— Bir sultanla bir cariyenin bu derece sıkı fıkı ahbap olmasına bir türlü aklım ermiyor. Bunusla beraber nasil diyeyim") Doğrusunu istersen Hüseyine karşı o Jan hislerimi bir türlü kat'i bir şekil de in edemiyorum. Kendisini sev- mediğim mubakkak. Çünkü bu anda burada senin yanında bulunuyorum. Ve sen benim her şeyime onun kadar, hattâ fazlasiyle sahipsin, Ondan nefret mi ediyorum ? Hayır.. Bu da doğru olamaz. Onunla konur» mek, onun! gezmek ve hattâ sevişmek hoşuma gidiyor. Ondan hoşlanıyorum Fakat biz Hüseyinle birbirimize eş de- giliz. Hüseyin hiç bir zaman benim gi- bi aşkta ve sevişmekte baş döndürücü hızlar arayan bir kadına yetecek, onun ihtiyaçlarını hakkiyle anlıyacak ve o- nü tatmin edecek kabiliyette bir erkek değildir. Nasıl diyeyim, ben çok hırslı biri Kızım. Hattâ icabında dövülmek, das yak ık de isterim, Halbuki Hüse- yin bu gibi ihtiyaçlarım oldu. ğunu aklımdan bile geçirmez. Geçire- mez. Ne ise bunu konuşmıyalım. Biz bü»! “ rada Hüseyini konuşmak için değil, se- wişmek için geldik. — İşte doğru bir söz Başka başka emellerle hareket eden iki çift haris dudek ve göz tesadüm ettiler. Eymen belki hislerini apaçık olarak ortaya vurmuştu. Fakat İbni Ö” merin içinde mubakkak başka gayeler ve emeller mevcuttu. Eymeni seviyor muydu? Hayır! Esasen İbni Ömerin kalbi, # çinde aşk gibi fevkalâde bir hissin ba” rmamayacağı derecede kötü idi, Onu istemesi tabil idi: Hangi erkek güzel bir ca istemez. Fakat Ibni Ömerin bu aşkta güttüğü en birinci gaye bu yolla.dahi olsa Halit) Je Mustasıma yaklaşabilmek emeli idi. Eymehin Halifenin gözünde büyük bir itibarı olduğu muhakkaktı. Her istediği zaman Halifenin yanma yaklaşabilmek imtiyazına sahip olan bu (kadına bazı gayrimeşru işler yaptırmak için de ar cak bu yolla hareket (o edilebilirdi. Bir kadın gayet yüksek meziyetler taşısa le bir defa sevdikten sonra ona cn kötü işleri kolaylıkla yaptırmak zor bir iş değildir. şili İşte İbni Ömer ilk önce bunu düşüm müş ve kendi menfaatine âlet etmek ii çin hattâ hayatını bile medyun olduğu arkadaşı Hyseyinin karısına göz koy” muş ve neticede gayesine müvaffak ok Muştu, İbni Ömer birdenbire Eymene #ordu: — Halife ile Güzidenin arası nas? — Eskisi gibi. — Anlamıyorum, Halife (o kendisini battâ tahkir eden bir esir cariyeye kar- Şı nasil bu kadar zayıf yürekle hareket| ediyor. Başkası olsa çoktan vurdurur, yahut boğdururdu. — Güzideyi Halifenin kızı Zübeyde himaye ediyor. — Ya? — Bir sültanla bir cariyenin bu dere” ce siki fıkı #deta arkadaş olması şaşri lacak şey. Görsen, gündüz beraberler, gece beraberler.. Beraber yemek yerler, beraber konuşurlar, beraber gezerler. Hattâ odaları bile yan yana. Doğrusu ya | ben Halifenin kızını bu kadar şımart*| masına hayret ediyorum. Canım biz de gene nelerden bahsetme ğe başladık. Halbuki her gece (o fırsat ve yer bulup sevişmek için yapmadığı”) mız kalmıyordu. Sevişecek yetde saçma sapan dedikodu yapıyoruz. Eymen birdenbire yerden kalkarak İbni Ömerin kucağına oturdu: — Bıyıkların ve gözlerin hoşuma gi diyor. Birçok manaldf © dolu tuhaf ve korkunç bir bakışın var. Beni öperken sert bıyıklarının Ooyüzümü zedeleme" sinden de zevk alıyorum. Haydi öp be” ni! Eymen kollarını İbni Ömerin boynu" na doladı. İbni Ömer de onu kucakla- d. İki baş biribirine yaklaştı. Tam öpüşüyorlardı ki.. Birdenbire ayak altında (ezilen Hir kuru dalın çitırdesr onları o uyandırdı. Dallar kırılmakta ve sert adımlar on” lara doğru yaklaşmakta devam etti. Ey men ve İbni Ömer ayağa fırladılar. Ey- boynunu men başını ve yüzünü örterek İbni Öme rin arkasına saklandı. Ve tam bu anda ayın bol bir ışıkla (o aydınlattığı ufak meydanlıkta iri bir gölge belirdi. Gölgeyi ikisi birden tanıdılar; — Hüseyin! Gölge sarhoş adımlarla sendeliyerek onlara doğru yaklaştı. Aralarında altı, beş, dört adım mesafe akldıktan sonra durdu: — Demek doğru imiş. diye kekeledi. Ve iki eliyle birdenbire yüzünü örterek hıçkırmağa başladı: — Zavallı ben! Zavallı ben! Ah buna nasıl tahammül ettim Gözüm karıcığı" mın bir başkasının kucağına oturmasını, ve sevişmesini görmeğe nasıl dayanabil dim? Nassl kalbim kopmadı.? Nasıl nefe sim tıkanmadı? Nasıl hâlâ yaşıyorum? Nasıl? Jandarma izaher verdi; müsaade | ri, sen beni müdafaa et! aldı. Bir dakika sonra, Ahmet Bey hâkim adımlarla yürüyerek, gözleri hiddetle parlıyarak ve halinde azim. kâr bir ifade ile içeri girdi. -— Olup biterleri duydum. Buranm ahalisi! zaten böyledir. Alçaklar! Se filler!, Şadiye güya doktoru öldür. müş, öyle mi?. Bu inanılır iş mi? Ses'nde o kadar katiyet vardı ki, hükümet memurları şaşalad. — Kimseye hesap vermek mecbu. riyetinde değiliz. Ne baki buraya gelip devlet işlerine mldahsle ediyor. sunuz? Kaim bağırdı: — İnanıyorlar. Hefkes inanıyor. Delikanlı Celâli işaret ederek $or. du: — O da mı İnaniyor? — Bilhassa o. Rızamıyorum. Çün bak haline!. Ahmet, Celâlin perisan vaziyetini görünce İçinde büyük bir merhamet uyamiı, Yavaşça söylendi: — Zavallı adam. Sonra hışımla #iliyeciye dönerek: — Kuzum siz ne biçim insanlarsı. nız?. Her söylenen söze inanir mısı. niz?. Bir kadının hayatına bir sözle! nasil kastediyorsunuz? Kadri Bey, jandarmalara seslen. di; kü, “erkes beni terkediyor. Alret' Ba-| — Atm şu herifi dışarı!. Şımdi ma valarını anlatan :# EFDAt TALAT Mümessil ile ihtiyar kolonel Epiellicens ferwis e :BirTUR l | vüzmar ASAN birbirlerine müthiş kızmışlardı. Yunan mümessili Ballara tercüman vâsıtasiyle şu sözleri söyledi. — Yirmi dört saattanberi Yunan or duları bsş kumandanlığından ve Atina- dan hareketi harbiye hakkında hiç bir #malümat alamadım. Bu hususta bir ba ber alabilmek için İngiliz karargâhına gittim. General Hazingtonu ziyaret et- tim, o General Harington —her neden-| <s— Bütün malümatın kolonel Ballarda olduğunu. söyliyerek bana bir izahat vermedi ve size gönderdi. Her gün neşretmekte olduğumuz) resmi tebliğ için biraz malümat rica € diyorum. O zaman, Yunan mümessili Par- makapıda idi. Bu binanın penceresin- den tâ sokağa kadar kocaman bir Yu- nan bayrağı dalma asık dururdu. Bu bayrağın altında büyük siyah bir tah- ta vardı. Her gün Yunan resmi tebliğ” leri bu tahtaya yapıştırılırdı. Binanın avusu bu resmi tebliğleri oku ” mak için sabırsızlanan malum dostları- mız ile dolup boşalırdı. İşte, Yunan mümessili bu tahtaya yapıştıracağı kâ- ida koyacağını müjdeli haberler isti- yordu, Yunan mümessilinin bu sözlerini piposu ağzında, iskemlesi üzerinde sal lanarak İâkaydane dinliyen o Kolonel Ballar , tercümanın sözleri bittiği za» man bana dönerek dedi ki: — Mister Bidal: oZannederim ki bu mümessil efendi, türkçe bilirler, Bi- naenaleyh kendisine söyleyiniz. Biz de ati bilmiyoruz. N Herife Ballirım sözlerini anlattı İnanmamış göründü ; — İngiliz istihbaratının vaziyeti ön- renmesine İmkân var mıdır? Bu sefer ben cevap verdim : — İngiliz istihbaratınm Anadolu" da ajanları yoktur. Yunan ordusundaki irtibat o zabitleri ise belki vaziyeti bil- dirmiye vakit bulamamışlardır. — Peki ama, ben tebliğ neşretmek mecburiyetindeyim. Sözlerini Ballara anlattım. Canı &i- küdı. dedi ki: — Söyle bu adama, fazla heyecanlı ve hassas olan şehir efkârını anarşiye sevkedecek şeyler yazmasın, Kendisine neşredeceği tebliğin her satırına bile dikkat etmesini ve asılsız haberler yaz. mamasını söyleyiniz.İleride vaziyet hak kmda ilk alacağımız malumatı kendileri ne bildiririz. Mümessil efendi , bu sözlerden de hiç memnun (kalmadı. Adamcağızın onu İz tevkif ettireceğim (Delinin ba. şma İş açılacak! N Şadiye yalvarırcasına: — Yapma Ahmet! Kendine gel! Delikanlı bu sevdiği kadının sözle. rinin tesirile aklim başıma topladı, Tavrmı değiştirerea : — Affedersiniz deyler!. Bu hadise beni çok sarstı. Kanun adamlarına karşı gelmek istemezdim. Fâkat ço. cukluktanberi beraber büyüdüğüm ve hürmet ettiğim bu kadımın başına ge. len #elâket beni çor üzdü. Bu biçare hastadır. Ara sıra baygınlıklar geçi. rir. Ölmüş gibi dalar. Hiç bir dok. tor ynun illetinin sebebini anlamadı. Bu sabah şafak vakti ben onu bir a. ğacın dibinde buldum. Aydttım; evi. ne getirdim. Müddelumumi Ahmedi başından savrak ister gibi; — Bütün söylivecekleriniz bunlar mt?, —- Belkı yakımda fazla izahat ve. vebilirim. — Bildiğiniz varsa niçin söylemi. yors'nuz? — Helvanın meyanesi gelmedi. Genç kadının gözlerinde sevinç &. lâimi göründü. Kalvinde ufak bir ümit hakkı da vaçdı. “Günkü şimdiye kadar İngiliz makamlarından hürmet ve iltifat görmeğe alışmıştı. Hattâ bir merasim esnasında kendisinin General Haring- tönun yanında yer aldığını görmüştüm. Tabii, İngilizlerin kendisine verdikleri bu ehemmiyet ve mevki herili hayli şı martmıştı. Şimdi de biç ummadığı bir muamele karşısında kalıyor, Bir İrgi- liz köleneli kendisine âdeta hakaret edi- yordu. Tablatiyle bu muamele mümes- sil efendiyi hem hayrete düşürmüş hem de sinirlendirmişti. Balların son söz-! leri o üzerine kaşları çattı ve bana dönerek sert bir sesle şunları söyledi. i — Siz de Kolenel Ballara lutfen söylenyiniz ben buraya kendisinden na- sihat almağa gelmedim. Mümessilliğin! neşredeceği tebliğlerden doğrudan doğ” ruya biz mesulüz. Binaenaleyh neyi münasip görürsek onu yazarız. Ve bu hususta bize kimsenin müdahale etme- ğe hak ve salâhiyeti yoktur. Gösterdik- leri hüsnü muameleye teşekkür ettiğimi söylemeyi de unutmayınız. Bu sözleri söylerken ayağa kalk - muıştı, Asabiyetten her tarafı titriyor- du. Herif bu kadar söylendi ya, ben Kostantinidis'in mevcudiyetine bile al- dırmadan, onun sözlerini mana itibariy- Je büsbütün şiddetlendirerek (Ballara anlattım. Ballar da derhal fitili aldı. İki bu- çuk senedir yanında çalıştığım bu ihti” yar zabiti bu kadar hiddetli görmemiş- tim. Sert bir hareketle yerinden fırladı. Gözleri yerinden tırlamış, “dudakları #olmuştu, Elinin parmağımı tehdit ma- kamında' sallryarak şöyle bağırdı : — İstanbulun asayişinden şâhsan ben mesulüm, Binaenaleyh, kendi fik- rim ve kanaatimce asayişi ihlâl edeceği- ni zan ve tahmin ettiğim ker hangi biç bir hareketi derhal zabita (kuvveti ile menederim. Müsebbihlerini dilediğim şekilde tecziye ederim, Yunan mümessi”; li efendi bunu böyle bilmelidir. Veda etmek üzere hazırlanmış olan Yunanlıya bu sözler bir yıldırım gibi te” sir etti. Miralay Bâlların tehdidi mana Hibarile açıktı. Eğer istemediği bir ba- rekette bulunursa, Yunan siyasi mümes silini hapsedeceğini söylüyordu. Vaziyet o kadar gergin bir hal almış! ta ki ya birinden biri rücu edecek, yahut bir skandal olacaktı. Yunan mümessili de bunu düşünmüş olacaktı. Eğer biraz belirdi. — Ahmet! Doğ: mu söy'üyorsun” Yoksa heni terelli için mi? «. Yök, yok Şadiye, daha kat'i b. gey bilmiyorum. Fakst Allahtan ümit kesilmez. Sana itimadım var.. Yalan söylemediğine eminim. İlk zamanlar herkes seni sarhoş.ukla itham zi vakıt ben inanmak istemedim. Hasta dır, anlaşılmıyan bir derdi var, diye düs| şünötm,, Fakat sonra dünyaya o çocuk gelince fena şaşırd.m.. Âlem gibi dü- şünmeğe başladım, fakat bı sabah o kadır samimiyeti: masumiyetinden bahöctlin ki gene sana itimadım can. lan», Seni ne şekil'e kurtarmak kabil $e elimden geleni vapacağım. Sen te- miz bir kadınsın, Sen sana İnaniyo- rumi “ — Teşekkür ederim Ahmet.. Fakat De yepabilirsin.. Nasıl isbat edebiles. ceksin? Kadm ilerledi, daşını önüne eğmiş dalgın bir halde durün kocasının van na yeklaştı, elini tulurak* —- Celâl, işittin mi Ahmet beyin söylediklerini, işittin mi? — Evet! — Sen ne diyorsun? Rak o süzülme itimat ediyor, benim bigünah olduğu- daha ileri gitmiş olsaydı ve İstanb” en halim x ; selim adamı olarak ta? Miralay Balları biraz daha hideâtl©” se neticenin çök fena olacağını | tı, Bu gebeple derhal vaziyeti değişti İki kat olarak mükemmel bir ri i yaptıktan sonra şunları söyledi: — Kumandanın emirlerinden İçilımıyacağımız tabidir, Buna emik bili Fakat, Ballar ne bu reveransı ne de bu sözleri işitti, Çünkü çektâi mülâkata nihayet vermiş ve (o yeri kalkarak onlara arkasını dönmüş VE FERİ cereye doğru yürümüştü. i Yunan mümessili gittikten bir det sonra başını çeviren kolönel — Defoldular ya! — Gittiler efendinik — Cilecek efendim. — Esat bey yarın sabah buray& cek mi? — Gelecek efendim. ği — Bugün, emniyet ettiğiniz birisi sıtasile bu Yunan mümessili olan 9 göz hapsine aldırınız. iy“ — Başüstüne... — Bana vaziyet hakkında sık #” por vereceksiniz. — Peki efendim. Klonel Ballar, bağağı Yunan karşı düşmanlık hisleri beslemeğe “ik Jamuştı. Esasen İngilizlerle Yuzu i Tm arasının açılması ve İngiliz hük'g7) tipin Yunanlılara karşı yardımları # mamen terketmesi de bu tarihten #X başlamıştı. Bu badişç Balları Y lardan soğutmuştu. İngiliz kuman' ğı nezdinde büyük nüfuzu olan i diğer arkadaşlarını da kendi fikri maleye kolaylıkla muvaflak olmuğ” # : AZİZ HÜDAİ İLE TEMASLA# (is » i Polis birinci şube müdürü ( Ankara valisi) Nevzatla köprünüf yükada iskelesinde her akşamki DİLİ malarm İngiliz istihbaratınca SUN görülerek takibimize başlanddıkta” i ra benim vaziyetim müşkülleşmit” sat bey bunun Üzerine Aziz Hü | temasta bulunmamı tebliğ etmişti Sf ! Hüdai, o günlerde Ankaradan, buldaki istihbarat idaresine tay” mişti, Binaenaleyh, şimdi bu a i; temasa başlamışıtm. (Devami o), Ni ma :min... Sen... Su ki hana dan kınsın. Sen ki ben: daha iy' ' Anlattıklarıma inanmıyor mi velâl boğuk bir sesle: " - Hayır.deği .itann b kü &r senip için ovun gibi bir *.. a değ m. Sana âşık ulan hir kO j benur içini sizliyot inaamıyorğ Sadiye içini çexti bir adi mazi gözünün önünden gecti; onu az mı sevmişti! Kücük beri genç kadını berimsemiğ evlenmek istemişti, Halbuki seda. z Celği. görünce âşık olmuş, #8 likanlınım muhabbetine | N gitmişti. O zamandanberi ona sürmeli . arkayaş olarak Kalmıştı. Simdi ai bütlin herkes aleyhine dönmüs” » nız 4 itimat ediyor, masumiyeti, Ni nıyordu. İşte sevmek asıl böyle i du! ii y i Dayanamadı, eivaftaki unuttu ve gayri ihtivari: 4 - Niçin böyle söylüyor gi Ahmet bey vaktile beni pek “yi mişt.. Çilgm bir aşkla. hâlâ, hisir. kendinde mevcut ol4UĞAUENU, nim, (Devam - :