“Casu Nasıl yakalanır? üç nevi casustan en zor - yakalananları Siyasal ufukların pek karardı. ğı bugünlerde Avrupa ülkelerin. de casusları faaliyetleri de, nor- mal zamanlarda olduğundan çok daha fazla artmıştır. Kuşkusu o- lan ve komşularından çekinen milletler şimdi adetâ bütün yaban- cıları casus sanacak kadar ürkek olmuşlardır. Buralarda polis de dahil olmak şartiyle bütün istih-! barat ve mukabil casus teşkilâtla-| rı baştan ayağa kadar göz kulak! kesilmişler, karanlıklarda çalışan! gizli elleri yakalamak için vargüç- leriyle çalışıyorlar. Peki, bir casus nasıl yakalanır?) Polis faaliyetinin âdi hırsız ve ca- nileri yakalamk için olan cereya. nı aynen casuslara da tatbik edil- mektedir, düşüncesi büsbütün yan. lıştır. Polis ve casusluk, bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Meselâ bir Arsen Lüpeni yaka- lamak, Alman casus teşkilâtından! Miralay E. Blinkeri kapana kıs- tırmaktan büsbütün başkadır, Ca. susun tevkifi nazik bir iştir. Türlü kısımlara ayrılır. Birinci kısım hiç şüphelendirmiyerek onun et- rafına sımsıkı bir ağ gerip bütün delilleri elde etmek, ikinci kısım da yakasına sarılmaktır. Simdi bu işlerin nasıl yapılmak- ta olduğunu anlatabilmek için ca- susları ikiye ayırmak lâzımdır. Bunlardan birincisi sadece bildi. ren, ikincileri de hain olanlardır. Birincileri ele alalım: Müstah- kem.bir yerde, bir harp limanında, bir tayyare merkezinde askeri mahfellerin dikkati, günün birin- de her seye büyük bir merakla bur nunu sokmağa kalkışan şüpheli bir erkek yahut kadının üstüne di-| kilir. Bu yeni çıkan kişinin adı erkân: harbiyenin şüpheliler liste- sinde yoktur. İş hemen istihbarat şubesine! bildirilir. Oranın hususi memurla. ! rı paçaları sıvar. Şüphe edilen şa- hıs hakkında en küçük bir delil el- de edilirse mesele derhal resmi| polise haber verilir ve tevkif onun! vasıtasiyle yapılır. Çünkü gizli is- tihbarat memurlarının tevkif işle. rine girişmeğe hak ve salâhiyetle-! ri yoktur . Onlar sadece isbatları| toplıyarak polise devrederler. Tev- kif yapıldıktan sonra ise ifade al- mak, sorgu hâkiminin karşısına çıkmak hep bildiğimiz normal yol- ları takip eder. İddia makamı w- mumiyetle bu adamın oturduğu yerde yahut üstünde bulunan not- lara istinat ederek iddianamesini yapar. Bazı casuslar çok tehlikeli ol: duğumu bildikleri halde öğrendik- leri şeyler hakkında not tutarlar. Bu usul çok kötüdür. Bu tarzda çalışan casuslar kendi tevkiflerini kolaylaştırmaktan başka bir iş görmüş olmazlar. Halbuki bir haini keşfetmek ve onu zarar işlemiyecek bir hale sokmak işleri çok daha zordur. İngiliz entellicens servisinden yüz- başı Georges Hill bu cins casus. lar için bakın ne diyor: “— Kendini istihdam edenlere. hükümetine yahut devletine hiya- net edenlere hain derler. Adi bir hain sadece para aşkı için vatanı- nı satar.,, Hainlere dair yazılmış ve s5y- lenmiş sürü sürü hikâyeler var-, hangileridir ? dır. Bunları gafil avlıyabilmek zor olmakla beraber büsbütün de im. küânsız değildir: Günün birinde bir hükümetin gizli istihbarat ser- visi yabancıların fevkalâde mah- rem bir vesikayı ele geçirmiş ol- duğunu öğrenir, Bu vesikayı ise ancak gizli şubenin işlerini ada- makıllı bilen birisi verebilir, baş- kalarının ele geçirmesine imkân yoktur. Öyle ise gölgede çalışmak- ta olan bir hain var. Onu nasıl yakalamalı? Haini meydana çıkarmak için ekseriya aylarca uğraşmak lâzım gelir. Evvelâ vesikaları ve bunla- rı bilmecburiye bilmesi lâzım ge- len şahısları tasnif ederler. Sonra da hususi hayatları inceden ince- ye tetkik edilerek bu listeye sokul- muş olanlar arasında bir tasfiye yapılır. . Böylece şüphelenileb.le- cek şahısların sayısı beş yahut altı kişiye iner, : İşte şimdi haini gafil avlama- nın sırası gelmiştir. Şüphelilerden her birisinin, muayyen bir vesika- yı öğrenmesi için tertibat alınır. Bu vesika daima sahtedir ve yal- nız bir tek kişi bunun hakkında malümat edinir. Ondan sonra da İ beklemeğe başlarlar. Sınırın öte tarafından bu vesi- kanın yabancı memlekete aşırılmış olduğu haberi gelir gelmez, istih- barat şubesi kimi tevkif ettirece- ğini bilir. Mesele umumiyetle çok gizli cereyan eder. Umumi efkârı heve- cana düşürmek ve yabancı mem- lekette hiç bir kuşku uyandırma- mak istenince, yakalanan hain he- men mahkemeye gönderirilmez ve adalet geciktirilir. Nitekim son zamanlarda Romada deniz umu. mi erkânı bharbiyesine mensup ve Mareşialla di Maina ünvanmı -'z Ugo Travaglia vatana hiyanet | cürmünden kurşuna dizildi. Hal. buki bu adam birçok aylardanbe- ridir hep bu idi. Yukarda anlattığımız iki türlü casustan başka bir de üçüncü sınıf vardır ki bunları kendi mensup ol- dukları teşkilâtı ele vermediği tak dirde yakalamanın imkânı yoktur. 1913 senesinde İngilterenin Edim. | burg şehrinde yakalanmış olan Alman tebaasından Armgard Karl Graves işte bu nadir casuslardan biriydi. Bazan gizli teşkilât kendisine mensup bazı adamlardan artık korkmağa başlar ve menfaat ba- kımından onu yok etmek lâzım gelir. İşte bunun üzerine derhal bulunduğu memleketin mukatil casus teşkilâtına icap eden haber- ler verilir ve casus, hiç ummalığı bir anda kendini hapishanede hu- lur. Fransızca sözlü Beş senedenberi sinemalarda HABER — Akşam postası slar 1936 da neler olacak? | Nasraddın hoca Osman Cemalin bu sualine ahretten yolladığı bir mektupla cevap veriyor Her yıl olduğu gibi bu yıl da/ üçüncü mü desem, dördüncü mü Avrupalı falcılar 1936 yılında dün: desem aylarından birinin içinde yada neler olacağına dair keha -| ve dünyanın her tarafında birden netlere başladılar, Avrupalı fal -| başlıyan çok şiddetli bir yağmur cıların bu kehanetlerinin ekseriya! hiç durmadan tam kırk gün kırk yüzde doksan dokuzu sonradan| gece sürecek ve bütün dünyay. martaval çıktığı için siz onların) kaplıyan sular öyle yükselecek dediklerine kulak asmayın da ge-! öyle yükselecek ki meselâ sizin ne bizim Nasraddın hocanın de İstanbuldaki Süleymaniye camii diklerine bakm! Hocanın gelecek! nin minarelerine ezan okumıya yıl dünyada neler olacağına dair) çıkacak olan müezzin şerefeye san akibeti beklemekte | bana söylediği şeyler herhalde onlarmkinden daha doğrudur!. Tıpkı geçenlerde Kel Hasanın ruhile görüştüğüm gibi gene bir karanlık odada ispirtizm vasıta - sile Nasraddın hocanın ruhunu buldum, onunla şöyle görüştüm: — Ey hocam, söyle bakalım, içine yeni girmekte olduğumuz 1936 yılmda bizim dünyada ne * ler olacak? Hoca gülümsiyerek cevap ver- di; ş — Biz de burada Evliya çele bi ile onu görüşüyorduk. Çelebi geçen gece rüyasmda Bernarşovu görmüş, Bernarşovun Evliya Çe- lebiye söylediğine göre 1936 yılr nm ortalarına doğru İngilterede kabine başkanlığını Loyd Corc teklif edeceklermiş. Lâkin Loyd Core: — Ben yapamam, çünkü saka- lem yok ki sözüm dinlensin!Onun için benim yerime Bernarşovu ge çirin! Diyecek ve bunun üzerine de İngilizlerin o garib tabiatlı muhar- riri kabine başkanlığına geçecek, Hintli şair Tagor'u da Dışişleri ba” sas ne olacakmış? — Peki o zaman İngiliz siya * sası ne olacakmşı? i o — Açık denizlerde tek kürekle maytaba çıkan devletlerin damız- lık dişi ve üç yaşından aşağı ba- Irkarr avlamalarını yasak edecek- | tirl, — Yanaa? — Evet. Gene ayni yıl içinde bütün dünyadaki tatlı su balığı piyasası büyük bir buhran geçire cektir?. — Sebep? — Sebebi şu ki 1936 yılının bi- rinci ayı sonlarına doğru Patagou ya hükümeti ile Blücüstan hükü - meti arasında gizlice yapılacak © lan süel bir ittifak netcesinde her iki tarafın tayyareleri bir karan - *İık gecede ansızın Amerikadak' Niyagara şellalesini zehirli gazlar la bombardıman edecekler, bun - dan dolayı dünyanın uzun müddet! tatlı su balığı buhranına uğrıya caktır. — Daha başka neler olacak a- caba? — Ayni yılın ikinci mi desem JAMES CAGNEY - ANN böyle heyecanlı bir film görülmemiştir. Hâveten: Bütün İstanbulun görmek için koştuğu ve görenlerin beğendiği film. TORK SİNEMASINDA KANUN KUVVETİ DYVORAK - dalla yanaşıp ezanını öyle okuya caktır! — Ya o zaman biz ne olaca * ğiz hocam? — Aklımız varsa şimdiden Bay Fatin size telefonla Zuhal, Me - rih yıldızlarında ikişer üçer oda- İr birer ev kiralasın! — Peki amma, çıkalım? — Onun da kolayı var. Çünkü söylediğim bu büyük yağmurdan bir hafta kadar önce Hintli bir fakir Hindistanda yüz binlerce insanın karşısında ve bir oturuş ta tam elli tane fili birden yuta - cak... — Allah manda şifalığı ver - sin! — Filin yanında mandanın lâ frmı olur be! — Bu filleri herif kızartıp da mı yutacak? — Hayır! Diri diri yutacak... Sonra bu fillerin üstüne Ganj neh rinin bütün sularını bir yudumda içedek ve nehir kupkuru kesildik- oralara nasıl 2) İLKKÂNUN — 1935 — Ya boğanm kuyruğu kopar sa! — Ha, işte o zaman da sizi dünyanızda kıyamet kopar! — Demek ki ondan önce bizin dünyaya pek bir şey olmıyacak! — Olmaması gerek amma, bal sana.. Görmüyor musun, bugün lerde Avrupada fincancı katırla rmı ürküten ürkütene! — Sen şunu söyle bakayım ba na hocam, yeni gireceğimiz yıl i çinde dünyanın ekonomik duru : mu nasrl olacak? — Sen benim mahud hikâyey bilirsin değil mi? — Hangi hikâye o bakayım! — Hani bir gün bizim evin ka pısma gelen bir alacaklıya bizin kızın söylediği kara çalı tohum hikâyesini... — Hah hah, hah, hah! — Bak, sen de şimdi bizim « lacaklı gibi peşin parayı duydun da nasıl gülersin kâfir! —Demek, dünyamızın bu yı ekonomik vaziyeti senin kızın « hikâyedeki alacaklıya verdiği mü deye benzer! — Hemen hemen! — Öyleyse bana biraz da sizir orası için havadis ver hocom, ba: kalım, sizin oradakiler ne yapı yorlar? — Müsaade et, şimdi çok'©Eetfi li bir işim var, fakat sana bugüf lerde buradan uzunca (bir âhire! mektubu) yazar, burada bütün o ten sonra herif oradan geçecek olan koca bir boğa yılanın üzeri rine atlayıp havalanacak... — Havalanıp da nereye gide cek? — Eğer yarı yolda karşısına sert bir seyrüsefer memuru çıkıp da: (Yasak, dön geri!) demezse zannederim © sonsuz boşlukta kıyamete kadar dönüp duracak! — Ey bundan bize ne? — Nasıl size ne? Dediğim o tu fandan kurtulmak istiyorsanız, gi, lanı, biteni bildiririm. — Şimdi çok önemli işim de diğin nedir? —Meşhur feylesoflardan De - kart ile Spenser bir karganın ka natlarını beyaza boyayıp saksa ğan diye bizim Sünbülzade Vel bi Efendiye yutturmuşlar; sonri da tutup mahkemede “Bunu biz: i Nasreddin hoca öğrett,, demişler O meseleyi halletmek için mah kemeye gideceğim... Şimdilik ey vallah! — Güle güle Hocam! din Hindistana da yapışın o bo- ğa yılanının kuyruğuna! Çi m AIR “BUGÜN BÜTÜN Bugüne kadar dilimize çevri maştırıcı lüks ve ihtişam dekorları MARGUERET LİNDSEY Amerika polis kuvvetlerinin ÖKONOMİ SEVEN TAMAMEN TÜRKÇE ALi BABA ve HARUN REŞiD Büyük Şark operetini görmeğe koşacaktır. Bu filmde en güzel Şark dansları görecek, muhtelif ve hakiki Türk şarkıları dinliyecek, göz ka- ram günlerinde görülecek zehgin, rengin ve emsalsiz bir harika filmi, iştirakile çevrilen hükümetinin emrile halk düşmanlarına karşı açılan müthiş harbe ait binlerce vakalar, amansız bir insan avını göslerir. Siz de gidiniz, siz de görünüz. UFA Dünya haberleri İ Osman Cemal Kaygısıs Zİ vd KULLANIR HALKI SARAY sinemasında ISTANBUL len filimlerin en harikulâdesi SÖZLÜ ve ŞARKILI arasında hayran kalacaksınız. Bay- (Les Hors La Lol) be #im Amerika