Yaz mevsimi bitmek üzere.| Güzel günler ne çabuk geçti.. Sü. Zan, Suadiyedeki, Modadaki, Ka- lamıştaki bütün kalabalığa rağ - Men henüz kendine muvafık biri- Mi bulamadı... Onunla kimse ev - lenmeğe talip çıkmadı. “Bir genç kız, hayatını kazan- malıdır?,, demek pek kolay. Lâkin bu, dile kolay... | Filvaki, bir kadın böylel'kle| hürriyetini muhafaza edebiliyor! Amma, daktiloluk da cekilir sey| wi? Bari alınan paran bir bere. keti olsa... Yarısından fazlası yol Masrafına, öğle yemeğine gider. | Ah, Suzanın bir kocası olsa ..! © zaman kendisine bir baktıra - Sak ki... | Güzeldi, ev hanımı idi, akıllıy-! w.. Her halde gayet iyi bir zevce| Gelgelelim, onun gibi nice ni- Se güzel kızlar bu sahil boyunda Ynaşıyordu. Genç kız, gayet gü- *€l bir mayo almıştı. Herkese bu A yo ile galebe çalacağını umu - Yin. Lâkin kendisininkine ben- a binlerce zarif banyo tuvalet - tolduğunu ve erkeklerin bunlar yiunda şaşkın şaşkın döndükle tini esefle görüyordu. yg isin, esmer, kumral kadın | mi ân hangisini seçeceklerinde | ütereddiş kalmışlardı. Nihayet,! teh, hiçbiri seçmeden hepsi de| Te dönüyorlardı işte... Son günlerde olsun dikkati ğ - Fine çekmek için, Suzan “Yen -! humarası,, nı icat etti. İ t Taslar arasında bir şey arıyor | eg öilip kalkıyor, gözlerine kes-! kı, Si bir erkeğe rastlaymca acı *ryat koparıyordu! Bunu 5 kadar mahirane yapı. ki... Sesinde korku, ıztırap, Scan, hepsi de vardı... tie kızın bağırdığını işiten tu, mİr hemen imdada koşuyor. Ne oldu, küçük hanım? A” Aman korktum, beyefendi... ayağı dı, eresiniz mM ISIrdI zel ayağını kaldırıyor: tayin ime olacak! — diye lâlet. Böyle noktayı işaret ediyordu. İn ap geçer ayak tedarik edi * te adalar, onunla gene ge - Mtni k eğlenip savuşmak siya - m ediyorlar. Bu da, ta - genç kızın işine gelmiyor. yam dokuzuncu tecrübesinde Naş bir akşam, gayet güzel hu- in İN gele lile bir genç Suadi - Nil Oradaki kiralık odala. ir. Fintlerini sordu. Hattâ bahçesinde kaç | la meşğul oldu. | dönüm toprak olduğunu bile uzun uzun hesapladı. Her halde oralara yerleşmek niyetindeydi. Acaba sahile, deniz kenarına gelecek miydi? Hava se. rindi. Genç adam, kayalıklara | doğru yürüdü. Suzan, onu, gözle - riyle, uzaktan takip ediyordu. Na. sıl olsa ona yetişirdi. Denizde nu- mara yapmakla emşğul olduğun - danberi, her köşeyi, her kayalığı, her bucağı artık ezbere almıştı, Delikanlı, elinde büyük bir sepetle, kayalıklara yaklaştı. Et - rafına bakmadan, ciddi, ciddi av- Suzan yavaş yavaş yaklaştı. Suya girdi ve sırasının geldiğine hükmettiği anda acı feryadını ko- yuverdi, — Ne var, hanımefendi? — Bir şey.beni ısırdı.. Galiba yengeç... Fakat bu seferki genç adam, diğerleri gibi fazla sual sormadı. Diğerleri gibi, ısırılan yere de| bakmak istemedi. Sadece süküt| işareti yaptı. O, avının kaçmasından korku- yordu. Suzan ses çıkarmadı. Fa - kat mütemadiyen ayağına baka - rak yüzüyle ıztırap işaretleri yap. | tr ve şu adamın ne mükememi ko- ca olacağını düşünüyordu: Zen -| gin, güzel, genc... Bu sefer yaka - larsa cidden turnayı gözünden i vurmuş olacaktı. Bir müddet sonra, delikanlı, avını yakaladı, Kızın yanına yak; | | Taştı. — Bir şeyiniz yok, hanrmefen. di.. Her halde havvan size çarpa: rak gecti, Isırmadı. — Çok korktum.. Ah, bilseniz ne kadar korktum. Delikanlı onu teselli etti, Nere- lere basmanın doğru olduğunu, nerelere basmamanın lâzım geldi- ğini anlattı. Sonra birdenbire ko- lundaki saate bakarak: — Ay... Beş olmuş... o Derhal gitmek lâzım... Çünkü karımı va- Purdan karşılryacağım... Şu ista- kozu da vereyim, hazırlatayım... Kimbilir, ne kadar sevinecektir. Karım, istakozu pek sever: Suzan, içini oçekerek, kendi kendine: — Hem evli, hem de karısma âşık... Öbürgün de şehre dönüyo- rum.. Eyvahlar olsun... ... Avdette, yazıhanede arkadaş - ları sordu: — Suzan! İyi eğlendin mi? Ba. İrk tuttun mu? — Benim tuttuğum balıklar ye. nir, yutulur şey değildi. — Midye, istakoz? — Bir kere mükemmel bir ista- Tefrika No. 42 Yazan: Murad Sertoğlu Hakikaten Rodrik Borjiya kırmızı kardinallık elbisesini giymiş olduğu halde yerde upuzun yatmış inliyordu. Ve ağzının kenarından beyaz köpükler sızıyordu Tam bu sırada kapı hararetli | hararetli vuruldu. Ve içeriye gene! papaya mensup rahiplerden biri girdi: — Cür'etimi affedin muhterem peder. Beni buraya sevkeden bü- yük sebep kardinal Rodrik Borji-| yanın ölmek üzere olmasıdır. Bu söz papaya da, Fariyaniye de yıldırım gibi tesir etti. Her iki- si de bütün ihtiyatları unutarak a- detâ koşar adım odadan çıktılar. Kardinal Rodrik Borjiyanın daire- sine doğru koştular, Hakikaten Rodrik Borjiya kır- mızı kardinallik elbisesini giymiş olduğu halde yerde upuzun yatmış inliyordu. Ve ağzınm kenarından beyaz köpükler sızmıştı, Fariyani hemen ilerledi. Cebin- den çıkardığı bir ruhu yerde hare- ketsiz yatan Borjiyaya koklattı. Ayrıca başka bir şişeden de bir ra- hibin getirdiği bir bardak suya bir kaç damla damlattı. Ve bunu kar dinale içirdi, Birkaç dakika sonra yavaş ya- vaş Borjiyanın nefesleri tabii ha- lini aldı. Kendisini derhal bir ya-! tağa yalırdılar. Hekimbaşı bir da. kika bile yanından ayrılmıyordu. Papa da hekimbaşının bütün yap- tıklarını büyük bir dikkatle takip ediyordu. Nihayet Borjiya gözlerini açtı. Ve hemen su istedi. Verdiler. Ve büyük bir güçlükle basından ge- çenleri anlattı: Susamış, odasındaki surahiden bir yudum su içmiş, fakat aradan beş dakika geçmeden birdenbire kendisini kaybetmiş. Fariyani surahiyi getirtti, İçine gene cebinden çıkardığı ufak ma- vi renkte bir şişeden birkaç dam- la mayi damlattı. Surahideki su derhal kankırmızı rengini aldı. Faryani: — Tamam! diye kafasını salla» dı. Bu da ayni zehirle zehirlenmiş. Eğer bir yudum daha içseydiniz, siz de kardinal Jüstinyen gibi ola- caktınız. — Ne olmuş kardinal Jüstinye- ne? — Zehirlenerek ölmüş. — Aman allahım, neler işitiyo- rum? Demek bu hain canavar hâ- lâ bütün cür'etkârlığı ve küstahlı- ğı ile icrayi mel'atnet etmekten ge- ri durmuyor? — Evet!, Fakat tekrar ediyo- rum, Bu adam mutlaka elime ge- çecektir. — Allah yardımcınız olsun! — Teşekkür ederim. Şimdi siz istirahat ediniz. Altı saat müddet- le kat'iyyen yerinizden kımılda” mayınız. Ben size lâzım gelen İ-| lâçları göndereceğim. Papa ile hekimbaşı bundan som.) eminsen else ninisi koz tutacak oldum, meğer ben - den evvel avlayıp denize bırak . | mışlar... Nakleden : Halice Süreyya gelirse ne âlâ, kâfi derecede bekledim! ra kardinalin odasından çıktılar. | Papa, Fariyaniye sordu: — Şüpheliler ikiye indi, değil mi? —'1... — Neden cevap vermiyorsun? — Bu işi ne kardinal Pol'dan,! ne de Fernandodan ümit edebili-! rim. İkisinin de zekâ ve kafası bu| işi, bu dahiyane mel'anat; İ mekten acizdir. — Fakat?... — Şimdi size hakiki hislerimi söyliyebilirim. Ben asıl kardinal Borjiyadan şüpheleniyorum. — Nasıl olur. O da bu suikasta hedef olanlardan biri değil mi? — Doğru söylüyorsunuz, doğru söylüyorsunuz amma, muhterem peder. Öyle zannediyorum ki bu suikast hakiki değil, mürettebtir. — Ne diyorsun? — Şimdilik yalnız hislerimi? Borjiya bu sabah işlediği müthiş cinayetten sonra kendisine karşı cevir-| çevrilecek şüpheleri önlemek için kendisini de kendi zehiriyle ölmi- yecek derecede zehirlemiştir. — Dikkat et Fariyani, çok teh- likeli bir şey iddia ediyorsun, — Ben de farkındayım muhte- rem peder. Bunu iddia etmekle kafamı tehlikeye koyduğumu pek iyi biliyorum. Fakat bu sabahki hâdiseler sinirlerimi bozdu, asa- bımı gevsetti. Ve bu hislerimi size açmama sebep oldu. Fakat müsaz- de edin. Tetkiklerimi ilerleteyim. O zaman hakiki canavarın yüzün- den maskesini sıyıracağım, yahut — Bu kitabı bitirdikten sonra ar-| tık başkasını almam. O zamana kadar AKSAM FOSTASI DARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf adresi: istanbul MABER Yazı işleri telo'onu : 2aay? idâre ve lön 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1499 er. 27001. Senelik 8 ayık 3 aylik 400 » * ayık — 156 İLÂN TARİFESİ Ticaret Mânlarının satırı 12.50 Resmi ilanların 10 kurustur. Sahibi ve Neşrryat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) motbaosı da kafamı cellâdın önüne koyaca | ğım. Bu sırada uzaktan boru ve rampet sesleri duyuldu. Papa mr | rıldandı: — Osmanlı padişahının elçisi Vatikana vardı. Şimdi bu işi bıra: kalım. Sana istediğin müsaadeyi verdim. Ve seni tamamiyle serbesi bıraktım, Tavsiye ederim, bu ada: mı çabuk ele geçir. Ve bu işi hal letmenin kendi hayatınla sıkı sıkı- İ ya alâkadar olduğunu da unutma! Fariyani hiç bir cevap vermedi, Papa Sekizinci İnosan da Osman- İı padişahı Sarı Bayazıdın elçisi Mustafa beyi kabul etmek için me rasim salonuna doğru hızlı hızlı yürüdü. : », # 4 Mustafa bey tam manasiyle Av- rupayı Gtreten bir milletin elçisi gibi tabanını Vatikanm döşemele- rine rahat rahat yapıştırarak pa- paya doğru ilerledi. i Üstünde papalık işareti, yani birbirini katetmiş iki anahtar bu- lunan tahta bir elinde âsâ, başın da yüksek bir külâh biçiminde o- lan papalık tacı olduğu halde pür- vekar oturan Sekizinci İnosana beş adım kala durdu. O zamanlar papanın bütün hı- ristiyan devletler ve hükümdarları üstünde dehşetli nüfuzu vardı. Pa- pa tarafından kabul edilen krallar bile papanm ayağmı öperlerdi. Yalnız Prusya kralı papanın dizi» ni öpmek salâhiyetini haizdi. Bu- nun da sebebi Romayı papalara teslim edenlerin Alman olmasıydı. Buna rağmen kralların önünde tirtir titredikleri papa Türk elçisi- ne vız geliyordu. Mustafa bey koy- nundan bir mektup çıkardı. İkinci Bayazırın mühürünü haiz olan bu mektubu üç defa öpüp başına koy- duktan sonra papanın adamların dan birine verdi, Papa mektubu i açtı. İçinden yunanca yazılmış parlak bir kâğıt çıktı. ğıdı tercümana verdi. Papa küâ- Tercüman İ bunu hemen lâtinceye tercüme &- derek yüksek sesle okudu. Sultan Bayazıd bu mektubunda | esas itibariyle kardeşi Cem Sulta- nın Romada muhafaza edilmesini ve kendisine iyi bakılmasını rica ediyordu. Mektubun okunması bittikten sonra Mustafa bey türkçe olarak Cem Sultanın sıhhatini sordu. Papa Sekizinci İnosan da bütün suallerine cevap olarak, Bayazıdın mektubundan ve kendisinden çok memnun kaldığını söyledi, Cem Sultana da iyi bakılmakta olduğu» nu, ve sıhhatinin çok yerinde ol- duğunu da ilâve etti. (Mustafa bey bundan sonra arkasından ye- niçerilerin getirmiş oldukları san- dıkları ve kutuları açarak Sarı Ba- yazıdın papaya göndermiş olduğu hediyeleri takdim etti, Ve o gün kü resmi merasim bu suretle sona erdi. , (Devamı var)