p $ ol's af'yesı (X: S ) mm çete Pavrs isminde — bir zengini el ada ı dürüp servetini elinden almak istiyor. Fakat &| o Türk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman. birinci yetin asıl sahibi Evelin ismindeki yeğenidir. lan genç kızı kurtarıyor. Ve çetenin reisini arıyof: nn vereresemececenAme eee LERAArELAA BUNU KENDİS EKİVAZİFE İZ VEN-. İZİ| KIT DEĞİL,KENDİ SİNE (İTAAT.... BENİ. STEDİĞİNİ DÜR Zi GA- DA BILMİYOR! FAKAT ÖĞRENME- NİN: YOLUNU Bi- LİYORUM. 206 V'OVIJİYA * Ş$övalye parkın içinde gözden küybol : Bit ... ” Bir saat sonra Primver de saraya girdi. Onun gidişinden bir kaç daki- ka sonra ihtiyar salkım söğüdün ge- niş kovuğunda bir gölge kımıldadı. Bu da bir kadındı. Uzakta, karanlık içinde kaybolan prensesin gölgesini betışlarıyle takip ederek : — Ne acıklı mülâkat! Desene işler artık ilerledi.. Fakat ahmaklar, ken- dilerini kovalayan tehlikenin farkm- dn değiller.. dedi.. RBu kadın doğruca parkın altbaşına giderek orada bulunan kapıyı itti. Kapının yanında saray hademelerin- den biri kendisini bekliyordu. Kadın elindeki keseyi buna uzattı. Hademe: — Senyöra, sizi yarın da bekliye- yüm mi?.. diye sordu, — Evet.. Dün ve bu akşam olduğu gibi her gece bekliyeceksin?. Bundan sonra meçhul kadın yavaş- ça kapıdan çıkarak Montefortenin karanlık sokaklarında kayboldu. y Pa SAVAŞTAN SONRA Ertesi sabah, Pyanoza — ovasında Secarın ordusuyle müttefikler ordu- su arasında çarpışma olduysa da bir netice alımamadı. Sezarın en çok ehemmiyet verdiği 1340 Cehennem boğazından geçmek- ti. M tefikler bütün kudretleriyle boğazı müdafan ettiler, Sezar bu ilk muharebede boğaza hâkim bulunan mevzileri zaptedemedise de er geç bu moktaları ele geçireceği anlaşılıyordu. Çünkü müttefiklerin on iki bin aske- Tine karşı onun yirmi bin askeri var- dı. Bundan başka geriden imdat ge- #irtebiliyordu. . . * Güneş doğarken, Prens Manfredi hülcum işaretini verdi. Bu esnada gü- zel bir ata binerek bütün kıt'aların önünde dolaşan beyaz elbiseli genç bir kadın göründü ki, bu Primverdi. Blindeki kırbacın ucuyle, dalgalı uzun hatlar halinde açılan Sezarın ordusunu askerlerine gösterdiği — za- man bu genç kadını bütün ordu uzun uzun alkışlamıştı. Yanaşık nizamda bulunan kıt'alar hemen harekete baş- ladılar. Geniş ovada yürüyüş halinde bu- lunan askerlerin ayak sesinden, zabit- lerin sert kumandalarından sonra acı çığlıklar, müthiş gürültüler ve silâh şakırtıları arasında muharebe - başla- di. Tikönce muntazam surette dövüşü- KHiyordu. Saat dörde doğru Sezarın ordusu ne ilerlemiş ve ne de - gerile- mişti. İlk intizam yavaş yavaş bozul- du. Muharebe; on, yirmi kadar — daha küçük kümelere ayrılmıştı. Saat dörtte, göğsüne kadar kana bulanmış siyah bir atın üzerinde sa- bahtam beri muharebe meydanını bir baştan öbür başa kadar dolaşan Se- zar, elinde tuttuğu kanlı palayı ha- vada sallıyarak muharebeyi bitirme- ğe karar verdi. İsviçre muhafız alayı ile iki Pyemon alayını topliıyarak önden ortalığı bir kasırga gibi altüst eden bir suvari bulutu gönderdikten sonra geriden kendisi bu alaylarla beraber boğaza doğru yürüdü. Buandan itibaren ovada parça parça olarak sarfedilen gayret birleş- tirildi. Prens Manfredi yarı yarıya mahvolan iki üç alayla Sezarın karşı- sına çıktı. Çarpışma çok şiddetli oldu. Bir sa- at kadar havada sayısız şimşeklerin göz kamaştırıcı parıltıları göründü.. Her şimşek bir mızrak, bir kılıç, bir pala idi.. Her vuruştan sonra hırıltı- lar, küfürler, çığlıklar duyuluyordu. Birdenbire daha şiddetli bir gürültü işititdi.. Manfredinin kıt'aları gerile- meğe başlamışlardı. Miğferi yere düşerek başı açık ka- YALNIZIZ... SÖYLİYEBİLİR- SİNİ BANA İNANINIZ.. ŞEF TAÇTIR VE BENİ ARAYACAK - Ku ONA ÇA EDECEKSİNİZ gÜİ 3 DEMEK ? v - TIR. KENDİSİ OZAMAN TA- NIYACAĞIM.., S BORJİYA D 907 Jan, kan lekeleri ak sakalıma kadar çıkan ve baştan ayağa zırhlı. elbise içinde bulunan Prens yeis dolu bir sayha fırlattı. Eğer Sezar geçmeğe muvaffak olursa artık Monteforte | elden gidecekti. İ Bu esnüda Sezar Borjiya, yeri tit- reten gök gürlemesine benzer bir gü- rültü işitti. Ve yürz kadar suvarinin azun mızraklarını ileriye uzatarak bir kasırga şiddetiyle alaylarının İçi- ne atıldığını gördü. Bu suvarilerin başında elinde yalm bir kılıc bulunan hafif meşin elbiseli bir adam vardı.. Bu adam Ragastandı. Ortalarında Szarın yer tuttuğu İs- viçrelilere yaktaştığı zaman Ragas- tan Kapiteni mahmuzlamağa başla- dı. Can acısıyle etrafa saldıran Kapi- ten atlıyarak, sıçrayarak, etrafma kuvvetli tekmeler atıyordu. Şövalye- nin önünde geniş bir yol açıldı. İsviçreliler, Ragastanın kumanda ettiği suvari bölüğüne güçlükle karşı durabiliyorlardı. Şövalye kat'i neti- tenin bu kavgaya bağlı olduğunu an- hyarak nihayet Sezara yetişti ve: — Haydi bakalım Monsenyör!.. di- ye bağırdı. Sezar: « — Hain alçak! Şimdi seni geberte- yim de gör., cevabını verdi. Elindeki palayı kaldırdı. Bu hare- ket zırhsız kalan omuzunu meydana çıkarınca Ragastan hemen — kılıcını düşmanının omuzuna sokarak İnu a- tından yere düşürdü. İsviçreliler her taraftan rüc'ate başladılar. Bu anda, iri yarı bir suvari, elinde- ki mızrakla Şövalyenin üzerine hay- vanını dört nalla sürdü. Ragastan, İsviçrelilerin Sezarı alarak kaçlıkla- rını ve kendi suvarileri tarafından ta- kip edildiklerini gördü ve hemen bu âri yarı düşmana döndü. Her ikisi de &lü ve yaralılarla dolu olan bu kanlı harp sahasında yalnız başlarına — bu- Tunuyorlardı. Zırhsız olduğundan daha hafif ve daha çevik olan Ragastan yana doğru bir hareketle mizrağın — tesirinden kurtuldu. Atını tutamıyan düşmanı onun ilerisine geçmişti. Bu anda Ra- gastan bu İri yarı suvarinin üzerine hücum etti. Kendisini korumağa — va- kit bulamıyan herif müthiş bir çığlık kopardı. Şövalye kılıcını düşmanının boğazran sokmuştu. Suvari yece yuvarlandı. Atı kaçtı. Başındaki miğfer yere düşmüş oldu- gundan Ragastan onu tanıdı: —A! Bu bizim Astro imiş! Vah zavallı vah! dedi. Astore yels dolu bir gülüşle: — Evet, ta kendisi! Sekizinci ya- mayı almağa geldim! cevabını verdi. — Buna çok üzüldüm Baron! — Adam sende, aldırma ! Bu sonün- cudur. , Bu sırada Baron Astore can çeki- şir gibi bazı hareketlerde bulundu. Nihayet gözleri kapanarak hayatı so- na erdi. Ragastan dudakları arasından : — Zavallı ahmak! Sözlerini mırıl- dandı. Derin bir düşünceye dalmış olduğu halde müttefikler ordusuna döndü. Şiddetli bir alkış bu düşünceden u- yanmasına sebep oldu. Hayretle, bu alkışın sebebini anlamak için bakın- dı. O vakit ordunun kendisine karşı şükran borcunu yerine — getirdiğini gördü. Atından iner inmez Prens Manfredi kollarını açarak: — Bizi mağlubiyetten, mahvolmak- tan kurtardınız, deyip Şövalyeyi ku « cakladı. Sonra Kont Alma, Örsini, yaralı Maletesta ve daha yirmi kadar büyül rütbeli zabit onu kucakladılar. Bura: ya yakın Bir tepeden, at üstünde ol duğu halde Primver bu manzaray seyrediyordu. Etrafında bulunanala