yazam: AYNİ (Nakil, terciime ve iktibas hakkı mahfuzdur.) Yüzü de ilk görüşte, örneğe benzer. bıyıklar, kansız, ince, azıcık de-| jenere bir sims. Fakat dikkat edi- lirse, yüzünde, onu züppelikten kurtaran iki âza vardır: Biri, göz-! leri ve bakışının mânası; öteki, ağzı ve dudaklarının ifadesi. Göz. leri, düşünen, hem derin düşünen adamların dalgınlığı, hususiyetiy» le başka gözlerden ayrılır. Ağzı- nın çizgileri sarih ve temizdir, dudaklarında temiz yaşamış ağız- ların topluluğu, rakik mizaçlı bir adamın tatlılığı vardır. Sefahat- la, cinsi hayatlarının Suiistima- Tiyle çirkin, gayri muayyen, bol dudaklı paşazadelerden onu, bu sevimli ve kuvvetli ağız derhal ayırabilir. Fakat bunu Selim pa- şa farkedemez. Kendi canlı, kan lı, hattâ biraz yırtıcı hilkatine hiç benzemiyen bu oğul, onun hayati emellerini yanlış yolda sürükliye- cek bir neslin nümunesi. Onda iyi bir şey görmek kabil mi? Hilmi, babasma soğuk, fakat terbiyeli bir selâm verdi. Annesi- nin iki elini birer birer aldı, öptü. Başına koyduktan sonra yanakla rma yaklaştırıp biraz öyle tutması dı ki, yalnız hürmetinin değil, o mübarek Mini mini, zarif vw sevgisinin derinliğini de ifade edi- yordu. “Senin kız hafız, hakiki bir ke- şif, anne!,, | Baba oğulun ilk birleştikleri bir fikir, bir görüş, Sabiha hanımı se- vincinden titredi. “Baban da öyle düşünüyor, yav» rum.,, Heyecandan biraz peltekliği ar. tan Hilmi, güya babasiyle hemfi- kir olmaktan çekiniyormuş gibi, oldukça mübalâğalı: İ “Ne kontralto... Ne zengin ses... Fakat nasıl yeknasak... Nasıl Mr sır Arabı gibi inliyerek okuyor.. O, daimi legatodan mutlak onu kurtarmalı!,, Selim paşa, ne kontraltonun, ne de legatonun manasını biliyordu. Fakat kızın tarzını beğenmişti. Hususiyetlerini tashih değil, bilâ kis daha bariz bir şekilde meyda- na çıkartmak istiyordu. Müstehzi bir sesle sordu: “Legato dediğin şeyden bir ses nasıl kurtarılır?,, “Ben olsam, derhal “Peregrini, yi hoca diye tutarım. İki senede.o ses, bir mucize haline gelir... Kim bilir, belki de Avrupa sahnelerine çıkacak bir “Prima Donna,, olur. Fakat yapılamaz ki... Bu geri ka- famız...,, Yumuşak gözleri “Prima Don- na,, ları, sahnelerde şarkı söyliyen bir medeniyetin erişilmez hülya» sının hasretiyle sulandı. Selim paşa içinden: “Aptal oğ- lan,, dedikten sonra zihni “Pereg- rini,, ile meşgul olmağa başladı. O, alafranga ailelerde piyano ho! calığı eden bir frenkti. Sarayda) efendilere de ders verdiği için Selim paşa onu göz hapsine alma- ğa mecbur olmuş, bir zaman sön- ra zararsız, belki de biraz divane telakki ettiği için kendi haline br rakmıştı. Her halde bu sivri sa- kallı, şeytan yüzlü herif pek de öteki Avrupalı piyano hocalarma benzemiyordu. . Türkçeyi Türk gibi söyler, şark felsefesini, har- sini İstanbulda en iyi bilenler ara» sında sayılırdı. Memleketini ve dinini terket- miş olduğu söylenirdi. Her halde bu, pek de asılsız de- ğildi. Çünkü İtalyada bilmem hangi târiki dürya manastırımda rahip iken; oradan kaçmış, Türki yeye gelmişti. Papanın vekili mü- temadiyen herif aleyhinde propa- ganda yapar, Selim paşayı taciz bir okun — Gece kapkara... Otlar arâsinda sürüne sürüne yürüyeceğiz. Fil oğlu bağırınca hepberaber saldıracağız... — Gökirmak adamının oku pek kor kunçtur. — Gökırmak adamı böyle karanlık bir gecede okunu ( atamıyacaktır!. Beş adam bir tek Gökrrmaklıdan yıla cak mı? Yüzü yaralı adam azametle cevap verdi; — Ben yılmam. Beş adam sürünerek ilerlemeğe baş ladılar. Sığınakla Kendi âralarındaki yer iğrelti otlariyle, yüksek çayırlarla ederdi. Dostları, onun gizli din kullandığmı bile rivayet ederler- di. Fakat Selim paşa, Zaptiye'ne- zaretinin dosyasında, “sarih bir mana ifade edemiyen her rivayeti ihtiyat kaydiyle telâkki ederdi. Ne olsa Selim paşanın mizacına uymıyan bir adam... Herifin din» siz olduğuna paşa, kanaat getir- mişti, dinini terkeden her adam,! onca şüpheli addedilirdi. “Avrupa sahnelerinde icrayı san'at eden kadınları hep “Pereg- rini,, mi yetişfirir?,, “Onu demek istemedim... Tas bii size bu noktayı anlatmak müş- kül, Avrupa musıkisinin inceliğini nasıl tarif edeyim, zevkine vara- mazsınız ki...,, “Kim demiş? Ecnebi trupları geldiği vakit, Tepebaşından ayrıl» dığım yoktur. Daha doğrusu Zap tiye nazırı sıfatiyle halkın bu ya- bancı mâtâlara ne kadarrağbet ettiklerini görmek için.. Sonuna kadar dinlemek biraz müşkül am- mâ, züppe güruhu, bir alay seyir- ci var ki, onları görmek cidden her sıkıntıya değer. Herifler ken- dilerinden geçiyorlar.,; “Hakiki musikiden anlıyan ber kes tabii...,, 4 musiki mi dedin? Eğer kapitülâsyonlar olmasa, muzika- cıları da, seyircileri de enselerin- den yakalayıp Beyoğlu kaldırım- larma fırlatırım. Şimendifer dü- düğü gibi öten bir sürü yarı çip- lak, hayasız, kartfrenk karısr... Sar'aya tutulmuş gibi gözleri ev» lerinden uğruyor, bir alay Mart kedisi gibi çığrışıyorlar. Toptaşı saz çalmağa, sarkı söylemeğe kalksa, bu işi biraz daha adama-! kıllı yapardı.,, “Anlamadığınız bir mevzuu ni- çin münakaşa ediyorsunuz?,, | “Bana bak Hilmi, ukalâlığı bir rak, beni dinle.. Sen hani Avru- pa musikisi de, edebiyatı da haya.! tr temsil eder, diyordun. Fakat sa» na sorarım, hayatta orta oyutuna| çıkar gibi, o kadar kalabalık bir! ağızla ilânraşk eden erkek gördün örtülüydü. Adam gözlerine onları gös termiyebilirdi. Yalnız köpeklerle kur dun burun delikleri duymuştu. Kaya oğlu Yaban Domuz oğullarının ilerle diklerini anladı. Kulağını 'yere, taşla | ra yapıştırarak dinledi. Birşey seçe medi, | Yanmdaki çakmakla oldukça kapa | İı taş kümesi arasma koyduğu kuru otları, birkaç dalı tutuşturdu. Taşlar arasından çikan küçük bir ışık sığına ğı aydmlatmıştı, Onların bu beklemeleri arasmda kö pekler burunlarını aralıktan çıkarı yorlatdı, Kürt homurdaniyordu... Ka ya oğlu yüksek bir taş kümesi üzerine cikt. Çöcüğuün verdiği çıralı yanan dalı eline aldı. Birdenbire her yere sa çılan aydınlık iğrelti otları arasındaki Yaban Domuz oğullarını gösterdi. Kaya oğlu ayaklarının ucuna basa rak yükseldi. Fırlattığı ok bir savaş çının omuzunu sıyırdı. Arkasmdan ça bacak attığı bir ikincisi belkemiğini deldi. Bağırarak elindeki topuzu bıra kıverdi. Çıralı dalların saçtığı aydınlık, bü yük göçebenin durmadan oklar fırlat ması Yaban Domuz oğullarını pek şa şırtmıştı. Çabucak oradan çekildiler, Sonra görünmez oldular. Durmadan her yere aydınlıklarını saçan dallarla yapmak istedikleri giz Ji baskın boşa gitmişti. Bu saldırışı üzerine alan iki adamın yaralanmasından suçlu olan Fil oğlu kuruntu ile düşünüyordu. Kara boğa oğlu sövüp sayacak, bunu kendisine çok ağır ödetecekti... Büyük bir kızgınlığın, derin bir ki- nin bütün varlığını sardığını duydu. Şimdi en.büyük bir yıkıcı, bir yenil . meyi göze almıştı, söyledi: Yaban Domuz oğulları saldıracak. lardır. Gökırmak adamını yok edecek lerdir, İ Yüzü-yaralı adam karşılık verdi: | — İki savaşçı sandalda, ikisi de bu- rada yaralandı. Fil oğlu alayla söyledi: — Yaban domuz oğulları öc alma . sınm yolunu bilmiyecekler mi? Leylek önünde titriyen güvercinlere mi ben - ziyecekler? Eğer Gökırmak adamı u- lusu aldatan iki kadınla'beraber yok! edilmezse Yaban Domuz oğlu savaş .! çıları titriyerek. dönecekler! OGökir, mak kadınları onların (o burunlarına güldüreceklerdir!.. Gökırmak | adamı yapayalnızdır.. Bir topuzla onu öl - düreceğim!.. Savaşçılar Filoğlunun Karadomuz oğlundan daha korkunç olduğunu, kaplanlara yalnız bir balta ile saldır. | dığını biliyorlardı. Bir av gününde e| bir kanlanı yalnız başına öldürmüştü. Söyledi: Filoğlu Gökrrmak adamina saldı - rırken savaşçılar kadınları öldürecek- ler. Lleri!.. diye bağıran ses o ortalığı mü? (Devamı var) çımlattr. Dört adam kısa çimenler a .| , | mışlardı. Biribirlerine yardımiyle yo- * ileri!.. diye bağıran ses ortalığı çınlattı. Dört adam kısa çimenler arasından saldırdı. Boşluklarda ıslığı duyuldu. Yere saplandı. Ikinci bir ok bir savaşçının koluna değdi rasından saldırdı. Boşluklarda bir o . | kun ıslığı duyuldu. Yere saplandı. 1 - kinci bir ok bir savaşçınm koluna —. değdi. Şimdi Yaban Domuz oğulları genç, çevik gövdelerinin bütün hızıyla atıl. kuşu tırmandılar, Kaya oğlu mizraklarını tutuyordu. Çiğdem dövüşmeğe davranmıştı. Sa . vaşçıların çabucak taşların tepesinde bulunduklarını gördüler, Çocuk birdenbire tuttuğu dalı sön. dürdü. Kuru yaprakların ateşi ara si- ra küçük kıvılcımlar yaparak yanıp sönüyordu. Gölgeler dumanlar gibi pek bellisiz di. Kaya oğlu topuzunu indirdi, Çiğ - dem. kargısını savurdu. Çocuk taşlar fırlattı, Bir yaban Domuz oğlu Gökırmak lının gövdesi altında kalmıştı, Ikin - cisinin omuzunu Çiğdemin . indirdiği kargı delmiş. Arkadan Filoğlu başka bir savaşçı ile sığınağın İçiresine sıç. ramıştı. Köpekler atıldılar. Çiğdem pek umutsuz olarak dövü. şüyordu. Bir savaşçıyı ensesinden ya . kalıyarak arkaya yuvarlanan o kurda çocuk'yardım ediyordu. O gece büyük bir korku, ürpermenin bütün #feri. ni dondurduğunu duyan Papatye sim. | di-yardıma başlamıştı. Fil oğlu ile Kaya oğlu karşı kar - şıya gelmişlerdi. Bunlar (savaşım en güçlü, en canlı makineleri gibi idi, Filoğlu sivri başı, dört ayaklı hay. yanlar gibi çıkıntılı gövdesiyle Yaban Domuz oğulları soyunu, yanar dağlar toprağını gösteriyordu. Kaya oğlu düz başı, geniş omuzları, uzun bacaklariy. le Gökırmak, Yeşilgöl soylarının ek - siksiz bir örneği idi... Karışık masal . lar, uzun kuşaklardanberi sürüp gi - den kinler, düşmanlıklar onlarda bü- tün hızıyle yaşıyordu. Topuzlar havada döndü.. Fil oğlu Kaya oğluna, bütün soyuna ağız do . Tusu sövüp sayıyordu. Kaya oğlu Gök ırmaklıların öclerini alacağını andlar ediyordu. Ellerinin her ikisinde de kargı vardı.. Bu yarı karanlık, gölge - lerle dolu gecede Kayn oğlu daha a- çık görünüyordu. Filoğlunun başı ka. ranlıklar arasma karışmıştı. Homur - danarak söylüyordu: — Yaban Domuz oğulları sizin ka- rılarınızı aldılar! Şimdfbizim mağa . ralarımızda bizimle beraber yaşıyor . lar. Bizim soylarımızı çoğaltacaklar.. Kurtlar aslanların önünde nasıl tit - riyorlarsa Gökrrmaklılar da Yaban Domuz oğullarının önünde öyle titri. yecekler!. Kaya oğlu bu sözlerin ne demek 0). duğunü seziyordu. Karşılık verdi: — Sırtlanlardan daha alçak olan Yaban Domuz oğulları Gök ırmaklı - larla karşılaşınca korkudan (onlara bakmağa bile yeltenemezler! Onların kafalarını parçalıyacak, yüreklerini deleceğiz! Fil oğlu kargısını fırlattı..Kaya oğ. Tu vurduğu topuzla onu kırdı. İri bir kaya parçası gibi inen Filoğlunun to. puzu Kaya oğlununki ile carpıştı.. Öy- Te bir kuvvetle ki Gökırmaklı sendele. di, Yaban Domuz oğlu uzun bir ulama ile kazanemı bitirmek istedi, Gökir - maklı önce davranarak okunu fırlat - mıstı, Filoğlu arkaya doğru sendele . di. Karanlıklar arasında görünmiye rek inen karı da Filoğlunu omuzun - dan vurmus derisini sıyırtmıştı. Çok kısa bir çağ içerisinde iki düş. Kaya Oğlu Tabiatla, vahşi hayvanlarla ve hirbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı Yazin: Rosny ain6 * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet > man karşı karşıya biribirini gözüt ler, Her birisi ötekini'nasıl — şaşırt cağını, araştırıyordu.. Kurt, o köpek ler, Çiğdem, çocuk, Papatye ötekiler” dövüşüyorlardı. Filoğlu gene saldırğ Topuzlar tekrar çarpıştı. Öyle gir göl le ki iki adamım elinden de fırladı. oğlu homurdandı; — Gükrrmak adamı ölecek. Gözleri karararak karşısındakini üzerine atıldı. Kayn oğlunun kollar” »r yakaladı. Filoğlu göğüs göğüse 6“ lan bir dövüşte pek korkunğ, pek yıf" ter idi. Gökrrmak'lınm üzerine atılır * ken ayı gibi olan etleri sıkışmıştı. İ“ ! kisibirden taşlıklı sert yere yuvarla# dılar. Kayaoğlu altta kalmış. Fil oğ” lu nerede ise onu ezecekti. Yalnız s0" Tukları hırıltı ile çıkıyordu. Boğul * mamak için ağzını açtı. Sinirleri öy gevşemişti ki Gökrrmak adamı kuyvt! li bir çabalama ile onu Üzerinden ai# bildi. Filoğlunun gırtlağı Kaya oğlunu çelik gibi güclü parmakları arasındi parçalanmıştı, Omuzları üzerine düş”# rek hırladı. Sonrâ ağır bir titreme il iri gövde sarsılarak © krmıldanmad” Kaya oğlu bağırdı: — İşte karı kaçıran Yaban Domuf oğuttm su Tüyet Bİze KET eLeter * Topuzunu yerden alarak Çiğdem Papatyeye yetişti, Papatye tunçdan bir topuzla Y#* rulmuş yerde yatıyordu. Çiğdem kurt bir adam öldürmüşlerdi. Gem kız kanlar içerisinde idi, Nerede i# yere yuyarlanacaktı. Tavşan oğlunu öldüren bir savağ * çı ona saldırmıştı. Kaya oğlu bir parf gibi sıçradr.. Bu öyle büyük bir gilret me olmadı, Kargısı kırılan düşman 79 re yuvarlandı. Kaya oğlu sönen #teşi yaktı. Alev « lerin kızıl ışığında Çiğdemin yüzün * den, kollarından, göğsünden kanlar * kryordu. Papatye derin yaralarla der lik deşik olmuş - gibi - görünüyordi Bir topuzla yere yuvarlanan (o çocuf kendisine geliyordu. Köpeklerden biri si cançekişiyor, öteki yaralarını yal” yordu. Bir kargı kurdun buduna saf” lanmış sallanıyordu. o Bunları göre” Kaya oğlunun üzerine derin bir mer lânkoli, acı, sıkıntılı bir düşünce çök” tü. Şimdi yapayalnız kalmıştı. Onsuf kadınlar, çocuk, köpekler, kurt yok 0* lacaklardı. Kendisi bilse onların pef gözlülükleriyle kurtulmuştu.. Göçebe sığmaktan çıktı. Gökırmak Irların ezerek yaralara koydukları * e otlardan toplayacaktı. Döndüğünö çocuğun topuzla şişen kafasından 4” tık kan gelmediğini gördü. Bakışls”* yavaş yavaş canlanıyordu. Alevlerin titriyen gölgelerinde Y# ban domuz oğullarının ölülerini p€ az seçebiliyordu. Papatfye yere kaps muşta. Kızıl bir renk almıştı. o Çiğde” gözlerini kardeşine çevirmiş — cal bakışlarla hakıyordu.. Kaya oğlu getirdiği otları iyice ** dikten sonra yaprakların üzerine ko” du. Bunları hepsinin yaralarma y8 * pıştırdı. Sonra Yaban Domuz oğull# rının ölüleriyle, köpeğin ölüsünü © * radan çıkararak uzağa götürdü. Bö” lece yırtıcıların kan kokusu (ala saldırmalarının öntine geçmiş oluyo” du. Aşağıda, ağaçsız yerdeki ölüyü götürdü. Yalnız elini deldiği “ada” hiçbir yerde bulamadı. (Devamı var)