T Geceleyin oda Mi ma gelen kadın... Bugü, ne sıkıntılı bir haya! Yar... Boğulacak hale geliyorum...| ağmur yağacak gibi oluyor, fa -! kat bir türlü yağaşıyor... Toprak;| Söllerde aylarca menba bulama -| Miş bir bedeviye benziyor: Bağrı Satlak çatlak... Ağaçlar, gıdasız - n sararmış veremli fakir kız ları aridıriyor..: Kiremitlerin bile| Yengi dönmüş... o Yalnız bu işten| tozlar memnun... İnce, sinsi toz - | Ar... Bütün tabiat içinde onlar hâ:| im... Nesli üremiş (korkunç bir| Şarat fasilesi (teşkil etmişler... er yerde, her yerde dolaşıyor - Tw Havanın içini dolduran, en | umulmadık yerlere sokulan, diş -| letimde gıcırdıyan, o Ciğerlerime dalan hep tozlar... | Boğtlacağım... Bunalarak pen- “sreyi açıyorum... Daha fazla bu.| Yalarak kapatıyorum... Ör... 4 Herkesin yüzünde aynı şikâyet ifadesi... Otelimin lokantasında, Yüz yüze bakışıyorlar: — Hâlâ lar... — Evet... Çocuklar, yağmur du:| Aâsına çıkmışlar... Hocaları önde| tidiyorlardı... o Elbiselerini ters | &iymişler, ellerini parmakları ye- TE çevrik olarak dua için gök yü - Züne kaldırmışlar... | — Fakat, bu, kaçıncı duadır?.. | Ağmıyor... > Yağmıyor... — e, yağmıyor... « diyor ı İl kaçr“!ı7... Ne yapma m Bana öyle geliyor ki banyomu doldursn sular bile kuru... Mus - luktan akan su bile rütubetsiz... Sicak terle terliyen alnıma kire Mit gibi takır takır kesilen par - maklarımı sürüyorum: Alnımı ku. Yulamak için değil, elimi nemlen. ditmek için... Bulutlar geçiyor... o Fakat pek ler... — Kabil olsa, bütün! tehir halkı bir olarak onları ha -! tatlara bağlayıp © aşağı çekece - SİZ... Ta ki sicim gibi bir yağ - Mur yağam... , Muharebede fazla barut sarfe. imiş, bundan dolayı da seller Sanırmış derler... Ah, bir düş. m bulsak da harbetsek... # » » İ Böyle düşünerek otelin lokan. adan ayrıldım... Odama doğ- İS Yürüdüm... Bir ân, orta kat salonunda dur.| Um... Cebimden bir yaprak siga.i z çıkararak yaktım: İ “— Odamı dumana boğmuya - Pa Şurada içeyim... Sonra gi . Yatarım...,, Kanepeye çöktüm... di Karşımda bir ayna vardı. Ken- dimi tetkike koyuldum... nt amâmiyle saçsız bir baş... Za.| vap anakları: Koskoca bir bu - e Kısa bir boy... Yalnız canlı da yerim gözlerim... Fakat, ka-| Ye sade bu canlılığa ehemmi. | big; yerler. Hayatımda hiç fani Para yahut başka bir men. de mukabili olmaksızın elde e- Mengi simdir... Hele bu yabancı e büsbütün yapayaln: - da raslağ n aşağıdaki lokanta - A öy, iğim Alman kadınları. | oki, gı, Yük bir hasretle baktım Phesiz, şayet bunlardan .) yük bir coşlanluk içinde genç kı- biri benim yanımda olsaydı, ku - raklığın dehşetini o derece hisset: mezdim... .».. Melül, mahzun odama girdim... Fakat, dehşet içinde donakal - dım... Karanlıkta bir hayalin do. laştığını görüyordum... Açık pencereden içeri süzüldü. Derhal, tabancama davran - dım. Bir elimle de elektriği açtım: — Kimdir 07... Ne istiyorsun! burada? Bu suali sorduğuma pişman bi.| le oldum... Zira, pencereden içeri giren, Alman kolonisi kızlarndan| biri... Hitlerin ık karışmasına mâni olmak için esirgediği çiçekler . den... İşte, bana gelmiş... Kolla . rını uzatmış, yürüyor... Mahcu. biyetinden de, gözleri kapalı... Beyaz gömleği içinde o kadar şairane ki... Bir ân, kendimi unuttum... Bü. zı kollarım arasına alarak kane . peye doğru yürüdüğümüz esnada hayretle farkma vardım: Uyuyor... Uyuyarak yürüyor... Somnanbül... Sairi filmenam...! : “ # Oh... Yağmur boşandı... Ferahlatıcı bir yağmur... Belki, zavallı kızı. da bu hale sokan ha. vanın boğuculuğuydu. Nitekim, O gök yüzünden yere seller inerken bir ân gözünü ara - ladı, Yarı uykuda, © yarı uyanık, yüzüme baktı... Gene (O kapadr.. Başı omzuma düştü... s.s > Ertesi gün, bütün tabiat gülü - yor... * Lokantada, Alman kolonisi de neşe içindeydi. Baktım... Bakıştık... “Bu adamı nereden o tanıyo - rum ?,, mânasında ; beni süzdü. Fakat aklma gelmemiş gibi dudak büktü. . Nakleden : Hatice Sireyya Tahdidi zaman veya gün bilgisi cep takvimi Yeniden intişare başlıyan bu veni cep takviminin biricik hususiyeti doğ ruluğu, ve günü gününe havanm de. gişikliğini göstermektedir. Denizde seyahat edenlere kaplan lara, ve bütün İş adamlarına © sarar, Ciddi bir tetkikle vücude © gelen bu kıymetli takvimden birer tane edini- niz, Tevzi yeri: İstanbul Çadırcılar — kitapçı Şevki HABER AKSAM POSTASI IDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: İstanbul 214 Telgraf adresi; istanbul HABER Yazı işleri telofonu : 14819 idareveilân .. «saate ABONE. ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 400 Kir. 2700Mr Senenm € 720 . 1489 . | Tefrika Ne. 13 — Işte bu şişeye tam bir altın verdim, büyücü ikadın söyledi. 3u zehir insanın kanına değer ideğmez, onu yıldırımla vurulmuşa döndürürmüş Geçen kısımların hülâsası Rodos adasında Kanlı Balta meyhanesinde haydutlar, Os- manlı padişahı Bayezidin Ro. dos şövalyesine gönderdiği al- tınları nasıl ele geçireceklerini düşünürken meyhaneye iki ya- bancı girmiş ve ortalığı altüst! eitikten sonra ortadan kaybol- muşlardı. | Biraz sonra bu iki yabancı Rodos kalesi dibinde tekrar bu- luşuyorlar, ve gizlice o içeriye| girmeğe çalışıyorlar. Fakat muvaffak olamayınca tekrar meyhaneye dönüycrlar. Jakm yüzünde ancak bir sani- ye süren bir tereddüt dolaştı, Son- ra elini bu genç silâhşora doğru uzattı. Ne iyi tesadüf? Biraz evvel aklından geçirdiği arzu hakikat olmuştu. Bu iki bulunmaz adam kendisine dehalet ediyordu. Delikanlmın elini elinde his- “settiği zaman sanki yirmi bin du- ka altınını da tutmuş hissini duy- du. Bu ona müthiş bir zevk verdi. Diğer haydutlar gelenlerin za- | rar yapmağa niyetli olmadıkları- nı, ve reislerinin de kendilerine il- tifat ettiğini görünce rahat bir ne- fes aldılar. Sıyrılan palalar yerlerine ko -| nuldu, Herkes yerli yerine geçe - rek oturdu. Yalnız Valero kimse - ye belli etmeden onları hiddetle süzüyor. Ve bir şeyler mırıldanı- yordu. Fakat kırmızı sakallı Ja- kın onlardan tarafa olacağını, ve bilhassa her ikisinin de şeytana parmak ısırtacak derecede mü- kemmel kılıç kulandığmı bildiğin- den hiddetini ve düşmanlığını belli etmeğe pek cesaret edemi- yordu. Eğer bir kimse belli etmeden mırıltılarına dikkat etseydi, Vale- Tonun: — Şeytanm boynuzları hakkı için Valero sizden intikam alacak. Hem de çok geç değil, yarın! diye söylendiğini farkedebilirdi m BASKIN Kırmızı sakallı Jak büyük bir hevesle kürek çeken ve yelkenleri idare eden korsanlara: — Sancak alabanda! kumanda- smı verdikten sonra kadırga büs- bütün rüzgârın altına düştü. Ve| pupayelken suları bi rbiçak gibi yararak ilerlemeğe başladı. | Deniz hafif dalgalı idi. Fakat| tamamiyle rüzgârm altında gittik- lerinden hiç sallanmıyorlardı. Ge- mi bu şekilde yol almağa başladık. tan sonra kürekler denizden çıkı- rıldı. Jak adamlarına şu emri verdi; — Daha altı yedi saat vaktimiz var. Döğüşe hazır olmak için şim- “diden herkes anbara inerek yat- sım. Yalnız dümende ve vardiyada «© . 80» *s0 300 » İLAN TARİFESİ Ticaret ilAnıasının satırı 12,80 Resmi iânların 10 kurutur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı ver (YAKIT) matbaası ikişer kişi kalsm. İki saatte bir nöbet değiştirilecek! Bunları söyledikten sonra henüz yeni doğmağa başlıyan güneşe| karşı ağzını bir faraş gibi açarak | esnedi: Ve uzanıp uyumak için an- | bara indi. İşler iyi gidiyordu. Yukarda ilk vardiya nöbetiri Ancello ile Roberto tutmuşlardı.. Geminin burnuna doğru ilerledi- ler, Buraya dayanarak ufuklara; göz gezdirmeğe ve konuşmağa! başldaılar: — İyi gidiyoruz. | — Evet, Roberto! ! — Fakat sakın yirmi bin altmı| getiren Osmanlı kadırgası kend!-| sini göremiyeceğimiz gibi açıktan! geçmesin? — İmkânı yok. Rodos ile Pate- ra (Anadolu kıyısmda olup o za- man Rodosla en fazla münasebe- ti bulunan liman) arasında yen bütün gemiler bu yolu takip ederler. — Kendimize Türk süsü verece- $iz değil mi? — Evet. Rodos korsanları ta- rafından esir edilen, fakat kaça- rak kurtulabilen, ve şimdi de hı- ristiyan elbisesi giyerek gizlenen iki Türk.. Öyle kararlaştırmıştık. Yalnız kendimize şimdiden birer de Türk ismi bulalım. — Fena olmaz. Meselâ benim ismim Ali olsun. - Benim de Hasan.: : Bundan sonra Roberto Ali; ve Ancello da.. — Hasan olacak, Yalnız çok dikkatli davranmalıyız. Veziyeti anlarlarsa mahvoluruz. Ben de çok yorgunum. — Daha bir saat sebret. Sonra bolbol uyur,istirahat edersin! Roberto ile Ancelloyu böyle konuşur bırakalım da aşağı anba- | işli — Sevgilim, hayatta hiç bir şey bizi birbirimizden ayt-amaz! ra inelim. Sol taraftaki ikişer ki- şilik kamaralardan birine girerse- mis burada Valery iş diller Ji korsanı başbaşa vermiş konuşur- ken bulabilirsiniz. Valero sordu: — Hani, nerede? Karşısındaki korsan sağ eliri koynuna soktu. Ve bir küçük şişe çıkardı: — İşte! Tam bir altın verdim. Büyücü kadın bunun çok tesirli ol- duğunu söyledi. İnsanm kanına değer değmez hemen yıldırım gi- bi onu çarparmış. — Sus! i İki korsan sustular. Çünkü an- bara irien merdivenlerde bir ayak | sesi duyulmuştu. İki kişi konuşa | konuşa iniyorlardı. Valero sesle- rinden bunları derhal tanıdı ve: — Şeytanın yeri burası değti, cehennemdir. Şimdi görürsünüz! Diye küfretti. ; Fakat bittabi Valeronun iki şey- tan diye tesmiye ettiği Ancello ile | Roberto bütün bunlardan bihaber olarak kendileri için ayrılan ku maraya girmişlerdi. | | Vardiya nöbetlerini bitirmiş i ii İ ler, şimdi de akşamki döğüş için istirahat edeceklerdi. İki silâhşo- run kamaraları, tam Valeronun ka marasının yanına tesadüf etmişi, © Bu, rasgele mi böyle olmuştu, yok- | sa Valeronun şeytanca plânlarm- İ dan biri miydi? Bunu kimse bile- mez. “ai Ancak ince bir tahta ile ayrilan kamaralardan bir tarafta konuşu- lan şeyler, öbür taraftan çok mü- kemmel olarak duyulabildiğinden Valero iki mtühiş silâhşorun ko- | nutuklarını çek açık ve kolay o- larak duyuyordu. Ancello sordu: — Soyunmıyacak mısın? gi — Hayır. Elbise ile şöylece v zanacağım. l — Fakat vaktimiz var, Nasıl ok | sa en aşağı daha beş altı saate ka- dar Türk kadırgasına raslıyam li cağız. iç — Olsun! Ben elbise ile uzanr £ mayı tercih ederim, esasen çul ” yorgunum. Takatim yok. 4 — Sen bilirsin! İİ Bundan sonra çözülen kemer- | ler ve duvara asılan kılıç sesleri | duyuldu. Bir iki dakika sonra ka- * mara tam bir sessizliğe daldı. Ve muntazam nefesler işitilmeğe baş- © landı. l Uyumuşlardı. - Valeronun gözleri parladı Ve | bir hamlede belinden bir karış bo- İ yunda fakat çok sivri ve ince bir kama çıkardı. Öbür korsan da bu sırada belinden bir çakmak çıka rarak yakmıştı. Bu incs ve sivri hı- çağı ilk önce çakmağır ateşinde bir müddet tutarak ısıttılar. Sonra Valero öbür elinde tuttuğu zehir . dişesinden kızan çelik üzerine bir Canbaz ailesi çamaşır asıyor! damla damlattı. Küçük parmağı ile bunu her tarafa buladıktan son ra bıçağın öbür yanmı da çevire- | rek buraya da ayni seyi yaptı. © (Devamı var), | | N