di 1, j , Yüz liralık güzel! Semih, iyi kocadır, doğrusu». m bir dediğini iki etmez... Siğin, mahat ta, onun bu cömert- tüzel Süvenerek o gün rastladığı bir kürkü alıverdi. ! Ye gelince, kapı açtı: | Hür, in Semihciğim, dün gördü. deydi ürk ne nefisti, ne harikulâ - İ, bilsen... Bütün gece rüyada düm, Hem, kürkçü ile de ko- tum ; Gelecek sene, tilkiler pek Macakmış.. Şimdiden almalı... Dİ geni masanın üs «| aş “üz, Mademki, pek beğendin, al mdteğifi rasasiş gayi lü v | olsun... vinçle abat, ellerini biribirine se- dr, Sirparak hoplamağa başla. | ğa na sarıldı. Onu iki ya -| <ân $apır şupur öptü. at, Semih, ısrar ediyordu: © Kaça imiş bu kürk bakalım? | — “üz lira cicim... — Ne? — Yüzlira... iğ Sen çıldırdın mı, karıcığım? ul ald nereden bulayım da na- reyim? İmkânı yok... i ' Baz Aman, kuzum reddetme. öyle memnun edeceksin ki... — Bütçemin vaziyetini bilmi - İyad Ev sahibine verilmek tirdi, Seni | üç aylık kiramızı zor birik- ye Veremem... Tepme, Semih... Mem, İki gözüm çıksınki vere - >> Vallahi ben senin bu derece | erine ihtimal vere - Da avdadır başladı. Semp, kocaların en iyisi olan olma, idi cimrilerin en kötüsü Niha Bağırmalar, çağırmalar... madı; Yet, adamcağız dayana - m Veremem efendim, vere e çizerek, yerinden fırladı. “ a aldım..Kürkçüye kar. | . Nerede e İstiyecektir. en karışmam... Alırken Kap uydun?.., tı, e güm! Diye vurarak çık | Zaval | mayan, batciğin içi içine tariç kabala? sinirlenmişti ki, — ez. Deği, Zar, ben sana gösteririm, ig hiddek Kil Geğm Semih kendi öfkeyi Beğti rtmıştı. Karısının da $ i sanıyordu. Olsa olsa wi. e d : 8 Bl bir datğınlık safhası geçirecekler. di, Sonra, elbette karışırlardı. Bu düşünceyle tıngır mıngır © vine döndü. Mini mini anahtarını kilide soktu. Açıl kiliti * J Açılmaz... Aman bire.. İçerden kapatıl- mışl..Ve sakın hiddetle karısı kendisine bir şey yapmış olmasın.| Zili hızlı hızlı çalmağa başla - dı. Semahat, içerden, nazeninane seslendi. — Kim 0? 45 işi EK km yp Semihin yüreğine su serpildi. — Aç kapıyı, cicim. — Anahtarın varya... Girsene... — Arkadan sürgülemişsin.. — Elbet sürgülerim, elbet... Ver yüz lirayı seni eve öyle ala . yım... — Canmm, alay etme.. — Vallahi alay değil... Parayı) vermezsen katiyen seni içeri bı - rakmam... Semih, işi alaya boğmak İste - di; — Aç aç hele. O zaman görüşü- rum... — Katiyen... Katiyen.. Ben, çek ciddi konuşuyorum-.. Hemi, tecrü - be ettim: Kapmın altından bir kö- ğrt sığıyor. Ev sahibine ait yüz li. rayı oradan uzatırsın. İçeri öyle| girersiti... İ Yapma, etme...Hiç biri kâr et medi, Nihayet, Semih, içeri baş - ka türlü girmenin irkân haricin. de olduğunu anlayarak parayı a - ralıktan uzattı. ».. Kapı açılınca, karı koca, göz - göze bakıştılar. Semahat, barışmak istiyordu. B Fakat, Semih kaşlarını çattı. — Parayı zorla aldın değil mi7. Al... Senin olsun... Fakat bu evde de işin kalmadı.. Yallah,.. Çık dişarı... İşte ben de seni zorla koğuyorum.» Ve, hakikaten de karısını kapı dışarı etti. ,»» Şimdi artık yalvarıp yakarmak, “Aman, konu komşu duyacak... Rezalettir!,, Demek sirası, Sema- hata gelmişti. z li Fakat, Semihin dediği dedik-| tiz | —- Zorla aldığın parayı, ayni, yerden içeri sok... Yüz lirayı indelil den dolayı affını rica etmişti. öaresenennaz efrika No. 7 © Yazan: Murad Sertoğlu | Sizin çok kuvvetli bileğiniz, ve dönmez bir kılıcınız var. Bense çok zenginim. Bu iki şey | birleşirse müthiş bir kuvvet olur. Kimse buna karşı koyamaz Geçen kısımların hülâsası Rodosta Karlı Balta meyhane- #inde Kırmızı sakallı Jak, mü- avini Valero, diğer korsanlarla Sultan Bayezidin Rodos şöval- yesine gönderdiği yirmi bin di kay nasıl vle geçireceklerini düsünürlerken meyhaneye iki yabancı giriyor ve ortalığı al- tüst ettikten sonra ( Orladan | kayboluyorlar. Sicilyalı Ancello ve Napoli-| li Roberto adında olan bu iki yabancı iki saat sonra Rodos kalesinin dibinde biribirlerine rastlıyorlar, in: la vi ir ymilamda Ancellonun hüviyetini öğren - mek için sorduğu bütün . suslleri cevapsız bırakmış, yalnız Napoli- li ve isminin Roberto olduğunu söylemekle iktifa etmişti. Bundan sonra hayatını kurtardığından do- layı Ancelloya bir avuç dolusu al- tın vermek istemiş. Fakat Ancel- lonun bunu reddetmesi üzerine çok kibar bir tavırla bu hareketin Biraz evvel geçirdikleri beye - can ikisini de yormuştu. Yanyana denize karşı ağacın dibine otur - dular, — Vah, vah! Bilseniz size karşı bu hareketimden dolayı ne kadar canım sıkıldı. Sizi az daha öldü- rüyordum. Çünkü bu hançerin u- cunda ayni zamanda çok tesizli bir zehir vardır. İnsanın kanıma karışır karışmaz yıldırım çarpmış gibi vurur. Yalnız size bir şey sor- mak istiyorum. — Sorunuz! — Demin, biraz evvel yüzünüz kapalı olduğundan sizi tanıyama- dığım için, öldürmek üzere oldu- #um sırada ağzınızdan bir söz çık- tr. Bu sözü tekralar mısınız? et. i içeri öyle alırım... Kadıncağız, baktı ki, çare yok, kocasının emrini yerine getirdi. ».. İ Şimdi, artık, karı koca karşı karşıya idiler, İkisi de gülümsiyor. du: Semih, çıkardı, yüz lirayı iade etti: — Al, Dedi... Fakat kuvvetle aldığını sanma... Sana gönül riza- sile veriyorum. Nakleden : Hatice Süreyya — Allah dedim. — Fakat hangi lisanla? — Türkçe. Siz türkçe bilir mi- siniz? — Biraz.. Ya siz? Bundan sonraki konuşmalar hep türkçe geçti. — Oldukça! — Çek iyi. Siz türkçeyi nerede| öğrendiniz? İl —- Anadoluda çok dolaştım. O- rada öğrendim. Fakat siz de çok güzel türkçe konuşuyorsunuz. Siz nerede öğrendiniz? — Ben de uzun zaman Mısırda! kaldım. Orada öğrendim. — Mısırda mı öğrendiniz? Fa- kat benim bildiğim Mısırda türkçe | değil, arapça konuşulur. Roberto bu 8öz karşısında $a- şırmış gibi bir müddet sustu. Son- ra cevap verdi: — Ben Mısır kölemeni Kayt Bayın sarayında bulundum. Ve türkçeyi orada öğrendim. Kayt Bay Türk olduğundar sarayında hep türkçe konuşulur. — Şiveniz de hiç aksamıyo. Çok güzel öğrenmişsiniz. — Siz de öyle... Şey. bir şey dâ ha sormak istiyorum. Siz © mey- hanedeki korsanların arkada larmdan değilsiniz, öy.e mi? — Manlesef onların arkadaşla- rımdanım. — Peki, o halde beni neden! kurtardmız? Bu hareketinizle on-! İ çeriye girebilmek ümüdini kaybet- lara hiyanet etmiş olmadınız mı? Bu sual gerçekten Ancelloyu dü- şündürdü. Evet, hakikaten bu su- retle hareket etmekle, birlikte sa- rı Bayazıdın gönderdiği ve için-| de yirmi bin duka altın bulunan gemiyi soymak için sözleştiği kır- mızı sakalir Jak çetesine ihanet etmiş oluyordu. Elimden başka şey gelmezdi, manasına omuzlarını şilkti, Roberto suallerine devam etti: — Peki, ya burada ne arıyordu- nuz? Yoksa kaleye girmek mi is- tiyordunuz? Bu sual Ancelloyu birden hare- kete getirdi. Gözlerini oRoberto- nun gözlerine dikti. Bir anda Ro- bertonun şövalyelere mensup ol- duğunu ve kendisini kaleden içe- riye sokabileceğini düşünmüştü. den aldırınız. Tet. 42699 > Bugü n Türk Sinemasında ANNABELLA » JEAN MURAT.CHARLES VANEL - J.P. AUMONT tarafından temsil edilen SON UÇUŞ (L. Eguipage) Büyük ve güzel filmini gürünüz. Büyük ve güzel film başlıyor. Bir harp tayyaresinin efradı, ölüm ve vazife de birleşen ve fakat, birisi âşıkı ve diğeri zevci bulunan bir kadın kalbi yö. zünden biribirinden ayrilan iki dost, ayni tayyare efradmdan bulunan iki adamın ruhlarmdaki insani hissiyatın kaynaşması; beşeriyet hududunu girmeksizin bir büyüklük tasvirini veren KESSEL'in meşhur şaheseri, Va disinde bütün hissiyatı beşer'yeyi gizliyen bir eser, Yezlerinizi serili Bu, onun için erişilmez bir fırsat” tr. Sordu: — Bu sualinize biraz sonra ce- vep vereceğim. Yalnız ondan ev- vel müsaade ederseniz ben size bir süal sorayım. — Sorunuz! — Beni arkamdan takip etmi- 4 yordunuz değil mi? — Hayır. — Peki, o halde siz burada ne arıyordunuz? — Hiç, geceleri âdetimdir. Geç j vakitler düşünmek için sakin ve yalnızca deniz kıyısına inerim.. Geçerken sizi gördüm ve şüphe- lendim. N — Yoksa Rodos şövalyelerini tanıyor musunuz? Roberto teessüfle başını salla dı: a — Maalesef tanımıyorum. — Neden maalesef dediniz? * — Eğer tanısaydım sizi kolay- lıkla içeriye alabilecek ve böyle likte hayatımı kurtardığınızdan dolayı size olan tükenmez borcu- mu kısmen olsun üdiyebilecektim, — İçeri girmek istediğimi ne- | reden biliyorsunuz? -—— Vaziyetinizden tahmin et tim. Doğru değil mi? — İtiraf ederim ki evet. — Peki, içeride ne nız? Ancello bu suale cevap verme- di. Biraz evve! düşündüğü gibi i- tiğinden dolayı yeniden bir yese | düşmüştü. Fakat bu delikanlı da, / gittikçe merakını celbediyordu. Kimdi? Neydi? Bu sualleri ken- disine bu derece israrla neden 80- ruyordu? Burada ne arıyordu? Ona deniz kıyısında düşünmek bahanesi biraz masa! gibi geliyor du. Birdenbire Robertonun ağzım | dan dökülen bir gümle onu dal “ dığı düşünceden uyandırdı: — Ben de içeriye girmek isti yorum izli olarak mı? gd — Başka türlü girmeğe imkân bulamdarm. Y — Tuhaf tesadüf. Ben de öyle, — Şu halde yollarımız ayni.. — Evet, öyle anlaşılıyor. o» (Devamı var) Ğ