Macit hiç de kendinde değildi. Ya- “hane arkadaşları bir kaç gündür onun dalgın halini münakaşa ediyor, türlül İ türlü dedikodular yapıyorlardı. Ekseri- Yet bunu fazla eğlence neticesi yorgun- luğa, bit kaç kişi de gizli gizli çekilen hicranlara, kalp ağrılarına hamlediyor- du, Fakat asıil sebebin keşfi Sungura kalmıştı. Bir sabah yarıhaneye girer- ken dosdoğru onun masasma gitmiş: — Macit, demişti. (Niçin böyle #Ipacı kumrusu gibi düşünüp duruyor- tun? Karadenizde gemilerin mi battı? 7 erkendi. Daireye daha kim- Be gelmemişti. Macit elindeki gazeteyi bir kenara attı. İçini çekti. Sorulan Bali işitmemiş gibi davranarak suale #ualle mukabele etti; — Sen evlisin ve kadınlar hakkın: da malümatın var, değil mi? — Evet. — Sungur ağabey, farzedelim ki bilmediğin genç bir kadını tanımak is- Wyorsun, ne yaparsın? — Mesele bundan ibaretmiş ha? Macidin yüzü kızardı? — Akşam üstleri emive giderken ©- Nu yolumun üstünde görüyorum. Her defasında büsbütün fenalaşıyorum. Bi- lirsin ya, ben kadmları hiç tanımam. Sungur derin bir düşünceye dalmış Bibi davrandı: — Bunun bir çok usulleri var. Fa- kat en kolayı onlara karşı sevimli sevim- li gülümsemektir. Yahut kadma yana» $r ve: “Ne güzel hava!,, Diye söze başlarsın. Macit sustu ve sıkmtık bir sessizli- ğe daldı. O günü Sungur ağabeyin ikin- Gi çaresini tatbik etmeğe kalkıştı. Kadın karşıdan gelip de kendisinin yanıba» sından geçerken; ahmak ıslatan bir Yağmurun durmadan yağdığmnın heye» Sanla farkına bile varamıyarak lâf attı; — Ne güzel hava! Kadın dayanamıyarak güldü. Maci- din hali pek tuhafma gitmişti, yağımur- Wi havaya “ne güzel, denilişi sinirine dokunmuştu. Mütemadiyen sinirli si- Birli gülüyordu. Macit şaşırmıştı. Yaptığı gafı an- layınca yerin dibine geçecek gibi oldu. Kederi ve teessür o kadar fazla idi ve bu hali okadar belli oluyordu ki kadın acıdı. Gönlünü almak için 1âf açtı: — Ben sizi daha evvel de tüm galiba? iğ Büylece hatırlanmış olmaktan büyük bir sevinç duyan Macit: —Adım Micit Başaran'dır. Dedikten sonra bir müddet sustu, Sözün arkasını bir türlü getiremiyordu. Konuşmaksizın böyle uzun miiddet yü- #üyemiyeceğini de bildiği için sordu? — Sizin adınızı öğrenebilir miyim? — Ayten. Cevabını verdikten sonra Macidin Pisırıklığnı görerek sözü kendi uzattı. İşinden hiç de memnun olmadığını, kü- Şüklüğündenberi sanatkâr olmağı ken- dine gaye edindiği halde bir türlü fırsat madığı anlattı. Sonra sordu: — Nasıl, sinemadan hoşlanır mısı- hız? Macit sinemayı kiç sevmezdi. Bura» da kaybedilen vakte acırdı. Bununla beraber yeni arkadaşmı büyük bir neza- ketle sinemaya davet etti. Kadın bu daveti memnuniyetle kabul etti. Beş dakika sonra Macit, yarın akşam sevgi- lisini sinemaya götüreceği düşüncesinin Verdiği neşe ile etekleri zil çalarak evi» De doğru gidiyordu. ».. Ertesi sabah muvaffakiyet haberini Verdi; — İş oldu. Bu akşam onu sinemaya götürüyorum. Fakat biraz şiddetlice davrandım. Az kalın kadıncağısn boynunu kıracaktım. Sungur yüzünü ekşitti. Arkadaşına Zerçekten acımışa benziyordu: — Belki de günün birinde “Keşke kırsaydım,, diyeceksin. Oğul sen ateş- oynuyorsun? Macitte ise ne yapacağını bilen bir adamın eminyeti vardı: — Merak etme. Bu kızın bali baş- kalarına benzemiyor. Sungur güldü. Kahkahasında tec- rübenin verdiği acınm izleri sezilmekte idi, Macit özene bezene giyinmişti. O gün adeti hilâfına öğle paydosunda ber- bere giderek sinek kaydı bir tıraş ol- muş, yüzüne sıcak kompresler, başına güzel kokulu Tosyonlarla firiksiyonlar yaptırmıştı. Mülükat yerine önce ken- disi vardı. Yirmi dakikalık bekleme bile aşkının alevini karartamadı. Kadın gelince soluk almaksızın: ..«. Sinemasına gidelim. Deği. Localar: gerçi biraz pahalı ama, kimse- nin gözüne batmayız. Macit bir sual sormak için ağzın: açtı: fakat susmanın daha iyi olacağı. nı düşünerek çenesini tuttu. Filmden biç hoşlanmadı. Locaya verdiği parayı düşünüyordu. Herkes gibi onlar da hususi mevkiin geniş kol tuklarında pek âlâ oturabilirlerdi. Hem kızın yanıbaşında uslu uslu oturmaktan başka bir şey yaptığı yoktu ki... Kadın perdede gördüğü aktörlerin bazıların: metede ede göklere çıkarırken, Macit de nezaketen evet demeğe mecbur olu- yordu. Bununla beraber elektrik ışıklar rt altında ap aydınlık olan sokağa çıkın- ca kendine geldi: | — Şöyle biraz hava alsak ne dersiniz? Kadın boynunu büktü. Gerçekten teessür duymuş gibi bir eda ile: — Olamaz. Kocam dönmeden ev- vel evde bulunmalıyım! — Neniz? Macidin bu suali oldukça yüksek bir sesle sorulmuştu. — Kocam! Macit kendini tutamıyacak bir hale geldi. Kadın ise sözüne devam etti: — Akşamları yarıhaneden çıktıktan sonra kahveye uğrar. Orada arkadaş- lerile yemek vaktine kadar tavla oynar. Beni de can sıkıntısından patlamak üze- re evde yalnız başıma bırakır. Macidin can sıkıntısı hâlâ geçmemiş- ti. Buna rağmen: — Evli olduğunuzu bana hiç söyle- memiştiniz |, Demtkten kendini alamadı. Kadın şaş nr gibi oldu; — Söyleseydim ne olacaktı? seye bir zararımız dokunmadı ya?. Siz tam manasile kibar hareket ettiniz, ben de güzel vakitler geçirdim. Macit küskün vaziyetini hiç de dü- zetlmedi: — Bana adınızı sadece Ayten olarak bildirdiniz. Eğer kendinizi evli tanıt- Kim-| mış olsaydmız, sizi gezmeğe götürme- ğe kalkışmazdım. — Ben öyle düşünmüştüm. Fakat öğrenmek istiyorsanız söyliyeyim: Ko- camın adı Sungur... Macit şaşkınlıktan az kalsın küçük dilini yutacaktı. Bir kaç defa Sungur Sungur diye kekeledikten sonra: — Kocanızın küçük adı ne?, — Ahmet Sungur. Niçin? Ne olu- yorsunuz? Fakat Macit çoktan sıvışmıştı bile... İçindeki alev de sönmüştü. BURHAN BURÇAK Otobüs alıyorum Acele olarak 14 - 16 kişilik bir oto bis almak istiyorum, Satmak isti yenlerin her gün Sirkeci Balıkesir o telinde Bay Bedriye müracaatları, Fatihte Acele satılık arsa Fatihte Kıztaşımda Sofular cadde sinde Üç tarafı muntazam cadde, öeni 26 nazır, tramvaya ve çarşıya pek ya kım, civarı kâmilen mamur. 702 met re murabbaı, kısmı âzamı mülk müs tatilüşşekil ve altı parçaya mufrez arsa &cele satılıktır. Taliblerinin saat on dan bire kadar HABER gazetesinde Bay Fethiye müracaatları, SEA a ok Nese ei aram saad 5 yosenm ” Ton Ten | amcanın başından geçenler AKSAM POSTASI DARE Ev; Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: Istanbul 214 Telgraf adresi: istanbul HABER Yazı işteri tetofonu ; 23R7? idare ve han 24870 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eemebi 1400 Kr. 2700. 720 . taso . 4 (40 » Senelik 8 aylık 3 aylık * aylık > Sohibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Bosıldığı yer (VAKİT) matbaası GETİR Yazan : ——— Yazan : Niyazi Ahmet 463 sene evvel bugün Türk akıncıları Macaristan içlerinde sekiz bin esirle yürüyordu 375 sene evvel Sehzade bugün Bayezit öldürüldü 288 sene evvel bugün Istanbulda büyük Frankipan kontları ile Kropa kont- ları daima birbirlerile çarpışıyorlar- dı. Buna bir nihayet vermek ve düş- manlarını ortadan kaldırmak istiyen Kropa kontları Türk akıncılarını memleketlerine çağırdılar, On beş bin akıncı Hırvatistanı ge- çerek ilerledi. Yıldırım gibi dağları aşan ordular Laybah önüne geldiği vakit ahali ancak şehir kapılarını ka- pamağa vakit bulabilmişti. Akıncılar burada ikiye ayrıldılar. Bir kol garbe ilerliyerek Silliyi bas- ti. Diğeri şarka doğru ilerledi 1473 yılı 25 eylül günü, 463 sene evvel bu gün Macaristana girdi, Diğer kol da dokuz bin piyade sekiz bin süvari fle aynı gün, 25 eylül günü Sen Jorj önün de idi. Akıncılar rastladıkları her ma nil yıkıyorlardı. Klagnfort da iki bin esir alındı. Şonstayn üzerine yürüyen bir kol sekiz bin esir ile birlikte yü- rüyordu, Hammer “ Bu sefere kumanda eden Bali oğlu Malkoviç Kostantiniyeye, kelle, kulak, burun ile dolu bir çuval gönderdi,, diyor. 0 Şehzade Bayezi- din öldürüldüğü gün 1561 yılı 25 eylül günü, 375 sene ev- vel bugün, babasına isyan ederek onun askerleri ile çarpıştıktan sonra İrana kaçan şehzade Bayezidin dört oğlunun öldürüldüğü gündür, O gün, İranda matem haftası vardı. Halk Kerbelâya dair mersiyeler okuyor, Kerbelâ vakasını tazlandıran facia- ları temsil ederek geziyordu, Şehzade denin öldürülüşü, matem tutan halk üzerinde o kadar tesir yaptı ki, her kes kendi matemini unuttu, onlara ağladı. ... Sipahilerle Yeniçerilerin boğuşmaları 288 sene evvel hugün, 25 eylül 1648 yılında Üsküdar kaynaşıyordu. Yüz- lerce asi Üsküdara koşuyor, halk en tenha mahallelere kaçıyordu. İsyan- cılar, rastladıklarını kendilerile gel- meğe teşvik ediyorlar, gelmiyenleri bir isyan koptu tehdit ediyorlardı, Mesele şu idi: Sipahilerle yeniçerilerin (araları açılmış iki taaf birbirlerine giriyor, bu arada birçok kimseler de bir araya toplanıyor ve isyan bayrağını çeki- yordu. Bunların başlarında Galata- saray hademeleri gelmektedir. ade- meler, para alamamaktan şikâyetçi idiler. Muhafızların ellerinden kurtu. larak İbrahim paşanın sarayının önü ne geldiler. Bu sarayın hademeleri de onlarla birleşti. Şehirde kol gezen ye- niçeri ağası, nimayişçileri menetmek istedi. Fakat gözleri kararan hademe lerin hücumları ağayı kaçırdı. İhtilâflar günlerce uzadı. Sipahiler tamamile ayaklandılar. Sadrıâzam | kethiüidası kol gezerken Şehzadebaşın- da rastladığı üç sipahiyi yakalattı. Başlarını kestirdi. Kendi mızrakiarını kendi ayaklarıma sokturdu, Sabahleyin sokak ortasında üç si- pahi ölüsü görenler neye uğradıkları- nıanlayamıyorlardı, Çünkü ne sipahi, ne de yeniçeri ölüsü kanun icabı sokak ortasında bırakılamazdı. Bir idam olursa denize atılır ve bir topla da Boğaziçi tarafına haber verilirdi. Sipahiler, uğradıkları tahkirin ak Unda kalmazlardı. Bunu tahmin eden sadrrâzam, şehrin kapılarını kapattır. dı. Fakat Üsküdardakiler doğru Ahir kapısına gelerek kapıyı kırdılar, İs- yan bayrağını da At meydanına dik. tiler. Sipahilerin arzula.ı saraya bildiri- liyordu. Saraydan cevap getiren yeni. çerilörin beşinci devec'ler miralayının asiler tarafından parçalandığı şayiası çıktı, Miralay hakikzten parçalaamış- tı. Fakat sipahiler tarafından değil, sadrıâzam tarafından memur edilen birkaç kişi tarafından öldürülmüştü. Sebep, sipahilerle yeniçerilerin arala- rm açmaktı. Yeniçeriler, sipahiler kan akılmadan ortaya çıkmıyorlardı. Miralayı öldürdükten sonra durma» dan ilerlediler, İki tarafın boğuşması* çok korkunçtu, Yalın kılıç birbirleri- nin üzerlerine atılıyordu, Neticede sis pahilerin çoğu öldürüldü. Bir kısmı kaçtı kurtuldu ve hadise bastrlabil- Dünyanın en Şişko piyanisti | Bu hajta Tahinli açılan pivano sergisinde il bir estantane. Denizi en küçük piyanosun-ı çalmakta olan dünyanın en şişko piyüyüsti meşhur Rus üstatlarından Vladimir Jernikoff'dı. e, imz