düelloya HABER — Akşam postası çağırdı! Düelloyu kabul edip çarpışma sahasına gelen Adamcağız Özür dileyerek tehlikeden kurtuldu! Budapeşteden yazılıyor: Macar paytahtının hemşehrile- ri, Madam Alis Katonanın çok hiddetli ve sinirli olduğuna hü - küm verebilirler; fakat onun ce saretine ve birisinin kendisine ha karet ettiğini duyduğu zaman şe rTefini müdafaa için elden geleni © Yapmağa davranmasına hattâ kı- ca sarılarak düelloya kalkışma #ıma hayran olmaktan kendilerini alamazlar. İşlerin yürüyüşü bu defalık Madam Katonaya bir damla bile kan dökmesine, ne de kendi ka- 5 nindan kaybetmesine firsat ver - Memiştir. Düelloya davet ettiği hasmiyle kılıç çakıştırmaya fırsat mamıştır. Bununla beraber ka- dın randevu Yerine koşarak gittiği Ve eğer Bay Balint Kemeney on- yalvararak özür dilemese ve iylece hakaret görmüş sandığı erefine tarziye vermeseydi soğuk Seliklerin çarpışması için inat e- deceği de muhakkaktır. Şurası tuhaftır ki Katonanın terefine aykırı gelebilecek bir tek “Öz bile Bay Kemeney'in ağzın- çıkmış değildir. Zavallı a- iin başma bu belâyı karısı ge- > ü Madam Keme- ney yla gözlerini, açmış ağ- zını, bir hayli bağırdıktan sonra Madam Katona hakkında “kendi- mi beğenmiş sürtük, çirkin may- Mun, sözlerini savurmuştur. Macaristanda eski bir âdettir: alar, karılarımın bütün hare - lerinden ve sözlerinden me - *uldürler, hattâ bu söz ve hare - etlerden zarar gören adama kar N kocalar lüzumu takdirinde k | yahut tabancayı seçmek mec Muriyetindedirler. Madam Kemeney Budapeşte- en şık sosyetesinin terzi ba- Mardır ve Madam Katona bu ter- ede modistra, makastar ve dır. Anlaşıidığına göre bu usta ma- r, dükkân sahibinin verdiği e hiç kulak asmamış, hep İrini bildiğini yapmıştır. Günün in de zengin bir kocakarı dük- gelip kendine çok şık ve her- ! gözüne batacak bir balo el- i ismarlamış; kumaş ve renk yin Madam Katonanın zev- bırakmıştır. ze) Madam Katona da bütün gü- nların gerçekten ağızları- bir sularını akıtacak fevkalâde luk Top Yapmıştır. Rop için s0- Sart tül ile parlak siyah seten e şurasına burasına ayni tüyg,, erden tüyler serpiştirmiş, ve e n bir de başlık yapmıştır. tmm bitince dul kadın bunu pek ka yalnız parlak seten ye- era kırmızının daha iyi ya- ğını söylemiştir. | yap kün sahibi de bunu oldağu| tr. v dam Katonaya söylemiş- ai sen misin usta ve tanım- #deyş ;,sönatkârm zevkini tenkit | aris modistralarının bile Karısının yüzünden az kalsın düello ya sürüklenecek olan Mösyü Blint Kemeny fikir almak için senede bir kaç de fa müracaat ettikleri halde, renk nedir bilmiyer bayağı zevkli ve şımarık bir kocakarı mı kendisini tenkit edecek? Makastarm böyle durmadan deli dolu söylenmesi, bağırıp çağırması, dükkân sahibi- nin canını sıkmış, oda ona: “Ken- dini beğenmiş sürtük, çirkin may- rmin,, sözlerini savurmuştur. Bu sözlerin üstüne her tarafı kan görmeğe başlıyan Madam Ka tona, dükkândan çıktığı gibi doğ- ru evine gitmiş ve erkek arkadaş- Budapeştenin şık kadınlar terzihanesi larından ikisini telefonla çağır- mıştır. Bunlar kadının sözlerine şaşakalmakla beraber nihayet Ma dam Kemeney'in kocasmı şeref meydanında rahdevuya davet et- meğe razı olmuşlardır. Kadın bu arkadaşlarına şu tali. matı vermiştir: “— Kocamdan boşanmış oldu- ğum için kendi şerefimi kendi el- lerimle müdafaa edeceğimi Mös- yö Kemeney'e söyliyebilirsiniz. karısının kılıç tutmasını ve eskrim yapmasını bilmediğini biliyorum. İşte bunun için kadından tarziye istemek bir delilik olur!,, e Terzi dükkânı sahibinin kocası için düello davetini kabul etmek ten başka yapılacak iş yoktu; ni- tekim o da bu daveti resmen ka- bul ederek âdet olan töreni yap- tı. İki gün sonra da iki şahidiyle Şerefni müdafaa için okılıca davran miyen Madam Katona maktan çekin birlikte Fotor eskrim akademsi- nin avlusuna geldi. Burada kendi- sini Madam Katona ile iki şahdi bekliyordu. Düellocular hususi bir odaya gittiler. Şahitler kılıçları mua - yene ettiler. Lâzım gelen ilk me- rasimin hepsi yapıldı, Erkekle ka- dın karşı karşıya geçerek verile- cek işareti beklediler. Madam Katona sapsarı ve sakindi. Bütün ustalığı ile şerefini müdafaa ede— ceği besbelliydi. Birdenbire Bay Kemeney e» linden kılıcı fırlatarak hasmına doğru yürüdü ve ona: “— Bayan Katona, siz tanıdı- ğım kadınların en “merd,, isiniz! Burada sizin hakaret sayabilece- ğiniz her hangi bir söz ve hareket için gerek kendi, gerekse karım namına büyük bir tevazula tarzi - Kızdırmağa gelmiyen kadın Madam O Katonaya ağır sözler söyliye « rek kızdıran Madam Balint Kemeny ye veriyorum. Karımın O size karşı hiçbir ha- karet kasti olma . dığma dair bü .tün varlığımla teminat veriyorum. Sizi silâhla tatmin & demediğimden dolayı çok müte- essirim, fakat bir kadına karşı si“ lâh kullanmak elimden gelmez..,, Güzel robun mucidi olan kadın bir dakika için sakin ve buz gibi durdu. Mösyö Balint Kemeney'in yüzünü tetkik ediyordu; sonra kı- lıcını elinden bıraktı ve gülerek: “— Tarziyenizi kabul ediyo rum. Birbirimize karşı kılıç kul lanmıyacağımıza da memnu- num |,, O gün öğleden sonra Madam Kemeney eski arkadaşının boy - nuna sarılarak iki yanağından öp- tü; tekrar iş başına dönmesi için yalvardı. Fakat makastar, patronu affetmekle beraber işe dönmeğe yanaşmadı. Çünkü başka bir mo- da mağazası onu daha yüksek ma- aşla angaje etmişti, Şehirden Görünüşler ikramiyeli torik balığı velimeon Yenice cigaralarının için “dümanı Yenice ikramiyeleri en çok tü tüncülere çıktığı için bizim Ha ber: “Bal tutan parmak yalar!,, diye ne yerinde, ne hoş bir fıkra- crk çiziktirmiş; başka bir gazete de Yenice ikramiyelerinin onda sekizi tütüncülere çıkmasile: “Sö- zün en beliği,, diye şaka etmişti. Yenice ikramiyeleri kime çıkarsa çıksın, ben şimdi size onu anlata- cak değilim! Ben burada başka ikramiyelerden söz açacağım! Sanırım, ben bu ikramiyeli sa- tışlardan bir defa daha bahset- miştim; onun için şimdi bu ikinci- si olacek... Son zamanlarda traş bıçaklarına varıncıya kadar bir- çok şeylerin ikramiye ile satıldığı- nı gören gezgin bir limoncu, dün akşam baktım, pazar yerlerinin bi- rinde şöyle bağırıyor: — Haydi, ikramiyeli limonlar, ikramiyeli! Hiç boş yok, hepsi do- lu, boş çıkarsa para almıyorum! Ana kız oldukları anlaşılan bi- ri yaşlı, biri genç iki bayan küfe- nin yanıma sokuldular ve yaşlısı sordu: — Hani nerede bunların ikra- miyeleri? .çin hızlı hızlı pantalonunun arka- Limoncu oğlan küfeden kaptı- ğı iki büyük limonu parlatmak i- sına sürerek: — İkramiyeleri içlerindedir, :ç- lerinde!... (Sonra elindeki yeni parlattığı limonları kadının bur- nuna doğru uzatarak) Hiç boş yok, boş çıkarsa para almam, bun- ların içleri hep ağız ağıza dolu! — Ne dolu? — Su dolu, çekirdek dolu, posa dolu! — Alay mı ediyorsun? — Yok'maytap ediyorum! Ne alayı edeceğim? Doğrusunu söy- lüyorum! Ana kız biraz yürüdükten sonra kara yağız ve çivi gibi oğlan tek- rar başladı: — İkramiyelidir dedik bunlar, ikramiyeli! Haydi, üç limon ala- na bir demet de maydanoz veriyo- ruz caba! Bu sefer baktım, beriki yanı ba- şında duran işportadan yakaladı- ğı bir demet maydanozu üç limo- nun üzerine koymuş, gelene geçe- ne uzalıyor. Dayanamadım, kendisine sor- caba,, dum: — Peki amma, demin o kadın | lara ikramiye olarak ne için may danozu göstermedin de onları ka- çırttın? Gülerek: — Onlar, dedi, alıcı değil bey- baba, onlara üç limonla birlikte bir demet maydanoz değil, bir de- met purasa da uzatsam gene al. mazlar! Onlar ikramiye sözünü düyünca sandılar ki limonların i- çinden çil çil çeyrekler, yahut yir mi beşlikler çıkacak... — Sen de öyle yapsaydın ba ri! — Nasıl? — Bazı limonlarım içine birer ikişer çeyrek falan sıkıştırsaydın ! Oğlan gene güldü ve: — Şimdilik ,dedi, üç limona bir demet maydanoz fena kaçmıyor. Eğer sonra bunun modası geçerse o zaman başka bir şey düşünürüz! |. Gene geçen pazar akşamı İstan- bul Balıkpazarmdaki balıkçılar. tanesini on beşe sattıkları o dör- der, beşer kiloluk koca toriklerin üzerine ayni şeyi oturtmuşlar, bir ikramiyeleri demeli... torik alana birer demet maydanoz ile birer de limon ikramiye veri- yorlardı. Bizim esnafça eski adı “Caba,, olan ikramiyenin şimdiden sonra bakalım daha ne şekillerini göre- ceğiz? Hem artık bir yabancı dil. den olan şu “ikramiye,, kelimesi- nin yerine kendi dilimzdeki “ca- ba,, kelimesini kullansak daha hoş kaçmaz mı? Meselâ eski mahalle- biciler, sakız leblebiciler falan kat” iyyen bu ikramiye sözünü kullan- mazlar, onun yerine: — Hani ya, caba, dumanı ca- ba! Diye bağırırlardı. Hele bu so - nuncu (Hani ya, dumanı caba!) tabiri yok mu, o yalnız Yenice cı- garaları için değil, bütün cigara- lar için tam biçilmiş kaftandır! Şakayı bırakalım amma, sekiz ikramiyeden altısının tütüncülere çıkması halkta iyi bir tesir bırak- mıyor. Oldu olacak, şimdiden son- ra çıkacak ikramiyelerin sekizde altısının halka ve ikisinin tütün- cülere çıkmasma bir çare bulunsa az fena olmaz! Osman Cemal Kaygısız