U P Polis Hafiye sı ( X — 9 ) Gizli bir çete Pavrs isminde dürüp servetini elinden almak istiyor. Fakat sef| | vetin asıl sahibi Evelin ismindeki yeğenidir| Polis hafiyesi x : 9 hırsızlar tarafın dan kaçıti | lan genç kızı kurtarıyor. Ve çetenin reisini arıyor | bir zengini öl $ E Türk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman. birinci o defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibi takib 0 edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. CORCİNİÇİN O- TBUNU KENDİSİ BİLİR| £ GİBUNU Bizle BIRAK.| YALNIZIZ... Ş RADA BEKAVAZİFEMİZ TEN- | (FAKATBEN (İBİR İŞ! DEKSTERLE SÖYLİYEBİLİR- SID- İLİYECEĞİZİ KIT .DEĞİL KENDİ H'EHı-ıKena ÇORC ÜZERİNE AL-| | © İİSiniz!... NEY SİNE İTAAT SA AA CAMİSİTMiş Bi MELi İ |G , N -- BULMAK is-|BİTMİŞ BILMELİ..| | GREYS e B MAN K v di ED"ĞE.—'? Zi GALĞ ? MEK İSTEDİĞİNİZİ GA- : LALIMİ . beşl —— L'IBP?UUZN,UTTÜJ COOLMİSAN — İNE? NÜt ( AF | UNU DA BİLMİY i ORUM FAKAT ÖĞRENME- — NİN; YOLUNU Bi- DİNDELELİ N a J BANA İNANINIZ.. ŞEF BANA MUH- TAÇTIR VE BENİ ARAYACAK - TIR. KENDİSİNİ OZAMAN TA- NIYACAĞIM., » İONA İHANE |EDECEKSİNMİZ DEMEK? 206 BORJİYA -. ———T * * * Şövalye parkın içinde gözden kaybol " Mi ; : * .f * Bir saat sonra Primyer de saraya * güirdi. Onun gidişinden bir kaç daki- “ ka sonra ihtiyar salkım söğüdün ge- niş kovuğunda bir gölge kımıldadı. - Bu da bir kadındı. Uzakta, karanlık - içinde kaybolan prensesin gölgesini bekıslarıyle takip ederek: ' — Ne acıklı mülâkat! Desene işler . artık ilerledi.. Fakat ahmaklar, ken- dilerini kovalayan tehlikenin farkın- . da değiller., dedi.. Bu kadın doğruca parkın altbaşına . giderek'orada bulunan kapıyrı itti. - Kapımnın yanında saray hademelerin- den biri kendisini bekliyordu. Kadın - elindeki keseyi buna uzattı. Hademe: — Senyöra, sizi yarın da - bekliye- yim mi?., diye sordu, & — Evet.. Dün ve bu akşam olduğu gibi her gece bekliyeceksin!, Bundan sonra meçhul kadın yavaş- ça kapıdan çıkarak Montefortenin karanlık sokaklarında kayboldu. z — ) — SAVAŞTAN SONRA Ertesi sabah; Pyanoza — ovasında - Sezarın ordusuyle müttefikler ordu- su arasında çarpışma olduysa da bir netice alımamadı. Sezarın en çok ehemmiyet verdiği ta-40f Cehennem boğazından geçmek- t. M tefikler bütün kudretleriyle boğazı müdafaa ettiler. Sezar bu ilk muharebede boğaza hâkim bulunan mevzileri zaptedemedise de er geç bu noktaları ele geçireceği anlaşılıyordu. Çünkü müttefiklerin on iki bin aske- rine karşı onun yirmi bin askeri var- dı. Bundan başka geriden imdat ge- tirtebiliyordu. & Ka & Güneş doğarken, Prens Manffedl hüicum işaretini verdi. Bu esnada gü- zel bir ata binerek bütün kıt'aların önünde dolaşan beyaz elbiseli genç bir kadın göründü ki, bu Primverdi. Elindeki kırbacın ucüyle, dalgalı uzun hatlar halinde açılan Sezarın ordusunu askerlerine gösterdiği za- man bu genç kadını bütün ordu uzun uzun alkışlamıştı. Yanaşık nizamda bulunan kıt'alar hemen harekete baş- ladılar. Geniş ovada yürüyüş halinde bu- lunan askerlerin ayak sesinden, zabit- lerin sert kumandalarından sonra acı çığlıklar, müthiş gürültüler ve silâh şakırtıları arasında muharebe başla- dı. İlkönce muntazam surette dövüşü- lüyordu. Saat dörde doğru Sezarın ordusu ne ilerlemiş ve ne de gerile- mişti. İlk intizam yavaş yavaş bozul- du. Muharebe; on, yirmi kadar daha küçük kümelere ayrılmıştı. Saat dörtte, göğsüne kadar kana bulanmış siyah bir atın üzerinde sa- bahtam beri muharebe meydanını bir baştan öbür başa kadar dolaşan Se- zar, elinde tuttuğu kanlı palayı ha- vada sallıyarak muharebeyi bitirme- ğe karar verdi. İsviçre muhafız alayı ile iki Pyemon alayını toplıyarak önden ortalığı bir kasırga gibi altüst eden bir suvari bulutu gönderdikten sonra geriden kendisi bu alaylarla beraber boğaza doğru yürüdü. Buandan itibaren ovada parça . parça olarak sarfedilen gayret birleş- tirildi. Prens Manfredi yarı yarıya mahvolan iki üç alayla Sezarın karşı- sına çıktı. Çarpışma çok şiddetli oldu. Bir sa- at kadar havada sayısız şimşeklerin göz kamaştırıcı parıltıları göründü.. Her şimşek bir mızrak, bir kılıç, bir pala idi.. Her vuruştan sonra hırıltı- lar, küfürler, çığlıklar duyuluyordu. Birdenbire daha şiddetli bir gürültü işitildi.. Manfredinin kıt'aları gerile- meğe başlamışlardı. Miğferi yere düşerek başı açık ka- M BORJİYA 207 lan, kan lekeleri ak sakalına kadar çıkan ve baştan ayağa zırhlı elbise içinde bulunan Prens yeis dolu bir sayha fırlattı. Eğer Sezar geçmeğe muvaffak olursa artık Monteforte elden gidecekti. Bu esnada Sezar Borjiya, yeri tit- reten gök gürlemesine benzer bir gü- rültü işitti. Ve yüz kadar suvarinin uzun mızraklarını ileriye uzatarak bir kasırga şiddetiyle alaylarının içi- ne atıldığını gördü. Bu suvarilerin başında elinde yalın bir kılıc bulunan hafif meşin elbiseli bir adam vardı.. Bu adam Ragastandı. Ortalarında Szarınm yer tuttuğu İs- viçrelilere yaktaştığı zaman Ragas- tan Kapiteni mahmuzlamağa başla- dı. Can acısıyle etrafa saldıran Kapi- ten atlıyarak, sıçrayarak, etrafına kuvvetli tekmeler atıyordu. Şövalye- nin önünde geniş bir yol açıldı. İsviçreliler, Ragastanın kumanda ettiği suvari bölüğüne güçlükle karşı durabiliyorlardı. Şövalye kat't neti-| cenin bu kavgaya bağlı olduğunu an- lıyarak nihayet Sezara yetişti ve: — Haydi bakalım Monsenyör!.. di- | ye bağırdı. Sezar: . " — Hain alçak! Şimdi seni geberte- yim de gör.. cevabını verdi. Elindeki palayı kaldırdı. Bu hare- ket zırhsız kalan omuzunu meydana çıkarınca Ragastan hemen kılıcını düşmanının omuzuna sokarak inu a- tından yere düşürdü. İsviçreliler her taraftan Trüc'ate başladılar. : Bu anda, iri yarı bir suvari, elinde- ki mızrakla Şövalyenin üzerine hay- vanını dört nalla sürdü. Ragastan, İsviçrelilerin Sezarı alarak kaçtıkla- rını ve kendi suvarileri tarafından ta- kip edildiklerini gördü ve hemen bu İri yarı düşmana döndü. Her ikisi de ölü ve yaralılarla dolu olan bu kanlı harp sahasında yalnız başlarına bu- lunuyorlardı. Zırhsız olduğundan daha hafif ve daha çevik olan Ragastan yana doğru bir hareketle mızrağın — tesirinden kurtuldu. Atını tutamıyan düşmanı onun ilerisine geçmişti. Bu anda Ra- gastan bu iri yarı suvarinin üzerine hücum etti. Kendisini korumağa va- kit bulamıyan herif müthiş bir çığlık kopardı. Şövalye kılrcımı düşmanının boğazraa sokmuştu. Suvari yeve yuvarlandı. Atı kaçtı. Başındaki miğfer yere düşmüş oldu- ğundan Ragastan onu tanıdı: —A! Bu bizim Astro imiş! Vah zavallı vah! dedi. Astore yeis dolu bir gülüşle: — Evet, ta kendisi! Sekizinci ya- mayı almağa geldim! cevabını verdi. — Buna çok üzüldüm Baron! — Adam sende, aldırma! Bu sonun- cudur. , Bu sırada Baron Astore can çeki- şir gibi bazı hareketlerde bulundu. Wihayet gözleri kapanarak hayatı so- na erdi. Ragastan dudakları arasından : — Zavallı ahmak! Sözlerini mırıl- dandı. Derin bir düşünceye dalmış olduğu halde müttefikler ordusuna döndü. Şiddetli bir alkış bu düşünceden u- yanmasına sebep oldu. Hayretle, bu alkışm sebebini anlamak için bakın- dı. O vakit ordunun kendisine karşı şükran borcunu yerine — getirdiğini gördü. Atımdan iner inmez Prens Manfredi kollarını açarak: — Bizi mağlubiyetten, mahvolmak- tan kurtardımız, deyip Şövalyeyi ku « cakladı. Sonra Kont Alma, Orsini, yaralı Maletesta ve daha yirmi kadar büyül rütbeli zabit onu kucakladılar. Bura- ya yakın bir tepeden, at üstünde ol duğu halde Primver bu manzaray seyrediyordu. Etrafında bulunanala