bara YE allel nil 15 m. İlk hafta derslerine başlama" mış olsa bile Rabia, gününün yâ- rısımı konakta geçirmeğe başlar. ken bir nevi hayat görgüsü ve ho- calardan öğrenilemiyen bir hayat tahsiline atılmıştı. Bilhassa Sabi- ha hanımın yanında olmak, yaşa- manın kaynağına atılmış demek» ti, mütemadiyen yeni bir şekil alan hayatı eliyle tutuyor, gözüy- le görüyor gibiydi. Hanımefendinin konak halkına emirlerini ekseriyetle o götürü: yor, bu sayede konak halkmı ya" "ndan tanıyordu. Çocuğun se- vimli yüzü, dost gözleri çok defa dürüşt olan bu haberleri yumuşa» tıyor, ve konak halkının bazan! mütecaviz ve küstah cevaplarını hanımefendiye #öylemiyordu. Bu ketumiyet ve sükün evvelleri mü- tearrız ve müstehzi bir tavur al- miş olan Dürnevi bile kazanmış tr. ” Bilhassa tevcihat listesi çıktığı gün, hanım onu birkaç defa pa- şanın odasina yollar, falan bey ve yahut paşanın katili hizmet muka bilinde taltif edildiğini tahkik et tirirdi. Rabia, paşayı odasında mahut Şam hırkası ve beyaz tak- kesiyle, şen bir gönül, rahat vic- dan sahiplerinin asudeliği ile ar “karkaşağı oyar bulurdu. ii “dan gelir gibi inliyen ve derin 8ö- siyle eski şarkılar mırıldanırken | birdenbire susar, çocukla şakalas şıtdı. e Tevcihatın «içyüzünü anlatırken çok tuhaftı, Burnu müstehzi bir mâna ile uza- nir, uzanır, burnunun ucu kartal! gagası gibi kıvrılır, kendi için için | gülerdi. Rabia bu sebepleri din-! lerken, zihni altüst olurdu. Her nevi taltif bir hiyanet, bir fesat mükâfatma benzerdi. sebeplerinir Bir gün paşa, bir gözünü kır parak: “Musıki muallimine söyle, sana| “Ey zevki zerin,, şarkısını talim! etsin!,, dedi. “Ben daha meşke başlamadım, paşa efendim.İ. Zevki zerin, ne| demek?,, “Altın eğlence!,, “Bu Kanarya hanımın söyledi- ği şarkı değil mi?, “Seni gidi çapkın seni...,, Paşa, acaba neden çocuğun bu sualini tuhaf bulmuştu? Paşanın kahkahası durdu, yüzü ciddileşti: “Kanarya hanımı gelecek haf- ta altın kafesine koyacaklar... Ar- tık konağımızda bir daha bu şar- kıyı söyliyemiyecek..,, “Sahi mi?,, Her zaman beraber yemek ye diği ve çok sevdiği bu güzel kız için paşanın lâkırdılarında bir şa) amet hissetmiş? yüzü bulutlanmış- tr. “Niye gözlerin doldu? Fena de gil, saraya gidecek, saraylı olacak. Altın kafes o kadar fena bir şey değil, kızım.,, ine kli (Nakil, tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur.) .yüzü endişeli, gözleri dalgın gö-| ma söyleme... akkal Rabianın zihninde saray derhal bir altın kafes oldu. Kafesin par maklıklarma dayanan sarışın gü- “Ey Sevki) zerin,, şarkısı söyledikleri yer! zellerin bir ağızdan: Bir gün sonra Sabiha hanım, onu paşanın odasına yolladığı va- kit ilk defa olarak Kanaryayı pa»! şanın odasında buldu. Paşa, ari | sı dik bir sandalyada oturuyor, rünüyordu. Kanarya, bir yer mim derinde ud çalıyor, Rabianın bir zaman unutamadığı bir şarkıyı dolgun ve müteessir bir sesle söy lüyordu. “Gönül senden kimlere etsem şikâyet.,, Gönül, bir ip kadar kızın ağzın-| da uzuyor, udun telleri kizin be! yaz parmaklariyle bu hüzünlü ez. giyi tekrar ediyordu. Paşa çocuğu görünce biraz sw kıldı: “Hanımefendi bir şey mi istis yor?,, Rabia anlatırken, Selim paşa- nın yüzü bir şey anlamamış gibi göründü: “Hanımefendiye söyle, bu ak- şam ona meseleyi kendim anlatı» Eer “ . Rabia mlştan ni ikisi birden arkasından seslendi, geri çağırdı. Karırya minderinin kö şesinde ona bir yer açmıştı. Genç Çerkesin başı gizli bir zilletle, ağır bir kahırla eğilmiş, sesi kısıl- mış, gözlerinden yanaklarına dam la damla yaşlar dökülüyordu. Bus nunla beraber, dudaklariyle te- bessüm etmeğe muvaffak oldu. “Gelecek hafta karşı kasşıya yemek yiyemiyeceğiz Rabia, fakat! ben bir saraya yerleşince mutlâk seni davet edeceğim.,, diyordu. Rabia biraz sonra kalktı, oda dan çıkarken, bu defa paşa da onunla sofaya “adar geldi ve ya" vaşça: “Kanaryanın ağladığımı hanı- Kanaryayı burada gördüğünü hiç söyleme, daha iyi... dedi. Bu maceradan üç gün sonra| Rabia, konakta gözlerini kamaştı-! ran şenlikli bir akşam geçirdi. Bü-| tün avizeler yanmış, herkes uzun etekli, ipek entariler giymiş, s& falarda ipek fışıltısından geçilmi-, yordu. O akşam, Kanaryanın müs takbel hanımı kadın efendiye, Sa. biha hanım bir ziyafet veriyordu ve ziyafetten sonra kendisine tak» dim edilen canlı hediyeyi, Kanar- yayı alıp, saraya götürecekti, Salonda perde arkasında bir! saz takımı çalıyor, herkes Kanar- yanın oyununu bekliyordu. Kadın efendi için odada yük-! sek bir plâtform yapmışlar, üzeri- ne yaldızlı bir koltuk koymuşlar. dı. (Devamı var) | HABER — Akşam Postası Tabiatla, vahşi Kaya Oğlu hayvanlarla ve birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı Yazan: Rosny almn$ * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet * No. 15 Kurt burnunu savaşçıya İk çevirmiş, kokluyordu. | Elindeki yara kokuyu ziyadeleştiriyordu. Bu koku birgü evvel boğduğu adamım kokusu di Genç atmaca gözleri ormanın yarı! gölgeleri arasında büyümüştü. Büyük! bir sevinçle göğsü kabarıyor, genç sa-| vaşçının yüreği çarpıyordu. Biraz daha ilerledikten sonra ada- mı gördüler. Toprak üzerine uzanmış. İ #. Pek yorgun ve bitkindi. Yaraları - vordu. nm verdiği bir sıtma ile y Filoğlunun, arkadaşlarınm yeniime -! lerini tasalı tasalı düşünüyordu. Ka | ranlıklar arasma sokularak dövüşün hepsini görmüştü. Yaban domuz oğul- Tarmn yenildiğini, öldükleriri görün- ce ormana doğru kaçmağa başlamıştı.. Bitaz uyuduktan sonra hir sıçrayışla uyandı. Büyük bir körkuya tutulmuş. tu. Yunındı tunç baltası olmakla be - raber sağ eli işe yaramadığı için şimdi yaralı bir köpek yavrusu gibiydi. Başı dönüyordu. Kulaklarında onu ürperten bir sesin çınladığını işitmiş- ti. Bu çınlayış onlarca bir uğursuz - Tuktu. Yaralr savaşçılara ölümü bildi- riyordu.. Güneş dalları ısıttıkça çın - layış daha fazlalaşıyordu. Yarası ü - zerine otlar yapıştırmıştı. Bu otlar o. nun acısını durdurmamıştı. Yara kap- kara veçok yakıcı id. Al bir yü. rek gibi çırpınıyordu. Bir çınar ağacınm dibine uzandı. Yalnız olmak, mağaralardan, sâvaşçılar.| dan derin bir korku sarıyordu. Fil oğlunun yenilmesi de başka bir yara gibi onu bitiriyordu, Soyunun yenil mesi yüreğini bir ok gibi deliyordu.. Ulusunun büyük kuzancını, düşma- nı, nasıl öldürdüklerini düşündü. Hiç bir ihtiyar, bir tek çocuk bırakmamış. Tardr. Düşmanı böylece vurmak, soyu- nu tüketmek gerekti, Kadınları nasıl kaçırdıkları, kendi payına düşen kadın gözlerinin önüne geldi. Kendisine me. tanet vermek için söyledi: — Yahan domuz oğulları gözleri pek, dinçtirler. Fidanların arasına giz! lenen çocuk onu tanıyarak titredi. Bel ki de bu adam onun annesini kaçıran, ahhesini, kardeşlerini o öldüren adam olabilirdi. Pek genç çocuk acılarını oldukça unutmağa başlamıştı. Şimdi o Yaban Domuz ağlunun görünüşü yüreğinde- ki hınçları yeniden kamçılamağa baş. ladı. Acıları gene canlandı. o Çocuğu kızgın bir demirle dağladı. Düşünüyor | du.: — Yaban Domuz oğlunun mızrağı yok.. Eli yaralıdır. : Tavşan oğlu ile Kurt ondan daha güclüdürler, Savaşçı iri, tıknaz gövdesi, kısa ha . caklı uzun kollu, iri yüzlü idi. Sert al İ nma düşen kıvırcık saçları kaşlarını kadar iniyordu. Yaban öküzüne ben » ziyen gözleri şakaklarına doğru geniş liyordu. Güeli iri domuzlar o gibi idi. Kurdu tutan çocuğun yüreği hızlı hız- lı çarparak kendi kendine söyleniyor. du: — Yaban Domuz oğlu Tavşan oğ - Tunun annesini elinden aldı. Tavşan oğlu dövüşmemeli öyle mi?... Kurt burnunu savaşçıya çevirmiş, kokluyordu. Elindeki yara kokuyu zi. yadeleştiriyordu. Bu kökü bir gün ev- vel boğduğu adamın kokusu idi. Bir . denbire çocuğun elinden (o kurtuldu. Yaralının altında yattığı ağacın di - bine doğru gitti. Öyle usul usul, öyle sinsi ve yavaş ilerliyordu ki gece kus. larının uçuşu gibi “sessizdi. Yalnız yolunun üzerindeki bir tavşanı ür - küttüğü için Tavşan hızla okoşmağa , başladı. Savaşçı döndü. Kurdu gör .' dü. Baltasını sol eline, aldı azametle| söyledi: — Yaban domuz oğlu on kurt öl - dürdü.. Bir kurt Yaban Domuz oğul .| larınm baltaları * önünde bir tavşan yavrusu gibidir.. Gel de göreyim! Kurdun gözleri kıvılcımlar saçıyor du. Domuz oğlununkiler de sıtmadan yanıyordu. Adam yalan söylemişti. O korkuyordu. Yabancı bir o toprakta idi. Uğursuz sesler, çmlayışlar kulak larmda daha fazla islik * çalıyordu. Gürbüz, güçlü Filoğlu bile yenilmiş - ti. Karşısındaki kurdun o muammalı! duruşları vardı, gene söylendi: — Savaşçı gizli varlıklara kan ve -! recek, Kurt adamın çevresinde dönüyordu. İri bir ensesi, keskin dişleri vardı: Du daklarını ayırarak kurnaz bir vuruşla onları gösterdi. Savaşçı keskin tunç baltasını sallı yarak söylüyordu: — Yaban Domuz oğlu kara kurt - tan çok büyük kurtlar abii, inar ağacına ol çin Die Şal ibi sürünerek yak N klaşan çocuğu gözetiyordu. Kurt adamda Kan kokusu almış, 0- nun bitkin olduğunu sanki anlamış! gibi idi. Tavşan oğlunun geldiğini gö rerek hiç kıpırdamadan duruyor, yan yan bakıyordu. Savaşçı Kurdu korkut. tuğunu sanarak daha hızlı bağırdı: — Yaban Domuz oğlu yalnız bir balta ile kurdun kafasını ezebilir.... Kalçasına saplanan çocuğun miskin kargısı onu birdenbire sıçrattı. Anla. mak için başımı çevirdi. Tam bu sani- yede Kurt atılarak ensesine saldırdı. Çocuk kargıyı çekerek yine vurdu. Sa. vaşçı kırılmış bir ağaç gibi yuvarlan -| dı. Kurt onu boğmağa uğraşıyordu. Savaşçının gözleri önünde kayalıklar, mağaralar, savaşçılar, kadınlar be - lirdi. Bunları göz kamaştıran bir ay - dınlık içerisinde görüyordü. Sonra can çekişmesinim geniş karanlıkları içerisine düştü. Kurt sıcak kani içmeğe | vardı. Tavşan oğlu savaşçıları gibi kes Kin bir sesle bağırdı: — Tavşan oğlu ile Kara Kurt büyük savaşçıyı öldürdü. Tavşan oğlu ile Kurt,ondan daha güçlü, daha yiğti tirleri, Çocuk savaşçınmtunç baltasile, kür künü alarak sığınağına döndü. Kaya oğluna söylendi: — Tavşan oğlu döğüşmek istemiyo; du.. Yalnız Kurdun önüne geçemedi...! Savaşçı Tavşan oğlunun ânnesini ka.) çırmıştır. Tavşan oğlu onun Kalçasını) kargısile delmiş, Kara Kurdu da boğ- muştur... Kaya oğlu elini küçüğün başı üze. rine koyarak söyledi: — İyi yapmışsın. Tavşan oğlu ile. ride bir savaşçı, bir başkan olacaktır! Derin, ölçüsüz bir sevinç küçüğün göğsünü doldurdu. İki gün sonra Çiğdemin yaraları! iyileşmişti. Kan epiyee dinmişti. Etler! kuru idi. Yalnız geceleri biraz acı çe kiyordu. Genç kız şimdi yorulmadan! yürüyebilirdi. Papatyanın iyileşmesi daha yavas tt. İki kadın savaşçıya şimdi olduk- lavdı. Onun dinçli . pek i, uzun boyunu gün geçtik,! çe daha çok beğeniyorlardı. Papatya uysal, başı yumuşak'i İ kendisini kurtaran, efendisi > ol#* erkeğe kolayca boyun eğebilirdi. * dem kardeşinden büsbütün başk# Onlar arasındaki değişiklik disi kurtla, dişi bir oğlağa benzey di. Onda serbest yaşamak duy vardı. Kendisini ölümden kurtar#' kaçıran adama bile boyun. eğ yanında yaşıyordu. Onun gözleri Kaya oğlu da kendisi gibi idi. Y yağız yürekli Gökırmaklı genç W duygularmı sayın ile karşılıyordi Bundan başka genç kız bira onu korkutuyordu. Bu korku yürü öyle tatlılıklaria o dolduruyord! onu yenmeği hiç de düşünmiyorü” Yalnız kuvvetlerini birleştirmis” di. Çiğdem daha iyi iğne kullar! dokumalar yapıyordu. Kaya oğlu” kin silâhlar, taşlarla, boynu?! kemiklerle ince avdanlıklar yap” du... Silâhları şimdi bollaşmıştı. Y3' Domüz oğullarından. mizraklar, uzlar. tunc baltalar. oklar v2 alm. Kaya oğlu onları, biliş keskinleştiriyordu. #u.Şimdi sözler daha iyi anlaşılıyf, Çiğdem Gökırmaklıların dilini N niyordu. Silinmiş çok eski duyguları bu leri söylerken canlanıyor, de nenesinin sözlerini antyordu. Kaya oğlu Yaban Domuz oğul rınm dilini öğrenmeği hiç istem” du, bu ona iğrenç görünüyordu. patyann gizli varlıklara kurban leceğini, Çiğdemin kardeşini “kafi mak için yollara düştüğünü, Y"” Domuz oğullarının ırmağın ka; Kındaki iki ay ötede bir yerde otu! Tarımı öğrendi. Çiğdemin annesi öldüğündi olan hatıraları pek fena idi. Y# onu bağlıyan kardeşinin sevgisi Şimdi Yaban Domuz oğullarma * | sinden çok kini vardı. Yaban D© oğullarıkendilerini. ele © geçirmi$ * ; saydı yok edeceklerini biliyordu. lece onun yıldızı Gökırmaklı ile leşmişti. Gökırmaklı Çiğdemin karsi , bilmediği gizli duygularla pe dı. Gökirmaklılar Yaban Domuz ları gibi çabuk olgunlaşamıyor! Evlenme çağları daha gecikirdi. y kurma çağı yasalarla gösteril! Kızlar çok sıkı yetiştirilir, yaln? cılarla savaşçılara verilirdi. P" için Kaya oğlu da sevgi duygu!” karşı epeyce yabancı idi. çiğ bü işte ondan daha temkinli idi. muz oğulları yabaner, iptidai, © yetiştiklerine daha çok uyarlard” Bir edkekle bir kız, evlenirkef çok göreneklere boyun eğmek. £' Çiğdem bunları düşündükçe ür! yordu... Bir kız bir savaşçıya verildiği Sırtlan oğlu, veyahut başkan vey? ka bir yaşlı genç kızın iki di: taşla kırardı. Böylece dişleri kızın kuvveti alındığı gösterilmi? lurdu... Sonra savaşçı İlerler ge” dınm tepesine bir yumruk İn Evlenince böylece yapıldıktan kadın bir köle olmuş olurdu. O vi icin, t icin çalışmdı. i id, isterse öldürebili (Devamı 0"