ya kayık iS/emi. merikadan bir telgraf al - dı. Amerika polisi birtür- J fi lü başa çıkamadığı bir: KALPAZAN çetesi için kendisini Ame - rikaya çağrıyordu. (Xx 9) Telgrafı alır almaz der- hal Amerikaya hareket et- ti. Ve giderkende çok sevdiği HABER okuyucu larma bu (Omacerasınıda anlatacağını vadetti. un A / HABER'in deniz ge * Ye ve onunla zintisi için İstanbula gel - atmaya karar mişti, verdiler. Gezinti günü akşamı A- rafların w be. Ccücelerde, 192 SERSERİLER YATAĞI odasının birdenbire önünde can- lanması onda bir kâbus tesiri hu- sule getirdi. Gözü odanın n'hayetindeki per deye ilişti. Alnmdan dökülen soğuk ter ta- nelerini silerek: — O kadin buradan giriyordu! Mermer gibi beyaz kollarının a- çıkta kaldığı mavi ipek elbisesinin içinde penbe ve beyaz bir güzel- likle giriyordu. “İşte geldim, sev- gili âşıkım,, diyerek giriyor ve boynuma sarılıyordu. Acaba gene mi o gelecek. Oh, bu cehennem ha. yali?. Elverir ki o gelmesin! Gör- düğüm şeylerin hepsi bir rüya ol- sun! diye mırıldandı. Ayni zamanda köşedeki perde kalkıp Madlen Ferron meydanı çıktı. Kral elini hançerine götürdü, Madlen kralın düşündüğü elbi. seyi giymişti. İnsanı kendinden ge- çiren tatlı sesiyle: — İşte geldim, sevgili âşıkım! diyerek ve gülümsiyerek ilerliyor- du. Bembeyaz kesilen Birinci Fran- suva bir adım geri çekildi. Fakat bir saniye sonra kralm karşısma dikilmiş ve çıplak kolla- rını onun boynuna dolamıştı. Aşk ve şehvetle baygın baygın bakan gözlerini onun göz'erine dikerek etli ve ıslak dudaklarını onamuzat- mıştı. Yapışıyor, sarılıyor, ılık'ne. fesiyle onu çileden çıkartıyordu. — Hain, ne vakittenberi gelme: din- Ne vakittenberi seni böyle ku. cağıma almamıştım. Ah Fransu. vacığım. Seni ne kadar seviyorum. Ya sen de beni seviyor musun? Kral ilk anda korkmuştu. Bir dehşet bütün ruhunu don. durmuştu. Lâkin şimdi, şakaklarını çarp- tıran o korku aşka dönmüştü. Madlen çıldırtıcı okşayışla onu yeniden büyülemişti. Titriyerek: — İster kadın olsun, ister bir hayal.. Her halde son derece gü zel.. Beni cehenneme sürüklemiş olsa bile onunum! diye düşündü. Bununla beraber Madlenin son sözleri bütün endişesini almıştı. — Sizsiniz ha! Sahiden siz mi- siniz? Maladrin evindeki korkunç vakayı unuttunuz mu? sözlerini söyledi. Kendisini onun kollarından kur. tarmak için bir gayrette bulundu. Fakat Madlen daha çevik, daha kuvvetli olduğundan sıkıca sarıl. dı. — Sus, yaptığım şey aşkımın çılgınlığından ileri gelmişti. Fran. suvacığım! Kollarmnın arasında, öpücüklerinin içinde ölmek istiyo- rum. Bak kalbim nasıl çarpıyor. dedi. Kalbinde ne kadar kin ve nef. rel'varsa hatırliyarak kurtulmak için kuvvet bulmağ» uğraşan Fran. Başından öenim cücelerin elinde, 4 esir Maha birkaş arka. aşırı var Onlarıda zel ularmsanız hep kö/e. hiz Oluruz. muhariplerin şar!ları darı (ki £ ğ ) Yİ 1 ya cak ra rkadaşım Demimki kurşum-X lor bir .ihlardı. Para vermiyormu. MUZ? Geç li m Vi, Küçük Con'un ayık , V ve kral bulunacak; öböründe siz. Denize apılaığımız Yakik Kral izde le ceğiz: 2 SERSERİLER YATAĞI 183 — Beni öldürdünüz! Benim i- çin öpücüğü ölüm olan bir fahişe idiniz! diye homurdandı. — Sus! Seni çok seviyorum. Bu sirada Madlen ona dikkatle bakıyor, yüzünü, gözlerini, ağzını inceliyordu. (tetkik ediyordu) Hırsla, solgun eserlerini görmi- ye çalışıyordu. Evet, evet.. Artık hiç şüphesi kalmamıştı. Kral ze. hirlenmiş, ölüme mahküm olmuş. tu. Artık Jan lö Pivetrin hançerine lüzum kalmamıştı! bii Henüz ilâcı bulunmıyan hasta- Jığın eserlerini sevinçle görüyor- du. Kral onun gözlerindeki sevinç ışığını farkederek: — Melün! Karımı zehirledi- Zin müthiş hastalığın izlerini mi görmek istiyorsun? O en kötü ölü- me mahküm olup olmadığımı mı anlamak istiyorsun? Pekâlâ!.. Sen benden evvel gebereceksin! diye bağırdı. Güzel Prangasr'ır itmek ve han- çerini çekmek için davrandı. Fakat aşk ateşi kalbini yakıyor, kuvvetini kesiyordu. Bu kadımı öldürmek istediği halde onu bir daha kollarının ara- smda sıkmayı şiddetle istiyordu. Kolunu kaldırdı. Hançer parıldadı. — Geber!.. Geber! diye haykır. dı. — Evet, beni öldür Fransuvacı. ğım. İşte hazırım.. Öldür. Ayni zamanda kollarını çözerek çabuk bir hareketle elbisesini çı. karıp attı. Kollarını uzatmış ol- duğu halde dudakları titriyerek bütün güzelliği ile çırıl çıplak kal. — Öldür. Beni aşkınla öldür. , Birinci Fransuva, boğuk bir ne. fes alark elindeki hançeri attı. Ba- şı ateşler içinde yanarak şehvetle baygın bir hale gelerek diz çöktü, Madlen kralı tutyp kaldırdı. Ağs zını ağzıma yapıştırdı ve: — İkimiz de mabkümuz. Senin- le olduktan sonra cehennem bile benim için cennettir, Ey Fransuva, cehenneme gitmeden evvel benimi. le bir aşk gecesi geçirmek istemez misin? Hakikaten birkaç saatlik güzel bir zaman geçirdiler. Madlenle Fransuva, ilk birleştikleri günkü gibi bir sevinç ve zevk duydular, Her ikisi de ismi bile insanı ürper. ten müthiş bir hastalığa tutulmuş olduklarını unutarak yeni bir ge. lin güvey gibi bir aşk gecesi ge girdiler. Fakat sabahın saat üçüne doğru Fransuva gitmeğe hazırlanırken, hiç biri, sevişenler için pek tatlı olan “tekrar görüselim,, sözünü söylememişti. Birbirlerine makmağa cesaret e- demiyerek, iki kosanık (mahküm) gibi solgun ve *essiz kaldılar. Madlen tuhaf bir utangaçlık duy»