HARER — Akşam Postası İ. 2 İLKTEŞRİN — 1935 İNEK TEYZENİN MİRASI BURADA İSTİ. RAHAT ET. MIŞLER.. E..ARTIK ÇoK OLDUN. ŞEF SEN DEYİLSİNİ BEN İM... ACABA NE YAŞASIN... VETİŞİYORUZ.., BOZKURT ve HALK > Xx Ş SEY Tıraş bıçakları sahipleri O “ g Saygı değer müşterilerinin büyük Cumhuriyet bayram- G £ larını kutlularlar, h SEA YATAR EE . |. . Şirketi Hayriyeden: Cümhuriyet Bayramı münasebetiyle İlkteşrinin 29 ve 30 uncu Salı ve Çarşamba günleri akşamları 71 numaralı vapu- run (DONATILMIŞ OLDUĞU HALDE) yapacağı gece sefer leri tarifesi köprü ve iskelelere asılmıştır. R o Körinizi GözETİN ' ve çifte spiralli OSRAM “D ampullerini diğerlerine tercih ediniz Bu lâmbaların çifte spirali az cereyanla çok aydınlık vermelerini temin eder. Işık neşretme kabiliyetleri (AM | elektrik sarfiyatları ile mu. rayese edilmiyecek derecededir. DI mm OSRAM- Eminönünde Tek kollu Cemal gişesi sanıbi CEMAL GüVE “Sayızı değer müşterilerinin Cumhuriyet Tafsilât: Galata posta bayramını kutlular. kutusu 1255 işini sin enmınmin 268 PARDAYANLAR PARDAYANLAR 265 — Şimdi haydi o bakalım, mösyöj di. Şimdi artık bir iki saat kadar ser « maden mi yoksa etli kemikli bir hazi” Pardayan: yatsın! dedi. — Uşak iataat ederek (o karyolaya yattı. Pardayan da güneşin ışığından rahatsız olmaması için yüzünü örttü ve: — Kapının açıldığını duyarsan hor Jamağa (O başlıyacaksın! iki kulağını kesmekliğimi istemiyorsan hiç kımıl. danmazsın.. sözlerini söyledi. İnlemekle hırıldamak arasında bir ses Didyenin itaat edeceğini anlattı. Bunun üzerine Pardayan odadan çıkarak koridorda durdu. Bu koridor oldukça karanlıktı. Par dayan el yordamiyle yukarıda anlat - tığımız dar ve dolambaçlı merdivene açılan gizli kapıya doğru bir iki adım atmıştı ki bu kapı açılarak bir adam koridora çıktı, Şövalye kılığından bu adamın Mar. galle beraber Pon Dösedeki handa gördüğü seyis olduğunu tanıdı ve hemen geriye döndüyse de seyis arkn- smdan yetişerek: — Mösyö dö Pardayan ne yapıyor? diye sordu, Pardayan kısaca: — Uyuyor, dedi. Seyis, yavaşça kapıyı açıp (sahte pordayanı karyolada gördü ve homur tusunu duydu. Kapıyı tekrar kapayıp Yavaş sesle: — Pekâlâ, buradan kımıldanmaâ, > ta bana haber ver! emrini ver. Bunun üzerine Pardayanın Marşö- İn seyisi olarak tanıdığı adam sessiz en büyük merdivenden inip itti, v -— Vay cönına! Adeta sırtım terle bestim herhalde burada mahpus bu » lunan ve benden gizlenen mahpusü görmeli bu sırrı öğrenmeliyim. Şövalye küçük kapıyı açarak dar merdivenden aşağıya Inmeğe başladı. — Amma da karanlık ha! Sakm yanlış bir yola sapmış olmıyayım? di- ye mırıldandı. Bu sözleri bitirir bitirmez (birinci katrn dar sofacığına ayak bastı, Bura. dan Marşalm dairesine geçilecek bir kapı vardı. Pardayan daha aşağıya in” mek üzere iken bu kapının öte tarafın da bir ses duydu. Hemen kulağını a - nahtar deliğine dayadı. Ve isminin bir kaç kere söylendiğini tamamen işitti, ... Pardayan uşak Didyenin ağzmı tı. kadığı sırada otel Dömemenin kapı - sında armasız bir araba durarak için. den esrarengiz tavırlı bir adam çıkıp hemen konağa girdi. Şüphesiz bu adam mühim birisi idi, Çünkü o anda Marşa! dö Damvilin o- dasıma götürüldü. ” Hanri, onu gönrünee hemen karşı. lamağa koşarak yavaşça: — Siz burada ha?! Ne tedbirsizlik? dedi, — Eğer Dük dö Gizin yahut Marşal dö Tavanm yanına gitmiş olsaydım da ha büyük bir tedbirsizlikte bulunmuş olacaktım. Bununla beraber mesele 0. kadar mühim ki size derhal haber vermeğe mecbur oldum. Dündenberi yaşamıyorum. Hemen kimseye sezdir. meden Bastilden kaçtım. Şimdi her şe. yi söyliyeceğim. Derhal (o Gize haber verilsin ve hepimizin hayatı tehlikede. dir.. ne mi? Hanri sarararak Pardayana baktı: — Ne demek istiyorsunuz? Yoksa bundan vaktiyle haberiniz mi vardı? Fakat susarak dudaklarını ısırdı. Pardayan (Marşâli dikkatle gözden geçirdikten sonra cevap verdi; — Benim mi? Benim hiçbir şeyden haberim yoktu. Yalnız bu hazinenin meselâ bir taç gibi birşey mi olduğu. nu sormak istedim. İçi hoplayan Marşal kendi kendi” ne; — Kralı götüreceğimizi sandı! diye düşündü. — Anlıyorsunuz ya Monsenyör, e. ger öyle birşeyse son derece ihtiyatlı bulunmak lâzımdır... — Dinle Pardayan! Bu İş, aklınıza gelen mesele değildir. Fakat sanki bir krala muhafızlık ediyormuşsunuz gibi ciddi davranacaksınız. Pardayan içinden: — Demek ki bunlar kralı daha ön” ceden kaçırmışlar! Vay canına... Fa. kat nası) oluyor da Pariste herkes sa” kin bir halde bulunuyor? düşüncesini geçirdi, Fakat aklma birdenbire birşey ge. lerek ; — Monsenyör, buraya varır varmaz “ odaya hapsedilmeme sebep bu ko * makta mahbus bulunanın kim oldu Zunu öğren:avmekliğim - için miydi? diye sordu. — Evet, onun içindi. İ Marşal, yalan söylememişti. Haki katen Pardayanm Jan dö Piyenle kı. zını müdafaaya kalkışmaıdan kork -| müştü, p — Pekâlâ, bütün gün oradan bir yere kımıldanmıyacağım ve gece saat birde hazır bulunacağım, dedi. Bu cevap üzerine Marşal odadan çı kınca Pardayan kendi kendisine söy « lenmeğe başladı: — Mademki buradaki (o mahpusun kim olduğunu öğrenmemi istemiyor - lar, o halde niçin bunu gelip bara söylüyorlar? Şimdi onun kim oldağu- ğunu öğrendiğim halde bu kadar ih » tiyata he lüzum var? Hayır! Konak, ta mahpus bulunan kral değilüir, Fa » kat acaba kim? Yahut kimler? Çünkü belki bunlar bir kişiden de fazladır - lar, Her halde benden gizlenen bir şey var vesselâm! Bunu da geceye kadar öğrenemiyeceğim... Lâkin ben bu işin ne olduğunu muhakkak daha evvel öğrenmek isterim. Pardayan böyle söylenerek kapının kilitli olup olmadığını yokladı. Kapı kilitli değildi ve bir koridora açılı. yordu. Şövalye avluya inen büyük taş merdivene kadar bu koridorda yürü - dü. Birisine rastlarım korkusu ile ge ri döndü. Tekrar oda kapısının önün. den geçerek koridorun öbür (başına kadar gitti, Burada âdeta tesadüfen dikkatini hiç çekmiyen bir küçük kapı keşfetti. Bunu açınca dar ve dolambaç W bir merdivenle karşılaştı. Bu ilk keşfinden memnun olarak « odasına döndü. Gün hiç bir şey olma- dan geçti. Pardayan odasında kısa a- dımlarla dolaştı ıslıkla av havaları çaldı, pencerenin (camlarında par . maklarivle trampet çaldr. Kısaca ca nı son derece sıkıldı. : Forma; 44