12 İLKKÂNUN — 1935 Mahvoları bir hayat... Cemil Saffet, ibtiyarlığın eşi 7 ğinden maziye doğru esefle bakı-| yor. Duyduğu bis, yalnız hicran ve elemdir. Hayatını mahvetmiş- tir. Ve bu da bir kadın yüzünden.. Fakat düşünüyor: Mes'ul olan, o kadin değildir! Suçlu, kendişi,.. | Bu his, tesirlerini azaltmıyor. | Düşünüyor: O sıralarda yirmi dört eşkal si rındaydı. Nafıa mühendisiydi. Hadiye Saide rastladı. Nazarında, küçük şehirde Ha- diyeden başka kadın yoktu! Sevgilisi, kaba saba bir çiftlik sahibile evliydi: Vücudü iri, ruhu ise mini mini bir adam... Gübre | kokar... Köylü kadınlarma takı * lir... Eve bazan sarhoş döner.. Genç mühendis, daha ilk görüş te, genç kadınm bedbahtlığını an- ladı. Ona acıdı, sonra âşık oldu,| bu aşk, çok geçmeden bütün hü-! viyetini sardı. Doğrusu, Hadiyede âşık olu *| nacak kadımlardandı hani... Ta - vırların âhengi, yüzün güzelliği,! tavırların asaleti hep onda... Cemil Saffet derhal anladı: Kadın meselesi etrafındaki bütün! emellerini bu Hadiye Memeli Başka hiç kimseyi gözü görmiye - cek... Çiftlik sahibinin karısı da o “| nun bu #evgsini sezmekte ve ayni suretle onu sevmekten geri kalma" — dr. Delikanlıyı artik bir mehd emre sen mim mçafiğr çekip çıkaracak olan münci gibi.. — Sizi seviyorum! - demişti. - Lâkin bu adamın karısı bulundur) ğum müddetçe sizinle bir alâkam olamaz. Iki erkeğin birden olmak fikri karşısmda bütün hüviyetim| isyan ediyor. Bizim aşkımız, yük. sektir. Ancak hakikat ve meşru - luk havası içinde yaşıyabilir. Be » raber gidelim. Beni alın, hayatı - mızı başka yerde kuralım. İşte bu teklif karşısında, mü - hendis tereddüt ediyordu. Zira fakirdi. Ancak mütevazı memu riyetile geçiniyordu. Rahate ve lükse alışan sevdiği kadını kendi hayatının maddi sıkıntısı içine sü” rüklemek hakkını haiz miydi? Yaşamanın güçlükleri, aşkları. Bin güzelliğini bozmaz mıydı? Sevgilisinin bulunduğu şehir - den şu fikirle ayrıldı: Para kazanmak. . Çok para ka” zanmak... Zengin olup Hadiyeyi kaçırmağa gelmek... Lâkin, her adımda karşısma ta. lihsizlik dikildi. Ümitleri şıktı. Hayata mağlüb oldu. Bu hal, kırk yaşına kadar sür. dükten sonra, birdenbire talih dön | dü. Mühendis, parasını ne yapa * cağmı bilmiyecek derecede serve. te kavuştu. Fakat, bunun ne ehem. Miyeti var. Bedbahttı! Hadiyeye karşı beslediği aşk, diğer kadmlar tarafından siline *| medi. Şüphesiz, onun da metres. leri, ve gelip geçici münasebetle- ri oldu. Lâkin hiç bir kadınla a İâkası uzun sürmedi. Şimdi artık, Yalnız başına ihtiyarlıyacağını bi- liyordu. — Korkaklığımın cezasmı çeki, Yorum! . diyordu. . Cesaret göster meli, Hadiyenin mesuliyetini üze” Time almalıydım... Fakat bunu yap madım... Ah, şimdi, ne mesud o» boşa .. 2.2 rr. “usa Fakat, cesaretsizliği, korkaklı. | ğı hâlâ devam ediyordu. Eski mu hitine giderek sevgilisini bulursa | yeni ve'daha büyük bir inkisarla karşılaşmaktan korkuyordu. — Herhalde beni unutmuş o- lacaktır! - diyordu. Yaş ilerledi: 45, 50, 55... Hayatının her dönemecinde Ha diyeyi hatırlıyordu: Acaba şimdi o nasıl? Seneler, lâtif cinsi öyle sakilleştirir ki... Kendi muhitinde vaktile cok güzel olup da sonra - den ucubeye dönen kadınlar gör- memiş miydi?,., Acaba yegâne sevdiği kadın ne olmuştu? Yüzünde derin çizgiler?... larında aklar?... ler?.. Saç: Feri sönen göz * Ağırlaşan bir yürüyüş?... Tesadüf, onu bir gün, mahud kasabada tanıdıklarından birinin karşısma çıkardı. Şimdi, mühen- dis sorabilirdi. Örenebilirdi. İlk önce havadan sudân bah * settiler. Fakat, işte ayrılacaklar. dı. Yine öğrenemiyecekti. Birdenbire cesareti tutup: — Hadiye Hanım ne oldu? * diye sordu. - Güzel kadındı. Muhatıbı, derbal hatırlıyama- dı. — Bilmiyor musunuz, canım?..| Sr çiftlik sahibi Sait Beyin karr | HABER — Ak Tefrika numarası : 92 Yazan: (Vâ-Nü) Cülyeto, Kâniyi tanıdı: “Ah... Monsenyör!. Siz, papastınız! Başınızda sarık, ne arıyor?,, dedi Geçen Kisimların hülâsası Düşes di Piti, bindiği ge. miyi Türklere teslim ettir- dikten sonra, kendi de hu- zuruna çıktyor. Amiral baştardasına çıktılar. Hızır Reis, kıç kasarada, mai- yetiyle birlikte duruyordu ve ge- lenleri seyrediyordu Türk korsanı, bizim kendisin.| den ayrıldığımız zamana nisbetle! epeyce başkalanmışlı. Bir kere, sakalı hasıl olmuştu Bütün yüzü- nü çeviren kırmızıya yakin sarı lıkta bir sakal... Bu altın çerçeve, o asil yüze büsbütün kuvvet haşmet vermişti... ve Çizgileri derinleşmiş, eskiden neşeli olan yüzüne düşünceli, mağmum fakat metin ve mütevek- kil bir ifade vermişti. Çok ıstırap çektiği belliydi. Deniz suyu, deniz havası Bar barosun yüzünü büsbütün bakır laştırmıştı. Vücudunda bir değişiklik yok tu. Ancak, kemikleri azıcık daha! irileşmiş; Hızır, daha'güzel bir "| lal gre İn erd tee m ka - Ne yapıyor? - Öldü. — Öldü mü? — Çoktan... Öldüğü vakit otu. zunu bile bulmamıştı. Mühendis, yüzünü gizledi. Ke- derle sevinç, yüreğinde, biribirine karışıyordu. Fakat yavaş yavaş şu hodbin hisse kapıldı: Hadiyenin 6 güzel şekli, hüviyeti, daimi su- rette onun olmuştu, ona kalacak 6! Hiç bir kuvvet,n genç kadının değişmesine imkân vermiyecekti! Birdenbire irkildi. Tüyleri di. ken diken oldu. İçinden bir ses ona dedi ki; — Ya Hadiye seni beklemek” ten, ümitsizliğe kapılmaktan öl . diyse?... Ya senden şüphelendiğ için öldüyse Hatice SUreyya Fıtra ve zekât üç cemiyete verilecek Türk hava kurumu bu seneki fırt. ra ve zekâtm hava kurumile birlikte Kızılay ve Çocuk esirgeme kurumuna verilmesi için hazırlıklarını tamamla- mıştır, Bunun için fıtra zarfları ha . zırlanmış ve hava kurumu nahiye te- $ekküllerine gönderilmiştir. Zarflar hafta içinde evlere dağıtı. lacak ve bayramın birinci günü topla. nacaktır, Hava kurumu bu yıl ilk defa olarak bütün kaza ve nahiyelerde teş- kilât yapmak imkânmı bulduğundan bu yılki fıtra ve zekât miktarının ge-| çen yıllardan çok fazla olacağı mu . hakkak görülmektedir. Kenan Hulüsi Bir yarasa Bir kıza âşık oldu Yakında kitap halinde çıkıyor / Kimbilir, bu kız belki de mühim Düşes di Piti,o na, büyük bir! alâkayla baktığısırada, küçük Ha: san, bütün olup bitenleri anlatı. yordu. Hikâyesi bittiği zaman sordu: Hızır — Demek ki bu anlattığınız is tikamete gidersek Venedik donan masını bulabileceğiz? iğim aksi çıkar. sa her türlü cezaya razıyım, reis. — Size ceza vermek aklımızdan geçmez... — Öyleyse hizmetlermiden fay da hasıl olunca mükâfat da bekle memeliyim. — Umduğunuz mükâfat nedir? — Teveccühünüz... Bana itima- dınız... | Cülyeto, ne vahşi bir kaplan ru-' hunu taşıyan, ne münis bir ked di. En tatlı bakışıyla Hızır Re süzdü. Hayır, ileri doğru adım at- madı. Fakat, öyle bir gülümsedi, öyle bir hal takmdı ki, sanki Türk korsanının tâ yanı başına kadar sokuldu. — Bu itimadı kazanmak için daha da aniacakları var... Söy- liyebilir miyim?... Yoksa yalnız mı kalalım? İ Hızır, etrafını saranlara bir göz| attr... İşte Ali amca... İşte Kâni,. İbrahim... İşte Eliya Reis. Ali amca: “— Ne fena tesadüf... Bu Kâni! burada olmasaydı, pek iyi olurdu İşte bir haber verir...,, diye düşünüyor- du. İ Yüksek sesle: — İsterseniz çekilelim?... - de.! Hızır: — Siz bilirsiniz... Kâni: — İşi olan gitsin... Ali, için için: — Lâhavl... Fakat, bu esnada, “Genç kızın, gözü, Kâniye ilişti: | — A... Monsenyör... Siz bura- da? Başınızda kavuk... Türkler a- rasında ?... Kâni, şaşaladı. Bu kız, onu ne | reden tanıyor?... — Ben, Monsenyör falan deği- Siz, Venediğin ta-| nınmış rahiplerinden değil misi- niz? Bütün foyası meydana çıkmak. tan korkan mühtedi, yutkundu. Hızır, onun hızır gibi imdadına yelişti: imdi müslüman-! dır... Kimsenin mazisini yız... Belki eskiden papastı... Esa- sen dinle epeyce uğraşmış olması! lâzımdır. Çünkü islâmiyeti kavra- dı... Demek Kâni reisi tanıyorsu- nuz? — Evet. U-dN Beni tânir Her! halde... Fakat, ben ondan ayrıldı. ğım vakit çocuk denecek yaştav dım, Pek küçüktüm... Şimdi zi yüdüm... Pek değiştim... Hasan: — Adı Düşes Cülyeto di imiş... - dedi. arama- Piti li Kâni: — Tanıdım... Tanımaz olur mu- yum ?... Venediğin en nazlı asilza- delerindendir... Nasıl oldu da bu İ ralara geldiniz? — Anlattıkları gibi islâm ol- mak için... Kâni: — Ayni arzu, benim de yüre- Allahın talili di- ğimde canlanmışlı. kolları imişiz, Düşes Cülyeto. - ye mırıldandı. — Bana bir müsl'iman adı ve- riniz... Artık Cülyeio olmak iste. miyorum. Çelebi, bu vazifeyi gördü: — Cemile... Senin gibi güzel bir kiza bu ad lâyiktir: Cemile... Derhal din değiştirme muame- lesini yaptı. Düşese selâvat getirt- ti. Bunun üzerine, genç kadın koy nundan bir takım kâğıtlar çıkar- du: — İşte, müslümanlarmn en bü - yük deniz kumandanma getirdi - ğim hediye... Bu, Gazanfer Reisin hazinesine ait plândır. Hızır ve Ali, ikisi birden, vezi- yetin birdenbire ehemm'yet kes- pettiğini görmüşlerdi. - Doğrusu, Kâninin yanımda muhaverenin bu kadar ileri götürüldüğüne de Piş- man oldular. — Bu bahsi sonra konuşa'ım... | eydi kızım... Sen istirahat et... Biz şu gemiyi teslim alalım... (Devamı var) Satılık ve kiralık Beyoğlunda İstiklâl eaddesinde Yıl dız sineması karşısında bekâr (soka. ında 10 numaralı ii odalı kâgir ha. ne satılık ve kiralıktır Almak ve ki. ralamak istiyenlerin “VAKİT, mües. sesesine müracaatları, Göz Hekimi Dr. Sükrü Ertan Babıâli, Ankara caddesi No. 60 Telefon: 22566 Salı günleri meccanendir... Kiralık katlar Babıâlide Ankara Caddesinde İkdam Yurdunun katları ayrı ay- rı veya toplan olarak kiralıktır. Resmi daire ve sosyetelere elve - rişli olduğu gibi modern tesisatı | vardır. Görmek için her gün kapı- cıya müracaat edilme: GAYET MÜHİM Paris mamulâtı, H. Villette lâboratuvarmın yeni bir keşfi SANOGYLI Piore, Jenjevit ve Stomatit gibi ağız ve diş hastalıklarını ve mikroplarını imha ve tedavi eden diş pastasıdır. Lezzeti hoş, her eczane ve depolarda satılır. Diş tabibinize sorunuz. Yeli ADAM V, STROVSKİ Akademi üyelerinden HAYDAR RİFAT D.ve Y.T. K. No: 47 Kuruş 75 HABER AKŞAM POSTASI IDARE EV! Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu ; Istanbul 214 Telgraf adresi; istanbul HABER Yazı işleri telotonu : 24872 idare ve ilân : 24970 ABONE ŞARTLARI Türkiye Fenebi 1400 Kr. 2700 Mr. 730 » 400 o İLÂN TARİFESİ Tısaret ilânlarının satırı 12,50 Assmi ilânların 10 kuruştur. Senelik Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası KUPON 333 12.12-935