i * beraberce içeri grdler. © « Münedtim kapıyı gene dikkatle kapa Çok defalar bir insanın, hattâ bir ordunun yapamadığını bir Öbürüne gelince.. Tekrar ki bü surrı keşfetmek senin için ölüme) dür. Bu sırrı sana ifşa edecek yıldıza bir gün baksan, yüzlerinin derhal çıkı” ruacağını, türlü türlü işkenceler altında| can vereceğini iyice bil! — Muhterem Halife kendi! kin etsinler. Çünkü kendilerinden habersiz olmak imkânsızdır. — Nasıl imkânsız olabilir? — Çünkü bendeleri zatsakdeslerinin ediyorum! zatrakdesi Kalbinizin içindeki sr yıldızınızın tarafında çoktanberi parlıyor. Bunu mevcudiyetinden ben çoktan malümat”| tarım. Fakat bu sırrı siz gizlemek isti“ yorsunuz. Bundan dolayı kimseye söyle miyorsunuz. Halbuki kimseye söylem miyen daha doğrusu ağızdan çıkmayan! tırlar keşfedilemez. Sadece mevcudiyet”) İeri anlaşılabilir, — Doğrudur. Esasen (içimdeki bu müthiş sırrı ben de hiç kimseye söyle medim. Ne ise bunu birakalım. Şimdi sen vazifeni biliyorsun değil (Omi? Bir — hafta sonra ne yapıp yapacak, Güzlde- nin beni sevmesini, kendisini bana ver” mesini temin edeceksin! — Evet muhterem Halife? — Artık gidebilirsin! Müneccim Ubeyt (o Halifeyi üç defa | selâmladı. Ve dışarı oçıktı. Mirstasını | bundan sonra hareme doğru derken Ubeyt de kendi dairesine gitmek Üzere saraydan çıktı. Müncccimin (o dairesi bahçenin öbür ucunda üç katı taşbir bina idi. En alt katı muhtelif ilâçlar ve zehirler hazırlamak için kullandığı bir kimyabane,; arta katı turn ve yatma odası, üst katı da y: râ kullandığı bir ne asatbane idi. Pek çok kitaplardan mürekkep zengin kü" tüphanesi de burada bulunur ve vakti- nin çoğunu burada geçirirdi. Ubeyt tam dalresine girerken omuzu na bir el dokundu. Dönüp baktı: İbni Ömer. Hiçbir eseri telâş (göstermeden kapıyı açtı. Etrafa seri bir göz gezdirip kimsenin kendisini takip etmediğine ve gözetlemediğine emin olduktan sonra Ar. 'Taş merdivenleri çıktılar Biraz sönra /en yukarıda kütüphanede karşı karşıya *oturmuş konuşuyorlardı: — Mustasımın yanında çok kaldır. Nelerden bahsetti? — Her zamanki gibi. Evvelâ (Obana| verdiğiniz talimata göre hareket ettim. Hulâgüya hücum etmesini tavsiye et itim. Çarpışmada galip geleceğini, Türk kumandanmın mahvolacağını ilâvç ete! Güzide onunla alâkadar ” HABER — Akşam Postası kadın yapabilir. — Başka? Halife sana başka bir şey söylemedi mi? Aşktan bahsetti — Güzideden olacak! — Evet, çok güzel tahmin ettiniz.! Ondan bahsetti. Onu çok seviyormuş. baitaya kadar bir oOmuhabbet siri harırlamamı emretti. — Nasıl muhabbet iksiri — Gürideyi çok seviyormuş. Fakat olmuyor, onu sevmiyor, reddediyormuş. Benden Güzi denin kendisi hakkında beslediği nefret duygularını giderecek bir ilâç istiyor, — Ya? Peki bunu yapabilecek misin? — Ümit ediyorum. — Demek Halife Güzideye çok düş kün? — Ferkalâde., Görülmemiş bir dere cede. — Bundan istifade etmeli. Çolk defa” İar bir insanım, hattâ bir ordunun yapa” madığmı bir kadın yapabilir. Şu halde yapılacak ilk şey kadını elde etmektir. Evet, evet. Fakat bunu nasıl yapmalı? — Bir çare varl — Nasıl? — Ben Güzideyi bir fırsatla buraya getirmenin yolunu bulabilirim. — Sonra? — Sonrası kendisine işi anlatırız. E- ger razı olur, bizim plânlarımıza göre hâreket etmeği kabul o ederse, ne âlâ! Yoksa. — Yoksa ne yapabiliriz? — Bir defa kabul etmemesine imkân yok. O ne oluyor? Nihayet bir cariye, bir esir. Bizim elimizde ise büyük salâ” hiyetler var, Hürriyet, para, yahut iste” diği başka bir seyi ora temin edersek! bizim emrimizde o çalışmayı seve seve kabul öder. Bizim gayemiz nedir? Abbasi sülâle- sini ortadan kaldırmak, onun © yerine geçmek değil mi? Abbasi sülülesi yerine Hilâfet İbni Örer sülülesine geçecek, Siz Hifet kürsüsüne oturacaksınız.. Müeyyedettin ile ben de Mustasımın sonsuz hazinelerinin birer kısmına varis olacağız. Bu gayelerimize varmak için hep bir likte çalışmağa söz verdik. İlk hedef & larak Mustasımı Hulâgü ile çarpıştırma” ğa karar verdik. Bunun için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Eğer Huli” günün kücum istikametini (o Bağdadın özerine çevirmeğe muvaffak olabilirsek ve Halife Hulâgü ile çarpışmak cinneti- ni gösterirse bittabi Bağdattan ayrılma» st Jâzmmgelecek. Cengizin torunu Huli günün birkaç saat içinde Müstasım ile askerlerini tamamile temizliyeceğinde asla şüphe etmiyoruz. (Devamı var) —18— — Fakat bu derece nefretle bağır- mak için hastalığınız bir sebep ola. maz! Neye darıldmız? Ne yaptım? Nihal seni ne kadar sevdiğimi bilirsin değil mi? Bazan suratım asık dola. şırım. Benim bazı üzüntülerim ver, Jâkin mümkün mertebe sana bunları belli etmemeğe çabalarım. Senin ne. gen, rahatm en büyük gayemdir. Bu. nâ mukabil senden biraz muhabet, sa- “mimi dostluk bekliyorum, Halbuki — bu gece gözlerinde garip bir ifade var. Adeta benden tiksiniyormuşsun gibi| bir şey!. İ Gözleri doldu: — Seni seviyorum Nihal, Zaamet- tiğinden çok fazla, Kapıya doğru ilerledi sesle ilâve etti: ve meyuk bir — Gidiyorum. Rahatsız olma V. zülme! O çıktıktan sonra Nihal koştu. Ka. pıyı kilitledi ve büyük bir nefes ala. rak: — Oh!, Gitti. Yarabbim ne sin.| ne sahte adam. Ne de munis ol. masını biliyor. Yatağa uzandı Uzun uzun ağladı. Artık onu görecek kimse yoktu. İçini istediği gibi boşaltabilirdi! Dışarda şafak çoktan utmuştı. —Ö— si, Ahmet ava meraklıydı. O ekseri güneş çıkmazdan kalkar, daha gün a- EE Mice. Servisin, İstan kasıp kavuran bu üç şefi ile bizi ihtiyar Ballar neler konula Anadoludaki muvaffakiyeti mahiyeti ne olursa olsun bu hâdiseler bekelene- bilir. Binaenaleyh Türk polisile birleşe" rek asayişi temine çalışmalıyız. Binacn” âleyh, sen şimdi polis müdürüne gide“ rek vaziyeti Esat (Beyle) görüş, o da vakit geçirmeden erkı inzibat tedbirleri alsın. Kendisine bugünlerde çok müte“ yakkız olmak icap ettiğini ve böyle ha” reket edilmesini rica ettiğimi söyle. Bu sözleri, sıcak bir temmuz günüm” de buzlu bir limonata içen adamın duy” duğu zevk gibi tatlı bir neşe e inde dim Tiyorum. O, sözlerini emrini veriyor? — Hadi bakalım vakit geçirme! Selâm vererek odadan çıkıyorum. Tar| bit, eteklerim zil çala çala soluğu polis müdüriyetinde alıyorum. Nefes nefese odasına girdiğim zaman Esat (Bey) te” Jâşla soruyor: — Ne var? ii — Müjdelerim var, Taarruzumuzda muvaffak olmuşuz. — Bunu ben de haber aldım. Müjde ne teşekkür ederim. — O halde bugün bizim dir mi demek, — Şüphe mi var? İnşallah bu işler s0- nuna kadar böyle gitsin. Asıl bayramı © zaman yapacağız. — Sizin aldığınız baberler nasıl? — Miralay Balların haber verdiği şe kilde... Ordumuz umumi bir taarruza geçmiş. Düşman mağlüp olarak ric'ate başlamış. — Haberde bir yanlışkık yok yal — Bilmiyorum İşin hakiki mahiyeti hakkında henüz tafsilât elde edemedim. — Ya doğru çıkmazsa. — Bu işi fenaya yormıyalım. Ve sabır ve tevekkülle vaziyetin inkişafı bekli” yelim. Biz bugün de dün gibi eski vazi- yeti muhafaza edeceğiz. İngilizlerle « lan münasebetlerimizi eskisi gibi idame” ye çalımacâğız. Heriflere karşı şimdiden muhasım bir cephe alamayız. Milli men faatlerimizi korumak neyi istilzam etti- riyorsa onu yapacağız. Şehrin asayişine gelince, Miralay Bal lara bu hususta emin olmasını söyleyi) hiz, —O da beni bu iş için göndermişti. Bugünlerin gayritabii (şartları içinde cidât tedbirler almak İâzımgeldiğini söy iyor. — Oğlum! Bunu onlardan çok düşü- ğarmadan kırlara fırlardı, O Sabah gene adeti veçhile soğuk sütünü içti, omuzuna tilleğini astı ve dışarıya fır. adı. Gelişi güzel yürüyordu. Köhne değirmenin civarında bir ağacın *ltın. da uzanmış bir kadın vücudu gördü. Bu saatte buralardı yatan kadın kim olabilirdi? Merak etti, yaklaştı ve hayretle seslendi: — Şâdiye ne yapıyorsun, burada işin ne? Genç kadında yeni ayılmış bir sar. hoş hali vardı, Henüz daha tsmemen kendine gelmemişti. Mırıldandı: — Ölüyorum. Oh! Ne iyi kartu. Jacağım! Delikanlı merhametle iğildi: — Yok Şadiye, ölmiyeceksin! Ken. dine gel. Bu müşlik ses tesirini yapınış old. cak ki Şadiye gözlerini açtı, Ahmeği tanığı, şaşkın şaşkın sordu; — Ahmet sen misin? — Evet. Fuket bu saatte senin bu. rada işin ne? — Kocam geldi. — Biliyorum. On. .stlamıştım. — Benim masum olduğuma inan. madı, e çaldı. o Onlarla sl dik | İ müyoruz. Fakat asayişin muhafazasında gok titiz hareket ediyoruz. Çünkü, şehir de en ufak bir kargaşalık çiksa, İngi”| lizler her şeye tekrar müdahale etmeğe başlayacaklardır. Esat Beyden de öğreneceğimi öğren“ dikten ve misalay Ballara (icap eden cevabı aldıktan sonra Krokere (avdet ettim, KROKERDE BİR TOPLANTI O gün öğleden sonra başta eski polis müdürü “Tahsin olduğu halde bütün İm giliz muhibleri, İtilâfçıların şefleri ve diğer habisler birer birer Krokere ge" meğe başladılar. Hepsinin O suratmdan düşen bin parça oluyor, hepsi ateş pür“ kürüyordu, Bunlar birer birer kölonel Ballari ziyaret ederek birer müddet nez- dinde kaldılar ve gene ayni ekşi surtlar Ja defolup gittiler. Bunların koloneli zi" yâretinin sebebi pek anlaşılmayacak bir şey değildi. Hepsi vaziyetin aldığı" son şekil üzerine hayatlarını tehlikede gör“| meğe başlamışlardı. Mezbuhane bir gay” retle mükadderata hâkim olmak ve ge ne, şahıslarını eroniyet altına almak için gok sevdikleri İngilizlere iltica ediyor”! lardı. Akşam üzeri, kapiten Benet, mülâzim Bland ve kapiten Havuz birlikte gelerek kolonelin odasına kapandılar. İki. saat süren gizli bir toplantı yaptldr. Entel” cens Servisin, İstanbulu kasıp kavuran bu üç şefi ile bizim ihtiyar Ballar neler| konuştular? İçeri kimseyi - almadılar. « Yalnız| ben arada sırada iş bahanesile içeri giri yor, Ballara baz: meseleleri sorduktan sonta odama dönüyordum. Ben iseri| girince onlar susuyorlar, benim tekrar| odadan çıkmamı bekliyorlardı. Demek ki, görüştükleri mesele, benden sakla”; nacak kadar mühim bir şeydi. Merak içi | mi kemiriyordu. Filhakika (müzakere mevzuunun, son askeri harekâtın tevlit ettiği vaziyet karşısında #lımacak tedbir lerle alâkadar olmasını tahmin etmek pek mümkündü. Fakat işin esas ve mr” hiyeti nelerden ibaretti? İngilizler şim” den gonra neler yapmayı düşünüyorlar dı. Üçüncü defa odaya girdiğim zaman çök dalgın konuşuyorlardı. Kapiten Be” netin elinde üzerinde bir çok isimler ya” zılı bir liste vardı. Bütün münakaşalar, bu İistenin üzerinde oluyordu. kaçtı Ben de arkasından koştum. Bu. raya düştüm. Her zaman Üstüme ge- len fenehklar geldi Bayıldım. Ölü. yorum sandım. — Haydi! kalk koluma dayan, seni evins götüreyim. Kıdım asahiyetle kendine uzrna0 kola dayandı ve boğuk bir sesle; — Biliyor musun daha ne oldu. Evi taşladılar. Beni katil sanıyorlar. Ço. Cuğumu' öldürdüm diyorlar Alçaklar! Üstelik doktor da bu fikirde, Ahmet bu ne feci bir iftira! Ben ben höyle bir şeyi yapabilir miyim” Söyle Ah. met söyle. Oda bu dedi koduları işitmişti. Fukat ne diyebilirdi. Şadiyenin keş. fedemediği bu muammayı o nasıl hal. edebilirdi 7. Remzi Bey müdeiumu. miliğe haber verecekti. İş aleviene. cekti. Zavallı Şadiye bu sefer de kendini hâkimlerin huzurunda müda. faa etmeğe mecbur kalacaktı. Ses çi karmadan kadını esine doğru sirikle- meğe basladi. Kâpr açık kalmış, bir. likte girdiler: — Kardeşim, sen şu kanapeye uzan. Ben biraz gönra gelir, seni yok. larım, l e BY ee e Nihayet, geç vakit in si çikip gittiler Bir ven iy içeri girdim. Kolenel BsllS* bir kâğıda bir takım e Beni görünce: — Biraz işim var, Yar? A beni gör, dedi, e Tekrar odama döndü” şüphe ve merak beni har f ne oluyor? Ne gibi hazırlık d Yarım saat sonra tekrâf epi. nma girdiğim zaman ys nü bomboş gördüm. Halbufi her zaman gizli olmaya a l santa üstünde brrakarde R göz attım. Demin, Baler yaptığı kâğıt ta oraya # mek ki, iş benim tahmin ze ehemmiyetli bir şeydi ki ğıtları bile saklanıyordu. İçimden: — Ey açık göz efendiler! y kadar itinanıza rağmen bet leri öğreneceğim, dedim. ce miralay Balların yazıbı” tırmağa karar vermiştim. Pig göndüzkü esrarengiz kâğıö ihtimali pek çoktu. « GECE KARANLIĞINDA ee. yi O akşam, arkadaşlarlamE lokantada yemek yedik. kuzdan sonra; başçavuş kadar Beyoğlunda dolaş riye ve noktalarını dettiş e Gece saat on ikiye le döndük. Herkes ali yat kapıda bir nöbetçi duruyor” $r, bir tercüman ve fki ingi$ mürekkep bir ihtiyat devr” rrda yatak odası katınd# dasında oturuyorlardı. Başçavuş Rayte dedin Ki — ANIK yatma zam id ke yatacağım. — Emari ben veririm çık. — Pek âlâ!. Yeln malarını tembih etmeyi — Unutmam. (Deve > — lan A — Merak etme, Geli gn lışırım Sen yat. sözümü Ahmet sokağa gk atmaz kireç ocaklarında" ma işitti, hemen 0 rüdü. Uzaktan Gelip onu çağırıyordu: — Ahmet Bey, Ahmet gel. Bir felâket var! İkisi de ocağın tepesi Dipta boylu boyunca yif i miş. — Gördün mü Ahmet — Bir cest. — Başıma gülenler! Diz Dikatle balıtılar ve İ girdi: — Doktor Remzi Be? Kaza ile buraya dö 0 gif ni yoktu. Yokuşun e hafifti. Kaymış ai man bir ölüm tehlikesi di. Teknelerin nd Z dn zehirlenemezdi. dayanmış iki me. miyor. yükseklerde le” yorlardı. (pet