryarak atı nız. O, ateşten, gülleden daha tesir lidir. dedi. Büyük kahramanlıklar yapmağa zıirlanmış bulunan gemi tayfaları ummadıkları bir vaziyetle lanır ca xorkudan elleri kımılda; başladı. Timurun dediği gibi, ge son süratle uzaklaştılar. Midilli ve Sakızda hükümet mekte olan yeni ve eski Foçann Ce neviz valisi, İzmir ahalisinin ği akıbeti düyar düymez, o kıymeti hediyelerle Timura geldi ve istediği vergiyi vereceğini bildirdi. Timur: — Keşke şövalye'ar de senin yapsalar da bu kadar cana lar.. dedi ve valiye çok sanatkâren Timur ordusuna kerşr dürüyorlar,| işlenmiş altın âsa hediye etti. . 310 sene evvel bugün Tarihin en mutedil adamı Sadrazam oldu Fakat onun yüzünden Yaniçeri zeb tleri parçalzrıyor ve her parça şehr.n mazygallarına asılıyordu gitmediyse silebilirim.. — Nasıl arru buyurursanız. Peki ama, niçin bütün vücudu yumurta sa- rısma boyuyorsunuz? İçimden: “Amma da garip adam - diye düşün dilm - boyalar içinde ten rengi olma- dığını demin kendi söylediydi; şimdi ne demeğe sart renge itiraz ediyor, bil- mem ki... Acı acı gülerek: — Eserimin hoşunuza gitmediğini anliyorum, dedim, Nazikâne: — Öyle bir şey söylemedim... - Ce. vabmı verdi - Şimdiyedek rossamlıkte kullanılagelen usullerden hiçbirine ri- ayet etmiyerek yeni tarzlar aradığınız İçin; doğrusu ya, müşahedeniz kıt, bo- yalarmız bulaşık, fakat son zamanlar. da sanayii neflseyi inhitata sürükle - mek İstiyen cereyanlar Avrupanın her yerinde giddetle nazara çarptığı için saydığım suçlarınız yalnız şahsmıza &- it değildir. Artistlere has bir samlimyetle vop- tu: — Azizim; bu neviden tâblolar ibda eden sade siz doğileiniz.. Karımın mo- dellik yapmak istediğine dair gazete-! lere ilân verdiğimiz gündetberi - ter bıyıklısından tutunuz da ak sakallısı.! na kadar; « buraya nloe nice ressam. lar geldi. Hepsi sizin gibi.. Şurada bir! dosya var, Bu sözüm ona ressamlar tarafından çizilen “ettidleri,, tasnif et-| “2 tim. Getirevim de bakım; ve allah rı- zası için söyleyin: (Hat - Sür) (Devama 11 inetde) Tarihin “sadriâzam o makamma, gelmiş zevat içinde en omutedil, sn munsif olmakla marultur.,, diye ta rıttığı Halil paşa, 1626 yılı | ilkkâ- nun günü, İİO sene evvel bugün bu mevkie, yani sadrı&zamlığa tayin e dildi. Kendisinden evvelki sadrüzanı, muhtelif yerlerde çıkan © isyanları meydan verme yüzünden azledilmiş ti. Bu isyanların başlıcası, Erzurun da hüküm süren Abaza paşanın a yaklanmast, istediği gibi hareket et-! mesi idi. Halil paşa, bu Abazanın e | HABER AKŞAM POSTASI IDARE EVİ Istanbul fendisi olduğu için radrıâzam yapı lirken, Abazayı itaat ettirer diye de düşünülmüştü. Yeni sadnâzam, makamma geçti” Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 ginin üçüncü günü şiddeti (o bir kiş Telgraf adresi, Istânov!i HABER ünüydü. Üsküda : h Yazı işleri telotonu « YAKTI günüydü. sküdara geçti, o Şey idare velân , : 24310 ABONE ŞARTLARI Mahmut efendiyi ziyaret ederek ya- pacağı işleri anlattı, Mahmut efendi cevabı verdi: vg, ii, İğ | ein Sonm zan işe — Sen bir defa Serdar olmuş aylin OiBO «0306 dun? ... iken Ac-nada vali küçük (o Hüseyiv püşayı, Abaza ile gizliden gizliye Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası lepte Silâhtar Mustafa ağnda, günah sız olarak basmı verdi. Bu adamın yegâne kabahati kendisini, Halil pa- saya sevdirmemesi idi. ... Abazanm askerleri ile yeniçeriler arasında şiddetli ve kanlı çarpışmalar HABER'in Güzellik Do'toru Kunonu: * öteki hb im ikmenmkki sö kk kin üni Sadrıâzam, Ezzarum O yolunda “ mektuplastyor diye Sldürtmüştü. Har) başladı. Yeniçeri zabitleri, öl mekle kalmıyor, parça parça yor ve her parça şehrin mazga asılıyordu. Esir olan paşalar da cn madan öldürülüyordu. . Yeniçeriler kurtolamıyacaklaı anlayınca, kıyafetlerini deği ğe başladılar. Fakat bu da tesir etme di. Bunlar, silâh atmakta diz çöktük leri vakit, serbest hareket edebilm için, diz yerleri çıkarılmış çakşir yerlerdi. Abazanın nekerleri, bir yi baner gördüler mi: 1 — Çabuk dizini crkar.. diyor » dizinde iz görülenleri: > — Kâfir, sen yenicerisin.. diy bir saniye içinde parçalıyorlardı, Halil paşa, bu suretle yetmiş gü “eoretiktan sonra, yağmurlu ve kar bir gün ricata başladı. Her taraf buz ““tülmüştü. Yirmi beş gün bu sureti süründü. O tarihe kadar hiç bir. Aunun bu İkadar siddetli bir kış gün hareket ettiği görülmemişti. Askerler soğuktan o donuyorlaş açlıktan ölüyorlar ve dağ yolları ari smda yuvarlanarak porçalanıyorla Halil pasa İstanbuldan eğ gündenberi her (o karğılaştığı güçlü karşısında, Mahmut “fendinin: — Sen bir defa daha serdar g muştun... sözünü hatrlıyordu. Korktuğu başma geldi. Halil pa şa, İstanbula dönemeden azledildi heberini aldı. V i Tarihin en mutedil ve en m une sadrrizamı, azledilmekle kı duğu na memnundu. alan da dm 4 ali vi