Olme eşeğim ölme!... Ayşe hanım saydı. Bir ea saydı. Bir daha saydı. Bir lira seksen yedi kuruş. Evet, tamamı tamamına bir lira seksen yedi ku- Tuş. Ne beş para fazla, ne beş Para noksan.. Bayram gelmişti. Kocasına biri hediye almak lâzımdı. Lâkin yüz| seksen yedi kuruşla ne hediye a-| İmurdı? Kendisi tütün fabrikasın- da işçilik ediyordu. e Gündeliği doksan kuruştan dokuz saat çalı şıyordu. Kocası hamaldı. Günde ancak iki yüz yirmi kuruğ kaza: nırdı. Doksan, iki yüz yirmi da- ba eder üç yüz on! Halbuki ortalık ateş pahası Sanki İstanbul piyasası namüte nahi basamaklı bir merdiven: O- nün fiyatı çıktı, bunun fiyatı çık- tı. İki kişilik bir aile olsalar da yalnız kendilerine, kendi üst baş | larma baksalar, haydi gene neyse Fakat — şikâyet gibi olmasın — evde ihtiyarlar da var: Kayınpe- der, kayınvalide, peder, valide. İ Bunlar, Ayşe hanımla Memet e fendinin sırtından geçiniyor. Bu vaziyette kadıncağız nere -| den bulsun buluştursun da koca sma bayram hediyesi alsın?... Pa - ralarını saydı. Bir daha saydı, bir daha saydı. Bir lira seksen yedi kuruş! Ne alınır bununla, yarabbi? Ne almır? Hiç! Halbuki Ayşe hanım, Memet e- tandiye, #9vgtsiyte Mütehatip bir) hediye almak istiyordu. Meselâ! bir saat kösteği, burma burma al. Un bir köstek.. Bu köstek Memet| efendinin aile yadigârı altın saa- sela Ga daha şatafatlı göstere! lıştığı iskelede yalnız! Direne ro saati vardı. Fakat onun ği gaytandı. Eğer şimdi Ayşe hanım kocasına il ma burma bir altın köstek alacak olursa, Memet efendi şıklıkta ke- sedarıda geçecekti. Geçecekti amma, nerede para?, Gözü çıksın Paranın... Aynanın önüne geldi. Saçları» mr omuzlarına döktü. Bu saçlar al- ten renkli bir dalga halinde tâ... diz kapaklarına kadar ( döküldü Altın renkli bir dalga. Evet, Me: Met efendiyle Ayşe hanımın evin de altın renkli iki şey vardı: Biri | altın olan Memet efendi - nin saati, Öbürü ise hakiki altın dan daha altın olan Ayse hanı | Mın saçları. Bu iki şey, ailenin an kıymetli iki eşyasiydi. Kıymetli eşya... Elbette kıymetli eşya idi, bu saç. lar... Ne sandınız ya? Neden mi kıymetli? Arzedeyim! Çolakların gelini Hanife hanım, başımı alâgarson yaptırırken, Ay- $e hanımda o gün orada idide kadın berberi ona: > Saçlarımı bana kestirirser. Yekten yirmi kâğıt veririm sana, hanım ! dememiş miydi? O halde, bu altın renkli saçlar De altın kıymetindeydi... pek âlâ, burma burma Dir altın köstek alnabilirdi. alen kararını verdi: satacaktı! Başın: e Kapıyı sürgüleyip doğru ber dükkânın boyladı. İçi sızla- Miyor değildi. O canım saçlarına i olması muhtemeldi. Ya saçı ke fena halde acınıyordu. Lâkin zü- ğürt tesellisini buldu: — Elâlemin karışı saçlarını alâ- garson kestirirken ben niçin Rum keşişleri gibi ensem topuzlu dola: şayım?. diye mırıldandı. Bir makas şıkırtısı. Bir yürek cızırtısı. Başta bir hafiflik. Ensede bir serinlik. Cepte yirmi lira. Haydi bakalım, burma burma altın kösteğin taharrisine... O dük kân senin; bu dükkân benim! Nihayet Ayşe hanım aradığını buldu. Ve al takke, ver külâh pa- zarlık ederek yirmi bir liraya u- yuştu. Verdi paraları, aldı kös teği, Etekleri zil çalıyordu. Ali. mallah kesedarda değil a, kâhya- da bile yoktu böyle mal. Geçen gün, fabrika dönüşü, iskeleye uğ: radığı zaman, kâhyanın kösteğini de görmüştü. Şişman karnın üs tünde ipincecik sicim gibi idi. Halbuki onun aldığı parmak ka lınlığında... Burma burma... Eve acele etti. Kocasının gelmiş sildi diye, Memet efendi, Ayşe ha nımı artık beğenmezse? Filhakika kadıncağızın en güzel yeri değil miydi? İçeriye girdi. Memet efendi de, biraz evvel işinden gelmişti, ga liba ki, elini bir kiremit parçasına sürte sürte parmaklarının kirleri- ni çıkarmağa çalışıyordu. Bayra- ma bazırlanıyordu. Genç kadın ba örtüsünü çıkardı. Yüzyüze z Memet efendi mum. Put, “ 2” işareti kadar mütehayyır, “1,, kadar nalân; kurşun mührü kopmuş bir tren imdat işareti ka- dar perişan... — Niçin yüzüme öyle bâkıyor - sun, Memet?... Saçlarımı kestir - miş olmaklığımın sebebi aşkım - dır... Bayram geldi. o Şayet sana bir hediye almasaydım; içime da- ğıderun olurdu, Hem üzülme... Be ni alâgarson başımla beğenmedin ise saçlarımı gene uzatırım. Saç - larım gayet tez biter benim... Ya - kın bir zamanda gene belirecek olan saçlarıma mukabil, sana ne güzel bir hediye aldığımı bilsen, nasıl sevineceksin Memet... Hamal, bir gün, acemiliği za - manında bir aynayı taşırken ka - zara yere düşürmüş parçalamıştı. Fakat o günkü teessür ve şaşkın - lığı bile bugünkünün yanında sol. da sıfırdı. Gelin boğan yutmuş gi- bi gözleri çeşimbanelerinden uğ - radı, Küçük dili boğazına kaça - rak nefes borusunu tıkadı. — Demek ki artık saçların... Saçların yok... yok ha? — Saçlarımı sattım Memet., E. vet, saçlarım yok artk... (Fakat varsın olmasın... Onlar olmasa da gene ben, ben değil miyim? / — Evet, uzun saçlı olsan da, saçlarını alâgarson kestirsen de, şampuvanla yıkasan da sen gene sensin... Seni gene eskisi gibi se- verim amma... — Eh?... Ne “Amma,, s1? — Ne “Amma,, sı (olduğunu şimdi görürsün... Aç şu paketi he- le... Şu paketi aç ta teessür ve şaş- kınlığımın sebebini o zaman an - larsın! © © Kimden şüpheleniyorsunuz? 26 Fariyani yumruğunu salladı: — Ben bu işin sırrını keşfedeceğim. Vatikanda aramızda yaşıyan bu büyük zehirleyici caniyi meydana çıkaracağım Tefrika No. Geçenkısımların hülâsası | Kardinal Rodrik Borjiya bir rahibi zehirleyerek öldürüyor. Papayı zehirliyen de odur. Fa» kat Papa kurtuluyor. Fakat buna rağmen Senyör Fa- riyani bu esrarengiz zehirlenme hâdiselerinin sebebini keşfedeme- mişti. Hâdiseyi anlıyor, fakat bu- nun ne suretle yapıldığını, zehirin mahiyetini bilemiyordu. Hekim başı ölüyü muayens et- t&kten sonra iki kardinalden maa- dasına gözüyle “çıkınız!,, der gibi bir işaret yaptı. İki kardinaldan maada herkes dışarı çıktı. Bu es- nada odada uzun siyah bir örtü ile ölünün üstünü örttü. Sonra iki kardinale oturacak yer gösterdik- ten sonra karşılarına geçti: — Ben bu işin sırrını keşfede- ceğim. Vatikanda, aramızda yaşt- yan büyük bir caniyi meydana çi- karacağım, diye yumruğunu salla- dı. Borjiya kendisine fevkalâde hâ- kim olmakla beraber bu tehdit karşısında ürpermekten kendin! a- lamadı. Gözlerini Fariyani'nin gözlerine diktis diye sordu. Hekim başı: — Hayır, hayır, diye cevap ver- di. Şimdiki halde hiç kimseden şüphelenmiyorum, ve şüphelene - mem de. Çünkü bu zehirin esasını ve ne olduğunu, terkibini daha kat'i olarak tespit edemedim. Fa- kat bunu elbette tespit edeceğim. Ve katili mutlaka meydana çıka-! racağım. — Ne suretle? Fariyani hemen ortadaki masa- ya doğru ilerliyerek büyük bi: ki- ları, kocasının uzattığı paketi aç - t, —ı., Evvelâ, hayretle karışık bir se - vinç sayhasr. Sonra, kadınlara has seri bir infial ile © içinden gelen bir hıçkırık! Ayşe hanımın ilk sevinci, bir - denbire teessür hıçkırığına nasıl inkılâp etmesin ki, paketin için - den nice haftalardır rüyası görü - len, hasreti çekilen bir İspanyol tarağı çıkmıştı. o Bu tarak ancak çok uzun saçlı kadınlar tarafın . dan kullanılabilirdi. Aksiliğe ba- kın bele tarak saçının rengine de ne kadar uyuyor. Fakat Ayşe ha- nim, uğraşıyor, uğraşıyor, bu mis- li menendi bulunmıyacak derece de güzel şeyi başıma bir törlü ta- kamıyor, Ah, gözü kör olsun bu alâgarson modasmı çrkaranın. Maamafih, genç kadın; kocası- nın üzülmesinden korkuyordu. — Bugünden tezi yok; saçları. mı gehe uzatmağa ( başlarımci. cim... Hediyeni öbür bayram kul - lanırım... O zaman ben de senin gibi şık olurum.. Evet, hayret et. me. “Senin gibi şık olurum,, de - Ayşe hanımın titriyen parmak -| dim. Çünkü arkadaşlarının için edilecek. de bundan sonra en gösterişli ha - tap aldı. Ve bu kitabı iki kardina- le gösterdi. Kalın, siyah ciltli olan bu kitabın üstünde Yunanca “Ö- lüleri konuşturma usulü,, cümlesi görünüyordu. İki kardinal de yu nanca bildiklerinden bunu hemen okudular. Ve merakla hekim başı- nın yüzüne baktılar. Hekim başı) yavaş bir sesle Borjiyanın demin-! ki sualine cevap verdi: — Bununla... Yalnız bu netice- ye varmak için üç gün çalışmak lâzım. Çok eski ve çok kıymettar olan bu kitapta çok şayanı dik- kat yazılar var. Bunlardan biri- ne göre bir ölü her zaman söyleti- lebilir. Yalnız bunun için ölünün kalbine üç gün taze kan şırınga gp. Bundan sonra ölünün aklında,! yani hafızasında mevcut olan fi- kirleri elde etmek çok kolay ola-| caktır. Rodrik Borjiya endişesini bü yük bir ustalıkla gizliyerek seed — Bunun için kullanılacak va- sıta nedir? — Ölü, ölmek üzere iken son olarak düşündüğü cümleyi söyle mek için boğazıma've'adelelerine o şekli vermiştir. Şimdi ben . ölü- nün damarlarına ve bilhassa kal- bine üç gün müddetle taze kanla birlikte terkibini hazırlıyacağım bir ilâç şırınga edeceğim. Üç gün sonra ölünün adeleleri gevşiyecek Ben de ciğerlerine dolduracağım havayı tazyik ederek dışarı çıka racağım. Bu sırada ölü esasen ölmeden evvel hazırladığı son! cümleyi söyliyecektir. İşte bütün! ümidim bu cümlededir. Belki bu cümle bütün hakikati çözecektir. — Papanın hastalığı hakkında ne düşünüyorsunuz? mal sensin. Söyle bakalım: İske - lede hem saati, hem kordonu altin olan kim var? İşte sana aldığım hediye! Altın bir kordon. Ver sa- atini de takayım. — Ne susuyorsun? Niçin büsbü- tün şaşaladın? Saatini versene! — Saatim yok ki... Sana bu ta. rağı bayram hediyesi almak için saatimi sattım, Ayşe! Bir müddet süküt, ; Sonra, Ayşe hanımın sesi: — Meraklanma Memet! Gele - cek bayrama kadar saçlarımı u - zatır, gene keser; sana bir altm saat alırım, Öbür bayrama kadar da saçlarımı bir daha uzatır; se | nin getirdiğin tarağı başıma ta . | karım. Topu topu şunda ns kal - dı: İki sene!,. Demek ki iki sene | sonra ikimiz de iki dirhem iki çe. kirdeğiz! Hikâye burada bitiyor. Yalnız. | adamakıllı bitmesi için yarım cüm le kaldı. Onu da şuracığa ilâve e- deyim: Ölme eşeğim ölme... Nakleden: , (Hatice Süreyya) Yazan: Murad Sertoğlu — Az alınmış bir zehir. Bu ha- kikati yalnız sizlere söylüyorum. Şayi olmasını istemem. Çünkü, belki bu cani izini keşfettiğimizi anlarsa kaçar, yahut bana da kas- teder. Onun için gizli tutuyorum. Papa müthiş bir zehirle zehirlen- mek istenmiştir. Fakat her ne- dense bu zehir kendisine az ve: rilmiştir. — Acaba bu zehir papanın ka- nma mı karıştırılmış? — Hayır, içirilmiş. papaya verilen zehir kâfi gelme- miş. Onu öldürmemiş. Yalnız has- ta düşürmüş. Fakat dediğim gibi, göreceksiniz, çok geçmiyecek bu korkunç canavarı meydana çıka- racağım. i : — İnşallah... İki kardinal başları eğik bir su- rette hekim başının odasından çıktılar. Papanın odasına doğru yürümeğe başladılar. Borjiys da kendi kendisine: 5 5 $ — Fakat bu korkunç dediğin canavar senin canını daha evvel burmundan çıkarmazsa, diye dü- şündü. Papa iki gün sonra yataktan kalkmış, idareyi yeniden ele al - mıştı. Şimdi en fazla Sultan Ba - yazıdın kendisine gönderdiği elçi Mustafa beyi karşılamak için ter - tibat alıyordu. Mustafa bey Fransa, İskoçya “ ve İtalya elçileriyle birlikte ayni günde Romaya varacak, ve ertesi günü papa tarafından kabul edi- lecekti, Papa Sekizinci Onosan en zi- yade Osmanlı padişhımın kardeşi hakkında kendisine göndermiş ol- duğu mektubu merak ediyordu. Bundan başka papanım biraz pa- raya da ihtiyacı vardı. Mustafa be- yin, Cemin üç senelik msrafı için getirmesi lâzım geldiği para yüz yirmi bin duka tutuyordu ki papa bu para ile pek çok işler yapma- yı ümit ediyordu. Bu işlerin oen başında bittabi Türklere karşı açı- lacak büyük bir ehlisalip seferinin hazırlanması geliyordu. (Devamı var) HABER AKSAM POSTASI IDARE EV! Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf suresi; İstentul HABER Yazı işleri telolonu : 2AR32 idare ve'lân 2410 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eerabi Senelik saca kr 2700Kr 8 ayi 3 aym .. 0 » * ayin 200 İLÂN TARİFESİ Ticsret uânlarının satırı 12.80 Resmi iünlerın 10 kurumtur. Suhubi ve Neşriyat Müdürü; mMasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası Anlaşılan İl