— 17 AĞUSTOS — 1938 N ve portakal Ba, iŞ külçe alm görmediniz ha! ii #ize bir tane göstereyim, (hattâ Memnunane gülümsüyerek bavulunu Mi eden ince birer tuğla şeklinde müş iki sarı külçe çıkararak yanı ü Sıraladı, Sonra: Vi İşte, dedi, bunlar kırk bin liradan Me servettir. Bunları bankaya teda ik için seyahate çıktım. Artık küp usullerini terketmek m Vâpür kısa fasılarla o mütemadiyen tey çalarak yavaş yavaş ilerlemek- YÜ. Altınların sahibi yolcu kamarâ- Penceresinden baktı: <> Ne müthiş sis! Gözgözü görmü- Yer, Siya © Döndü, altınların yanma giderek kül kemali dikkatle bavula yerleştir © müthiş bir sarsıntı ile yuvarlandı. Ki adam birden telâşla fırladılar, ka- Açıp dışarı baktılar, Gömide büyük bir gürültü ve heye başlamıştı; koşuşmalar, haykırış Mali, imdat sesleri... Koridordan koşa geçen bir kamarot haykırdı: — Batıyoruz! #İklei afalladılar, fakat çabuk topar-| lar. Biri hemen içinde £ külçeler Halunan, bavulunun o yanına koşup bu İymetli hamuleyi o sırtladı, öteki de küçük çantasını aldı. Beraberce güver- çıkan merdivenlere atıldılar. Yukarısı tam bir ana baba günüy- Çocuklar ağlıyor, kadınlar hayları- yor, hepsinin üstünde kaptanın mega verdiği emirler duyuluyordu: — Telâş yok! Gemi zabitlerinin gös” İsrecekleri fikalara intizamla giriniz. Telâş. hayatımıza malolabilir! © Daha vapurda pek yeni tanışmış ol- X. Malarına rağmen ikisini de biribirlerine! Ürip bir alükabağlamaktaydı. Flika- n birinin önünde buluştular. Fi- gemici kumanda etti: e Evvelâ kadınlar... Biz flikaya yir- kişiden fazla ez. Patek binemez. Eşya almak Memur, kenara çekildi, vabulunu 2 SP içinden çıkardığı iki kıymetli ma- $en ülçesini zorla ceketinin iki cebine ni a : şının gözünden kaç- da Tehlikeli bir iş yapıyorsun arka- öş bu kadar ağırlık taşınır mı? Deni- düşersen dibi boylayacağın muhak- kak; kli mi? Bu para için teh- Böze almak lâzım! hagıiyn girmek için ilerledi. Gemici ityorduz © Yavaş yavaş geliin! Birer birer... Bep birden girmeğe kalkışırsanız tek- Ölüm korkusile telâş içinde biran ev- Yej si il i Dikaya atmak (istiyen ma lardan bu tavsiyeleri; dinliyen he- hiç kimse yoktu. Hep birden tah- © kayığına hücum ettiler. Tekneyi ya bağlayan zincir birden kı- k Ön, on beş kişi denize yuvarlan- eğ iy, lerinde on kiloluk kıymetli safra denize düşünce hayatından (o Ümidi ağ için sandığın üstüne çıkması lâzımdı. Halbuki kuvveti kesilen kollarında vü- cudunu yukarıya çekecek kudret kal- mamıştır. — Ahi Yardım edecek biri olsa! Bu temennisi cevaptız kalmadı. San- dığın üstünde iki el ellerine © yapıştı. Başını yukarıya kaldırdığı zaman ka mara arkadaşını tanıdı. O, soruyordu: — Safranı bırakmadın galiba? Zahmetle çekip bayılmak dereceleri- ne gelmiş olan kaza arkadaşını sandi- ğın üstüne aldı. Sis daha kesifleşmişti. Uzaktan git- tikçe azalan boğuk ve kesik feryatlar işitilmekteydi. Yavaş yavaş bu sesler de işitilmez oldu, ortalığı korkunç bir sessizlik kapladı. ii e za —— Kamara arkadaşının kendisine bakı- şını hiç beğenmemişti. Yanında silâh namına bir şey de yoktu. Altın külçe lerinden birini cebinden çıkararak ve homurdandı: — Eğer bana karşı bir harekette bu- lunmağa davranacak olursan bununla kafanı kırarım.! Beriki pek likaydane cevap verdi: / — Anladık, pekâlâ, Malmı genesâk- işittikleri zanniyle heyecana düştükleri vakitler konuşuyorlar, yarılmış olduk- larını anlayınca gene susuyorlardı. , Gece rüzgâr sertleşmişti, sabaha kadar keyecan içinde » sabâk”ikisi de açlık ve susuzluktan feci bir bale gelmişlerdi. Altınları sahibi daha bitiin görünüyordu. İkide birde sayıklar gibi söyleniyordu : —Susağım! ölüyorum! Diğeri bir aralık mırıldandı : — Benden evvel ölürsen altınların benim olacak! Bitkin halinden umulmıyacak bir kuvvetle haykırdı : —Ölmeden evvel onları denize ata» rım daha iyi ! Cevap vermedi. Yalnız bir müddet sonra Cebinden bir portakal çıkararak gösterdi: — Pek susadım. Bunu yersemizti- rabım dinecek, » Ve arkadaşının gözlerinin içine ba- karak ilâve etti ; — Bereket versin bunun gibi data dört tane keldı. İstersen sana da vers- yim : Bir portakala bir altın külçesil Omuzlarını şilkti, cevap bile verme. di. o Fakat müthiş bir derdi mücadele geçirmekteydi. Kendisini çok zalf hiss » diyordu. Belki de bir kaç saat sonra ölecekti. Kurtulmaları ümidi pek azdı. Altınları portakalla değiştirse bu işken- celi halini bir kaç saat daha uzatmış ci maktan başka bir şey yapmış olmıyacat- t. o Fakat bir de madalyenin ters tar” vardı, Ölümden — kurtulmıyacakların” kim iddia edebilir? bu vaziyette bir — miye tesadüf ihtimaliyle mümkün m - tebe fazla yaşamak çarelerine baş vu - mak en akıllıca hareket değil midi.? Altınlara delice sarıp para uruna in- tihar etmek budalalık değil mi ? ra karşısında daha fazla dayanamad. Altın külçelerinden birini uzatarak" : — Al diye hiddetle söylerdi, bir, HABER — Akşam Postası Yazan Niyazi Ahmet 1 — Asi Abaza Paşa yere serdiler, 2 — Mısır Başkumandanı kumandanına hiyanet eden Karagöz ML Gi un Ma a a 309, 4483, 3 Nİ, Çe â&1 sene evvel bugün süvarileri seraskerin boynunu delerek Yeniçerilerin çoğu kılıçtan geçli 3 — 8500 Yeniçeri kazığa vurulduktan so bir işkence ile az hararetli ateşte kızartıldı Bugünkü gibi, Ağustosun on yedir« ci günü yer yüzünde elbette sayısız, akla sığmaz vakalar olmuştur. Her) gün için başlı başına bir badise seçer-| ken, 17 Ağustos gününe raslıyan üç| mühim vaka tespit ettim. Tuhaf bir tesadüftür. Üç vak da birbirinden fe- na felâketler getirmiştir. —1— Abaza Paşanın cinayeti 309 sene evvel bugün, 1627 yılı 17 Ağustas günü Serasker Yiasan paşa, İranlılar tarafından tehdit edilmekte olan Ahisha üzerine gidiyordu. Diğer taraftan uzun müddettenbe- ri keyfi hâreket eden Abaza paşaya da orduya yardım etmesi için emir ve» rildi. Asi paşa, emre uymakla bera- ber, kendisini ele geçirmek üzere plân- lar kurulduğunu anlıyor, ihtiyatlı ve intikama hazırlanmış bir vaziyette bu lunuyordu. Abaza, Ahisha üzerine yürüyor gös rünerek ordusunu Erzuruma iki saat mesafeye getirdi ve kadıyı paşaların yanma gönderdi. Hasan paşa, cesur bir adamdı. Vaziyeti o da anlıyor, A- bazanm yardım etmedikten maada pu- su kurmağa hâzır bulunduğunu bili- yordu. Kadıya şöyle dedi: — Bu Abaza dediğin kimdir, ki bu kadar zamandır itaat etmiyor? Git €e. fendine söyle, ki ben Cennet oğlu gibi Sire.,G Akşam üstü, yani vapurlarının ba- tışından aşağı yukarı otuz altı saat son- ra ovaziyetleri gene değişmemiş, hattâ daha fenalaşmış bulunuyordu. Artık ü- midleri de kalmamıştı. Daha bitkin ve halsiz görünen kazazede sabahtanberi ağzından çıkan ilk kelimeyi sarfetti : — Portakal ! Cebinden çıkardığı öteki külçeyi de uzatarak portakal: aldı. Yemeğe baş. ladı. Arkadaşı da iki külçeyi dizinin üstüne yerleştirirdikten sonra son por- takak yemeğe koyuldu. Portakallarının son dilimlerini ye - mişler ve sıra kabuklara gelmişti ki ü- zerinde bulundukları kocaman sandık sarsıldı. İkisi de denize yuvarlandılar . Portakallar (o mukabilinde satın almar altınlar şimdi yeni sahibi için mü*“; bir tehlike olmuştu. Lâkin bir kolayını bulup bunlardan bir tanesini denize at- mağa muvaffak oldu. İkisi de yüzüyorlardı, Fakat birisi büyük bir zakımetle... Cebindeki külçe onu mütemadiyen aşağı çekmekteydi . Halbu ki sahile yaklaşmışlardı. Dalgül üzerinde bulundukları sandığı sahit kadar sürüklemiş, (Orada bir kayava çarpmıştı. Gayret gösterip birkaç met- re daha yüzebilirlerse kurtulacakla —Gel, altını al. Benim kuvvetim esildi. Yüzemiyorum. C-bimden 'ül- çeyi çıkarıp atmağa bile gücüm yet yor ! Hiç aldırmadı, Başkasını düşünecek hâli yoktu. Başın: bile çevirmeden scn| gayretiyle ilerledi. o Ancak ayağı yers deydikten sonra dönüp baktı, kimseler görünmüyordu, Arkadaşı boğulmuş - ta. Sallana sallana birkaç adım dah? attı ve kumun üstüne yık:lıverdi. Etraftan koşuştular : — Geçen gün batan vapurun yol - cularından olacak. Yalcu sayıklıyordu : — Dört kilo altın! koca bir servet Acıdılar , — Zavallı adam buhrar geçiriyor : Nakleden Fahire Mual!â Melük sülâlesinden olduğunu iddia €- den bir adamın hakkındar geldim, A- baza gibi meçhal bir âsinin de hakkın- dan gelmek bence pek kojaydır. Bu haberi alan Abaza, #azla bekle meden hazırlandı. Karanlık bir gece yeniçerilerin üzerlerine hücum ederek çoğunu kılıçtan geçirtti, Ölümden kur- tulanları da esir etti. Hasan paşa, Diyarbek're dönmeğe karar vermişti. Gece yarısı ordu ha- zirlaaırken, yabancı bir süvari yıldı. rım süratiyle çadırlara yaklaştı: — Serasker paşayı görmek istiyo» rum. Bana gösterin, dedi Yeniçeriler, hiç tanımadıkları ya- baneyı Seraskerin yanma çıkaramaz- lardıs — Sabah olsun da görürsünüz. di- Özbek Adanayı zaptetti. Osmanlı Paşa idam edildi nra reisleri vahşice zına Eflak ordusu yer ulmış bulunu- yordu. Sadrizam, yeniçerileri büyük bir meşe ormanı üzerine yerleştirerek bir tepeye on top yerleştirdi. Satırcı Mehmet, Haydar, Hüsöyin ve Mustafa paşalar köprüyü geçtikten sonru sabahtan akşama kadar düş- manla boğazlaştılar. Karşılaşmada on iki top zaptedilmişti. Fakat bun- dan sonra İmtaklığa sapianan yeniçes riler, bir türlü yol bulup çıkamadılar, Satırcıdan maada diğer paşaların hep- si orada telef oldu. Sinan paşa cesur bir neferin yardımı sayesinde kurtula- bildi, Gece Eflâkli bir esir, yeniçerilerin barut mühimmatından bir kısmın ha- yaya uçurdu. Asker, düşman hücum ye karşılık verdiler, Yabancı başında» ki siyah sarığı çıkarıp yer» attı, bü biri yeniçeriydi? — Paşanıza söyleyin, dedi, hain A- bazanın kılıcından kurtulmuş bir ye- niçeri gelmiştir. Yeniçeriler hemen Seraskerin yanına götürdüler ve Ha- san paşa bunu görür görmez fazla beke! lemeden hareket emrini verdi. Yağmurlu bir gece, Hasan paşanın ordusu gene çadır kurmuş. öbür gün yola devam etmek üzere istirahata çe- kilmisti. Sabahleyin, elbtaeleri ıslan- mış olanlar kuruturyorlardı. Serasker de elbiselerini çadırda kurutmaktaydı. Abazanın süvarileri dolu dizgin çadır» lara hücum ettiler, Hasan paşa yeşil bir ipek zıbina sa. rılmış oturuyordu. Sarıldığımı görür görbez süratle atını sırtıns atladı. Fa-| kat, elinde kendisini müdafaa edecek| hiç bir silâhı yoktu. Abazanın hazine- darı mızrağını saplıyarak boynunu bir taraftan öbür tarafa kadar deldi. Or-| du tamamiyle mahvedilmis, birçok pe» şa öldürülmüş, bir kaçı atmm şürati- Je kaçabilmişti. —3— Amirine ihanet eden paşa TI Ağustos 1488 yılı, 445 sene evvel bugün Tarsus ile Adana şehirleri ara- sında Osmanlı ve Mısır orduları çar- pışıyorlardı. Osmanlı askerleri, bircok harplere girmiş olmakla beraber kuvvetli düş» man karşısında paşaların rekabete gir- meleri yüzünden fazla mukavemet ©- etti zannı İle birbirine karıştı. Sadrâzam Bükreşe girmeğe karar vermişti, Bütün kuvvetiy!e yürüyerek zaptetmeğe muvaffak oldu. Voyvoda Aleksanâr'ın sarayını kale haline ge- tirdi, Şehrin etrafında tahtadan bir istihkâm yaptırdı. Osmanlı tarihinin hemen her saf- hası birçok hata ile doludur. Zaptedi- len bir şehrin, artık ele geçti diye mu- hafazasıma lâzım gelen ehemmiyet ve- rilmezdi. Bunun birçok acı tecrübe» leri vardır. Ve her tecrübe, sayısız Türk evlâtlarının canlarına mal ol - muştur, Sinan paşa Rükreşten sonra Tergovişi de zaptetti. Fakat umulmiyan bir gün şehir tek- rar düşman tarafından .sarıldı. Kısa bir miiddet içinde zaptecildi, Ali ve Koçi bey kumandasındaki müdafaaya kadir üç bin beş yüz kişi esir edilerek kazığı vuruldu. Reisleri vahşice bir işkence ile çok hararetli olmıyan ateğs te kızartıldı. Sinan paşa Bükreşe çekildi. On dört gün kadar oturduktan sonra tah- ta istihkimları yaktı. Büylük biz ka- rışıklık içinde geri çekildi. Kalamışta köşk almak istiyenlere Kalamış caddesinde 7 numarah köşk satılıktır. Üç dönümden fazla bahçesi, iki caddeye kapısı olan dışı yağlıboya, içi sanatkâranç ndkışlarla süslü bulu demediler. Mısırlılar cepheleri yara- rak ordugühı yağma ettiler. Başkumandan Özbek Adanaya ka» dar ilerliyerek muhasara etti, Barut mahzenini ateşletti, Şehr. zaptetme- ğe muvaffak oldu. Türk ordusu başkumandanı, Ereğli ve Sarendeye çekilerek o-dusunu top- ladı, Kendisine refakat etmek için; ilk önce kaçan Karagöz paşu ile diğer şahsiyetleri yakalıyarak İstanbula gön derdi. Hiyanet eden Karagöz paşa derhal idam edildi. Diğerleri hapsedildi. Fa- kat bu ibret dersi çok pahalıya mal olmuş, koca bir ordu perijan bir hale! gelmişti, guz 3500 kişinin kazığa vurulması 1595 yılı 17 Ağustos günü, 341 sene evvel bugün, Sinan paşa Levayı Sas- det (Peyganberin bayrağı) ile İstan. buldan çıktı. Yeni yerler fethedile-! cekti, | Askerin maneviyatını kü vvetlendir- mek İçin birçok çarelere | başvurulu. yordu. Ordu Bükreşe girecekti. Şehire dört mil mesafede ağaçlar ve bataklıklarla örtülü Kalokeran boğa-| nan bu köşkün on odası iki salonu, ha” manı, taslığı, çamaşırlığı,kileri, iç ve dt şı ve mutfak uşak odası, havagazi, elek trik ve kumpanya suyu tesisatı, kuyusu ilk, mevcuttur, Mükemmel nezareti sak liyat ve çarşıya yakınlığı olan bu köşk hakkında fazla malümat almak istiyen” lerin Heber gazetesinde Vâlâ Nured- AKSAM POSTASI (DARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 21$ Telgraf adresi; Istarbwl HABER Yazı igieri telotonu , 23879 idare ve Nön 24070 ABONE ŞARTLARI Türkiye © © Eehebi 1ab0 Kr 2700 Ke, Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası