24 Temmuz 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* “ ıcızan M urâ d Suıl'oglu ağı Behey mukaddes Halifenin asker- lerine karşı koymağa cüret eden adam! Senin bu cüretinin neye mal olacağını biliyor musun? - — Hayır. Fakat herhalde sizin düştü” ğünüz âkibete değil! ğ —Derhal kılıcını yere at! Atından in ve secdeye kapanarak teslim ol! Se- ni feci işkencelerle dolu korkunç bir ö lümden kurtaracak yegâne çare budur, — Siz de arkadaşlarınızım âkibetine uğramak istemezseniz derhal - buradan defolup gidin! — Bunu bize mi ıoyluyorsun’ Şimdi ggrürıtınl Zabit bunun üzerine atının halka doğru çevirdi: — Ey ahali! Halifeyi ve Müslümanlı" ğı tahkir eden bu dinsiz ve imansız ada" mın üstjine hücum edin! Onu paralama- nıza müsaade ediyorum. Hiç çekinme" yin ve korkmayın! Ben sizi himaye ede-' rih. Haydi! Tıs yok! Hiç kimse Halifenin bu küstah zabi" tinin sözüne aldırmıyor. — Haydi! Tereddüt etmeyin! Hücum edin! M * Şabiy ğ ği ği S — Korkuyor musunuz yoksat d V yi a Za T eli n Bele Zabit belki gene bir şeyler söyliyecekti. Fakat cesur yabancı silâhşorun sesi onu bastırdı; — Hayır! Halk benden korkmuyor. Senin gibi zalim bir adamın zalim uşa- ğının uşağı olmak istemiyor.Çünkü her kes bu işte benim haklr olduğumu bili- yor. Bağdat halkı sizin — zülmünüzden bıkmıı, usanmıştır. Sizi sevmiyor ve sizi başını istemivor. Benden asıl korrkan sensin|| şe üşerine , gelıyorum Yabancının bu sözlerini halkın ta" raftar bağırışları bastırdı. Zabit bir an- da vaziyetin tehlikesini kavradı. Yumru ğunu sallayarak: — Şimdi hepinize göstereceğim de“ dikten sonra mahmuzlarını atın karnını delercesine batırarak saraya doğru kaç- mağa başladı. Üç atın böyle halk 9emberîm yararak | ve ğönlerine rastgeleni ezerek kaçması üzerine halk yabancı atlının daha ziyade yanıma yaklaştı. Herkes . sevincinden ağlıyoar. Yabancının ayağını, eteğini ö" püyordu. Bir çokları da; — Aman burada fazla durma! Kaç! Sen bu köpeklerin ne canavar ruhlu ol- duklarını bilmezsin! Çok geçmez şimdi ordu ile gelirler. Ellerinden kurtulına' nn imkânı olmaz. " (Yabancı sordu: — İhtiyar nerede? — Opu kaçırdık! Ve emin — bir yere “sakladık. Hiç merak etme! Vakit yok W[U]L ”UUM. G“Uîl / ljî Aan. Halk sevincinden ağlıyor, yabancının elini ayağını öpüyordu. “Zzannetmem. Biz hemen gidiyoruz sen de başının se- lâmetine bak. Gidecek yerin yoksa bı: bulalrm. — Hayır, istemez. Teşekkür ederim. Gidecek yerim var. Allahaısmarladık! — Yolun açık olsun! — Güle güle git! — Allah senden razı olsun! — Allah kılıcının keskinliğini dad etsin! — Allah ne muradın varsa versin! Yabancı atının üstünde kuş gibi uçar ken: — Acaba Allah — muradımı verecek" mi? Gayemde muvaffak - olabilecek mi- yim? Şimdilik üimidim — kuvvetli, diye düşünüyordu. Bu hâdisenin sonu çok feci oldu. Çün kü aradan yirmi dakika bile geçmemişti ki bir kaç yüz süvariden — mürekkep Halifeye mensup adamlar — meydana hücum ederek Aykutu aramağa başladı" lar. Bittabi bulamadılar. Fakat bu hid- det onları kudurttu. Habis — arzularına gaddarlık ve çapulculuk duyguları da karışınca bütün bu civar evleri, bilhas" sa hanı tamamile yağma ettiler, Önlerine geleni öldürdüler. Kadınla" ra taarruz ettiler. Bir dakika için koca meydan tam manasile bir katliâğm yeri oldu. Yüze yakın bigünah halk boşubor şuna öldürüldü, soyuldu. Çocuklar at" lar tarafından çiğnendi. Ancak bundan sonra muhafızlar kendilerini tatmin ve teskin edebildiler. İki saat süren bu ha" kikt katliâmdan sonra kılıçları masum halkın kanile kanlanmış ve cepleri para, altın ve mücevherle dolmuş olduğu hal- de sarayın yolunu tuttular. Muhafızlar kaybolduktan sonra kö“ e bw.ıcaşE a sinen halk meydana çıka" ra yerüe a karr, koca ve evlâtlarını aramağa, oönla- rı tedaviye başladılar. Feryatlar, ağlayış lar yeniden yükseldi. Ortalrğı yeniden bir matem havası kapladı. Ve güneşin batmasile birlikte sükün yavaş — yavaş avdet etti. Yaralananlar ve ölenler akrabaları tarafından kaldırıldı. Koca meydanda sadece koca koca kızıl kan lekeleri kal- dı. , müz” —- 5 — Halife Mustasım o akgam çok düşün" celi idi. Hususi odasında en yakın adam larından ve kumandanlarından İbni Ö- merle yalnız başına konüşuyordu; — Aldığım haberler fena! Hulâgü galiba Bağdat üzerine yürümek niyetin" de imiş. — Bundan kat'iyyen endişe etmeyin, Hulâgünun bu kadar mecnun olduğunu (Devamı var) l-lıtmılmııı anlatan ? EFDA& TALÂT —'145 — anlar içinde yarat anâ, Baba,| dtmm A İEEG' ĞLÜ c' Mbez, uu;a F GÜ ükst D A — — ten kimi ittiham edebilirim. Bir doktor Pa — Bence bu yavru zehirlenerek öl. Müafür Buna şüphe yoktur. Zaten raporumu hazırladım. Yarm sabah müdelümumiliğe yollıyacağım. — Zehirlenmiş ha! -Bu cinayeti iş.- liyen kim? Söyleyin doktor bey. Al. lah tızası için bana doğruyu söyleyin. — Fazla bhir şey söyliyemem! Za. cinayeti İsbat edebilir, lâkin caniyi bulmak ona aid değfildir. — Her halde kati değilse bile kim olduğuna dair biraz şüphenız vardır ya? t — Bilemem! — Böyledir de nasıl oluyor gömül- ' mesine müsaade ettiniz?, Oçilginlik. Bu çocuğu kim zehirliyebi. —ggfhmmedi ki, çocuklar vardı, evdezı çıkarmak lâzımdı. Duası yapıl- dı, tabüta kondu, camide bekliyor. Yarıa şehirden gesecek belediye dok- toru da onü bir kerre- müayene ede. cokl ' Şadiye asabi bir sesle söze karıştı: — Çılgınlık. Böyie bir iddia cidden Benden başka onun yanma kim. se gelmiyordu ki!. Siz zaten hiç bir hastalığı keşfedemiyorsunuz!. Sanki beni tedavi edebildiniz mi? Ne olduğu. nu öile anlıyamadınız! Küçücük bir gocuğu öldürmekte kimin menfaati o. labilir? Haydi efendim. Böyle saqma larr dinlemem bile! Remzi -Bey ses çıkarmadı, kadını uzun uzun süzdü. Celâlin gözleri ye- lir?. "i € İçerde mukadderatımın mevz bahs olduğunu biliyordum — O akşam üzeri Ada iskelesinde tek” r Nevzat Beyle buluştuk. Kendisine Menetin sözlerini hülâsaten anlattıktan sonra dedim ki: — Sizi takip ettiklerini rüm. — Zannetme.. Ben takip edildiğimin — O halde burada buluşmamız doğru : ildir. — Evet, onu ben de size söyliyecek- tim. — Şimden sonra, gündüzleri resmi o" larak Esat Beyi ziyaret ettiğim zaman sizi de orada görürüm. — Muvafık... Fazla durmadan biribirimizden ayrıl" ' O vapuruna bindi, ben arkadaşları arama ”» gittîm. zannediyo" HAFİYELERİN BİR RAPORU Casusluk hayatımda hissikablelvuku- umun bana çok yardımı. dokunmuştur. Bu işte de öyle oldu. Nevzat Beyle ha" riçte buluşmamımızın tehlikelerini seze" rek derhal tedbir alışrmın ne kadar ye- rinde bir hareket olduğunu çok geçme" den anladım. Bir gün sonra, sabahleyin saat on bire doğru, Galata — istihbarat bürosunun belli başlı şeflerinden olan Mülâzim (Bland)a Krokerin alt kat av“ lusunda rastgeldim. Yanımdan geçerken bana gayet soğuk bir selâm verdi. Her zaman bana samimi bir arkadaş muame- lesi yapan bu herife ne olmuştu. Dön" balayordu. Benim de — döndüğümü gö" rünce acele acele uzaklaştı ve merdiven- leri çıkmağa başladı. Benim alt kattaki hapishane hücrelerinde biraz işim var" dr. O işimi bitirerek yarım saat sonra odama çıktım. Yanımdaki Balların oda" sından bir takım sesler geliyordu. Ku- lak verince, bu seslerin sahiplerini tanı" dım, : Ballar, mülâzim Bland ve Ballarım | yaveri Çapman.. Ne konuştukları pek anlaşılamıyor amma, mülâzim Blandın manidar vazi" yeti şüphelerimi uyandırıyor. Bu üçüzlü mülâkatta mutlaka beni alâkadar eden bir mesele konuşuluyor. Aradan yarım saat geçince Balların, koridora açılan kapısının açıldığını duyuyorum. Kendi oda kapımın aralığından dışarıyı gözet- liyorum. Mülâzim Bland ile Mülâzim Çapman kolonelir odasından çıkarak ar şağı kata iniyorlar. Ben, yürek çarpıntısı içinde Ballarin , her zamanki gibi: razr olmuş. beni çağırmasını bekliyorum. Hissikab" rinden fırlamış, odanın içmde deliler gibi dolaşıyordu. Mademki Şadiyeden başka kimse bu çocuğun yanına yaklaşmıyordu de. mek katil karısıydı. Doktor içini çekti. Celâle son de. rece acıyordüu. Kendi kendine mırıl . dandı: — Böyle devam ederse bu adam çıldıracak, onu uzaklaşürmak lâzım. Sonra hızlı sesle: — Celâl Bey, biraz sakin olun, ben gidiyorum, ne olur, Ssiz de benimle gelin, Burada ıztır: bınız arttyor, Bel. ki bizim evde biraz sükün bulursunuz. Haydi gidelim!. Delikanlının gözlerinde acayib bir parıltı vardı. Bütün vücudu asabi dar- belerle sarsılryordu. — Teşekkür ederim doktor bey, imkâni yok. Daha bazı yapacak işle. rim var. Remzi Bey ayağı kalkmış, bir tür. lü gitmek istemiyordu. Fakat daha ne kadar oturabilirdi ki:. Yolu epey uzaktı. Ferruh Beye söylediği gibi de ihtiyardi, bir an evvel yatması lâzım. dı. Tekrar israr etti, gene red ceva. bi alınca müsaade istedi, çıkıp git - ti. n ' Ki i W p f uk 3 p Ve Meelbeud lelvukuum © kadar kuüvvetli ki içerde mukadderatımın mevzuubahs olduğunu duymadan biliyorum. Nitekim, iki daki- ka geçmeden zil çalıyor. — Odacı içeri girerek kolonelin beni istediğini haber veriyor. Ara kapıdan giriyorum. Betim ben" zim fasıl bilmiyorum. Kolonel, düşünce" H, hattâ mağmum bir tavırla beni kar- şılıyor. Ben, metanetimi kaybetmeden — Emriniz! diyorum. O, yüzüme bakıyor: — Mist.: Efdal! — İstemediğim bazı sözlere muhatap oluyorum. Bunları da size söylemeğe mecburum. : — Ne gibi sözler efendim? — Resmi işler için hergün polis mü- diriyetinize gidiyorsunuz değil mi? — Evet, gidiyorum. — 'Türk polis müdiriyetile olan işleri" miz bu ziyaretileriniz de halledilmiyor mu? y : — Ediliyor. —— n | — Peki! Bu resmi işler — haricinde, akşamları yeni tayin edilen birinci şube müdürü Nevzat beyle buluşmanıza ne sebep var? — Bunu size haber verenler mi var? - Evet| İstihbaratın sivil memurları, bir müddettenberi sizin her akşam Ada| iskelesinde buluştuğunuzu tesbit etmiş" ler. Bir müddet konuşuyor, sonra ayrı" İryor muşsunuz. Hattâ, geçen akşam, siz geç kalmışsınız. Nevzat (bey) sizi görmek için vapurunu bile kaçırmağa — Sebebini arzedeceğim. Fakat bu, te- sadüf ve görüşmelerden ne çıkar? — Sizden eskidenberi şüphe ettikle- rini unutuyorsunuz galibal — ÜUnutmüyorum, Ve şüpheden kur tulmak için her hareketime çok dikkat ediyorum. — Ben Mülâzim Blandin memurları- nın bu işi lüzumundan fazla izam ettik” lerini anladım ve bu sabah, beni ziyare" te gelen Blanda sizden tamamile emin oldufumu söyledim. — Teveccüh ve itimadınıza teşekkür ederim. — Yalnız, size birkaç ay — evvel de söylediğim gibi bu heriflerin kudret ve salâhiyetleri hudutsuzdur. Başıma yok yere bir belâ getiririler ki biz de kurta- ramayız. Binaenaleyh, çok müteaykkız ve tedbirli olmanı sana tekrar tavsiye e artık görmemek arzusu Celâlin de en büyük emeli, ama cocuklarını bıraka, maz ya. Böyle alçak bir armeye ma gumlarını nasıl tes'im eder, Kıziarını çağırdı: — Haydi, gidiyoruz. — Nereye baba! — Bilmiyorum. Maksadım bir an evvel bu evden dışarı fırlamak! — Annemiz de geliyör mu? — Hayır! — Neye? — Çünkü ona yarm misafirler ge. lecek, onları beklemek mecburiyetin. dedir. — O halde biz de oturalım! — Olmaz! Şadiye kekeliyerek sordu: — Onları da mı benden alıyorsun. Benden uzaklaştıracaksın ? — Evet! Derin bir süküt içinde uzun uzun bakışirlar, sonra uzuh bir inilti ile kadmcağız boylu boyunca yere düştü, bayıldı. Kendine geldiği zaman evi bömboş buldu. Celâl de, çocuklar da gitmişlerdi. Çılgınlar gibi sakağa fır- ladı, karanlıklarda koşmağa başladı. | İzimi kaybetti galiba da bu şüphelerin esassız ğ le ve onu inandırmağa : — Kumandanım! Ben, bi yi münhasıran Kapiten B ve müsaadesi üzerm?gb — Bu ne 'için? FD — Ben Nevzat beyi tanif” rın takip ettikleri gayedefi " l isterim. Çünkü ben sizin züm, — Orasını bildiğimiz dımız var. — EKapiten Benet, mıllî olan Nevzat beyden İng nam ve hesabına faydalı _ elde etmeğe çalışmamı isti)' — O zaman mesele ÜtE Ş — Değişir ama, görüyor$”” gene töhmet altında kalıyo' ”| — Kabahat yüzbaşı Bent & — Kimde olursa — olsufe sadikane hizmetimden sonfd '& dikodulara maruz kalmak teessir etti. Binaenaleyh, 99 » bu adamla temaslarda bulum” — Pekâlâ! Sen işlerine P4 işle meşgül olurum. Fakat &— yorum dikaktli ol.. " Odama döndüm, Yerıll" tım ki bir polis gclerck Yiwğ ( beni çağırdığını haber verd! - girdiğim zaman İngiliz mi ta, elleri arkasında, asabi * laşıyordu. Beni görünce: — Mister Efdal, dedi. — mühim bir şikâyet var. — —— — Ne imiş bu şikâyet? — — Siz, bizim için mi Türklerle şüpheli temasla! yormuşsunuz. — Biraz evvel Kolonel * anlattı. — Öyle mi? Peki müd — Kendilerine söyledim. liyeyim ki temaslarım şüPp Bizzat Kapiten Benetin Nevzat Beyle teması tem — İşin bu tarafından hâ tur. Fakat şunu haber vef? baratın bütün memurlar! Si K dedirler. Her ne kadar DU " iği mitralay Ballar, gerekse bE' gti den geldiği kadar müdafa3 bilmem bu sözlerimizin mu? — Peki ne istiyorlar? için $£ 1 — Emredersiniz. ( Det’“"“ J — Hem Kapiten Benetle temasların” p . —e ZZ N' ; Bu evden kaçmak, bu selil kadını — 5— y çi 'ı-'—' Nihal kalbi çarparak ! ai Yolda kimselere — rastlafi? ;td' değirmenin kırık kapısi? uiâ' girdi. Uzaktan bir bay> ğ* .ı'*: pesinde yarasalar UÇ lar. Mahir henüz ı't-:zlflfleIrı da & iq yasıandı, bekledi. AM? .,zJ. yordu. Acaba ne olm“—";lksil“ K meğe başladığı sırada ©— nefese çıkageldi. — Sus, Telâşla kadınım ağz““ ıei kapadı. Belki bu >püsti? | gü sulîüt etmesini ihtardIi- mîaım: ka öyle kaldılar, S30nr a N F ça sordu: k — Ne var? — Zannedersem “kib FM erkak hayalini farkedeT al'fpı » Şaşırtmak için keç. yoll — Nasıl bir adamdi? — Basit kıyafetli. 45 — Tarlasında geCikmig y biridir. pı « İnşaallah öyle olBi — Ya ne olacak” wv"'"'"

Bu sayıdan diğer sayfalar: