31 Ocak 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

31 Ocak 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yg i | | | 111 anal Kadın gibi tatlı kestane renkli gözleri, uzun bıyıkları, her vakit gülen dudaklariyle şimdi neredey di? Tevfik ona mutfakta dolaşı - yormuş gibi geldi. Selim paşanın, yüreğine biraz ümit veren sözleri- ni gayri ihtiyari tekrar etti. İ “Tevfik kırkını henüz geçti... Padişah altmışa geliyor. Her han. gi gün devir değişebilir... Hasret- liler kavuşabilir...,, “ Bunları kimsenin yanında sakın söyleme, Rabia, Insanın ba- basına emniyeti (Oyok. Duvarlar hep kulak. O kadar yıl sabrettin. Biraz daha sabret.,, “Dut yaprağı sabırla atlas o -| lur... Ah bir Tevfiğe kavuşacağı - miz gün gelse, amcacığım.,, “Belki o gün çok yakındır, Ra - bia, Balık baştan kokar. Tepemiz- dekilerin kokusu burnumuzun di. reğini kırıyor. | Mutlak temizlik; günü gelecek...,, O akşam saatlerce mutfakta o- turdular. İkide birde ya Rakım, ya Rabia eski bir darbımesel söy. Tüyor, karşısındakine yürek ver - meğe çalışiyordu. Osman Rabiayı beklerken kar- şısında Rakımı görünce Sabit bey ağabeyvari sövdü. “O koca karıya Rabia saadeti - mizi feda ediyor.,, “Tevfik (o Taifte kalebentken, Boğaziçi safası pek Rabianın içi- ne sinemez.,, “Hakkım var, Rakım, Ben hep böyle kendimi düşünüyorum, Hay van gibi... Sinekli bakkalın kö pekleri bile benden daha insani - yetli...,, Hiddeti geçti. İçi nedametle doldu. Şimdi hep karısını teselli etmek, onu avutmak, çareleri dü | "sünüyer! Pembe çıkınları, bohçaları ha - zırlayınca yola düzüldüler. Köp - rüden arabaya bindiler, Arabayı kapının önüne kadar götürmek için bahane olan bu bohçaları Os- man elinden gelse öpecek, Kırık kaldırımlarda sendelemeden, toz yutmadan eve gitmek ne saadet. Hattâ loş sokağın üstündeki dar ışık yolunda vızıldaşan sinek bu - Jutunda bile bir şiir var. “Amca bey... He..y Amca bey1,, Sabit beyağabey köşede araba- Yı görür görmez elini sallıyarak Osmana bağırmağa başlamıştı. Os man arabadan atladı. Rakıma; “Rabiaya söyle ben biraz #on - ra gelirim.,, dedi. Sabit beyağabeyle köşede, çar - dağın altında bir kahve ısmarladı lar. Ağabey içini açtı, Mahalle heyeti ibtiyariyesinin inihap zamanı gelmişti. Ağabey takımı eskici Fehmi efendiyi at latmak, yerine Osmanı getirmek istiyorlardı. Bu küçük vaka ma - hallenin hayatımda çok mühimdi. (Nakil, tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur. | YAZAN: —31— istibdadma rağmen — mahallede kaç kişilik bir heyet intihap etmek hakkı — onlara kendi kendilerini idare edenlerin vekarmı veriyor - Büyükada du, iskelesinde bir Osman, Ağabey kadar heyecan karşılaşma! landı. Ve sözüne, nasihatine bu ! Üç gün sonra. kadar bel bağlıyan bu haşarı genç kitleyi; Fehmi efendiyi tekrar in- | tihap etmeğe ikna etti. Bu küçük, fıkara sokakta bir sima olmak o- na ilk evlendiği günler kadar ca- göründü. Ağabey Celâl doğru vapurla İstanbul - dan geldiği zaman, iskele başın - daki kalabalık arasında Leylâyı gördü.. Yanma sokulmak istedi. Fakat, Leylânm yanında otuz beş zip ve insani yaşlarında, iri boylu, şık bir er - kek gördü. Geri çkildi. yumruğunu çarpık kahve masasi-| (© Kimi bekliyorlardı? l na indirdi. Fehmi efendi tekrar Leylânm yanımdaki o şıkadam| intihap edilecekti. Osmanla bera-| kimdi? O gece Celâl, Leylâ ile buluşa - caktı.. Leylâ, üç gece önce Dilde ona söz vermişti.. Celâli kendi e - vine götürecekti, ber dükkânın önüne kadar omuz omuza yürüdüler. Rakım dükkâna yerleşmiş, alış- veriş başlamıştı. Rabia merdiven Celâl vücudunda garip bir ür- başında elinde Osmanm terlikleri| perme duydu. Hiddetinden mü . bekliyordu. temadiyen dudaklarını ısırıyordu. “Kuzum ayaklarını çıkar, mer -| O Bu ne hercai, ne sözünde dur - Hirenlari Wa oslal erkenden we | bir kadmdı! dum. ; Leylâ o sabah Dil ar ayrılır - ” 2 $ ti, Biledives ayağıma öyle ikür. ve neler o söylememişti, mak... Bu Osmanm hiç alışamadı. -- Sönü ölünciye kadar sevece: ğı bir âdet. Tahta silindiği günler müstesna Osman odasının kapı - ğim, Sen ne sevimli, ne canayakın bir delikanlısın!,, sma kadar potinleriyle çıkardı. Her Bra re rai “Tahtalar tamamen kuruyunca ği bu a 9 yivezme on ya kadâr ben bir dolaşayım Eskici ye Geleni N > ütün damarlarmı tutuşturmuş - Fehmi" efendiyi görmek istiyo ii rum, Ağabeyi gördüm...,, Vapurdan çikan (yolcular ara. “Konağa gitsen daha iyi olur.....| sında beklenen kimsenin çıkma - Rabia sözünü kesti. “Zavallı Sa -| dığı anlaşılıyordu. biha hanım bitik... Mutlaka seni Leylâ yanındaki erkeğin kolu - görmek istiyor.,, na girdi.. Yat Kulübüne doğru gü- “Bu akşam yemekten sonra be.|| lerek, konuşarak yürüdüler, raber gideriz. Beni göreceğin gel- Celâl peşlerini bırakmıyordu. di mi?,, Delikanlınm zihnini tırmalıyan E bir endişe vardı: Leylânm yanın- Rabianın omuzunu okşadı, ç€ -İ daki adam acaba kocası yahut ak. nesini de okşamak istedi. Fakat| rabası mıydı? Yoksa dostu mu? o hayli huşunetle Osmanın elini Celâl ikinci ibtimali düşündük. itti. Yanakları gelincik gibi. çe beyninde uğultular (o duyuyor, “Ben sana halk içinde okşamak | yumruklarını sıkarak murıldanı - olmaz demedim mi?,, yordu: İşte gene eski dar kafalı, Sinek. |“ Eğer domtuysa. Eğer Leylâ Ki bakkallı hafiz kız! Boğaziçinde layer a Per : mağ; biraz adama alışır gibi olmuştu!.. Zavallı gocuk beş yıllık bir hasret (Devamı var) AYY. i cekti.. Leylâ ona: ten sonra Anadoludan İstanbula 31 BONKANUN m 0KoALIK ADI idi Fine FERDİ 'Leylâ şimdi de bir Mısırlı prensi avlamıştı.. Celâlin yüreğine bir avuç pek de mühim bir işi olmiyan br ateş attıktan sonra, onu çarçabuk unutmuş vel prensin koluna girerek yürümüştü. bir ay için dinlenmeğe gelmişti, Onü'alıp gene Anadoluya döne - “— Ben, seninle cehenneme de giderim!,, Dememiş miydi? Celâl, sevgilisinin (bu vaadini hatırladıkça çıldırıyor, geniş cad. dede ayakları biribirine dolanı - yor, sendeliyerek yürüyordu. Celâl bu sırada tanıdık bir otel garsonuna rastladı; — Niko, bana bak! Sana birini göstereceğim.. Bakalım tanıyacak mısın? Niko: — Göster pasam, dedi, tanır - sam, size kim olduğunu söylerim.| Celâl, Yat Kulübün önünde du- ran Leylânın yanındaki erkeği garsona gösterdi. — İşte şu adam... Garson gülerek Celâlin kula . ğına fısıldadı: — Mısırlı Prens Örer bey... Ve ayrılırken sordu; —5Siz onu Adada yenimi gördünüz? — Evet... — Aman beyim, o Boğaziçinde oturur. Her yaz Adaya gelir. Zen. gin mi zengin.. oKibar mı kiber. Gece gündüz para yer. Celâl içini çekerek, Otel Etran- jenin önünde durdu. Leylâ yeni âşıkıyla kulüpten i çeriye girmişli, N sonra ne yapacaktı? Bunu de bilmiyordu. Ismarladığı mezelerin hiç piri“ ne el uzatmadan, rakısını içmeğ? ij başladı. Si O gece lokantaya şüpheli bir * 4 dam gelmisti. i Celâl, kendi masasma hizm, eden garsona yavaşça sordu: — Bu adam kimdir.. ves musun Garson, Celâlin aa fısıl * dadı: ; — Polis müdüriyetiide büyük bir memur... 4 Ve başka bir şey söylemedi büfeye doğru yürüdü. , Celal kendinden şüphelenmif * .. O, askerlik vaziyeti milk Seli dedin e bir başkasının nüfusu ile mış, bu suretle harbe gitmekte kurtulmuştu. Asıl ismi Celâj de" gildi. Halbuki o, Celâl adıyla yi nınmıştı. Çalıştığı bankadaki #” yakın arkadaşları bile onun tak ma bir isim kullandığını bilmiy©””. lardı. Celâlin canı sıkılmıştı, Kendi kendine: — Burada da rahat yok! Diye mırıldandı. İki maşa öt€” "de oturan sivil zabıta 3 keskin ve dikkatli bakışlariyle rafı süzdükçe, Celâl kuşkulanıy?” hiddetinden küplere biniyordu. Sivi) zabıta memuru acaba A“ j “ i Celâl cebini yokladı. Bir ân için! daya Celâli takibe mi gemiyi ir 9 kafasından şimşek süratiyle şu fi- kir geçti; — Kulübe girzem... Fakat, Celâlin kulüpte şampan- ya açacak kadar çok parası yok - tu. Zaten kulüpte âza olmıyanlar da içeriye giremiyorlardı. Celâl bunu anlayınca yumruklarını sı . karak yattığı pansiyona geldi. Odasına girdi.. Soyundu. Ke - ten elbisesini, o beyaz iskarpinin! giydi. Karı açtı.. Sabahtan beri Celâl zeki bir gençti.. içinde şu kararı verdi: — Bu adam beni takibe şel a uzun boylu tecessüse ne Tür vardı? Derhal yanıma gelir, bü yiyetimi sorar ve icap ederse ni kolumdan tutup karakola göl” rür, Bu sırada Ada kymakamı rh #ımdan geçerken, lokantada ot” al ran sivil memuru görmüştü. hal içeriye girerek şen bir a yemek yememişti. Tekrar iskeleye| selâm verdi: indi, Rıhtem boyundaki lokanta - lardan birine girdi. Celâl rakt içmek... Başını dön - dürmek istiyordu. Başı döndükten — Vay Yılmaz beyciğim, yl bu akşam buralara hangi rüzgöf” lar attı? | (Devamı var) Vi 4 İİ Tetirka No, 31 — Siz de kızım kocanızla gidiniz. Ve bana ver- miş olduğunuz sözü unutmayınız... Sizden en büyük isteğim budur. Gayriihüyari elimi uzatarak ayni şive ile cevap verdim. Çünkü noterin şu dakikada benim iyiliğimi, benim menfzâtimi Arif Nedretten daba çok ve daha yürekten olarak istediğini anlamıştım. — Size verdiğim sözü tutacağım. Noter büylik bir saygı ile ellerimi dudaklarına götürdü böylece konuşmaya nihayet vermiş oldu. Birkaç dakika sonra Arif Nedretie ben bizi s0- kağın kapısına kadar teşyi eden İhsan beyle vedala- şarak çıktık. Kocamın otomobili caddede bekliyordu. Kapıyı açarak geri çekildi. Küçük bir tereddüt geçirdim. Kalabalık cadöeye bir göz attım, Bir iki saat evvel bu eve bir kuş ka- dar serbest ve hafif girmiştim. Şimdi oradan sevr diğim, hatti sevmek değil derin bir antipati duydu. Tepelerindeki padişah zulüm ve! gum bir kocaya zinçirlenmiş olarak o çikiyordum. Hem nasıl bir koca yarabbim*.. Bana karşı azametli, insafsız bir efendi, bir hâkim olacak bir koca! Bana göstereceği soğukluk ve istihfefı ne ka dar büyük olursa olsun kendimi ona sevdimeğe uğ- raşacaltım. Bütün varlığımı derin hir elem, büyük bir silent sardı. Bana öyle geldi ki giriştiğim bu işin sonuna kadar gitmek cesaretini kendimde bulamıya- epktım. Göğtüm sıkışmıştı. Bilmiyerek icimi çekmi- şim. Fakat gözlerim Arif Neğretin keşkin bökişlie” cile karşılaştı. Onu takip hususundaki verdiğim kat'i ve vaidden sonra gösterdiğim bu zâÖyeti Okendime yakıştıramadım. Başımı eğerek, içerimden, yüreği- min derinliklerinden geler ikinçi bir iç çekineyi göğ- sümde boğarak arabaya girdim. Köşeye çekildim. San ki otun temasından kurtulmak için kendimi iyice kü- çülterek büzüldüm. Yol devam ettiği müddetçe ikimiz de susuyot- duk. Gehe ilk konuşan bes oldum; — Evinize yarın gitseydin daha iyi olacaktı, O- telde görülecek hesaplarım ve işlerin vardı, Santine bir göz atarak? — YVaktimiz var? dedi, Şimdi evvelâ ötele giderir. Hemen elinin küçük bir hareketle o direksiyonu çevirerek otomobilin istiksmetini değiştirdi Terbiyeli bir eda İle itiraz ettim: — Rahatsız olacaksız.. Ben oraya yalnız da gi bilirdim. Yabud da yarma kalsaydı. — İşin bir ân evwel bitmesi daha — Fekat valizimi hazırlamak biraz uzun, süre, — Yalnız gecelik çamaşırlarınızı alırsınız. leri yarın birini gönderir aldırirız, Artık sarar etmedim. Bu skşam (o kendisindi > rıldığımı istemediği anlaşılıyordu. Ben de söz! caymak fikrinde olmadığım için ses öikermnöilili ba otelin önünde durdu. Atlıyerak* — Beş dakikaya kadar gelitim! dedim, o Süratle odamın bulunduğu kata çiktım. says Valizim biraz küçlk olduğu için bir şok ye şöyletimi siğdırmağa uğraşıyordum. Bir kaç geçmişti. Hafif bir gürültü işiterek başımı ae Arif Nedreti gördüm. Arkamdan o da yukatı ğe tt. Güzel döşenmiş ve iyi tanzim edilmiş ol Taber biraz küçük bu otel odasını tetkik 5 Fazla para harcamaktan çekindiğim için ve kü$ odada debi pekâlâ rahat uyuyabileceğimi bw odayı tutmuştum. i a Arif Nedret; N 2 — Kaldırılacak ağır şeyleriniz varsa size gi için geldim, dedi, eği ç (Devamı vay)

Bu sayıdan diğer sayfalar: