N GN 2a sl gg —O kadar gayret ediyorum, ge- pöj "ede iki yakamız bir araya gel #İ "iyor, artık bıktım! il — Ne yapalım? Terziler iki ya- #“İ kayı bitişik dikmiyor! — Allah aşkına alay edip dur-! p maf # — Üzülme, Necibeciğim! Hele " r öleyim, o zaman zengin olur- tun!... g Kadın hayretle baktı, , , Kocası izahat verdi: e) Ressamlar, ekseriya © öldükleri Zaman şöhrete kavuşurlar. Zira aarında birçok methiyeler, ten: kitler yazılır. Zenginlerin dikka- tini celbeden tabloları satın al. hir... — Kabre indiğimin ertesi günü tablolarımın kaçar yüz liraya sa- tıldığını göreceksin! Bu kadar ha: Yal üzerine haydi Necibeciğim, sandala atlıyalım, Göksuya gide - im. Orada yaptığım etüdü bitire- Yim | e VAR a. ... İki saat sonra, genç kadın, te- Peden tırnağa kadar sirılsıklam,! sahile tırmandı. Köye doğru: ! — İmdat! İmdat! - diye koş- , Mağa başladı. © Civardaki köylüler, “yardıma teldiler, Necibenin etrafını sardılar. ©, helecan içinde anlatıyordu: — Dereye düştük... Kocam bo- ğuldu. Köylüler: — Aman... Kurtarmağa koşa - Em... Genç kadın, gayri ihtiyar, yol- larinr- kesmek ister gibi kollarını © Açtı; — Hayır, hayır... Boğulduğunu Gördüm... Elini sallıyarak bana da Veda etti... Bitti, bitti... Her ümit mahvoldu. Ve, yüzünü elleri içine alarak İnlemeğe başladı: — Yarabbi! Yarabbi!... Ne fe- Komiser: — Başınız sağ olsun... Vah vah! * dedi. - Haydi siz, evinize gidin de çabucak elbisenizi değiştirin, Yoksa siz de hastalanacaksmız! — Doğru söylüyorsunuz... Ben de Zaten eve gidiyorum... Ah, yir. iye dul kalmak ne feci Konuştuğu sırada e'lerini yü- Yünden çektiği için, komiser, genç yedim gözlerinden bir damla bi- Yaş akmadığını gördü. Necibe, bu gayri tabi! işin far- kina varmadan devam etti: Aman! Aman!... Çabucak e w. Zaten üşümeğe baş- ME RADAR Seri LE e — 19 döneyim adm, Ressam Hamidi Kemalin kar:sı, böyle söyledikten sonra, yaz mev- Htini geçirmek için kiraladıkları şücük eve doğru yürümeğe baş- : Köylüler, kadının arkasından gi nnidirir. Komiser mırıldan - — Bu ne garip kadın! Kocası - Min ölmesi ona bir tavuğun ölme - tinden bile hafif geldi! Polisleri hesaba katmayan ahret yolcusu Oradaki adamlardan biri: — Soğuk su hissiyatını don- durmuş olacak! Komiser: — Olabilir. Fakat, burası o ka- dar derin ve akıntılı bir yer de- ğil!... Sakın kocasını o boğmuş ol- masın... Tetkikatta bulunmalı... Necibe, eve dönmüştü. Kuru- landı, giyindi, tekrar boyandı. Ga. zetelere telgraflar yazmağa başla- dı. Zevci vefat etmiş... Karısı svin- de iki göz! iki çeşme ağlıyormuş... Etrafına kocasının yüzlerce tablo- sunu almış... Onlara baktıkça bu büyük sanatkârın kayıbına içi par çalanıyormuş... Güzide ressamm yüksek fırçasından çıkan bu eser. leri her gören tablo meraklısı genç adamın bu yaşta ölüşüne sa- nat namına teessüf edecekmiş... Bu müddet zarfında dere vo- yunca polisler araştırma yapıyor: lardı. Hiç bir ceset de bulunmadığın. dan Hamdi Kemalin zevcesini sor- guya çekmek için eve geldiler. Genç kadının şıklaşmış, sürmüş sürüştürmüş olduğunu görünce va- ziyeti büsbütün garip buldular. Komiser gülümsiyerek: — Doğrusu pek matem içinde pe KK SE . Kadının cevaplarını işitince, büsbütün şaşaladı, Vaka cereyan ettiği zaman güya kendi orada de- ğilmiş gibi, sözleri birbirine uy- muyordu. Kocası, sarkarken suya düşmüş dediği halde, biraz sonra sandalın devrildiğinden bahsetti. Komiser, öfkeyle: — Aman, hanım... Ben Haadı Kemal beyi tanırım... O, gayet iyi yüzer... İki kulaçta sahili bulur du. Kadın: — Anlaşılan unutmuş olacak. — Allah allah... Yüzmek unutu- lur mu?... Her gün denize giren a- dam nasıl unutur. — Vallahi bilmem... O dakika- da kendimi düşündüm. Ne vlup bittiğinin farkında değilim. — Çok garip! — Kazalar zaten gariptir!... E ğer garip olmasalar, insan vak- tinde bilir ve tedbir alır... — Ben şunu bunu bilmem... İs- tintaka girişeceğim. — Ne münasebet?... Her halde şimdi bana müsaade edin de pos- taya gideyim. Bazı telgraflar Komiser, sert bir tavırla: — Hiç bir yere gidemezsiniz.. Karakola gideceğiz... O esnada salondan içeri bir er kek girdi. Rahmetliye son de.ece benziyordu. Şu farkla ki merhum Hamdi Kemalin bıyığı vardı. Bu ise matruştu ve gözlerinde iri gözlükler vardı. Hamdi beyin erkek kardeşi olduğunu ve yengesinden kimse . nin şüphelenerBiyeceğini söyledi. Komiser: — Kimseden şüphe eitiğim yok efendim... Bununla beraber istin- tak etmek mecburiyetindeyim... HABER -— Akı postası Tefrika numarası : 89 Küçük tayfa minimini bir mıknatıs çıkardı. Etrafına, hırsızlama bir göz attıktan sonra, bunu, pusula kutusunun içine yerleştirdi. Geminin istikametini değiştirdi Geçen kısımların hülâsası Venediklilerin donanması, bas . kın vererek bir “dil,, yani esrarı öğrenecek esir yakalıyorlar: memnun, bir tepsi içki hazırlan. masını emretti, Afrika sahilleri - | nin bu ılık ve lâtif havası içinde, | kafayı tütsülemeğe başladı. | Bu esnada, Cülyeto, etrafına hırsızlama bir göz attı. Kimse ta- rafmdan tarassut edilmediğine emniyet getirdikten sonra, ayak. kabısınm içinden mini mini bir mıknatıs çıkardı. Pusula kutusu - nun içine bunu yerleştirerek: “.- Tam gösterdiği istikamete gideceğiz!,, diye mırıldandı... Gemi onun çizdiği rota üzeri - ne yol almağa başladı. Sema, bulutlarla kapalıydı. Ba- zı yelkenlerin açık olmasına rağ” men, rüzgör esmiyordu. Gemi, kü- rek kuvvetiyle ilerliyordu. Lâtif bir sünbüli havaydı. Şayet rüzgâr esse, yahut yıldız. Cülyeto, dikkatle bakıyordu. Beyaz örtüleri, güvertenin or - tasında açtılar. Çöllerde dolaş - maktan yanmış, Berberi ile Arap ortası bir adam... Şaşkın, perişan, ne olduğunu, nereye geldiğini, ne âkibete ma - ruz kalacağını bilemiyor... Kaptan: — Haydi, şunu krç kasaraya çı- karın. . Filikaları da yukarı alım... Gemi hareket etsin! - emrini ver. di, Dil'i yukarı çıkaranlar arasında bizim küçük tayfa da vardı. Di - ğer bahriyeliler dağıldığı halde, o, kaptana usulla sordu: lar görünse, tecrübeli gemiciler, — Ben de gideyim mi? istikametin değiştiğini farkedebi- — İstersen dur! lirlerdi. Fakat, bu şerait içinde — Teşekür ederim. Kaptan, tercümana bir takım sualler sordu. Tercüman bunları arapçadan italyancaya çevirdik - “çe, istintakta hazır bulunan za - bitlerin gözleri sevinçle ışıldıyor. du. Epeyce kıymetli malümat elde! etmişlerdi. Bunları bir yere not ettiler. Esir sintineye atıldı. Sonra, kaptan, küçük yelken - lerin açılması emrini verdi ve bil. hassa küreğe kuvvet gidilecekti. Artık, donanmaya dönüyorlar. dı. Haber vereceklerdi. Hıztr'a mükemmel bir baskın yapacakla- biylenin meydana çıkması imkân. sızdı, Akdenizin ılık rüzgârı yüzüne çarparken; genç kız şöyle düşü - müyordut 9 3 “— Beni asıl tahrik eden ma - ceraya şimdi atılıyorum... Şimdi- ye kadar, Venediğin mahdut çer- çevesi içindeydim... Aileme hiya- net, kocama hiyanet... Hep benim zevkimce, meşrebimce şeyler... Fakat şimdi, memleketime hiya - net etmenin heyecanmı tadıyo - rum... Acı bir zevk!... Yazan: (Vâ Nü) salasının alamıyacağı şeyleri zevk diye yapmışlar... Ben de onlarda- iğ nım... Onların kanı, damarlarım. da dönüyor... Hiç birinden aşağı kalmamalıyım.. OAklıma gelen herşeyi yapmalıyım... İki saat sonra nöbet değiştir - mesi icap etti. Puslayı hiç kork. madan başka bir nefere teslim et- 4 ği ti. ? Öyle ya: Kutunun içinde, mik. natıs gizliyken çekinecek birşey yoktu. Gemi, kaptanın değil, o - nun çizdiği hal üzerinde gidecek. ti. Hızırın karşısında Sabahın olmasına daha birkaç saat vardı. Deniz, sema, akşamki halini muhafaza ediyordu. Ansızın, ön tarafta vardiya bekliyen nöbetçi: — Gemiler görünüyor! * diye işaret verdi. Bir hareket oldu. — Donanmamıza kavuştuk! Fakat, kaptan: — Bu kadar çabuk kavuşma « mamız icap ederdi, . diye,tered - k düt etti, - Maşallah, me çabuk ile. © rilemişler... Gemilerin adedini saydılar... On altı taneydi. | Halbuki, kendi donanmaları 36 parçadan mürekkepti! Biraz daha yaklaştılar... Sabahın akçıllığı içinde, Vene- dikliler dehşet içinde farkettiler: — Hızırın donanması... rını umuyorlardı. Kaptan bir aralık dedi ki: — Küçük tayfa.. Sen bugün seçimi gok yoruldun... Haydi git uyu ba- Milli Türk Talebe Birliğinin yeni kalım... idare heyetinin seçim işi iki gün için. — Böyle heyecanlı bir ânda| de bitecektir. Rey sandığı bugün saat 16 da asılı yerinden indirilerek açılacak, netice ö. bür güne kadar belli olacaktır. hizmet etmek İstiyorum, efen - dim... Eğer müsaade ederseniz, pusla başında ben durayım... — Aferin sana küçük kahra - man.. Fakat sakın uyuklama ha... Bak, eğer, pusulanın ibresi şu noktaya gelirse tam Hızırm do - nanması üzerine düşeriz... O za - man tamamdır... Kaptan, elde ettiği “dil, den ——> ği AŞ Hanimefendiyi karakola kadar götürmek lâzım... Rahmetlinin biraderi fena hal- de öfkelendi. Yüksek sesle bağır- mağa başladı. Şüphede olan komi. ser dikkatle onun yüzüne baktık- tan sonra, yanına yaklaştı. Gözlü ğünü çıkarıp: — Hamdi bey sizsiniz! Ahret. ten ne zaman teşrif buyuruldu? Zavallı ressam, hakikati inkâı edemedi. Meseleyi itiraf etti: Na- mına propaganda yapmak için böyle bir hileye başvurmuşlardı Bu sayede pek çok para kazanma- ğı umuyorlardı. Yalnız: Polisleri hesaba katmamışlardı! Nakleden; Hatice Süreyya İngiliz dayinler vekili Eski Osmanlı borçları meclisinde İngiliz murahhasr Vayt dün şehrimize gelmiş, akşamki trenle Ankaraya git. miştir. Köylü cigaraları Galatada Akçe sokağında Sü- leymanın odasında arama yapı! - mış, Lâz Mehmede ait 1100 paket köylü cigarası bulunmuştur. Ci - garalar müsadere edilmiştir. Gayyur usulile 48 derste kendikendine Fransızca | Bay M. Gayyur tarafından ya- zılıp gazetemizde tefrika edilmiş olan (48 derste kendi kendine fransızca) notları bu defa Vakıt) matbaası tarafından kitap halin- de çıkarılmıştır. Memur, işçi, tale- be ve herkes için faydalı olacak olan bu kitaba, 320 sayfa olması- na rağmen, yalnız 75 kuruş fiyat konulmuştur. Tevzi merkezi Va- “Ecdadrm Romalılar her zevki — Türkler... i tatmışlar... Borjiyalar, insan hav- (Devamı var) Talebe Birliğinin Süleymaniye camiinin minaresi Geçen günkü lodos fırlınasında a. lemi uçan Süleymaniye camii minare, siyle diğer bazı camilerin kubbelerini tamir işine bügünlerde başlanacak , tır, 4: HABER AKŞAM POSTASI IDARE EV! Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: Istanbul 214 Telgraf adresi: istanbul HABER Yazı işleri telofonu : 23872 idüreveiân , — : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Senelik 1400Xr. 2700Xr. YE İ 118 Ml nini S& aylık o 730 . 1456 ,, 3 ayık «0 .. so .. 4 aym EO 300 Ticaret Hanlarının satırı 12,50 Resmi ilânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası