347 — Brand ruhlar mi telefon ediyor diye düşünürken telefondan: — Allo, allo! Ben Jorj! sesi duyuldu. 346 — Birdenbire kabloya merbut olan tele - fon çalmağa başlağır #15 — Profesör Tomas Brand ilmi tecrübele- rine devam ediyordu, 449 — Evet, Sizin nazariyenize göre benim ölü 350 — Profesör hayret ve dehşet İçinde kal olmam lâzım. Bunu kabul ediyorum, Yalnız kü - reyi yukarıya çekiniz, öa 3A$ gr > Jorj mu? yalan. Jorji şimdiye kadar çoktan ölmüştür, — Bu kabil mi? diyordu. 430 PARDAYANLAR Fransuva, Janı görünce, sanki şid. detli bir elektrik seyyalesine tutulmuş gibi titredi. Jan ismini söylemek iste - diği halde ağzından anlaşılmaz, kısık bir sesten başka bir şey çıkmadı. Göz- leri, sanki bir cadınm karşısında imiş gibi dışarı fırladı ve karardı. Sonra gözlerden ağır ağır, yaşlar dökülmeğe başladı, Fakat yüzü taş gibi donmuş. tu. İşte bu halde, korku acı sevgi, mer hamet, oh!.. En çok merhametle ka - rışık bir rüya görüyormuş gibi Jana baktı. Ayağa kalkarak sevgilisine doğru yürüdü. O da, Jan gibi ellerini bitiş - tirmişti. Kendisini ezen fikirlerin a - gırlığı altında yürüdü. Yüzüne bal - mumu renginde bir sarılık geldiği ve gözlerinden tane tane yaşlar dökül - düğü halde bir kelime bile söyliyemi. yordu, Janm yanına gelince, diz çökerek alnını, matem elbiseli kadının ayakla- rma kadar eğerek hıçkıra hıçkıra ağ- lamağa başladı. İniltisi odayı doldur. du. Bu iniltiler ve bu hıçkırıklar ara sından yalnız bir kelime duyuluyor. du. — Affet! Affet! Fransuva böylece diz çökmüş ©. larak ne kadar kaldığını bilmiyordu. Yavaş yavaş doğruldu. Janın buz gibi ellerinden tuttu. Sonra ayağa kalkarak matemli kadını kucakladı. Yüzü Janın yüzline yakındı. Şimdi söylemek, kalbinde ne var- sa hepsini dökmek istiyordu. Düşün. cesini düzeltmek, ne kadar acı çektiği. ni, yaptığı haksızlıktan dolayı ne ka- dar pişman olduğunu (söylemek için kelime bulmağa çalışıyordu. Bir şey söylemek üzere iken, Jan iki kolunu boynuna dolıyarak tatlı bir gülümseyişle başını Fransuvanm © muzuna bıraktı. FPransuva bu anda niçin tuhaf bir korkuya kapılmıştı. O, Janın bu sarılışını tanıyordu. Bu gülümseyişi, omuzuna (eğilen bu sevimli başı biliyordu. © Marjanside, sütninenin kulübesin- de, evlendiği ve yola çıktığı o müthiş gecede ayni hal olmuştu. Hep ayni hareket, ayni tavır, ayni gülümseyiş! Fransuva, heyecandan çıldırmak derecelerine gelerek : — Jan! Jan! diye haykırdı. Ja. nın 'Marjanside, o uğursuz gecedeki sesini, söyleyişini duyunca tüyleri ür. perdi, Jan: — Ah sevgilim, nihayet üç aydan- beri sana itiraf etmeğe cesaret ede - mediğim mukaddes sırrı şimdi öğre « neceksin., Onu bilmekliğin lâzımdır. Sonra da gidip babama söyliyeceğiz. sözlerini mırıldanıyordu. Heyecanı son dereceyi oObulan Marşal:; —, ne diyorsun. Kendine gel! de- di. — Dinle güzel Frahsuvam.. Din. le sevgilim... Bu dakika çok yüksek - tir, Sevgilim ben senin karnım, ev « lenişimiz mukaddestir — Jan! Jan:. — Dinle, tatlı ve müthiş olan sır budur: Fransuva, baba olacaksın! Bundan sonra Jan, saf, masum, parlak gözlerini Fransuvaya dikti: — Ve ben de anne olacağım! Marşalin dudaklarından ümitsiz bir sayha fırladı. : — Deli! Zavallı kadın çıldırdı, PARDAYANLAR 431 —7şşşm NM Sonra bayılarak arkası üstü yere Biribirlerine tapan bu iki kişinin düştü. buluşması, şövalye dö Pardayanın aş. ...s kı, katolik ve Mügmolar arasındaki Marşal dö Monmoransi son dere,| vaziyetin sonu ne olacaktır? ce sevdiği Jana tekrar kavuştu. Sayın okuyucularımız bunu romanımızın “İnci kısmı olan “Pardayanın ölümü,, nde oz uyacaklardır.