Biçağın ucile birinin derisini sıyırsa bile onu anide öldürecek bir zehir sürülmüştü Güzide gene şüpheyle (o Zübeydenin yüzüne baktı. Zübeyde bu bakışlardaki manayı anladı. Eymene döndü: Pekâlâ! Sen "dışarı çık. Güzide de biraz sonra gelir, Eymen dışarı çıktıktan sonra Zübey”| de Güzideyi orasının tehlikeli bir yer olmadığını temin etti. Ve sözlerini şu şekilde hitirdi; — Babâm yıldızlara körü körüne ina- nir. Bizim dinimizde (o tefe'ül ve sihir memnudur. Buna rağmen bunların cazi” besinden kendisini bir türlü kurtaramı” yor. Orası tehlikesiz bir yerdir. Ben bir çok defalar gittim. Müneccimbaşı Ubeyt de anlaşılmayan fakat zararsız hissini veren bir adam, Sana orada (bir zarar gelmesine imkân yok. Herhalde babam Müneccimbaşıya senin yıldızını buldür- mak İştiyecek zannediyorum. Bu da eğ” lenceli bir şeydir. Maamafih ben de seni yalnız bırak” miyacağım, Sen gider » gitmez ben de başıma bir şey örtüp arkandan gelece- ğim. Şayet başına bir felâket gelecek © lursa sadece bağırman kâfidir. Ben der” hal imdadına yetişirim, Zübeyde bunları söyledikten sonra elini koynuna soktu. Ve içeriden yeşil bir kılıf iğinde altın bir zincire takılmış yarım bir dalre şeklinde kıvrılmış bir küçük hançer çıkardı: — Bunu dane (o zâmandanberi sana vermek için taşıyorum. Bir türlü kısmet olmuyor, unutuyorum, Bu ince zinciri boynuna tak ve hançeri de benim yap» tığım gibi koynuna sok. Bir tehlike kar”| şısında kaldığın zaman çok işine yare” yacaktır. Esâseri ağzma Hindistandan getirmiş çok keskin bir zehir sürülmüş tür. Biçak.bizinin deri le sıyırsa © Du yildirim vurmuş gibi anide öldürür. Güzide Zübeydenin ellerini tuttu: — Sen çök iyi bir insansın! Ah bana yaptığın büylük iyiliklerin o karşılığını veremediğim ve galiba da veremiyece” fim için bilsen ne kadar büyük bir azap hissediyorum. Bu esnada güneş batmış ve harikulâ de bir gece göçirmeğe gebe olan Bağdat sarayı yavaş yavaş karanlığa gömülme” ğe başlamıştı. Tam bu sırada saraym bahçe kapılar rından biri açıldı. Önde Eymen, arka” sında Güzide, onun da (arkasında bir haremağası olduğu halde üç kişi Mü” neccimbaşı Ubeytin dairesine (doğru farkların arasından yavaş yavaş ilerle" meğe başladılar, Şimdi biraz da sarâydan çıkalım. O gün ikindiye doğru Aykut evine döm düğü saman esirci kanbur Reşidi bula” mamıştı. Evdeki ihtiyar kadm da dışarı “çıktığını görmemişti. Aykut bunun üze — Olamaz! — Neden? — Çünkü doktor bizede idi, Misa firlesimiz arasında - öyle bi: cinayeti irtikip edecek kimze yoktur. Zaten rahmetli oOüstünde para faşımazdı kil, — Cebinde bin lira dı. — Nereden biliyorsunuz? — Biliyorum, çünkü o parayı ken. disins ben vermiştim. — Satın aldığınız tarlaya mukabil mi? ? — Evet, — Ben onu bin beğ yüz "irays ak: dmız sanıyordum. Öyl b üzünü sonr: parası var. İN ” yl VE. rine kör esircinin küçük odasını aramiğ tı. Fakat orada da açık bir pencereden başka hiçbir iz yoktu. Kanbur Reşit buradan sökağa çıkmış ve meğhül bir istikamete doğru giderek gözden kaybolmuştu. Acibâ nereye gitmiş olabilirdi. Kör, ibtiyar, halsiz ve sakat bir adam, cebin» de de beş parası, ve yanında bir rehberi olmadan nereye gidebilirdi? Aykut bunu bir türlü (Oo kestiremedi. Müâamafih bu esrarengiz kayboluş onu azminden ve verdiği karardan döndür” medi, Ne olursa olsun bu gece Bağdat Halifesi Mustasımın esrar dolu şatosu na girecek ve Güzideyi asıl ismile sevgi lisi Hulâgünun kızı Gökbigemi kaçıra" caktı, Bunun için icabında hayatını ver mekten de çekinmiyecekti. Şunu da söyliyelim ki Aykut sevgili” si Hüseyinden muntazam malümat alr yordu. Gökbigem (hakkında (OHüse yinde Eymen o vastasile aldığı hayret verici haberleri iyice arkadaş ol duğu Aykuta birer birer (o anlatmaktan çekinmiyordu. Aykut Gökbigemin te » miz kaldığını, Halifenin bütün uğraşma ları, çalışmalarına, hatti (o tehditlerine görülmemiş bir şekilde mukavemet etti ğini, Mustasımın kızı Zübeyde ile ahbap olduğunu ve Zübeydenin kendisini şid” detle himaye ettiğini, hepsini, hepsini öğrenmişti. Havaya baktı güneş nerede İse bata caktı, Üzerinde bulunan âdi bir esnaf kıyafetini çıkardı. Kılıçların çok güçlük le iş'iyebildiği öküz derisinden yapılmış savaş elbisesini giydi. Kılıcını itina ile muayene ettikten sonra belinin sol tara- İma, sağ tarafına da ince bir o hançer "özi girrigeb. ms —ensonta para”dulr kesesini “çikara” rak içindekileri saydı. Sonra gene pari” ları keşeye doldurarak kadına uzattı: — İçinde elbette sana © olan hakiki borcumun miktar: yok. Esasen bu bor“ cum para ile ödenemiyecek bir borçtur. Fakat'bu paraları al! Biliyorum paraya ibtiyacın var. Ben gidiyorum. O Belki dönerim. Belki de.. izadın belki parayı almıyacak, bir şey ler söyliyecekti, Fakat Aykut bunu da” ha evvelinden hissetmiş olduğundan ke“ seyi küçük bir masanm üzerine brraktı. Ve cevap almayı beklemeden kapıdan çikti. Atı dışarıda eğerlenmiş hazır bekli- yordu. Bir hamlede üzerine atladı. Ve sarayın yolunu tüttu.. Ne yapacaktı?. Saraya hahgi yoldan dahil olacaktı. Gü" zideyi bulabilecek miydi? Onu nasıl ka” çiracaktı.? Bunlar hakkında hiç bir fikri yoktu, Kendi kendine: zül 59 ui recektim. — Demek bu para çalınmış? — Cebini yırtmışlar, almışlar, — Katli bulundu mu? — Herkes bu işi Celâlin karısı Şa diyenin yaptığını 85vlüyor — Ya siz! Nihal asabiyetle bağırdı Az kelsm hissiyatmı belli öd-cekti Kalbi çarpı. yordu. Zorla kendini topladı: — Evet siz bu hükme ne diyorsu nuz? Ferruh Beyin yüzünde müthiş bir endişe ifadesi görüldü (Halecanla sardu: — Ne demek istiyorsunuz? Nihal sinirli bir kahkaha attı; — Ne demek istiyeceğim. Her hal. HABER — Akşam Postast 3 AĞUSTOS — 1936 pieliicens fer LAR 'BirTÜRE ÜRE Hatıralarını anlatan : EFDAs TALAT ALAT ooo 0 —155— faza: a “ Haberler fena! Türkler müthiş bir surette kazanıyorlar, Bu seferki tanrruza gelince İngilizleri tamamen telaşlandırmış , hat- tâ harekete getirmişti. Türk ordusunun devamlı surette ağır basmakta olduğu hakkmda gelen haberler, orların telâş” larını arttırıp duruyordu. Miralay Ballar öğleden evvel Har- biyeye gittiği ve işleri tedvire beni me mür ettği için Esat beyi görmeğe gide“ memiştim, Saat.on bire doğru odamm kapısı vuruldu ve içeri hiç tanımadığım sivil, genç bir İngiliz zabiti girdi. Kendisini takdim etti. Entelli Servise mensup muş. Ve Galatadaki ihbarat bürosun- da çalışıyormuş. Yer göstezdim. — Oturmıyacağım. Kolonel Balları derhal görmem Jâzım, — Burada yoktur. Bekliyeceksiniz. — Beklemiye vakit yok. Şimdi nasıl görebilirim. — İşo kadar müstacel mi? — Çok! — Bana söyleyemez misiniz? — Yunan ordusundaki irtibat memur Yarımızdan aldığımız bazı raporlar var Bu hususta kendisine malümat verile" cektir. — Haberler nis? — Fena| — Türkler mi kazanıyor? — Evet! Hem de müthiş bir sürette.. Sevincimden herife sarılıp öpmek İ- çin gayri ihtiyari ayağa kalktım, Fakat aklım başıma gelince odanın içinde der) laşmağa başladım. — Kolonel Ballar: derhal görmek is” terseniz Harbiyeye gidiniz. Fakat ken- disi general Haringtonun yanında ko" misyondadır. Bilmem görebilir misiniz? — Görürüm, İngiliz istihbarat zabiti telâşla çikti, gitti. BALLAR'IN SÖZLERİ Öğleden sonra Miralay Ballar odası” na geldi. Ve zile basarâk beni çağırdı. Odasına girdiğim zaman ayakta bir 0-' şağr, bir yukarı dolaşıyordu. Mutat hir lâfma çok sinirli görünüyordu. Kaşları! çatılmtıştı. Çök düşünceli bir hali vard. Beni gördüğü helde bir şey söylemedi. On dakika kadar dolaşmasına devam etti, Bir eli pantalonunun cebinde, diğer eli ağzında, mütemadiyen çekiştirmekte olduğu pipoda... Adamağızın gözü dün| yayı görmüyor. Acaba ne olmuş - Ben de ne ölacak diye ses dö Du tnayeti siz yapunız diyecex İ* ğilim ya! Sözlerinin Ferrah Beye fena tesir ettiğmi görüyor. Her hâlde tam ince damarmı buldu, Renizi Beyin ölürken söylediği sözler aklma geliyor: “Ak. çak, kanım seni tutacaktır... Avaba tekrarlasa ne olur? Dudaklarınm âra. sında kelimeler karışıyor (OBâyile cak! Ferruh Bey telâşla soruyor: — Ne olyorsun Nihal?. Ne süylü. yorsun? Genç kadın büyük bir cebri nefes. le kendini tutuyor. Tebass'im etmeğe bile muvaffak oluyor: — Sinirlendim. Üzüldüm Bir şey değil! Of, başım ağrıyor — Bir asprin alır mısın? — Alırım. Ferruh Bey ö'sarı çıkar çıkmaz Mahir usulca: — Ne yaptm? veriyordun, — Öyle, Kendimi güç zaptettim Bir an içinde bütün benliğim isyan etti. Fakat artık geçti. Merak et. me şimdiden sonra bir pot kır. mam! — Unutma ki susmak mecburiye. Az kalsın bizi ele çikareiyorum. | Nihayet önümde geldi, durdu. kaldırarak bana dikaktli dikaktli baktı, — Efdal! Kemalistler yapıyorlar. Tecahülü arifaneden geldim — Ne yapıyorlar efendim. — Yunanlıları tepeliyorlar. — Çıkan şayinlar tahakkuk demek... — Hem de na-ıl! Biz itilâf devletleri" nin'tahminlerimizi altüst eden bir neti- Ce. ediyor — Haber mevsuk mu? — Yunan ordusundaki irtibat zabitle en aldığımız rapörlardsn öğre rüz bunları.. Türkler, bizim Y rip, tutunacaklarını kât'iyyen ü tiğimiz hatlardan da düşmanr püskürt müşler ve mütemadiyen ilerliyorlarımış. — Demek Yunan ordusu ricate baş” lamış.. — Bu sabah aldığımız raporlardın onu anladık. Vaziyet şimdilik fena. —* Şimdilik,, dediğinize göre, ileride vaziyet düzelecek demektir. — “Tabii! Bunun böyle devam etmesi doğru değildir. Ergeç Türk taarruzu nun önüne geçilecektir. Yalnız bizim i- im olan bir nokta var: Bugtinkü aziyetin işgalimiz altında bulunan yerlerde bir anarşiye sebebiyet verme" mesi.. General Harington İstanbuldaki Türklerin bu vaziyetten şrmararak işgal kuvvetlerine karşı fazla taşkınlıklarda bulunmalarından ve bu yüzden müessif bazı Hâdiseler çıkmasından — çekiniyor. Tabii böyle bir akeiilâmel netice itibarı" Je halkın aleyhine olur. o Binaenaleyh, Gencral Harington, şehrin asayişi nokta sından ihtiyati bazı tedbirler alınması için Türk polis müdüriyeti ile görüşme- mi tenbih etti, Şehrin asayişi ile birinci derecede Türk polisi meşgul olmalıdır. Biz kendilerine azami surette yardımlar da bulunacağız. Eğer bu vaziyette, Esat Bey asayiş ve inzibat işini deruhte et” mez ve bu vaziyeti bize karşı tekeffül eylemezse o zaman bizim için askeri iş gali tezyit ve tedbirlerimizi «teşdit et- mekten başka çare kahmıyacaktır. Siz şimdi, Esat Beye giderek bu vazi- yeti olduğu gibi anlatınız. Yarın sabah kendisile görüşmek istiyorum. Krokere kadar gelmesini rica ettiğimi söyleyi niz, Balların bu sözleri çok © mariidardi. Bir kere Anadoludaki askeri harekât mevzuu bahsederken, Türk ordusunun kazandığı muvaffakiyetin arizi olduğu- tiüdeyiz. : — Evet, eğer vızım sükütumuzun yümluden bir masum ittiham ediley di, o zaman her #“ye rağmen doğ raya söylerdim. -Lökin madem ki Şa diye çocuğunu x#hirlmip (onasılda mahküm olmağa lâvik, ahliksız bir kadir. Tabildir ki susarım Mahirin gözlerinin önünden feci bir hayal geçti. Ormanda baygıs bir halde yığılan bir kadm, etrafın tenhalığından is tifade eden bir adım. Cinayetihi İş. ledikten sonra hüeiz gibi kaçıyor. Sonsa nereden çıktığı bel olmiyan çocuk yüzünden bu kadınım mahvol. ması, Sükütu kargıstuda Nihtl tekrar. ladı: — Öyle değil mi? Onun için ken dimizi rezil etmeğe değmez! Delikanlı, yanmin duran gen ka- dını süzdü. Neşik ne zarif, ne gü zeldi. Onu asla kıybetmek ( istemi yordu. Hem hakikatin bütün mana - sile ortâya çıkması için bütün * Olan bitenleri anlatmas: lizımdı o Kexdin! rezil etmektense e'bette söküt etmek her şeyden evli iri, Sonra nasil ge. çinir, hangi sile güvenirdi de onu €- Başını| yaman işleri nu ima ediyor ve taarruzun beğ” durdurulacağını kat'i bir lisanlt yordu. Buna nazaran gerek İS ki İngiliz kumandanlarının, y Yunan ordusunda bulunan İsg bat zabitlerinin kanaati Türk nun tevkifine imkân bulunacaği” zinde idi, Fakat. bu arada bi karışıklığa meydan vermemek İ bizler tedbirli davranmak istİZİİ Ve Balların temsil etmekte o 1 giliz zabıta kuvveti, herhangi si lığı bahana ederek halka karşt © tazyik siyasetine kermi ve du. Bunun için plân evvelâ Tür ii i sikiştirmak onu öne atmak. aciz gösterirse: — Ne yapalım günah bizde ve Siz beceremediniz. Bir haklıy” yerek işe girişmekti. Bu şekle nazaran vaziyet 5 bizim için hayli nezaket kesbe! mekti, HAİNLER KROKERDE Ben, Balların odasından kendi geçmiş, di ara kapıyı kaps” ki tercüman karşımda dikildi? — Kaymakam Makavel, es müdürü Tahsin ve Dahiliye met Alinin oğlu Kâmil berabef Kumandanı görmek istiyorlar — Nerede bunlar? — Daşarıda bekliyorlar. İçeri girerek haber verdin (zelsinler). dedi, Tekrar geçtim. Fakat, tokmâğını unutmuş gibi yaparak kapıyı © rahık bıraktım. Şimdiye kadar size Mater da bir şey söylememiştim. s Abanoz sokağında bulunan mıntakası İngilir polis mandanı, miraley Balların da vini idi. Kendisi #nasınm (— * çıktığı gün Türklere fenalık yemin etmiş ve fırsat elverği minini yerine getirmişti. yaptıkları sayılır, anlatır ; gildir. Yalnız bu adamın bisi di dır: Türke fenalık etmek. koluna düşen Türkler, en zel siz İnsanları bile isyana sev”” de işkencelere maruz bırak” velin mel'aneti yalnız eline Türklere maddi ya . tan ibaret değildi. O ay bir entrikacı idi. Çok ye vr edi vide çalırırdı”. ii Soğuk bır sesle cevaş çeri — Haklısın degmez! Ne sun susmalıyız. —7— Pembe evin önünde dolaşıyordu, Kaprer aç * lis memurları içer gi odadı yüzükoyun ozanmı$ Ayaz patırdılarını - işiti0e*, / başını kaldırdı. Wunis — Kimsiniz beyleri sunuz? at ya D:ye sordu. Müddelumumi bu 98f bakışı kadma hayvetle bAÜ ğunu ve ihtiyar doktoru © dın br muydu? Biran ği si Sonra vazife hissi galeb? mağı başladı: >U — Şadiye Hanm ## ©” — Evet, pr # — Ben gi Size bazı şeyler soracağı” — Siz de, diğerleri Ey gibi, tibam etmeğe mi geldin o sövlerien sözlere i inanıyı Hiç beni müdafan edo©8 miyacak mı? Herkes mi oi nım kesildi. ş /