Ky Şa pa KL İLKK ANUN — 1095. 8 , HABER — Akşam postası Amerika yalive kaçırılan i f/p Lİ 7 i meğhED yazam: AY r K K I ZI i 7s (Makii, tercüme ve iklibos hakkı mahfuzau,., 75 pa Ozun için o günden Abdülhami- dia nazarı dikkatini celbetmedi- ğini anlayınca, böylece içinden bir “Dh,, çekmişti. “Alın şu sıcak çayı için, Prenses Biraz dinlenirsiniz. Fakat elimiz- den kolay kurtulamazsınız. Mut lak Nejat efendinin size nasıl âşık olduğunu anlatacaksınız.,, “Saray diyince hep aşk düşünü- yorsunuz, Misis Hopkinz. Efendi bana ne âşık oldu, ne de evlenme- mizde güzelliğimin tesiri oldu. Sa- ray güzel kızlarla doludur. Hens biraz isteriktir. Genç şehzadele*e rahat huzur vermezler. Hele Ne jat efendi, zavallı hiç kadından hoşlanmadığı için onun yakasmı bırakmazlardı. Geçeceği yerlerde dolaşırlar, kapı arkalarma sakla. nır, üstüne atılırlar. Hep konus- tukları lâkırdı; Nejat efendinin koynuna girmek için çare düşün- mek. Bizim efendi için saray bir- birine girer, zavallı çocuğa hiç ra. hat huzur vermezlerdi. Bir onu ra- hat bırakan ben oldum. O yüzden efendi karısı oldum. Biraz da mu- hafızı gibiyim. Dişi mahlâkatın şerrinden muhafaza eden bir ordu gibiyim. Hah, bah, bah... Kızlar benim kıskançlığımdan efendiye sokulamadıklarını zannediyorlar, halbuki... Sustu, Çatalı bu müz'iç kızlarım birinin kafasına batar gibi bir zey- tin tanesine battı. “Bir tek merakım daha var. O nu da teskin ederseniz artık bir daha sizi rahatsız etmem, Pren- ses, “Eliniz deymişken sorun. He zaman beni bu kadar lütufkâr bu. lamazsınız, Misis Hopkinz.,, “Bütün efendilerin hepsi kapa- lı, arkalarında hafiye var da, ne- den sizler serbest dolaşıyor, iste- diğinizle görüşüyorsunuz?,, Kanarya ikinci zeytin tanesini yuttu, Rabiaya bir gözünü kırptı: “Söyliyeyim mi, ne dersin, Ra- bia?,, “Kuzum, kuzum...,, “Bizim efendi, babasının oğlu olduğu için.,; “Bilmece mi Prenses?,, “Size hakikati anlatıyorum. E fendinin babası çocuk tabiatli bir adamdı. Tuhaf tuhaf o merakları vardı. Hiç saray entrikalarına ka- rışmaz, hattâ aklı bile böyle şey- lere ermezdi.,, bir merakını anlatı- söylüyorsunuz, ye pIZ.,, “Meselâ deniz ve vapur. Çam- Ircadaki köşkünün bahçesinde bir havuz vardı. Onun etrafına yalan- cıktan iskeleler yaptırmıştı. Beyle- ri gemici esvabı giyerler, kendisi biletçi olur, bu iskelelerden birin- de bilet keserdi. En büyük emeli bir V&purda kaptan olmak. Zaval- İr gözleri açık gitti. Güya bir de- fa Üsküdardan e İstanbula giden ma ne kadar doğru bilemem.,, Misis Hopkinz içinden: “Aptal dezenere.,, diyordu. Kanarya da belki öyle düşünü- yordu. Her halde kenâi kocasınm aptal olmadığını isbat için hayli gayret etti: “Nejat efendinin bu kadar ço- cukça merakları yoktur. Fakat o da babası gibi saray entriaklarına hiç karışmaz. Hiç haris değildir. Bir tek merakı, musikidir. (Sesi biraz acı) Sarayda rahat etmek için bundan da muvafık merak olmaz. Bilhassa Alman musikisini sever. Padişah da Alman musiki- sini sever. Bir de babasını da, ana- sını da erken kaybettiği için bizim kadın efendinin evlâdı gibi büyü- dü. Hünkâra bol bol piyano çalar. Konuşmaz. O kadar sıkılgandır ki yüzüne baksanız kızarır, kekeler. Görüyorsunuz ya hiç tehlikeli bir adam değil. Hattâ komşumuz Kud. ret bey gibi sarayca fena görülen bir şairden edebiyat dersi aldığını hünkâr bilir de, sesini çıkarmaz...,, Çay fincanını Misis Hopkinze uzattı. Bir zaman hepsi çay içti. Kimse konuşmadı. Nihayet Kanar- ya gene Rabiaya döndü: “Birazda sen söyle'yavrum. İs- tanbul halkını mevlüt okuyup ağ- lattığın zamanlar ne yapiyorsun ?,, “İstanbul bakkaliyesinde soğan, sarmısak, peynir gibi kokulu şey. ler satarım.,, “Bizim eski hanım ne âlemde?,, Rabia önüne baktı. Alçak ve biraz da kısık bir sesle: “Konağa artık gitmiyorüm. Se- lim paşa babamı sürdükten sonra hanımefendinin de yüzünü gör- medim.,, “Fena yapıyorsun. Paşa seni ev- lât gibi severdi. İnan ki iyi adam- dır. Vazife diye bir şey tutturmuş- tur, Ona feda etmiyeceği bir şey yoktur !,, Selim paşanın vazife dediği şey- le Kanarya da çarpışmış, ve mağ- lâp olmuş gibi birdenbire yorgun göründü. Ocağın üstündeki saate baktı, yerinden fırladı: “Ne kadar geç olmuş? Yarın sabah geleceksin, değil mi? Yoku- şu yürüme diye sana arabamı yol- larım.,, Rabianın iki yanaklarını rikkat- le öptü ve kapıdan çıkarken ses- lendi: “Efendi de seni o kadar merak ediyor ki...., vi Behire hanım da, Arif de henüz kalkmamışlardı. Rabia erkenden sokak kıyafetiyle salona indi. İk- bal hanım kırmızı balıklara ek- mek ufakları atıyor, gözleri, du. dakları büzülmüş, çetrefil çetrefil balıklarla konuşuyordu. Rabiay, görünce derhal ciddiyetini takın- dr. Buruşuk elleri göğsünün üstün- de kavuştu. (Devamı var) Ceki uzaktan (Parker) i görünce, kaçakçıya sordu : “Acaba sizin çetede bana bir iş vermezler mi ?,, — A— Ceki yemek salonuna girdiği zaman, ortada dönen çiftler çarlis ton dansı yapmaktan yorgun görü nüyorlardı. Caz, coşkun bir mais tronun idaresi altında durmadan çalıyordu. Ceki kenarda duran boş masa- lardan birine oturdu. Haydut Par kerle burada dost olmak, Cekinin yegâne arzusu idi. Ceki, masanın önündeki hasır koltuğa oturur oturmaz, karşısın da orta boylu, apaş kılıklı bir ada mın dikildiğini gördü. Ceki adamm yüzüne gözünün — Hiç kimseyi.. Ve gülerek bir omuzunu kal- dırdı: — Sizi koridorda kavga eder ken dinledim de.. Sen de benim gibi işçisin galiba?.. — Evet. Çiftçilikten kaçakçılı- ğa başladık. Keşki başlamaz olay dım. Ben çalışıyorum.. Patron ka" ZANIYOR — Hep öyle.. Ben de dün bizim Beni tehlikeden tehlikeye alar... Kendisi paraları toplayıp keyfine bakar; — Adın ne senin? Hoş bir ada- ma benziyorsun! — Adım Tom.. Kaliforniyalr — Kardeşimin adı, Zavallı kar deşim... — Cekiler hep talisiz olur. Kar deşin yaşıyor mu? — İki ay önce toprak altma göçtü. — Hasta mıydı? -— Benden sağlamdı. Zabita ile karşılaştı.. Çarpıştılar.. Yaralandı. Beni ele vermemek için, kendini ileriye attı. Bir (kara kopçalı) nın kurşunile yere yuvarlandı. Gitti. —Ben de (kara kopçalı) lar. n çok korkuyorum.. -— Burada serbestçe atıp tutabi lirsin! — Onların uğramadıkları bir yer varsa, o da burası imiş! — Bunu yeni mi öğrendin? — Evet. Patronum söyledi. Alı alçak herif. Aklıma geldikçe bey- nim dönüyor. Bu işler yüz dolarla |. yapılır mı hiç?.. — Yüz dolar mı dedin?! — Evet... — Budalalık. — Ne yapmalı? Sen ne alıyor sun patronundan? — Kazancının yüzde beşini.. — Ayda ne tutuyor? — Üç yüz dolardan aşağı de- gil, Bazı büyük partiler kaçırıyo” ruz.. Beş yüz, altı yüz dolar birden alıyorum. — Hâlâ şikâyet ediyorsun ya?.. — Hakkım yok mu? Ben de her ay en aşağı beş yüz dolar sarfet- meliyim, — O ne sarfediyor? -— Iki bin dolardan fazla. Ka zancı da ona göre, gittikçe artıyor) tarafı daha var: Beh gene yerimde sayiyorum. Apaş, Cekinin masasına otur- mruştu, Ceki soğuk kanlılığını muhafa” za ederek sordu: — Deponuz Nevyorkta mı? — Evet.. Niçin sordun? -— Bizimki de orada. Kalaba- lık mısınız? — On yedi kişiyiz. Ya siz?.. — Biz beş kişiyiz. — Patronunuz “çok kazanıyor öyleyse. — Fazla kazansa bile, biraz acemidir. — Bizimki çok pişkin.. Polisten hiç korkmaz, Her yerde eli ve adamı yardır. Göze görünmiyen şeytanlardan bile yardım görür. — Bu gece burada mı? Apaş uzakta viski içen uzun boylu bir adamı gösterdi: — İşte, orada ziftleniyor. bak. Bu işlerde korkaklık, kaçak” çıları, daima felâketle karşılaştr"' rır, Ben yedi yıldanberi Parkerin yanındayım.. Bir kere bile polis sopası yemedim. Ceki iki viski daha ısmarladı: — Acaba sizin çete de bana bir iş verirler mi? — Sen de patronun gibi korkale mısın?! — Ben, ölümü bile yıldıran bir insanım.. Kaç kere ölümle karşi laştım. Fakat, ölmeden ve yakayı ele vermeden, hem kendimi, hem de patronumu kurtardım. Hele bir gözünü aç da bana dikkatli bak., Ben ölümden korkacak bir adama benziyor muyum? 3 (Devami var) — Çok içer mi? z — Su aygırı gibi. Mütemadi Basın yen içer ve sarhoş olmaz. kurumunun — Yakışıklı bir adam.. 1 ! — Sövgiden falan “anlamâz,.'0 gıkardığ 3 Kendisinin elliden fazla aşıkı var- 1 3 3 6- ip dır, Almanağı ya Bebe asil ART ada nıdır, Bütün saylavlarımizla ga” zetecilerimizin resim < albümü, içindedir. ; Bir kaç güne kadar yor. 50 kuruşa, fında pervane gibi dolaşıyor am ma.. Neye yarar! Onun sevdiği bir şey var: Para.. Ceki garsona iki viski sadik mıştı. Yeni dost olan iki işçi, vir |, kilerini içerken, Ceki sordu: — Adı ne o centilmenin?., — Parker.. çıkı - n Gayyur usulile :48 derste kendi j — Zeki bir adama benziyor, |ji Gözleri fıldır fıldır.. Vücudu ma- (ii kanald i kineli bir adam gibi her tarafa d- İ FRANSIZCA | nüyor. li i 7 8 Bay M. Gayyur tarafından mi ga ağ tan eği ve > : di çakçılıkla uğraşsaydı, ondan faz- i AM ve > işin 'i la para istemeğe hakkım olmazdı. def, e i )MERİŞM öp Fakat, son günlerde şeytanm ak-(İ Ye bip pe eyer sr Imdan geçmiyen işlerden para çı- ! e işi mi herke yi karıyor. Ve ben şimdiki halde | la EN e e onun sağ koluyum. Bensiz hiç bir (5 için fa a e 007. yapamıyu:; E taba, 320 sayfa olmasına rağ — Ah, keşki ben de sizin çete e Te e de çalışsaydım.. Dertleşecek senin (8 Lİ gibi candan bir arkadaşım yok., n - mezar. Ankara, çe Bu herif beni, derimi yüzercesine İğ “ev Oran eker. çalıştırıyor. Ve işin tehlikeli bir EŞE —————————— ———— 1936 “Yılbaşı Hava Kurumu Büyük Piyangosu Büyük ikramiyesi (500,000) liradır Ayrıca: 200.000, 100.000, 50.000, 40.400 30.000, 25.000, 20.000, 15.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (üç) adet 100.000 . liralık mükâfat vardır. Keşide: Yılbaşı gecesi yapılacaktır Bi'etler: (2,5), (5) ve (10) hirahktır: « © Vakit kaybetmeden hemen biletinizi alınız.