e Hatıralarını anlatan: Alman korsan gemisi Gene hâreket emri beklemeğe baş ladık. Nihayet 19 ilk kânunda bir Ai- man torpitosu gelerek yanı başımıza demirledi. Biz hemen Norveç bandrası çektik. Torpito denize bir motör in: dirdi, bir zabit gemimize geldi: — Süvari nerede? Ona verilecek bir emir var, Sivil giyinmiş, Norveçli kaptan kı. ığma bürünmüştüm. Tayfalar bana Norveç dilile hitap ediyorlardı Ben de kalın yün çoraplar, kocaman kundu- ralar ve eski pantalonla Norveçli bir deniz kurdu hali gösteriyordum. Zabit yanıma geldi: — Kaptan siz misiniz? — Evet. Zabit birden afalladı, sonra haykır. dı: — Lükner! — Kimdir efendim bu Lükner? — Aliy mi ediyorsunuz? — Estağfurullah! — Bürada işin ne? — Görüyorsunuz ki Norveçli bir ge- mieiyim. Nörveç bandmalı İrina yel kenlisi ile kereste taşıyorum. — Sen bir zabitsin, senin işin ke reste taşımak olur mu? — Niçin olmasın? — Allah askma söyle ne var? Me- raktan çıldıracağım! Bana itimat et. — Niçin itimat etmiyecek mişim, Hem gizli bir şey. yok ki.. Kereste naklediyorum! — Gene inadın tuttu. İimatsızlığın yerinde değil, Ben de zabitim, Sırrın| ei sırrıdır, bunu ifşa eder miyim gt. — Ben de bundan kat'iyyen şüpbe otmiyorum. — Teşekkür ederim. Sana verilmek üzere getirdiğim mektubü al. Mektubu o #çtım. İçinde yalnız #4 cümle vardı: “İstediğiniz zaman hareket edebi- Jirsin'z.,, Torpitodan gelen zabit teceselsünü hâlâ yenememişti, Israrla gene sual - ler yağdırmaktaydı. Haline acıdım. Yalnız ihtiyatı da elden bırakmamak Jâzımdı. Bu sebeple sordum: — Buradan doğruca nereye gide. ceksiniz? Yakında karaya çıkacak mr sm? — Hayır. Heligoland civarında bir ay kadar karakol dolaşacağız. Gevezelik etmesi tehlikesi yoktu. Bir aya kadar biz abluka hattını çok- tan yarmış olacaktık, — Pek âlâ, dedim, sırrımı sana söy- diyeyim: Gemimiz Alman muavin kru vazörüdür. Derhal ayağa kalktı, hiddetle söy- sy * Mecmu sathı 2600 metre murabbaını bulan yelkenlerimizi açarak macera dolu seyahatimize başladık KADINLAR BEN “Deniz kartalı” nın süvarisi gont Feliks fon Lükner — Beni budala yerine mi koyuyor: sunuz! Nezaketinize teşekkiir ederim.! Uğurlar olsun! Hakikati aklı almamıştı. Bana dar- gın olarak motörüne binip gitti, Biraz sonra da torpito demir alarak uzak laştı, Artık harekâtimizda tamamiyle ser best, kendi kendimizin hâkimi olmuş- tuk. Şimdi cenubu girbi rüzgâr beklemekten başka İşimiz kalmamış- tı. Bu arada Norveçli rollerimizi birer kere daha prova ettik. İçimizden biri, gemiyi kontrola gelmiş bir İngiliz za- biti tavrı takınarak herkesi imtihana çekiyordu: — Bu kurşunkalemini nereden aldi- nız? — Nörvecin hangi şehrindensiniz? Hakiki bir muavin kruvazörün, me- seli Möve veya Volfun bizim gibi Cağla ihtiyat tedbirleri almaama li zum yoktü. Düşman gemisi mi geldi? Hemen Alman harp bandırasını çeker ve mermi ile yahut torpille mukabele ederdi. Bizim böyle yapmamıza imkân yok» tu ki... İki tanecik eski sistem topla bir harp gemisine karşı bir şey yapa- mazdık. Fena havalar bizi Norveçle İngiltere arasında haftalarca alikoya» bileceği cihetle ancak hile ile nânma- kıllı silâhlanmamız fayda verebilirdi. 21 ilkkânunda hafif bir cenubu gar- bi rüzgür başladı. Hemen demir alıp) Hatıralarını anlatan : EFDAS TALAT Ingilizlerden sonra Fransız ve | itaiyanlar da mevkufları — Seni bırakmam. — Ben de öyle. Fakat bir müddet gabret. Arkandan bende Mısıra gelecö- ğim. — Doğrumu söyliyorsun? — Ne #âman yalanı söyledim ki. Sustu, Yine dalgın düşünmeğe başla” di, Evlerine gelmiştik, Gündüz seyahat hazırlıkları ile meşgul"olmuş olan ev sahipleri erkenden yatmış olacaklar ki ev zifiri karanlıktı. Buna kendi hesâbı- ba çök memaun oldum. Eğer, geçen s6- ferki gibi babasi yine pencerede bizi beklemiş olsaydı kızın haliriden her Şeyi pekâlâ anlayacaktı. Foyamız meydana çıkacak, rezil, kepaze ölucaktık. Kapı rın önündeki ayrdmamızda hayli uzun ve acıklı oldu. Ben ancak sabahın dört buçuğuna doğtu Krokere dönebildim. MİLLİ KUVVETLERİN 1STANBULU İŞGALİ Bugünlerde Anadoludaki askeri zafe- mizin #iyasi tesirleri İstanbulda da iyi- den iyiye hissedilmeğe başlanmıştı. Ar- tak bütün idare mekanizması Türklerin «line geçmişti. Esat bey de bu arada za bıta ve asayiş işini müstakillen idareye başlamıştı. Ortada resmen mevcutmuş gibi görünen İngiliz, Fransız ve İtalyan polis teşkilâtının artık hikmeti vücudu kalmamıştı. Bu suretle benim de işlerim gök azalmıştı. Yalnız Esat bey emredin ceye kadar Krokerdeki mevkiimi mu hafaza cdecektim. << wi Ö'yeceki maceradan sonra, ertesi gü” bir kısım yelkenleri açarak yola ko- yulduk. Norderav'ı geçtikten sonra bütün yelkenleri açtık. Mecmuu 2600 metro murabbamı bulân yelkenleri. miz 50 metro yüksekliğindeki direk- lerimiz üstünde gemiye iyi bir sürat temin etmekteydi. “Doyçland über al- les,,İ ve eski gemici şarkısı “Ta Pa- loma” yı söyliyerek Alman sabilleri boyunca ilerlemeye buşladık. Gece saat ondü Hornerifi geçtik ve Danimarka sahilini takiben ilerledik. Ertesi sabah sast sekizde Skajerak önünde bulunacaktık. Fakat rüzgi, birdenbire şimale çevirdi, Yolumuza bu rilzgârla devam edö- mezdik. Geri dönmek? Asla! Ne yap malı? Sağda kara... Solda İngilizlerin mayn tarlaları... Ne olursa olsun, san- cağa dümen kırdık. Hepimiz tahlisiye yeleklerimizi giymiştik, Mayn tarlala- ri içinden bir yol bulup geçmeyi umu- yorduk. Talilmiz yar oldu, mayn tarlalarım sağ selim geçtik ve serbest denize da- hil olduk. Biraz sonra da İrgiitere sahilleri hizasma gelmiştik. /Deramı sav) BATAR LAR / missi Roman Naklieden: Hatice Süreyya Enis? Nerede Enis?., Gramofonu kapalı., Oturma odalarında hiçbir ışık yok. Odas: da kapalı. 'Telâş içinde, oğlunu her yerde arü- dı, Aman yarabbi! Gece bastırdı. Ha- va da fena.. Soğuk alacak. İşte bu fikir, onu çileden çıkardı. Oturma odasına döndüğü zaman her şeyi mahvolmuş gibi görmeğe başla. dr, Enls, bu soğuk yağmurlarda dişar- da hs?. Ya bir daha aynı felâket Nüksederse ?.. Bereket versin ki, Emine yüreğine soğuk su serpti: — Doktor saat altıya doğru yolikdı, hanımefendi, Küçük beyi met'in end şesi kalmadı. Fakat aman yarabbi! Biraz evvel, oğlunu yalnız sandı da gene bir delilik yapar diye ödü koptu. Hem bu delilik gene kendi yüzlin. den olacaktı... Kendi yüzünden. Ve Muradın yüzünden... nü öğleye kadar uyudum. Matmazel T.. öğleden sonra Krokere gelerek > bütün arkadaşlarına veda etti, Sıra bana gel mişti. Matmazel A.. İle bir iki tercüman yanımızda bulunduğu için ikimizde çok resmi hâreket ediyorduk. O bana 80 ğuk bir eda ile; — Allaha ısmarladık Efdal bey! Bu radaki arkadaşlığımızı unutmayacağım. Ben de: — Güle güle matmazel; bizi unut. maz tabif Mısırdan mektuplar yazarsı. niz — Yazarım. Birbirimizin elini srktık. Şeytan kır, © kadar kişinin içinde avucuma ufacık bir kâğıt sıkıştırmıştı. Kimseye belli et meden kâğıdı cebime soktum. Odama geçtiğim zaman çıkarıp okuduğum bu kâğıtta şunlar yazılı bulunuyordu; “Yarın sabah Galata rıhtımından Pat. rin vapurile hareket ediyoruz. Erkenden gel, orada beni bul!.,, İnsanlar, çok tuhaf mahlâklardır, Ei- lerinde olan şeylerin kıymetini bilmez- ler. Fakat, kaybolmak ihtimali baş gös terdimi onların kıymeti birdenbire ar tar, Biraz aşkta da böyledir. Bizim ol- duğuna emin bulunduğumuz kadına iramımız ne kadar Allah esirgesin... İşte O zaman tam manasiyle trmarhanelik, olurdu... Yalnız başma akşam yemeğini yedi Fevkalâde sakin bir hsli vardı. Sevdi- ği ve dalma oturduğu bir köşeye çe kildi, kahvesini içti. Yanıbaşmda, E- nisin da'ma oturduğu Puf duruyordu. Bunu eliyle hafif hafif okşadı. — Hanımefendi... Başka bir emriniz var mı? — Hayır, git yat... Ben küçük beyi beklerim. |, Hizmetçi dışarının lâmbasinı sön- * dürdü. Artık, evin içinde, İsmet'in a- bağurundan başka hiçbir lâmba yok- tu, Elinde bir kitap okuyor. Saat doku- £ su çaldı. Otomobilin homurtusu, evve- lâ uzaktan işitildi, Sonra, araba yak- Jaştı, Homurtu arttı, Stop... Acaba, doktor yukarı çıkacak mı? Bir saniye bekledi, Motür gürültüsü yeniden başladı, Otomobil uzaklaştı. Demek dokio- * run işi varmış, Enis'i karşılamak için, iellicen/,“erwi, :BirTUP bıraktılar kat o bizden uzaklaştığı zaman ne kuv- vetli arzular, ne şiddetli bir sevgi ve ih: tiras duyarız. Senelerdenberi burnumun. dibinde oturduğu halde ancak birkaç dela gezip tozduğum ve kendisine kar” şı biç de şiddetli bir muhabbet duyma: dığım bu kizgağısı şimdi sevmeğe baş- Jardıştım. Adeta onun gitmemesini İsti- yordum. Fakat, yapacak hiçbir şey yok- tu. Yarın sabah giderek ve onu teşyi ederek ona karşı son vazilemi de yap- malı, ondan sonra dâ bu macerayı kal bimdeki hatıralar arasına karışutırmal idim. O glin geçen yegâne vaka, İtalyan, Fransiz polis kumandanlarile kaymakam MaksWelin elinde bulunan mevkuflârı tahliye etmeleri oldu. Bu suretle işgal kuvvetleri elinde eziyet çekmekte olan yüzlerce vatandaş kurtuldu. Bu Kusuta gelen raporu Kolonele verdiğim zaman şöyle bir göz gezdirdi. Ve yalnız bir ke- lime #öyledi; — Ölrayt.. Ben de içimden tektarladım: — Olrayt. Ballar biraz içerlemişti ama ben de- diğimi yapmıştım ya, ves gelirdi ötesi. HAZIN BİR AYRILIK SAHNESİ Ertesi sabah sant doküz buçukta Bal lafdan müsaade alarak rıhtıma indim. Galata rıhımı mahşerf'bir mânzara ar? ediyordu. Yolculârm ekserisi firar eden kimselerdi. Kalabalık arasmda bit müd. det dolaştıktan sonra sevgilimi anası,ba basr, erkek ve kız kardeşlerile bir grada Puldürm Krses pir bent görünce sevim! © cinden titredi? — Nihaye geldin! — Hiç gelmez olur muyum? Sesini yavaşlattı: — Çok heyecan duyuyorum; çok fe- nayım, — itidaline sahip ol. Baktım ki vaziyeti fena | Beni görün- ce büsbütün müteessir oldu. Hergen on- ların öteberi hazırlıklarını bahane ede- rek yanından ayrıldım. Artık vapura girme zamanı gelmiyti. İkimiz en sona kalmıştık. Bir şey konuşmuyorduk. San- ki konuşmak istersek kendimizi tutama- yaçağımızdan, birdenbire boşanacağı. mızdan korkuyorduk. Yalnız gözlerimiz- le konuşuyorduk. Ben Ondan ziyade kendime hakim olmağa çalışıyor, etrafa bir şey hissettirmemeğe gaytet ediyor- dum. Merdivenlerden çıksrken kolunr girdim. Yüzü sapsarı idi. Bir aralık du. dakları titredi, Mırridanır gibi: — Ölsem daha iyi! dedi, — Sabret güzelim! İyi günler gele- cek, dedim, — Mısıra gelecek misin? — Mutlaka! Elimi sıktı, Güvertede bir müdde' karşılıklı dalgın durduk. Ben ara sa davrandı. İşte, kapı açıldı. Oğlan; ba-; şını içeri sokup, etrol'a çepeçevre bak- tr. — Ay... Yalnız msm, anneciğim ?.. — Tabif değil mi ya?. Pembe pambe vilsil boyun atkısı i- ç'nde sarılı, içeri girdi. Annesini koj- lariyle sardı, Sapır şupur iki yanağın- dan öptü, Hattâ, kucağına alıp hop- latmak tecrilbesinde bulundu. Sonra, biraz #somurtün: — Halbüki ben vemeğe bile #elme- âlim... Peki ama.. Nerede Murad?.. Kadı, elin!, oğlunun olmununa kav- du. Doğruca, gözlerinin ieine baktı, Ve e'dâi cldâf, kelimelerine bir husu-! si ahenk vere vere: — Murad gitti Enis, bu sözü anlamamar!'ktan gel! di? Yoksa, , anlamadı mı?., Hakiki” mana#'nı sezemedi mi? — Nesi gitti... Hele bal şu oyun) bozana... Simdi hemen gidin bteldlen! alasım... emen... Fükat, İsmet, bu sefer, bütiln tablo-) 6 İkinciteşrin — 1086 Yazan, (SAN ARİF same de çalışıyordum. Nihayet hazırlık kas panaları çaldı. İşte 6 zaman kızcağ kendini tutamadı; hıçkıra hıçkıra ağ” mağa başladı. Ben birdenbire şaşırdı” — Aman ne yapıyorsun, herkes — Ne yapayım kendimi tutamadı” Bu sırada annesi yanımıza gelmis Matmazel T., parmaklığa dayanmış b kira hıçkıra ağlıyordu. Kızın anasi sen münasebetimizden şüphe edip ö” rüyordu. Artık her şey açıkça çıkmıştı, Kadıncağız bana dönerek! — Haydi, Efdal bey, rica ederim gidiniz. Anlıyorum ki siz burada bulü” dukça kızımın göz yaşları dinmiyec$” — Peki; oruvar madam. Matmazel T.. elimden yakaladı! — Gitme! — Allaha ısmarladık canım. teidall muhafaza et! Çok değil bir ay seri yanındayım. Bu sözlerime inandı. Acele acele Mİ diveirleri indim. O güverteden yı gözlerle beni seyrediyordu, Vapur w lat çözmliş, yavaş yavaş açılmağa Tamıştı, Elimdeki mendili sallarken benimi 4“ gözlerim yaşarmıştı. Aşk, ayrılığın acısını orada duymuştum. Vapur, nevra yaparak başını çevirdi. Mi ya doğru açılmağa başladı. Müt yen mendilimle onları selâmi 4 Nihayet, vapur Saray burnunu döndü! gözlerimizin önünden kayboldu Bu macerada böyle bitti. İŞGAL KUVVETLERİNİN. m VAZİYETİ Artık günler hadisesiz geçiyor. ii bütün işlerin sıklet merkezi siyasi zakereler. Herkes bu müzakerelerin ticesini bekliyordu. Şehirde hayat tareke senelerinden evvelki tabil almış gibi idi, Sokaklarda ecnebi #9 lerine pek az tesadüf olunuyordu. ». lar sokaklarda artık üçü, dördü bir * da dolaşmağa başlamışlardı. Fakat cak gündüzleri şehirde dolaşan mü kin askerleri gece olur olmaz kışlalar geklliyorlardı. Limandaki ecnebi “ ler mürettebatına da bafta da bir iki işin şehre çıkmak müsaadesi veril ti. Bunlar da akşam olur olmaz rine dönüyorlardı. Mütareke senelerinin o azgın, 9 kım hayatından eser kalmamıştı. Düşmanlara güvenerek - şi küstahlığın ve nankörlüğün envs panlar da sanki yerin dibine be! du Artık. milli hükümetin, çok yak” #amanda İstanbula sskerf bir göndererek idareyi ele alacağı Fi leri her gün tekrar edilmeğe aşti. TEE ESEPE.. A2 gli var (Devamı vE yu, bütün vuzuhu ile ortaya koyda — Gitti diyorum... İstunbulâ” tün blitün.. — Anne... # Kadın, delikanlmm e#sferinde olan sevinele sermest oldu. Derin bir nefes aldı, Cok gşiiktir... Tehlike geçti... Orada... Sade orun... Sude onun. — Arsız oğlan, haydi gel. bend? dile bakayım... Çocukçağız, Puf'un fistüne ve artık hiçbir hareketini, & saklıyamadan endişeli bir ç0eU âğlamıva basladı, Sonra, ağl! #övinçten geldiğini de belli ken veni bir endireve düştü. — Arnec'gim.,. Benim canı ciğim... Sade benim anneciğir” — 'Tabit değil mi ya. sude Ti Kimin olacağım ki... Demek gf” bivfe tuzaklar kurarsm ha? i yorsun... Olur şey değ'isin.. (Deve iu kA