5 2 Eğ < —) YAZAN : ŞİM, Yol, bir uçurumun kenarında bir- denbire sağ tarafa sapmıştı; ve dört adım kadar ötede bahçenin taş kapısı gözüküyordu. Üstü yabani otlarla o- kadar örtülmüştü ki senelerdenberi buraya tek bir insanm bile uğramadı- ğını zannedecektiniz.. Profesör: — Ümit ederim ki, diye konuştu; sizi merak ettiğiniz bir yere getiriyo. rum. — Evet, Papa dokuzuncu Klemanın daha iki yüz sene evvel arzu ettiği yeri, — Doğrudur; diye birdenbire kesti sözümü! Papa dokuzuncu Kleman, hayatının son dakikalarında bundan başka bir- şey düşünmemiştir. Eğer, Giritte çr- kacak herhangi bir ihtilâle karşı va- dettiği yardımları hatırlıyacak olursa- nız bunu hiçbir vakit Papanm hayatın- da uzak bir ideal olarak görmiyecek- siniz. Çünkü Papa dokuzuncu Kle- man, Çanakkale Boğazından geçecek bir yolun, kendisi için mutlaka Giride uğraması lâzım geldiğini biliyordu; Kleman... Profesör bunu okadar mânalı söylü yordu ki, Klemanın hayatında benim bildiklerimden daha başka birçok şey- lerin bulunduğunu anlıyordum, Ayni hecelerle: — Evet, diye konuştu; dokuzuncu Kleman.. Sonra birdenbire: — Herhalde, dedi, Papa dokuzuncu Klemanın nasıl öldüğünü tarihte oku- muş olacaksımız... — Hayır diye cevap verdim. Ve hakikaten Klemanm ölüm vesikalırma sit yazılmış hiçbir tarih yazısından haberim yoktu, — Tuhaftır, diye izah elti profesör; - as hayallesimin bir dakika. önleri- ne geçemiyecek olursam, Papa doku- zuncu Klemanı, Permos manastırmda kazaya uğramış delikanlınm haynaletin. den daha başka türlü o düşünemiyece- ğim. Belki... Belki de Papa dokuzuncu Kleman, tuhaf bir ölüm hareketile Permosa gelmiş olabilir... Çünkü, bü- tün arzularına rağmen bunu yapama- mıştı. Halbuki bir havari idi; İsâ'dan daha büyük bir havari ve hayatınm son günlerinde yegâne düşündüğü şey. mavi taşı bir gün parmaklarına geçirebilmek için bir haçlılar seferi yapmaktan başka birşey değildi. Ne kadar tahmin «dersiniz bu mavi taşm kıymetini?.. Profesör, tıpkı, tabist âlimi Vilyam Kuks'un kollekşiyonlarına biçtiği kıy- meti sorar gibi soruyordu: No. 10 Kenan Hulösi — Evet, ne kadar tahmin ediyorsu- muz... Ümüt ederim ki bizzat taşım sahibi olan Andronikos bile hiçbir vakit bu- na bilmiyordu. İki milyon (dolar! Bununla beraber Papanm size anla- tacağım ölümünü unutmuş değilim. İsterseniz, bu ölümün şeklini benden işittikten sonra, Permos manastırma uğradığını bile iddia edebilirsiniz. En yakın kardinallardan birinin 1810 se- nelerine doğru neşrettiği bir hatıra ki- tabında, bu ölüm en ince noktalarına kadar anlatılmıştır. ve Okorkunçtur. Papa, Vatikanın bir odasında Obütün perdeleri kapatılmıştı; öleceğini O bili- yordu. Bir takım sesler, kuş ve yarasa sesleri, herşeyde tabiatten uzak olması- na rağmen, bütün duvarları delerek kulaklarıma kadar yavaş yavaş sokulu- yordu. Papa dokuzuncu Kleman, bu sesle- vin, daima kütüphanesindeki küçük He dolaptan sızdığını iddia etmiştir. Küçük bir dolap.. Bu dakikaların ta- rihçe hiçbir vakit unutulmıyacak olan hikâyesini anlatan Kardinal: — Bütün korkularıma rağmen, diye söylemiştir, Papanın ruhu istirahati için bu dolabı açmaktan başka çare bulamamıştım. Hakikatte oradan hiçbir şey işitmiyor- | dum; fakat, Papa bunu iddia ediyor- du? Anahtarı bana uzattı; onu boğu- Buz, dedi; çünkü nefesimin bu seslerle | tıkandığını hissediyorum. Anahtarları titriyerek aldım. Eğer renk zap teden bir makine icat edilmiş olsaydı, dia edebilirim fakat, Papaya merbuti yetim vardı? Anahtarları çevirdim; heyhat... İçerde bir kitap, 1340 ile İ rih kitabından başka hiçbir şey yoktu. Birdenbire profesörü hikâyesinde yarıda bırakarak: gü LA iyordu, — Evet, diye cevap verdi profesör sükünetle; bir tarih kitabı, ve şüphesiz Permos manastırının esrarını anlatan tarih kitabıydı; Nitekim, sabaha karşı saat dört sularmda Papa dokuzuncu Kleman gözlerini kapadığı vakit, Kar. dinal yazıyor ki, gözlerinin altında, birdenbire siyah bir kanat hayaleti kı- mıldamaya başlamıştı. — Şu halde, dedim, yalnız kazaya uğramış delikanlının ölümü bu şekilde olmamıştır. Fakat kızım!. Ne dersi- niz; böyle bir ölümden onu kurtarabil- mek için kendinizi kuvvetli buluyor musunuz?, Profesöre cevap vermedim.. (Devamı var) kitabı mr. Istanbul Sıhhi Müesseseler Arttırma ve Eksiltme Koimsyonundan: pin sksiltmeye konmuştur. 1 — Miktarı: Azı 18,000 kilodur. Çoğu 20,000 kilodur. 2 — Tahmin fiat: Toz şeker kilosu 26 kuruştur. 3 — Eksiltme 18 Eylül 935 çar samba günü saat 16 da Cağaloğlun- Va Sıhhat Müdürlüğü binasındaki 4 — Muvakkat garanti: 390 Komisyonda yapılacaktır. liradır. 5 — Şartnameler parasız ola rak komisyondan almabilir. 6 — Eksiltmeye gireceklerin 935 Ticaret Odası vesikasiyle 2490 1450 arasında yazılmış bir Bizans ta- | ypg” BİR YARASA “uygu? Bir Kıza Aşık Oldu! * yüzümü katiyyen tanımıyacağımı id. | “Kapalı zarfla eksiltmeye konulan Akliye ve Asabiye hastanesi» | toz şekerine hiç bir istekli çıkmadığından yeniden kapalı zarfla | sayılı kanunda yazılı belge ve bu işe yeter muvakkat garantı makbuz veya banka mektuplariyle usulü da iresindeki teklif mektuplarını yu- karda yazılı eksiltme saatinden bir saat önceye kadar makbuz muka- hilinde komisyona vermeleri. Kültür Direktörlüğünden : Ilik mekteplerde talebe kaydına Ey- lülün birinde başlanacaktır. öirme sı- nıflara bu sene 928 doğumlularla sara evvalki doğumlulardan arta kalanlar alınycakdır Kül — tür direktörü 10 Eylüle kadar (bulundukları yere en yakın okula, çocuklarını kaydettirmelerini velilerden rica eder. (5015) HABER — Akşam Postası No63 Nazlı — Ulaaan.. Bu ne güzel mem - İeketmiş be.. İnsanı koltukla, tür- kü ile rakı içmeğe götürüyorlar! . Diye söyleniyordu.. O gece sabaha kadar Kazıklı âlemi hep böyle kâh cümbüş, a- henk, kâh alay, şaka, maskaralık; kâh da naz, niyaz, işve ve sevgi ile! geçti... Ve sabahleyin gün doğar - ken Nazlının “Kele kana beşe ka - na,, ninnisi ile meclis paydos bo- rusunu çaldı! » » Bir tarafta Çakır Râna ile Çakır Emine, bir tarafta Nazlı ile tirşe gözlü Gülizar. Şaşırdım, hangi tarafı kollayacağımı.. Fakat, Naz- İk gene ağır basmaya başladı.. Lâ- kin aklımın ermediği bir şey var - sa o gece Çakır (oOEmine Nazlrile Gülizara karşı kıyametleri kopa - rırken sonra çabucak onlarla nasıl da candan dost oldu? Geçen akşam İncirliğin akt ta - rafında Nazlı ile yalnızca buluş - tuk, Uzun zaman kendisini ara - yıp sormadığım için bana bir çok sitemlerden sonra; — Ah, dedi, biz bu yıl Çırpıcı ile Çörekçi arasında bir İdrellez yaptık.. Görmeliydin! Belki kay - nardı ortada on beş kazan.. Belki çalardı meydanda on davul, on , bio Kadar tulum, körük çalgısı.. Gene hora teperdi meydanda altmış. yetmiş delikanlı ile kız karı.. Ak o gün zatınızı bilseniz ne kadar bekle - dik.. Ha gelir, ha gelir diyr kaldı hep gözlerimiz yollarda.. Ve sonra sordu: — Siz bu idrellezi kimlerle ge- girdiniz, o akşamki Çakır Emine ile falan mı ?. — Hayır, dedim, ben idrellezi bu yıl bazı arkadaşlarla Kadrkö - yünde Fikirtepesinde geçirdim. Nazlı içini çekerek: — Ah, o Fikirtepesi ah!. Sen değil miydin, geçen yıl beni o k; kirtepesinden kandırıp aşırmışlır. evine!,. Söyle bakalım evdeki ko- ca valde ne yapar, beni sorar mr arasıra?. — Sormaz olur mu, hatti bu- gün gelirken sana çok çok selâm bile gönderdi. — Vealiküm selâm.. Benden kendisine yığın yığm selâm, öpe - rim mümbarek ellerinden, bek - lerim dualarını hayırlı hayırlı!, Nazlının bu sözlerinden onun tekrar bugünlerde bizim eve ka - pağı atmak istediği anlaşılıyordu. Fakat, böyle bir şey olur da Ça- kım Emine bizi duyarsa acaba ba- na karşı ne vaziyet alır? diye dü - şünüyorum. ».* Biz artık fahri çeribaşılıkta biz- den çok kıdemli olan Reha Beyi de geçtik. Çünkü o yalnız bir ta - rafın kâhyalığını yaparken ben şimdi atrafla da içli dışlı oldum .. Lâkin, bugünlerde içkiye de fena| düştüm ha!. Reha Beyle buluşa - madığım akşam Etem gelip zihni- me giriyor; Etemle buluşamadı -. ğım akşam Tornavida Hasan ge - lip Reha Beyin geni filân gazino - da, Filin meyhanede bek'ediğini| söyleyerek aklımı çeliyordu! . (O | Yüreğim sızlar... Kulağım vızlar! ÇiNGENELER | ms ARASINDA Hayattan alınmış hakiki bir macera Yazan: Osman Cemal Kaysısız Akşam üstü İncirliğin alttarafında ile yalnızca buluştuk Artık bizim musiki merakı, çı- kan hayat ve havalarmdan çıka- rTacağım muzik motifleri filân hep | suya düşüyor gibi.. Hergün bu karma karışık kafa ile insan hiç böyle şeylerle ciddi olarak uğra - şabilir mi? Zaten Reha Bey denilen adam alafrangayı hiç sevmediği, hiç an- lamadığı için beni boyuna alatur- kanın pestenkeranı havalarını öğ- retmeğe ve çalmağa, onlarla uğ- Taşmağa teşvik ediyor. Reha Beyin kavlince alafranga çılgın bir züppe, alaturka ise naz- lı bir gelinmiş! ! Halbuki öte taraftan Nazlı ile Çakır Emine yavaş yavaş alafran- ga havaları daha çok sevmcğe baş İyorlar, Annem son günlerde benim bu hallerimden daha fazla üzülmeğe, bu yüzden ara sıra hastalanmağa bile başladı. Ay, aman, vallahi bu karışık ve içinden çıkılmaz hayattan ben de yavaş yavaş usanmaya başladım. Bizim eve temelli olarak Naz- Irmı gelecek, Emine mi? Kim gele cekse gelse de ben de bu karışık ve yorucu hayattan kurtulup biraz başımı dinlesem ! İRİ GE, “Zannedertem bü ya” e yaz gibi ve geçen yazdan daha yo- rucu olarak böyle hay huyla geçe- cek... Adıma eğlentimi! denilen ve gerçekte gürültüden, yorgunluk - tan, israftan başka bir şey olma- yan manasızlıklar gün sektirme- den boyuna sürüp gidiyor. Bizim dargın arkadaş acaba şimdi ne âlemde? Buradan Sarıyere taşm- dıklarmdanberi hiç yüzünü gör- medim. Aksaraylı Nazım Mai eğlenti yerlerinde görüyorsam da henüz oda bana dargın olduğu için kendisile görüşemiyorum. E- tem, Nazım için: — O, diyor, benzer çok bilmiş bir insan oğluna! O adamı satar da helvaya verir, illevelâkin ben daha çok bilirim ondan... Lâzım gelirse ben onu çeşmeye suya götü rürüm de susuz getiririm! — Senin bilmediğin yalnız ne idi Etem? — Bu daracık deli dünyada be- nim bilmediğim yalanız bej vakit namazdır! — Oğlan, köpoğlu, yalan söyli- yorsun; bundan bir ay önce bir gün Kazıklı bağda namaz kılan sen değil miydin? — O başka o... Ona derler tüv- be namazı... O kılmır üç dört sene de bir keret.. O kolaydır o! — Peki, sen o gün o namazı kı larken neler okudun bakayım! dum çingenece bir çok şeyler! — Ya duayı nasıl ettin? — Duayı da ettim te bülece: Neuzu şeytan, besleme rahman! Ondan başladım sülenmeğe: Abe Allahım... Duyarsın abım! Çoktur günahım... Ayakta papuç: Başla külâhmm!... i Açtım elimi... Kırdım belimi! Tuttum dilimi... Ziytin tanesi... Ekmek dilimi"... "Ademi iki — Allah kabul eyliyesin, oku- İBel gevşekliğine iHormobin 6 — EYLUL 1975 Okur hafızlar... Bayılır buna: Çadırda kızlar!... Kusurum çoktur... Mangizim yok- tur! Halim bom(.....) pen aç gezerim? İrfan bey toktur! Çektim çok acı... Sen bana acı! Etem duacr... Olmuştur şinci; Mübarek hacı! Amin, amin, amin Velet Ali amin! — Oğlan bu ne biçim dua, kö- poğlu? — Çingenecesi dua bu kadar olur. Deyilim ben saçaklı molla ki edeyim daha kibarcasını!... Hem sen, şinci bırakasın duayı muay! filân da sorarsam şinci sanı ben ki çok var, gördüğümüz yok senin Çakır Emineyi filân filân... Ne ya” | parlar, iyimidirler? Geldi görece“ ğimiz bu akıları! — Neden geldi göreceğin? — Bilirsin ki kıldık namazı, bur nun burasımda bir ay öncesinden, yaptık duamızı gönderdik Soya! — So da nedir? — So demek ki yani ya büyük efendi, büyük mal mülk sahibi, se- nin anlayacağın Allah! — Demek ki So kelimesi bura” da Allah manasına mecaz olarak kullanılıyor. 22 Kim bilsin artık Hicaz ola” ele izle İmellmnaala,, Li salimen sikii orasını sen yine git bu makamlar” dan anlayan Ayvansaraylı, Sulu kuleli kemaneçecilerden danış! Ha.. Ne diyordum kıldık nama” zımızı, yaptık duamızı, olduk şin- ci tüvbekâr... Ona sebep sorarmi Çakır Emineyi şinci yürekten mak sımcasınâ (masumcaşına) düşme” sin içine hani içine bir acayip bula nıklık... Zere farkındayım ben, bi zim Nazlı gibi, Gülizar gibi Çakır Emine de yakmıştır feraceyi siz€ Hem de korktum o gece ki, hani burada yapmıştık bir teferiz, o za“ man kıskanarak birbirlerini zatı" onlar dalaşacaklar diye... İllevelâ- | kin ne yaptı yaptı bizim Nazlı, göz lerile onları tılsımladı, döndürdü hepsini de bal mumuna... Hele Çakır Emineyi bağladı saçının te” linden kendi saçlarının tellerine. — Demek Nazlı tılsrm da yapar ha? — Ha ha!.. Onun yok mu o bu” lanık bakışile karagözleri, o bir keret bu gözlerine kökünden dik* timiydi bir insanm yüzüne, o ister erkek, ister kadın olsun apışır ka“ )ır karşısında... Hem yalnız insan ları değil, ayvanları bilem bir ba” kışta susta durdurur karşısında.» (Devamı var) Tatsilât: Galata posta kutusu 1255 VEZEERRAZEİEREZN KİMYAGER Hüsameddin İdrar, kan, kazurat ve ticaret tah“ iilleri yapılır. Eminönü, Emlâk v€