15 ŞUBAT 1935 vam : dircan Kaflı nsan sasi N Ö | Şahin” in « ÖCÜ No. 28 Büyük Deniz Romanı Gezecek yer bulamadımı yahu! ytan adası bu.. Adı üstünde..,, > Bunun ne işi var bümlağ, .. ig e gelmiştir. >> Gezmek ii için başka yer bula- “mı yahu!... Şeytan adası bu. * üstünde, ö Ba Kimbilir, delinin biridir ve MA ösmiştir. ii — Fakat bizden niçin kaçtı? N 1 Elbet kaçacak!.. | 4 | al Sözü Kara Yusuf söylemiş- : Wi da Ali reis gibi yolda en kı- “ * zaman bile kalmak istemi: tesadüfleri baştan sav- iyordu. Mehmed ise bu meçhul kâ- ) ya gelişinde dalavereli 8) le kokusunu almıştı. hul kayık, kayalığın arka- i a leventlerden bir an uzaklaşmak için bu sefer sa- er. Halbuki biraz ev. onları görmeden dosdoğru Şey damn büyük girintisine, ma ik n büyük ağzına doğru iler - - Deli ydi. 2 Mehmed, Kara Yusufun o- am bir tokat attı: Sağdıç, sen hâlâ kendini Türk Mİ sanıyorsun? Bindiğin aş ve kendi kılığına baksana! — Sahi bel. Şimdi biz Vene- iz. » Öyle ya. © Midem al ağaie her österiyoruz, iğ hel dıye iyi an? bu denizlerde onların âöi dil, , 97 gemiler yalnız Türk ge- bir » Bizim gemide her han- korsan gemisinin kılığı da ir İpi dara onları dinliyordu. ehmed ona döndü: 1; Değil mi reis?... Bu işte bir Yoksa kafamı kesiniz be- Ne ması için lâzım olanları yapmağa i e olabilir?.. e imbilir.. Belki bir... Bir. yl demin arkadaşlar « “ski zamanlarda korsan - le buraları sakla -| #öylemişti. E de bir definenin ardı. i diz Deli Mehmed?... in il çıktığımızı ve nereye| Mar ! gene unutuyorsun!... ' wi eh ed bu sözlere cevab Arka, İçinde şu meçhul ka -| sından gitmek, her hal- * Yapacağını öğrenmek İ bir duygu vardı. San- *onunda ona dokunan, o- ğı bir şey bulacaktı . vura bakma, reis!,. i “alm buraya da ole şeyi öğre- ii Bay ed hâlâ meçhul ka-! ir, Yordu. O, küçük kaya- tay, asndan süzülerek ada- eN Bidi kıyısından arka tarafa ii tek adam, orta halli! İ gibi Ziyinmişti” O da A. isinden korkmuş olma landı ame landığını gösteri - e Provaar Sb Mesina ir hamlede Reeyo ve Mesina ka- pim arasından geçecekler, Tirenyen denizinden Akdenize gi- receklerdi... Ali reis oradan böyle bir zaman da geçmeyi eskiden tasarlamıştı. Onların bir Venedikliden (daha Venedikli olan gemileri, kimsede kuşku uyandıramazdı. Fakat ne de olsa tedbirin fazlası da malım fazlası gibi elbet göz çıkaracak de ğildi. Ayı Mustafa herkesten evvel bo- ğaza dönmüş, dört gözle bakıyor- du. Birdenbire Mesina boğazına doğ HABER — Akşam Postası - Devletlerin i tepesinde Bir hava jandarması | Fransız miralayı Dölârok, Lon- drada, uluslararası işler enstitü- | sünde verdiği bir konferansta, bir “Avrupa baya kuvveti,, teşkili im kânlarından bahsetmiştir. 0 # », İngilizlerin Fransızlarla birlik- te “serbest zemin,, üzerinde Al manlara teklif ettiği ve Almanla- rin bazı kayıtlar ileri sürdüğü ha- va misakı için hükümet taraftarı bir İngiliz gazetesi diyor ki: “ İngiliz — Fransız konuşma- larının en mühim neticesi teklif edilen yeni hava misakı olmuştur. Son bir kaç yıl içinde gittikçe ar- tan bir ısrarla, bizzat medeniye- tin, havadan atılacak bombalarla tahrip edilmek tehlikesinde oldu- ğu söylenmekteydi. İşte şimdi me den'yetin bu tehlikeye cevabını görüyoruz... “Lokarno muahedes! İngiltere- ye bir teminat vermiyordu. Yeni misak verecektir. Lokarno, silâh - ru elini uzattı: — İşte bu iyi bir işaret değil!... Diye mırıldandı. Hepsi de oraya baktılar. Ali reis sordu: — Ne var?.. Ayı Mustafa cevab verdi: "Şimşek ve... Sözünü bitiremedi. Tam Mesi - na boğazının üstünde korkunç bir parıltı görüldü. dağ, birdenbire bütün kuvvet ve büyüklüğüyle fışkırmış, göklere, alev fırlatmıştı, Henüz gündüz olmasma rağmen, (bulundukları yere kadar bu alevin kızıllığı vur- du ve söndü. Riv vüsrâr vellkanleri ve ormi. yi sarstı. Tam da karşıdan geli- yordu. Ali reis: — Yaman bir fırtına geliyor!.. Diye söylendi. Sonra bağırdı: — Herkes iş başına!,. Mrnevra başlıyor... Haydi... Yelkenler may- na... Herkes güvertenin dört yanı- na, iplere, merdivenlere, halatla- ra ve direklere dağıldı. Şimdi ma- karalar işliyor, direklerin ve çu- bukların üzerindeki leventler, may mun gibi bir sağa bir sola koşu- yorlardı. Ali reis bazan o bir fırtımanın, kendilerinden on misli büyük bir düşmandan korkulu olduğunu bi- liyordu. Burun için tam zamanın- da davranmış, geminin albura ol.! maması, hiç olmazsa yelkenlerin yırtılmaması, direklerin yıkılma - başlamıştı. Kocaman kara bulutlar ufku; sardı. Sonra bütün Sicilya dağla- riyle, İtalyan kıyıları boyunca ya- yıldı. Ortalık yarı karanlık olmuştu. Şimşekler her an hızla çakı! yor, gök veri göğü sar. sıyordu. Deniz, başlıyan yağmurun al - tında büyük dalgalarla çalkanma-! ğa başlamıştı. O mevsimde bu de. nizlerde böyle fırtınalar ara sıra görülüyordu. Sanki bir yanar! ları tayin etmemekteydi. Yeni mi- sak edecektir.,, | Rapyo | BUĞUN 323 Khz. VARŞOVA, m. 10445: Hafif vasi, 26,51 Ders, 187 Şar- kılar, 18,25: Sözler, 18,85: Plâk. 18,60: Söz- ter. 19,10: Elim revüsü. I9JĞ: Oda srusikis. 19,45: Sözler, 20: Aşkeriki neşriyatı. 2025: Sözler. haberler, 21: Orkestra, 21/45: Habar- ler, 31,35: Sözler. 23; Senfanik orkestra kon- seri, #945; Konferans, 23,15: Dans, Yi Süz“ İ ber, 24,052 Dama, 545 Khz. BUDAPEŞTE, 550 vi. 18,50: Popüler orkestrm konseri 2080: “Kateh - Kazar, adir Öhatsohatourinin epe rast, 2: Almanca neşriyat 23,05: İngilizce neşriyat: 24,05: Macarca neşriyat, 535 Müz. MOSKUVA, (Sini) 361 m, 1 “Zafkosya nahpusdarı” ile Çikstklirr) opsralarından sahieler. 19,30: Senfonik ken- ser, 24: Büyük Moskovadan nakli, 545 Kiz. BUDAPEŞTE, 500 an, 18,30: Plâk konseri, 19: Ders. 19,30: Har. pa konseri. 20: Sözler. 2040; Filkarmonlik tarafından konser, 22,40: Haberler. 23: Çin- gene musikisi, 24.10: Aylık haberler, 24,25: Caz. 904 Kr, HAMBURG, 852 m. 17: Mafit mesi 18,30: Sözler, 1945: Bor- İ a. 19,5ö: Hsberler. 30: Nebeli misli, Zi: Haberter, 71,10: Anton Brurknerin eserlerin» den senfonik konser. 23,10: Duns masikisi, 23 Haberler, 28,25: Ulunlamrası otomobil sergi ns dair, 28,40: Musiki. 2â: Hafif orkestra Konseri, 950 Khz. BRESLAU, 816 m. 17.80: Hafif musiki, 19: Şiirler, 19,30: Söz- ler, 20: Spor haberleri, Zi: Günün haberle- ri. 21,10: Otomobil, dans ve aşka dair şar- Kil neşriyat, 23: Huberler. 28.19: Dans (klâ- sik). 1 Yalnız kısı dalgalı Berlin üzerinden: Musikili skeş, HABER Akşam Postası IDARE EVI ISTANBUL ANKARA CADDESİ Telgrai Adresi: İSTANBUL HASEK Telefon o Varı; 24872 İdare: 24996 İGBONE ŞARTLARI | i 0 8 İZ ayan i $ rürkiyer 120 150 MM 1250 ii Ecnebi; 180 Me MO 1416 ILÂN TARİFES!I j , Kiearet Ghnlarının satırı 1254 i Kosmi ilanlar 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü; HASAN RASİM US Hasiicıği yer: (VAKİT) Biatbaas Rüzgâr gittikçe hızlanıyor, miyi geriye atıyordu. Her halde bir limana kaçmak ve sığınmak lâzımdı. Artık Mesinaya gidemezlerdi. Orası tufandan bir örnekti ve bu tufan hiç umulmıyan bir hızla yak. men > (Devamı var) ği Nekle Nakleden: (va-na) | Şimdi, istirahatini, rahatını a- yaklar altına alarak, niçin bura- dan uzaklaşmalı, kurulmuş yuva- sını onun için bozrhalıydı?... Bu- nun mânası mı vardı? Kâmile, evini müdafaa edecek ti. Orasının masun kalması için mücadele edecekti... Bir melce arıyordu. İşte burasmı kendine sığınacak yer olarak yaratmış olması ne isa“ betti! Birdenbire, onunla yüzyüze gelmek arzusunu duydu. Bu, hoş bir intikam olacaktı. “— Gelsin, kendisinden kor. kum olmadığını görsün!,, Ve titredi... , Bütün vücudu titredi. Ellerini parmaklığa ve alnmı balkonun direğine dayayarak dü. şündü, Bu mermerlerden serinlik duyuyor ve ferahlıyordu. Deri derin nefeş aldı, Direğe göğsünü de dayadı. Sıhhatli göğsünün a- lâstikiyetini hissetti, Kuvvetle nefes alırken, ciğer. lerine ve kalbine daha iyi müca- dele için derman arıyor gibiydi. Yüreği öyle çarpıyordu ki, baba- smin evindeki balkonda, bir işaret aldığı nişanlısını beklerken duydu ğu heyecanı hatırladı. Kendi kendine: “— Ondan ne korkum var?... diye düşündü.. Onu evden dışarı kovmak kuvvetini gösteren ben değil miydim? Bana yaklaşamıya cak... Daima, aramızda o hâdise, bir cenaze soğukluğu ile yatacak... O, öteki kadın!... Bunu unutmıya | cağım... Gelsin... Gelsin... Gelece- ği varsa, göreceği de var... Göre- ceği: kendi karşısında soğuk kan- lılığımı kaybetmiyeceğimdir! Şu esnada gece ne kadar daha güzeldi. Her şey nasıl har'kulâdeydi. Ve fikirleri, kendinin nasıl | cürüm ve sir ortağıydı! “— Bütün bunlar, bu deniz, bu yıldızlar bu alışılmış muhit bana yardım edecektir", diye kendi kendine gayret veriyordu. Kollarını ve başını yukarılara doğru kaldırarak daha derinden derine nefes aldı. Çarpışmağa hazırlanmıştı işte.. Bir kere daha tereddüt ettikten e kendi kendine cesaret ver- iz “— Bunun imkânı yok!,, Bunun imkânı mı yoktu?... Bu fikri, yüreğine sindirince, sanki # yem KUPON 44 18-2.935 çıkarılacaktır. Tam bir Roman 5 kuruşa Zamanımızın en büyük zabıta vak'alarını hikâye eden Kara Gölge Roman serisinin ikinci sayısı Sarı Saçlı e Neşrolunmuştur. Başımdan sonuna kadar zevk, merak ve heyecan ile okunan bu romanlardan her on beş günde bir kitap Her kitap başlı başına bir romandır ve fiyatı yalnız beş Kitapcılardan ve gazete müvezzilerinden arayınız, Esir Kadın HABER'”'in tefrikası Aşk ve His Romanı ' teessüf etmiş gibi, derin derin içi- ni çekti, Bir an, saf ve lekesiz yaşamış olduğuna acındı. Niçin intikam almağa kalkışmamıştı? Niçino da, Vahid gibi, her türlü zevkle. rin peşinde koşmamıştı? Genç erkekleri düşünüyordu. Ramizin söyledikleri aklından ge- çiyordu. Bahçede, kumlukta, hat- tâ bu sabah, neler demişti. Eskiden, Vahidle | birlikte de plâja giderlerdi. Kocasr, onu, kız gın kumlara gömerdi: Vücudu - nun kalıbını ıslak kumlar üzerin - de çıkarırdı. Kumların aralığın - dan sokularak vücudunu tutan o elleri hâlâ teninde hissediyordu. O zaman, Kâmile, kollarını Vahi- de doğru uzatırdı. Başını omuzuna doğru eğdi. Artık kuvveti kalmamıştı. En - dişe içindeydi. Azab, yeis, ru - hunda birbirine karışmıştı. Hüviyetinde, kaybediyor g - biydi. Başı ağırlaşmıştı, Balkonda bir ses duyarak, o ta- rafa doğru baktı. Matmazel Jack- sonu gördü. Tuvalet (odasının penceresinden onu görmüş, yanı- na yaklaşıyordu. Saçları dağılmış, gecelikli haliyle, bu kadın, ne ka- dar da ibtiyarlamış intibamı veri- yordu. Mürebbiyesinin yaklaşması üze rine, Kâmile, onu, sığınacak bir kucak gibi gördü. İnildedi: — Hastayım. — Neniz var? Fakat bu suale cevab vermeden genç kadın: — Kederliyim... dedi. Kederli - yim... — Kederiniz mi var?., Peki, ne- dir?.. Ne oldu?... Hem, bu serin. likte balkonda durmayın bakalım. Burası soğuk... Mürebbiyenin halinde acıyan bir ifadeden fazla, sual soran bir eda vardı. Neden sonra hanımının biçare- liğini sezer gibi oldu. Kâmileyi kolundan tutub yürüt tü. Bu esnada, oda, hâlâ; — Kederim var... Yatacağım... diye inliyordu. Çok rica ederim, eskiden yaptığınız gibi baş ucum- da biraz oturunuz... (Beni yalnız bırakmayınız... Uyuyuncıya kadar evet, hiç olmazsa uyuyuncıya ka- dar yanınmdan ayrılmayınız. (Devamı var)