6 Şubat 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

: Sahne ve eşhas Maltepeye gide bir trenin birin- ci mevki vagonlarından biri Vagonda “Ben,, — ve “O,, varız. Pencere açık. Ben — (Kendi kendime:) “Aman ne nefis küçük hanrm bu böyle... Kimbilir kimin nesi.. Tu- valeti şık mr şık.. Boyu posu hal ve tavrı fevkalâde.. Pencerenin dışında ne güzel, ne enfes panora- — gmalar var da allah için başını çe- | wWwirip denizden ve Kayışdağından — yana bakmıyor... Gözleri bende.. — Gülümsüyor.. Acaba şuna bir şey & söylesem mi?. (Sanki cesaret al - mak istiyor muşum gibi tabakam- dan bir sigara çıkarıp yakıyorum. | Bir kere öksürdükten sonra, yük - sek sesle, hanrmefendiye:) Mal - tepeye mi gidiyorsunuz, hantme- fendi? O — V(Tatlı bir tebessümle gü- lümsiyerek:) Evet efendim... Mal- tepeye gidiyorum... Orada oturu- ruz da... Ben — Ne saadet... (biraz dü -| şünerek:) ayni zamanda ne felâ- ket! | O — (Mütehayyır): “Felâket,, | mi? Ben — (Hararetle, coşkunluk- la:) Öyle ya.. Hem saadet, hem de felâket... Sizinle ayni semtte o- turmak nasıl| saadetse, şimdiye kadar bundan haberdar olma -| Mam da o derece şayani teessüf - . Şür ve felâkettir. | -O — (Memnun ve mütebes - [ sim:) Beni çok mu güzel buluyor- D snrüüllllke ——— İ!_ Ben — (Bu sualden cesaret a- < İtp coşarak:) Sorar mısmiz, ha - ntmefendi, sorar mısmız?, Gözle- r'niz, kaşlarınız, endamınız, gülü- N Bünüz, her şeyiniz ayrı ayrı birer Süzellik... (Mühaverenin bu vadiye dö . külmesinden mest, sigaramı ke - Yifle püfürdetiyorum.) k O — Kaç yaşındasınız? Ben — Yirmi sekiz! O — Yok canım! Ben — (Yirmi sekizden fazla gözüktüğüme zahip olarak izahat Vermek lüzumunu hissediyorum: ) -Benim yaşımda bulunanların hep- Si bıyıksız. Halbuki bendeniz br - Yıklıyım da onun için fazla görü - hüyorum. O — (Billürin bir kahkaha ile gülüyor:) Hayır, hayır! Ben “yok “Şnm? !,, demekle sizin yirmi se- ) ':'-nînden fazla gösterdiğinizi söy- €mk istemedim... Bilâkis, bilâkis. :i'::lk on dokuzunda, yirmisinde 1 görünüyorsunuz. Ben — (Bu - iltifattan mem - ::ı Sigaramı püfürdetmekte devam:) Yaaaa... O — Ne işle meşgulsünüz? Ben — (Muharrir olduğumu ?l'lınem züğürtlüğüme hamle - r::':für korkuyorum:) Tücca - endim. O— (Bir sema parçası gibi =vi gözlerinde şimşekler caka - B :) ek tüccarsmız öyle mi? e:: tüccarları pek severim... Tüc- h_l"'f_PUk takdir ederim.., Öyle he' Tüccarlar millt servetimizin l kemeüî sayılırlar... — (Kendi kendime:) Al - ı:.h_'n'h Bu küçük hanrm ne böyl dilter Aökmesini biliyor ” %e) (Sigaramı tellendiriyo - O — (Devamla:).. Nasıl oldu da şimdiye kadar sizi tanıyama - dım. Hayret! Ben — (Sevincimden sigaramı bir kere daha çekiyorum:) Bun - dan sonra sık sık görüşürüz efen - dim, O — İnşallah.... (Bu aralık tren, Maltepede durdu. Vagonumuza hiç kimse girmedi. Tren hareket etti. Hızla gidiyoruz.) Ben — Ne alâ ki vagonumuza hiç kimse girmedi. O — Girmedi. (Uzun uzun ü - mit verici bir tebessümle yüzüme bakıyor) Beyefendi! Ben — Efendim. O — Muhterem beyefendi! Ben — !! O — Pek muhterem beyefendi hazretleri. Ben — ?? O — Siz tücarsınız değilmi? Ben — (Mütehayyir:) Arzet - miştim efendim. O — Öyle ise bana yüz lira ve- riniz! Ben — (Cebimde on liradan fazla para olmadığını düşünerek) Aman efendim? O — (Âdeta kızmış gibi!) Ve- recek misiniz? Yoksa... Ben — (Sigaramı bir nefes da- ha çekmekten gayri çare olmadı - ğmı görerek:) Yaoksa ne yaparsı- O — Yoksa... Bana vagonda ta- arruz etiğinizi söyliyerek dava Ben — (Sigaramı bir nefes da- ha çekerek:) Maalesef size yüz liza veremem hanrmefendi... Şan - taja pabuç bırakan cins erkekler. den değilim! O — (Üstünü başını parçalama- ğa başladı. Kendisine hakikaten taarruza uğramış halini verdi. Sonra geçip yerirmle oturdu. Dedi ki:) Yüz lira vermezsin, öyle mi? Şimdi ben sana gösteririm, neza - ketsiz ve kaba tüccar efendi!! (Böyle söyliyerek trenin imdat işaretini çekti. Ayni zamanda haykırmağa başladı:) İmdat!! İmdat!! (Tren zıngadak durdu. Şefdö - tren ve kondüktörler koşuştular.) Vagona girenler — Ne oldu? Ne var? Yangın mı çıktı? O — Bu bherif... (“Bu herif,, derken parmağiyle beni göster - di.) Bu herif bana yolda taarruz etti. Ben — (Hiç bozuntuya mahal vermeden sigaramı bir daha çek - 'tim, Yakama yapışan şefdötre - ne:) Aman efendim! Bir dakika sabredip sükünetinizi muhafaza ediniz. Bu hanımefendi bana ifti. ra ediyor. İftira ettiğine de en bü- yük delil sigaramm külüdür. Şa- yet yerimden teprenm'ş olsaydım sigaramın ucunda bu kadar kü - lün birikmesi kabil miydi? (Şefdötren ile kondüktörler bana doğru eğildiler. Dudaklarımın kenarımda ya: pışık duran sigaramın yarısı kül haline gelmiş ve yerinde asıla kalmış olduğuna kemali dikkat ve ehemmiyetle uzun uzun baktılar. Derhal orada bir zabıt varakası tanzim e- derek katarı harekete getir - ' J'fv i | J J ü ea JLTA Ş Ş " Tei I N aK, >.İ SÜÜ DANS Tefrika No. 32 Yazan: Murad Sertoğlu yükseldi : Gaçen kısımların hülâsası Cem Sultan Vatikanda mahpus tur.0 zaman Kardinal olan Bor jiya papa olmak için muhtelif kimseleri zehirliyor. Hekimbaşı bu esrarengiz zehirleyiciyi araş tırıyor. Borjiyanın kızı Lükres Cem sultana âşıktır. Gece gizli- ce onun odasına girmiştir. Bundan başka hekimbaşı Fari- yaninin dairesinde de büyük bir. faaliyet var. Çünkü oraya giden koridorların ağızları da nöbetçi: ler tarafından tutulmuş. - , , — Ne oluyor acaba? ? ” * — Bilmiyorum. Bunu yarından evvel öğrenmeğe imkân yok. beyi papa ne vakıt kabul edecek? — Mustafa bey yarın Romaya varacak. Ve öbür gün de papa ta- rafından kabul edilecek. — Peki.. Gidip istirahat edebi- lirsin! KN ' Kapıcı başı Sinan Cemi tekrar selâmladı Ve yavaş adımlarla dı- şarıya çıktı. ! Cem yeniden ayağa kalkarak ranlığa gözlerini alıştırmağa çalı- Uzaktan nöbetçilerin parlayan zırhları ve kılıçları görünüyordu. Tam bu sırada ağır ve matemli bir sesle Vatikanın küçük kilisesi- nin çanı çalmağa başladı. Cem bu çan seslerine o kadar alışmış- tr ki ahenginden neye delâlet et- tiğini hemen anladı. ve: —— / — Vatikanda biri öldü. Böyle gece vakti çan çalmmasma bakılır sa ölen hem papas, hem de tanm- mış şahsiyetlerden biridir. Diye mırıldandı. i Cemi odasında bırakalım da biz gene khekimbaşı Fariyaninin o- dasına gidelim. e Ölü rahibin birdenbire adalele- ri sertleşince ağzından: — Geceniz... Hayrolsun... Muh- terem... Kardinal! Cümlesi dökül- dü. Ondan sonra kaskatı kesildi ve kaldı. Odayı derin bir sükün kapla . dı. Hiç kimse gözlerini kaldırma- ğa cesaret edemiyordu. İlk önce başını gene Fariyani kaldırdı. Derhal papa ile gözgöze geldiler, Papanin gözleri tam ma- nasiyle ateş saçıyordu. Koca he- kimbaşı bile : 1 tam manasiyle a- teş püsküren bu gözler karşısında irkildi, ve gözlerini yere indirme- ğe mecbur oldu. Papa birer birer gözlerini etra- fında bulunan kardinallerin üs- tünde dolaştırdı. Bunlar kendisi öldükten sonra papa olmak ihti - malleri en kuvvetl!i olan kimse - lerdi. Demek oluyor ki kendisini öldürmeğe çalısan adam bir kar -| dinaldi. Çünkü ölü rahip bunu söy- lemişti. Fakat acaba hangi kardi nal? AT TAYT Y DA RENLAAATNRE MA AT T SA TCT ŞF diler Sigara kül'; beni kurtar- mıştı.) Ben — (İsim”er) Ooooh.. Nakili: (Hikâyeci) — Ağabeyimin elçisi Mustafa | pencereye doğru yaklaştı. Ve ka- L Ne olurdu? Rahip onun adını da söyleyiverse, canına susamış o- lan bu adamı kat'i olarak öğreni- verseydi. Ü zaman ne yapacağını biliyordu. Papa İnosanı düşündüren nok- talardan biri de bu görünmiyen rakibinin elinde müthiş bir zehirin bulunmasıydı. Kendi kendine: — Kiırk sekiz tane kardinal var. Daha olmazsa bu haini ele geçire- mezsem bunların kırk sekizini de öldürürüm, diye düşündü, Sonra sesini yükseltti: — Kardeşlerim! Ben: hekimbaşı ile yalnız bırakıp istirahat etmeğe gidin, Kalbinizi temiz tutun. El- bette içinizde bulunan bu tehlikeli caniyi allahın izniyle meydana çı- karacağız. Kilise zangoçlarına da haber verin! Bu betbeht rahip için çan çalsınlar! Kardinaller sakin bir sesle söy- lenen bu sözlerin altında ne ka- dar korkunç bir tehdidin saklı ol- duğunu anladılar. Ve ürperdiler.. Yalnız Borjiya sakinleşmiş ve fe- rahlamıştı. Ölü rahibin kendi is- mini zikretmemesi ona büyük bir sevinç vermişti. Fakat gene büyük bi maharet- le hislerini sakladı. Yüzünde hiç bir hat oynamadı. Ve diğer hazır “bulunan kardineller ve zabitlerle birlikte yavaş yavaş dışarı çıktı. Bir dakika sonra ağır çan ses- leri duyulmağa başladığı zaman papa dalmış olduğu düşünceden ölü rahibin dudaklarından boğuk bir hırıltı — Geceniz... hayrolsun... muhterem.. kardinal.. silkinerek uyandı. Etrafa seri bir — göz gezdirdi. Herkesin çekilip git- tiğini ve odada hâlâ dalgın bir va- ziyette gözlerini ölü rahibe dikmiş düşünen Fariyaniden başka kimse kalmadığını görünce ona doğru yavaş yavaş ilerledi. Elini omuzu- — na kaydu. Fariyani bu sarsıntı üzerine — kendisine geldi. Ve mermer masa- kafas- —| nınm üstünde topuklariyle nın üzerinde istinat ederek bir yay — gibi duran rahibin ölüsünün üstü- — ne siyah bir çarşaf attı. Sonra pa- pa İnosanın işareti üzerine - hâlâ Hi yanmakta olan ocağın karşısında karşı karşıya oturdular. Papa konuştu: — Zaten buna emindim. Fakat senin bütün sözlerine rağmen ge- — — ne içimde bir akide vardı. Belki al- danıyorsun, diyordum. — Fakat bu akşam bu şüphe- niz her halde silinmiştir. — Evet, tamamiyle.. Ah ne ölur- — du, bu kardinalin ismini de söyle- yiverseydi. — Maamafih bunun bir kardi- nal olduğunu söylemesi de büyük — bir . kazanç.. — Ben de öyle düşünüyorum. Kimden şüpheleniyorsun sen? — Mantık; sizden sonra papa olması en kuvvetli ihtimal dahilin- — w de olanlardan şüphe etmeği iktiza — ettirir. (Devamı var) SANA Perestiş ediyorum ver İşte ufak, fakat parlak bir izdi vaç tahayyülünde bulunan bir genç — | kız için çok manidar üç kelime. Bir erkek; daima tatlr, yumuşak ve be- — yaz bir cildin ve nazik bir tenin miknatis tesiri altında cezbedilmeğe meyyaldir. Zamanımızda her kadın, beyaz rengindeki (yağsız) Tokalon kremini kullanarak sehhar sevimliliğini çabucak fazlalaştırabilir. Yal. — nız üç gün zarfında daha cazip bir tahavvül göze çarpar, cild yumu- — şayıp beyazlanınca açık mesamat, siyah benler ve yorgunluk izleri de — yavaş yavaş zail olurlar. Erkeğin hareketli aşkına nail olmanızı arzu — ediyorsanız bu basit tedbiri tecrübe ediniz. MECCANEN İstanbul 622 posta kutusu adresine (T. H. 9) rümuzile — 12 kuruşluk bir posta pulu gönderildiği takdirde derununda bir tüp — w gündüz TOKALON kremi, bir tüp gece TOKALON kremi ve (Arzu — edilen renkte) bir hut TOKALON pudrasını havi lüks bir kutu mec- — canen hediye edilecektir. , ira

Bu sayıdan diğer sayfalar: