ever, yürüyerek Köprüye indi. A- iskelesinde arkadaşı Cemile ile bulu | Haklara, Ne bahtiyarlık... Bugün an”, elinden güçbelâ kurtulabilmiş| > Genç kızlar için hürriyet, bekle- b Sevgili kadar şiddetle arzu (o edilen © Mydir. e eden tepeden konuşuyorlardı. Ce- — Ada plâjr herhalde (kalabalıktır, di, açan çarklı bir vapur daya sanki çarklarının ia X, onları Bü- Arasından İD atmış gibi yorgun olarak bırak- Yürüyorlardı. Çok yakmlarndan ge- bir arabada, kendilerine bakıp bakıp iki delikanlı gördüler. o Onlarda İNİ Yere gidiyorlarâr herhaldet e plâja denize girmek (değil, Misetmek için gelmişlerdi. Al ile Hay- ÜRE, söz verdikleri halde, köprünün a İskelesinde bulunmayışlarına fena ie canları sıkılmıştı. Plâja yaklaştık Meşe taşan cazın canlı terennümleri tempolarını duyuyorlardı. © Haydi, girelim! dedi. Oymanmakta olan dans bitmek üze *Ydi. Bir yere © iliştiler. Tam o sırada delikanlı yaklaşır / selâmladı, ve a A MO © Gölecek dânsı benimle yapmak #s- *mez misiniz? dedi. ç Stnç kız onu şık, ve dansa (yakışır © kıyafette bulmakla beraber, derhal RP vermedi. > Bana hâlâ mı kızgınsınız? Kevser gaşırarak: — Niçin, sebep? tan, Piraz evvel, yanımızdan geçen bir ada size gülenler bizdik. du ve tekrar devam ettit Ne Anlaşılıyor ki siz de bizim gibi ar- 1ZSINIZ 1... , Henüz konuşmayan diğer | delikanlı "Şuni fanilâ kumaştan güzel bir elbi- du Siyenişt. Caz epeydenberi çalmıyor- m, Ahbap oluverdiler. Arabadaki gül- * bâdisesinden bahsedildi. Kurşuni elbiseli delikanlı: (> Ben, diyordu, mesleğinde £ yeni- 3. Ankarada hariciye memuruyum. le 36 ay izinle İstanbula geldim. Gün- miz ekseriya yapayalnız, plâjları do- akla geçiyor.. hileye istifhamir bir tarzda baka- 4, VE dalma arkadaşsız... e? danstan sonra oturdular. Kurşu- tky seli genç. bira ısmarladı, içtiler. nci dansta damlarını © değiştirdiler. Tabe * Mitatla, Cemile de Rıfatla be- a erdi. İli kız arkadaşların kendi ken- Mini ©: “Onları nası) buluyorsun,, su- M #ormağa vakitleri vardı. Ve onları İyi çbuluyorlardı.Atı bir arabaları vardı may gi —übitini çocukları idiler. Mükem ki dansediyor, mükemmel konuşuyor Ni © Bu meziyetlere sahip delikanlıla- İni da genç kızlar zevk duymaz o- ix mr? Bi geldi ki, içilen le ayaklarını o sürümeğe kızlar, artık dansedemiyecek - Söylediler, Rıfat derhal: zaman — İstersen; Pali deği in Evet, saat altı, araba ile gezmek ii münasip ve zevkli bir saat. Meh *diyorlardr. Bakışları parlak ve I « Kevserin © dudaklarından tam w Şıkacağı sırada Cemile arka- araba ile bir gezinti ya- çi e hi gence dönmek için söz verdikleri i. Sonunda, gelecek pazar için ir yerde buluşmak üzere rande- bi ze Verdiler, Delikanlılar, iki saatlik ar- HABEK Akşam Postası Tenten amca kadaşlarını vapur İskelesine kadar gö- türdüler. Ve uğurladılar. Kevser, sinirli bir sesle: — Ne diye istemedin, sanki, Cemile? diye sordu, Vapur Adalar arasında bi ellerile boşaltmağa © çalışıy yoruluyor; gene başlıyor. Ve emekle! meğe çabalıyordu. Bir aralık Kevser ar-| kadaşının kolunu sıktı: | İşte, bak r! dedi, Vapurun arka tarafında iki (o saatlik arkadaşları oturmuşlar, ellerinde siza- raları, dostlarına mütebessim bakışlari- Je bakmakta idiler. Bu sırada (vapur Kınalıadaya yaklaşmıştı. İki delikank kalktılar, dostlarınm yanından geçer - lerken Mitat, Çemilenin kulağına; — Gelecek pazara! diye mırıldandı. Gözlerile bir “gvet!,, işareti yaptı. De- likanlılat indiler, iskeleden (dostlarını mendillerini sallayarak uğurladılar. Cemile: — Deli bunlar! içki başlarına vur - muş, dedi, İki kız arkadaş hiçbir şey konuşmadı- lar. Kafalarındaki tatir o hülyalarla, iki saatlik dostlarının hoş kelimelerini ha- tırlamakla meşguldüler: Gölecek paza- ra. Vapur köprüye yanaşmıştı. (o İndiler Köprü üstünde yürürlerken, yanlarında| bir otomobil durdu. Cemile: — A! Hayret.. Kevser, bak! ORıfatla Mitat! Ayol, siz Kınalıadada inmediniz mi? tat tatlı bir tebessümle: — İndik ama, fikrimizi değiştirdik, ve gene bindik. Bu defa Kevser aksilik etti: — Peki, ne diye geldiniz. Size çgele- cek pazara demedik mi? Bu kadar sabır ört Olanlardan beri Rıfat derhal atıldı: — Hoşlanmam, diyeceksiniz. Hayır, hayır! Düşünün ki, bizi buraya getiren sebebi siz de anlamış olmalısınız! Mitat lâkırdıyı kesmek, ve münaka- şaya yol açmamak için, otomobilin ka- pısmr açtı. Fakat iki kız arkadaş bü tek- Tifi kabul etmediler. Yürüdüler. Otomo bil de uzaklaştı, Kevserle Cemile, tram- vaya bindiler. Önlerindeki © Sırada iki kadm konuşuyordu. Kırsaçlı olanı? — A, ben Kevserimden eminim. Yap- tığını o kadar iyi bilir, ve o kadar düşü nür ki... Hiç'bir kıza değişmem. Sev- gili yavrum! Belki şimdi evde bekliyor dur. Tramvay da ne kadar yavaş gidi- yor. Yavrumun karnı acıkmıştır. İki kız biribirlerine hayretle bakıştı - lar, ve tramvayın arkasından yetişmiş olmalarını bir keramet saydılar, kalaba- lığı yararak, evlerinin istasyonunda her kesten evvel indiler. Yolları (o üzerinde bir iki kere şeytan gibi beliren iki gen- ci tekrar kafşılarında görecekler mi di- ye ödleri patlryordu. Fakat, oh, yarabbi şükür!., Yoklar.. Koşa koşa, annelerine görünmeden ğın dönemecini saptı- lar; evlerine gittiler... Çabucak soyunup uslu birer kız oldular,. Büyük bir tehli- ke atlatmış kadar memnundular.. Yüreklerinin çarpıntı bir (omüddet devam etti. O gece karışık, korkulu rü- yalar gördüler... Ve yılgınlıkları © kadar) $. sürdü ki, ertesi pazar, randevuya gitmi- yeceklerini sandılar... İstemez: Ne ara- baları, ne biraları, ne şıklıkları, ne de.. Bu zan, cumartesiye kadar sürdü... Fakat, ertesi pazar, (ikisinin de kalbi vik vik etti. Büyük tereddütlerden son- ra itiraf eden Cemile oldu: — Bugün ne yapacağız? Gidelim mi acaba?... Kevser, ağır bir yükü sırtından at- mış gibi, neşe, sevinç içind .yerinden fırladı. Arkadaşının — boynuna sani:ip) onu iki yanağından öptü: ela e — Ben de öyle istiyordum ki... Fakat,| 400)» cesaret edemiyordum... Gidelim, gide- lim... AKSAM POSTASI (DARE Evi Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf adreşi: istanbul HABER Yazı işleri telofonu « 23878 idâre ve ilân ,” «24370 ABONE ŞARTLARI Türliye | Eenebi Yo ... Annelerinden izin kopaşabilmekten ateşe Okoşan pervane gibi, ikanlıların o cazibesine doğru Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası memnur gene, uçtular... Nuh CEM 7 maTARİK Yazan : Niyazi Anmet 422 sene evvel bugün Meşhur muharebe Çaldıran si başladı Bir kılıç vuruşta Türk süvarisini eğerine kadar ikiye biçen Ismail iki yerinden ya- ralı olduğu halde arkasına bakmadan kaçtı 23 Ağustos, 1514 yılı... 422 sene evvel bugün Sultan Se- lim, Çaldıran vadisine indi. Şarkta Şah İsmatlin çadırları gözüküyordu. Selim bir harp meclisi topladı: — Askere yirmi dör: saat istira- hat mı verelim ,yoksa şefakla beraber muharebeye başlıyalım nu? diye sor- du, Bütün vezirler istirahat istiyor- lardı. Defterdar Piri paşa! — Hayır, dedi, derhal hücum et- mek lâzım. Askerlerimizin içinde düş- mana mezhebine salik olanlar var. Onlara düşünmek fırsatını vermiye- lim, Selim: — İşte yegâne rey sahibi adam, yazık ki vezirim olmamış! dedi ve der- hal hücum emrini verdi. İsmail, ordusunu kurmuş bulunu- yordu, Türk askerlerinin ovaya doğru indiğini görünce, burada barbe başlı- yacak kadar cesaret göstereceklerine ihtimal vermedi. Askerin ilerlemesi- ni seyre daldı. Adamlarm esir etmiş oldukları bir süvariyi yanma çağırdı. İlerliyen kollar hakkında sualler sordu. — Kan ırmağı gibi tepeleri saran bu kırmızı sancaklar nedir? Esirtsüvari cevap verdi: — Bunlar Niğbolu stvarileridir. — Ya şimdi ovaya inen bu yeşil bayraklar?.. — Bunlar Esfendiyar oğlunun ku- mandasında bulunan Bolu ve Kasta- monu süvarileri, Süvarilereden sonra piyadeler sel gibi akıyordu. Ismail, Karaman, Anadolu ve Ru- meli beylerbeylerini görünce her biri- ni padişah sanmış ve ayrı ayrı üç de- fa aldanmıştı. Silâh şakırtıları, at nalları etrafı inletiyordu. Nihayet kırmızı ve yeşil sancak- lar arasında Selim gözüktü, Ismail, tasavvur edemediği bir heybette toplanan askeri götünce de- Tin derin içini çekti, Fakat cesaretini muhafaza ediyordu. Selimin kuvveti, seksen bini süvari olmak üzere yüz yirmi binden fazlay- dı. Yalnız atlar, yemsizlikten bitkin bir hale gelmiş, ayakları kırılıyordu.| Askerde iyi gıda alamamaktan mus- taripti, İsmailin süvarileri de seksen bin kadardı. Fakat bunların ne atları yo- rulmuş, ne de piyadeleri yıdasızlıktan şikâyetçiydiler. Bilâkis, gilnlerce is- tirahat etmiş, beslenmiş bulunuyor- lardı. Daha fazlası vardı. Miğferleri parlak çeliktendi ve kırmızı tuğlarla süslenmişti. Silâhla- rı, demir topuzları çok mükemmeldi. Çevik atlara çelikten yapılmış eğerler vurulmuştu. Ismail bir şeyden korkuyordu: Selimin toplarından! Fakat kurduğu plnâlar sayesinde yüzde yüz muvaffak olacağını umu- yordu. Plânı şuydu: Kendisi düşma- nınm Sol cenahı, Ustaçlı oğlu sağ ce- nâhi üzerine yürüyecek ve açılan saf- ları yan taraftan saracaklar, yeniçeri kollar: üzerine arkadan hücum ede- ceklerdi. İlk hücumu İsmaili süyarlleri yaptılar. Bir taraf askerleri; — Şah Diğer taraf — Allah. Diye bağırarak saldırıyorlardı. İsmall, kendi hissesine isabet e den Türk cephesini bozmuğa ve ilerle- meğe muvaffak oldu. Fakat Sinan pa- $a da Ustaçir oğlunun tertibini boz- müştu. Sinan bu hareketinden sonra askeri saflarını açacak yerde süratle geri çekildi. Birbirlerine karışan İs- mail askerleri birdenbire kendilerini topların önünde buldular. “Ölüm ta- neleri,, diye adlandırılan mermiler, birkaç dakika sonra etrafı ölüme boğ- du. Biraz sonra arabalar arkasında siper almış olan yenleçriler desedleri yıkarak tüfek ateşi açtılar. Ismail, kolundan, ayağından ya- ralanarak atından düştü. Selimin bir süvacisi üzerine yürüdü. Findeki mız- rağı havaya kaldırdı. İndirirken bir ses duyuldu: — Şah benim.. Bunü aynen İsmail gibi giyinmiş öylüyordu. Süvari: — Şah sen İsen buraya gel! diye üzerine atılarak onu esir etti, Bu esna- da Hızır adında bir se ” di. Yaralı şah ata atlad Muharehe- nin kazanılmak ihtimali olmadığını görüyordu. Atını mahmuzladı, Arka- ya bakmadan uzaklaştı. Bir kılıç vu- ruşta bir Türk süvarisini eğerine ka- dar "kiye ayırmış olmakla 'flihar eden Isma*, payitahtında da kendisini em- niyette görmedi. Atımdan inmeden yoluna devam etti La a İsmailin ordusundan on dört han, Selimin ordusundan on sancak beyi harp meydanında ölüp kalmışlardı Şahm en sevgili karısı da esirler arasındaydı, Gandinin yerini kim alacak? Arkadaşları tarafından hiyanete uğradığına kanaat getiren Gandhi, si- yasetten sessiz bir köşeye o çe- kilmiştir. Onun yerine geçen ince ve uzun boylu Pandit Javar Harla) Nehs ru, sabık üstadın mazariyelerini öğretmeğe devam etmektedir. İngiliz memurları onun bu hareketini hoş gör- medikleri için ikide birde yakasına ya- pışarik hapse tıkmaktadırlar. Bu yeni ulusal lider Mahatma'nın yerini tutacaktır. Göz Hekim Dr. Sükrü Ertan Cağaloğlu Nuruosmaniye cad. Nu 31 (Cağaloğlu Eczanesi yarında) Salı günleri meccanshdır Telefon. 22566 e Yenin yaş e EN EA