e 4 -— T 'FL LA Soydan torunu No. li Tel: 20196 ve 56 g HABER — AKşai Postatr . — n Sünnetçi Ahmet Meşhur Sünnetçi başı Haleplinin Sultan Ahmet Cağaloğlu caddesi — 37 Ademi iktidar Bel gevşekliğine en temiz bir ilâç SERVOİN dir. Ihti- yarlara gençlik, yorgunlara dinçlik ve- rir, Taşraya posta ile 175 kuruşa gön“ derilir. Sirkeci — Merkez Ali Rıza, Eczanesi Dışle"l Parlatır ve muhafaza eder. Şz gördüğünüz bayan bundan Ütniy & başka diş macunu kullanıyordu ve dişleri kat'yen temizlen- %Wdu Çünkü bir diş macununun yalnız köpürmesi kâfi değil- ı 'hlı zamanda temizleyici ve mikropları öldürücü hassası olma- | . qıh“'e bütün bu hassalara malik otan KOZMİN diş macunu kullan- | !undenberı dişleri bembeyaz oldu. ağzındaki mikroplar öldü, Kimyager Hüsameddin Tam idrar tahlili 100 kuruştur. Bil- umum tahlilât. Eminönü Emlâk ve Eytam Bankası karşısında İzzet diyor ve ilâve ediyor: Meşhur bir sinemacı : Bugün Holivud'da İ yalnız klâsik güzellik kifayet etmiyor. “Zamanımızda sinema stüdyolarında klâsik güzellik DA 0 me KAIAlımn ŞÖM 00__ ooı.AR yana Üniversiesi nin faravetini vikâye edebilirler. VE profesörü — doktor su wm tadını, tuzunu anlıunığa. başladı. u ! 504 kaz Tabiatin bahşettiği güzelliği kıy- metlendirir. Esmer, kumral, sarışın her tene tevafuk eden yegâne kremdir. Lâtif kokusile sevimli bir hava yaratır. Cilddeki leke, sivile çil ve buruşuklukları — kâmilen gi" derir. Gençlik taravetini haiz yumu- gşak ve cazip bir ten yaratır. KREM BALSAMİN YAĞLI Gece için pembe renkli KREM BALSAMİN YAĞSIZ Gündüz için beyaz renkli KREM BALSAMİN ACI BADEM Gece için pembe renkli EKREM BALSAMİN BADEM Gündüz için beyaz renkli Bütün tanmmaış rtriyat ve tuhafiye magazalarmda vardır. günde 8 dolar ve zekâ 100 dolar kıy” mettedir. Güzel yüzler ise, zekâdan ve gençleşmiş bir tenden daha fazla, 1000 dolar kıymetindedir. Sinema artistlerinin yakıcı ve kuv” vetli projektörleri altında çalışırken onların yüzlerini çabuk soldurarak sertleştiren ve buruşturan bu projek- törlerdir. Birçok yıldızlar, yüzlerini düzeltmek ve güzelleştirmek için gü" zellik müesseselerinde bütün servetle" rini feda ediyorlardı. Fakat, bugün... ceği basit bir tedbir sayesinde ciltleri" Her yıldız, kendi kendine tevessül ede- | Stesj tarafından — keşif ve genç hay- vanlardan istihsal edilen cildi besleyi" ci ve gençleştirici Biocel cevheri şim di pembe rengindeki Tokalon kremin- de mevcuttur. Gece yatmazdan evvel kullandıkta, — siz uyurken — cildin besler ve gençleştirir. Buruşukluk ve çizgiler silinir. Bu sayede her ka di ! birkaç hafta zarfımnda 10—İ15 yaş genç leşmöğe muvaffak olabilir. Gündü -—-' ri ise (yağsız) beyaz rengindeki Toka" lon kremi küullandıkta — bütün siyah benleri giderir, ve açık mesamatı kapa - tır ve cildi beyazlatıp gencleştirir. — TRAŞ BIÇAĞI HİHL FAUSTA kül gibi olmuş, adaleleri gerilmiş- ti. Bir de ne göreyim, bir ucu ta- vandaki makaraya bağlı duran Pa- ketin boğazmdaki ip gerilmeğe başlamasın mı? Hemen Paket bir çığlık kopardı. Arkasından ayağa kalktı. Ve !'lne bu anda ben de boğazımdaki ipin gerildiğini hissettim. Ben de Onun gibi bağırdım. — Ne kadar tatlı canınız var Mış! — Ah öyledir Mösyö lö Şöval- Ye... Evet, ne diyordum, hemen ben de ayağa kalktım. İpi boğazım dan çıkarmaka çalıştım. Fakat im- ânsızdı. İp durmadan geriliyor- beni tavana doğru çekiyordu. Ar- ı'*'(:ıll!l'lııml-.:ı de öyle.. Durdurmak iuted““- İpe yapıştım. Fakat müm.- ,ımn mü? İp yine durmadan gerili Yor, beni tavana doğru çekiyordu. 'fuk,tma'yö’ ipin böyle yavaş yavaş I'UI'İ:ıınç bir şeydir. Bunu anlata- :;“m Biraz daha gerilse artık yer- €n kalkacak, tavana asılrp boğu- Paket çıldırmış gibi bir halde: ha îlman sus!.. Sus! dedi. b — Neden, başımızdan * geçen bunlar değil mi? — Evet ama, öyle anlatıyorsun ki hâlâ orada o halde bulunuyo- Tum Sâanıyorum Pardayan: — Evet, hoş bir ölüm, dedi. mütemadiyen gerilmesi nel Şarl: — Aman yarabbi, bu Fausta denen kadın, ne müthiş bir şey- miş! sözlerini söyledi. — Bir iki saniye kadar bir ses- sizlik oldu. Roset ile Paket heye- canlarını biraz yatıştırdılar. Par- dayanın damacanadan doldurmuş olduğu bir kupa şarabı içtiler. Sonra Roset: — Bir de baktım ki, Paket yan taraftan bir sandalye alarak üzeri- ne çıktı. Can korkusile ben de ya- nımda gördüğüm bir iskemleye fır- ladım. Fakat bu kurtuluş nihayet on dakika kadar sürdü. Çünkü ip- ler gerilmekte devam ediyordu. Halimiz pek tuhaftı. Adeta sandal. yeye tünemiş iki tavuk gibiydik Paket bu hallerini öyle bir anla- tıyordu ki, Pardayan hem güldü hem de vücudunun ürperdiğini his- setti. — Ön dakika geçer geçmez, ya- ni on dakikalık bir kurtuluştan sonra ipler adam akıllı gerilmiş, artık kurtuluş caresi kalmamıştı. Ayaklarımın uçlarıma kalktım ve birdenbire deli gibi: — Merhamet, merhamet! diye bağırdım. Paket: — Ben de! dedi. — Fakat şunu aklınızdan çıkar- mayınız ki, orada kimsecikler yok- tu. Ben yime olanca kuvvetimle: — Merhamet, merhamet!.. Bir Satılık kâgir konka Nuruosmaniyede Şeref sokağın - da 4Ü—42 numaralı kâgir — konak ehven şartlarla satılıktır. Boğaza ve Halice fevkalâde manzara, yirmi oda ve büyük bahçe. Istıyenlermi" Nuruosmaniyede Nuriye müracaatları, bakkal Hafız £ FAUSTA mekle elde etmek mümkündür. ni çıkanları da bedellerin; taksine ödeyerek alabilirler, fstanbu! —- Ankara Caddesi — VAKIT Kütüphanesine Dün ve Yarın neşnyatı 50 kitap koca bir kutuphane teşkil eder Bu mühim eserleri 8 lira peşin vermek ve her ay 3 lira öcde- l İlk serilere abone olanlar ye- 501 da geçti. Başka bir diğer kabi..e- ye geldi ki o zamanda Paket di- ğer bir kapıdan ayni yere g... üzere İdi. T Paket şu yabancımnın gelişini ç: rerek yanındaki odadaki a* görünmesin diye hemen kapıyı ka padı. Moröver umumi salonu bul- muş idi. Paketin ne içmek istedi, yolundaki soruşu aklını başına tirmiş nerede buluduğunu anla! mış idi. Moröver hiç bir şey iste- mediğini anlatan bir surette başrnı sallırarak sokağa çıktı. Paket, bir damacana dolusu sumör şara- bı alarak Morövere rast geldiği anda çıkmakta olduğu salona gir- di ve | — Bu herif mutlaka deli! Kork- tum! dedi. *« Pardayan alayla: — Neden? diye sordu. Eğer Paket tarafından kapı ka- patılmamış olsaydı, burada Moro- verin göreceği kimseler Pardayan la Augulemdi. Jak Klemanın dönü şünden sonra onlar burada kalmış- lartdı. — Neden mi?... Korkuç suratlı herifin biri lokantaya girmiş ken- disine ne istediğini sordum. Hiç cevap vermedi. Allah bilir ya, mut laka sizi arıyordu. Şövalye soğuk kanlılıkla: — Adam sen de istediği kadar arasın, dedi. Sonra konuşmıya bı- raktığı yerden tekrar başladı: — O halde dam Roset ve dam Pake!, sizler şu otelin sahibi ola- rak bulunuyorsunuz. Vazifeniz şu esrarengiz karlma hizmet et mektir. Roset: —Allah göstermesin! diye ba- ğırdı., — O halde hiç olmazsa onun işine yarıyorsunuz yahut casusları sınız. Bu söz iki kadını kızdırdı. Yal.- nız Paket: — Biz onun ne hizmetçisi ne de casususuyuz. Mesele şudur. Gerek sizin ve gerekse şatonun hatırası nı yaşatmak için şu lokantayı aç- tığımızın ertesi günü son derece yakışıklı fakat mahzun tavırlı bir adam geldi. Değil mi Roset?... — Evet doğru.. Monsenyör Far. nez gayet güzel bir kavalye olmak la beraber çok asık suratlı bir pa- pastır. Şarl yavaşça: — Monsenyör Farnez.. diye mı« rıldandı.. — Bu adamın ismi Farnezmiş. Sonradan da öğrendik k: Kardnal mış!... Lokantamızın tertibi için bize yardım etmeği teklif etti. Ve şu gördüğünüz eşyanın satın alın- ması için sekiz bin frank kadar bir para verdi. Bununla da kalma. dı, eğer lakantamızın nihayet ta- rafındaki bir odayı kendisine kira- lar ve yanındaki ev ara kapısı aç-